
Değerli müvekkillerimiz,
Dünya genelinde yaşanan Koronovirüs (Covid-19) salgını riski nedeniyle, hukuki soru ve sorunlarınız için mobil ve online iletişim kanallarımızı kullanmanızı öneririz.
Anayasamızın 41. maddesinde, “Türk toplumunun temeli” olarak ifade edilecek kadar önem atfedilen aile birliğinin korunması amacıyla mevzuatımızda pek çok düzenleme mevcuttur. Bu nedenle, evlilik birliğini sona erdiren durumlardan biri olan “boşanma” hükmünün kurulabilmesi için, öncelikle, birtakım şartların oluşması gerekir. Örneğin, tarafların boşanma konusu başta olmak üzere birtakım hususlarda hemfikir olmaları halinde, anlaşmalı boşanma davasıyla boşanabilmeleri için, evliliğin en az bir yıl sürmüş olması zorunludur. Anlaşmalı boşanma davasında, eşler, bu taleplerini ileri sürerek birlikte mahkemeye başvurabilecekleri gibi, taraflardan birinin açtığı boşanma davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi de mümkündür. Bu durumda, mahkemece, eşlerin serbest iradeleriyle boşanmaya karar verdiklerine kanaat getirilmesi ve boşanma anlaşmasının uygun bulunması durumunda, tek celsede boşanma gerçekleştirilebilir.
Yazı İçeriği
1. Anlaşmalı Boşanma Nedir?
2. Anlaşmalı Boşanmanın Şartları
2.1. Evliliğin En Az Bir Yıl Sürmüş Olması
2.2. Eşlerin Birlikte Mahkemeye Başvurmaları
2.3. Bir Eşin Açtığı Boşanma Davasının Diğer Eş Tarafından Kabul Edilmesi
2.4. Hâkim Tarafından Eşlerin Bizzat Dinlenilmesi
2.5. Hâkimin Tarafların İradelerini ve Boşanma Anlaşmasını Uygun Bulması
3. Hâkim Tarafından Boşanma Anlaşmasında Değişiklik Yapılması
4. Boşanma Protokolü Nedir? Nasıl Hazırlanır?
5. Eşlerin Sahip Oldukları Malların Paylaşılması
6. Anlaşmalı Boşanma Davası Açıldıktan Sonra Eşlerden Birinin Vazgeçmesi
7. Anlaşmalı Boşanma Kararına İtiraz Edilebilir mi?
8. Anlaşmalı Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Yasa gereği, tarafların belirli noktalarda mutabakata varmaları halinde boşanma sürecinin daha sancısız ve çabuk bir şekilde sonuçlandırılmasını sağlayan anlaşmalı boşanma seçeneğinin uygulanması mümkündür. Mevzuatta aranan koşulların mevcut olması halinde hâkim, Türk Medeni Kanunu m.166/3’e göre, çiftlerin, anlaşmalı olarak boşanmasına karar verebilmektedir.
Hukukumuzda; eşlerin çeşitli gerekçelerle içinde bulundukları evlilik birliğinin devamında yarar görmemeleri halinde, karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle evlilik birliğini sona erdirmeleri, yani boşanmaları mümkündür. Tarafların belirli konularda mutabakata varmaları halinde, boşanma sürecinin daha sancısız ve çabuk bir şekilde sonuçlandırılmasını sağlayan “Anlaşmalı Boşanma” yoluna başvurabilecekleri, TMK m.166/3’te düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu m. 166/3:
“Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”
Madde hükmünden anlaşılacağı üzere, eşlerin anlaşma yoluyla boşanmaları için birtakım şartların oluşması gerekmekte olup yazımızın devamında her bir şartın hukuki incelemesine ayrı ayrı yer verilmiştir.
Çiftlerin, karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle boşanma kararı alabilmeleri için, öncelikle sağlamaları gereken dört şart bulunmaktadır: İlk olarak; eşlerin en az bir yıldır evli olması gerekir. İkinci aşama; eşlerin boşanma konusu başta olmak üzere sair hususlarda anlaşarak mahkemeye başvurması, yahut boşanmak isteyen eşin davasının diğer eş tarafından kabul edilmesidir. Ardından eşler, mahkemede boşanma iradelerini bizzat açıklamalıdır. Son olarak; mahkemece, eşlerin, serbest iradeleri ile bu kararı verdiklerine ve boşanma anlaşmasının uygun olduğuna kanaat getirilmesi halinde, talepleri doğrultusunda boşanmalarına hükmedilecektir.
Eşlerin anlaşmalı boşanma yoluna başvurabilmeleri için, evlenmenin üzerinden en az bir yıl geçmiş olması gerekir. Hâkim, ilk aşamada bu hususu değerlendirecektir. Şayet evliliğin gerçekleşmesinin üzerinden bir yıl geçmemişse dava reddedilecektir.
Burada önem arz eden husus, bir yıllık sürenin başlangıç tarihidir. Bu bir yıllık sürenin tespitinde eşlerin resmi nikâh yaptıkları tarih esas alınır. Yani toplumumuzda oldukça yaygın olarak görülen, evlilik öncesi imam nikâhlı geçirilen dönem, bu süreye dâhil edilemeyecektir.
Evlilik birliğinin kurulmasından itibaren en az bir yıldır evli olan eşler, birlikte mahkemeye başvurarak boşanma iradelerini açıklayabilirler. Eşlerin, vekilleri aracılığıyla mahkemeye başvurmaları da mümkündür. Her halükarda, tarafların, bir boşanma anlaşması hazırlamaları ve boşanma kararı da dâhil olmak üzere, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında anlaşmaya varmış olmaları gerekir. Keza, anlaşmanın mahkemeye sunulmasını takiben gerçekleşecek duruşmaya eşler bizzat katılarak boşanma hususunda ve sair konularda anlaştıklarını bir kere daha mahkeme huzurunda beyan etmelidirler. Bu süreçler, bir bütün olarak değerlendirilir. Yani eşlerin boşanma hususunda mutabık olmaları, hatta boşanma protokolü hazırlamaları, kesin olarak boşanacakları anlamına gelmemektedir. Aksine, hâkim önünde, her iki eş tarafından da boşanma iradesi tereddütsüz şekilde ortaya konulmaksızın boşanma kararı verilmesi mümkün değildir.
İkinci bir yöntem, eşlerden birinin boşanma iradesiyle mahkemeye başvurması ve diğer eşin onun davasını kabul etmesidir. Bu kabul işlemi, davanın başında yahut yasal cevap süresi içerisinde yapılmak zorunda değildir. Davanın ve yargılamanın her aşamasında kabul beyanında bulunulabilir. Bu yolla çekişmeli olarak sürmekte olan boşanma davası anlaşmalı boşanmaya çevrilebilir. Böylece, boşanma kararının daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde verilmesinin önü açılacaktır.
Üçüncü aşamada boşanma iradesinde olan eşler, hâkim önünde bu iradelerini yinelerler. Bu aşamada, hâkim tarafların boşanmaya hazır olup olmadıklarını ve yapılan anlaşmanın uygun bir anlaşma olup olmadığını değerlendirecektir. Böylece, tarafların anlık ve belki de öfkeyle alınan bir kararla boşanmalarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Keza, boşanma kararını baskı altında almış olma ihtimallerinin bertaraf edilebilmesi için, her iki taraf da hâkimin huzurunda bizzat dinlenmektedir. Boşanma protokolünün eşler tarafından değil, yalnızca vekilleri tarafından imzalanması yahut, vekilleri hazır olsa bile, duruşmaya eşlerden en az birinin fiziken katılmaması halinde anlaşmalı boşanmalarına hükmedilemez.
Yargıtay bir ilamında, eşlerin bizzat dinlenilmeksizin verilen boşanma kararının, bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2021/ 7601 E., 2021 / 6759 K. sayılı 04.10.2021 tarihli ilamı:
“……Somut olayda dosyanın incelenmesinden; tarafların dosyaya sunduğu 05.02.2018 tarihli anlaşmalı boşanma protokolünün taraflarca değil, taraf vekilleri tarafından imzalandığı, ayrıca 06.02.2018 tarihli duruşmada davacı erkeğin hazır bulunmadığı, davacı erkeğin Fransa`da bulunması sebebi ile oğlu Yasin Öztürk`ün cep telefonundan davacı erkeğin görüntülü olarak aranarak beyanının tutanağa geçirildiği ve bu şekilde tarafların boşanmalarına karar verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda bahsedilen kanun hükmü gereğince davacı ve davalı asıl tarafından imzalanmış anlaşma protokolü olmadan ve davacı erkek duruşmada hazır olup mahkeme hâkimince bizzat dinlenilmeden Türk Medeni Kanunu`nun 166/3. maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup…….”
Hâkim, önüne gelen davada ilk olarak, tarafların her ikisinin de boşanma iradelerini serbestçe açıkladığına kanaat getirmelidir. Bu hususta herhangi bir kuşku yoksa, ikinci olarak boşanma anlaşmasının her yönüyle hâkim tarafından uygun bulunması gerekecektir. Zira hâkimin boşanma anlaşmasını onaylamaksızın boşanmanın gerçekleşmesi mümkün değildir. Hâkimin anlaşmaya ilişkin bir değerlendirmede bulunması beklenir. Söz gelimi anlaşmada çocukların velayeti hususunda taraflar uyuşmasına rağmen, bu anlaşma çocuğun üstün yararına hizmet etmiyorsa hâkimin anlaşmayı o haliyle onaylamama yetkisi vardır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere hâkimin onayı alınmaksızın boşanma sağlanamayacaktır. Bu nedenle şayet hâkim taraflarca kararlaştırılan hususların uygun olmadığı kanaatindeyse, boşama protokolünde değişiklik yapabilir. Fakat bu değişikliğin muhakkak taraflarca da onaylanması gerekir. Aksi durumda boşanmaya hükmedilemeyecektir.
Tarafların boşanma ve feri niteliğindeki hususlarda anlaştıklarını gösterir sözleşmeye boşanma anlaşması denilmektedir. Esasında bu anlaşmanın sözlü olarak yapılması da mümkündür. Fakat uygulamada sıklıkla görüldüğü üzere, oldukça hassas bir konu olan boşanma ve sonuçları hakkında sözlü bir irade uyuşmasının sağlanması, tek başına yeterli değildir. Bu nedenle, tarafların aşağıda açıklanan hususlarda anlaştıklarını gösterir bir boşanma protokolü hazırlaması gerekmektedir. Boşanma protokolü, yahut diğer ifadesiyle boşanma anlaşması aslında boşanmanın ve sonuçlarının planlandığı bir projedir.
Eşlerin Mali Konularda Anlaşması
Burada mali konular ile kastedilen; maddi ve manevi tazminat ve nafakadır. Eşlerin bu hususlarda mutabık olması beklenir. Söz gelimi eşin yoksulluk nafakası talebinin ve miktarının, diğer eş tarafından onaylanması gerekmektedir. Ayrıca, Yargıtay bir kararında, mali konularda muğlak ifadelerle anlaşmaya varılmaksızın verilen boşanma kararını, bozma sebebi olarak görmüştür.
Çocukların Durumu Hakkında Anlaşılması
Çocukların durumu ile kastedilen, çocuğun velayetinin kimde kalacağı, velayet hakkı kendisinde olmayan eş ile çocuğun arasında kişisel ilişki kurulması ve iştirak nafakası konularıdır. Yine bu hususlarda da eşlerin mutabakata varmaları gerekmektedir. Örneğin velayet hakkı kendisinde olmayan eşin çocukla kişisel ilişki kuracağı zaman dilimleri belirlenmelidir.
Anlaşmanın Serbest İradeye Dayalı Olması
Tarafların boşanma ve boşanmanın sonuçları bakımından serbest iradelerinin uyuşmaları gerekir. Bu husus oldukça önemlidir. Zira eşlerden birinin hata, hile veya aldatma yöntemiyle iradesinin sakatlanması halinde boşanmaya hükmedilmeyecektir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/23500 E. 2012/27564 K. sayılı, 19.12.2021 tarihli ilamında:
“… davacının boşanma davasını kabul etmesi için davalıyı tehdit ettiği; davalının; eşinin tehdit ve korkutması sonucu boşanma davasının 27.12.2011 tarihli oturumuna gelip davayı kabul ettiği ve davacıdan maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemediği yönünde beyanda bulunduğu sabit kabul edilerek davacının tehdit suçundan sonuç olarak beş ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmüştür. Bu karar 28.06.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Ceza mahkemesinin cezai sorumluluğu tespit eden kararı, hukuk hakimini bağlar. (BK. m. 53, 6098 s. TBK. m. 74/1) Bu karar karşısında davalının anlaşmalı boşanma hükmüne esas alınan davayı kabul yönündeki irade açıklamasının tehdit ve davacının baskısı altında alındığı ve serbest iradesini yansıtmadığı kabul edilmelidir. Davalının hükme esas alınan irade beyanı tehdit ve korkutmayla elde edildiğine göre, tarafların boşanma ve ferilerinde anlaşma içinde oldukları kabul edilemez.”
denilmek suretiyle tehdit halinde eşin serbest iradesinden bahsedilemeyeceğimden anlaşmalı boşanma kararı verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Keza eşlerden birinin akıl hastası olması halinde de anlaşmalı boşanma gerçekleştirilemeyecektir. Bu durumda boşanma iradesinde olan eş tarafından “Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davası” açılması gerekir.
Eşlerin, boşanmanın gerçekleştirilebilmesi bakımından mal tasfiyesi hususunda anlaşmak zorunda olup olmadıkları tartışmalıdır. Fakat boşanma protokolünde bu hususun da açıkça düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Aksi durumda boşanma sonrası mal tasfiyesine ilişkin talep de bulunulabilecek, uzlaşma sağlanamaz ise dava yoluyla bu talepler ileri sürülecektir.
Bu konuda bir diğer husus eşlerin taşınmaz ya da taşınır mallardan feragat etmesidir. Şayet eşler mal paylaşımına ilişkin birbirlerinden talepte bulunmayacaklarını ifade etmişlerse mahkemede mutlaka sahip olunan tüm malların açıkça ve tek tek belirtilmesi gerekir. Aksi durumda bir feragat halinden bahsedilemez. Zira kişinin varlığından haberdar olmadığı bir maldan feragat etmesi beklenmemelidir.
Anlaşmalı boşanma davası açıldıktan sonra eşlerden biri, boşanma iradesinden dönebilir. Bu durumda hâkim tarafından anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmeyecek, aksine dava çekişmeli hale gelecektir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2013/26237 E. 2014/10618 K. sayılı ilamı:
“……Mahkemece; ön inceleme duruşmasının tensiple 09.09.2013 günü yapılmasına karar verilmiş, tarafların birlikte başvurarak, “duruşmanın erken bir tarihe alınmasını” talep etmeleri üzerine, 15.07.2013 günü ön inceleme için duruşma açılmış, bu duruşmada davalı, boşanmak istemediğini bildirerek davaya karşı çıkmıştır. Bunun üzerine mahkeme tarafların “barışma ve evliliği devam ettirme ihtimalini” görerek, bu sebeple ön inceleme duruşmasını bir defaya mahsus olmak üzere ertelemiş 09.09.2013 tarihli oturumda da delil bildirme imkanı tanımadan davayı yukarıdaki gerekçe ile reddetmiştir. Davalının anlaşmalı boşanma talebine karşı çıkmasıyla dava kendiliğinden çekişmeli hale gelmiştir. Böyle bir durumda, taraflara iddia ve savunmaları çerçevesinde delil gösterme ve sunma imkanı tanınmalı, göstermeleri halinde delilleri toplanmalı Türk Medeni Kanununun 166. maddesinin ( 1. ) ve ( 2. ) fıkralarına göre değerlendirilerek sonuca gidilmelidir. Böyle yapılmadan, yazılı gerekçe ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır…..”
Eşlerin anlaşmak suretiyle boşanma kararı almaları ve açılan dava sonucunda boşanmanın gerçekleştirilmesi halinde bu karara itiraz edilmesi mümkündür. Zira kanunumuzda eşlerin anlaştıkları hususlara ilişkin irade beyanından dönmesini engelleyici bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda eşlerden biri boşanma kararına itiraz etmişse artık bir anlaşma iradesinden bahsedilemeyeceğinden davanın çekişmeli boşanma olarak görülmesi gerekir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2021/ 8338 E. 2021 / 7386 K. sayılı 19.10.2021 tarihli ilamı:
“Bölge adliye mahkemesince bozma ilamına uyularak tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına hükmedilmiş, anılan hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilse dahi davalının anlaşmalı boşanma hükmünü gerçekleşen anlaşmaya rağmen temyiz etmesi anlaşmalı boşanma yönündeki iradesinden rücu niteliğinde olup, bu halde anlaşmalı boşanma davasının “Çekişmeli boşanma” (TMK m. 166/1-2) olarak görülmesi gerekir.”
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Daire Kanun uyarınca aile hukukundan doğan davalarda Aile Mahkemeleri görevlidir. Aile Mahkemesi olmayan yerlerde bu davalara aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesi bakmaktadır. Yetkili mahkeme ise TMK madde 168’de düzenlenmiştir:
“Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.”
Bu yetki düzenlemesinin kesin yetkiye ilişkin olmadığından bahisle tarafların istedikleri Aile Mahkemesinde anlaşmalı boşanma davası açabilecekleri kabul edilmektedir. Zira anlaşmalı boşanma davasında çekişmeli herhangi bir husus olmadığından taraflarca yetki itirazında bulunulmayacağının kabulü gerekir.
Değerli müvekkillerimiz,
Dünya genelinde yaşanan Koronovirüs (Covid-19) salgını riski nedeniyle, hukuki soru ve sorunlarınız için mobil ve online iletişim kanallarımızı kullanmanızı öneririz.
KİŞİSEL VERİLERİN İŞLENMESİ HAKKINDA
“AYDINLATMA METNİ”
İnternet sitemizi kullanmanız dolayısıyla, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında birtakım verilerinizin toplanması, saklanması, işlenmesi, aktarılması ve KVKK kapsamına dahil başkaca işlemlerin detayı ve amacı hakkında, veri sorumlusu olarak sizleri bilgilendirmek isteriz.
Genel Bilgiler
İlgili mevzuata göre, “kişisel veri” kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgidir. “Özel nitelikli kişisel veri” ise kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileridir. İşbu Aydınlatma Metninde, özel ve/veya genel nitelikli olma ayrımı yapılmaksızın, her neviden veri için “Kişisel Veri” ifadesi kullanılacak olup durumun gereğine göre özel nitelikli kişisel verilerin de bu ifade kapsamına dahil edilebileceğini belirtmek isteriz. Keza, internet sitemizi kullanırken size daha efektif hizmet sağlayabilmek adına çerezler, web işaretçileri ve benzeri uygulamaları da kullanabilmekteyiz. Çerez kullanımının durdurulmasını tarayıcı ayarlarınızı değiştirerek her zaman sağlayabilirsiniz. Çerez kullanımının durdurulması, internet sitemizdeki bazı fonksiyonların kullanımını sınırlandırabilecektir.
Kişisel veriler toplandıktan sonra silme, yok etme ya da anonim hale getirme işlemlerine kadar olan süreçte gerçekleştirilen elde etme, kaydetme, depolama, muhafaza etme, değiştirme, yeniden düzenleme, açıklama, aktarılma, sınıflandırılma ya da kullanılmasını engelleme ve sair kapsamda veriler üzerinden gerçekleştirilen her türlü işlem ise KVKK kapsamında “kişisel verilerin işlenmesi“ olarak değerlendirilmektedir.
Kişisel veri veya özel nitelikli kişisel veri tanımına uygun bilgilerinizi Kulaçoğlu Hukuk Bürosu (Veri Sorumlusu) olarak bizimle paylaşmanız durumunda, onay kutucuğunu işaretleyerek bu verilerinizin işlenmesi için açık rıza verdiğinizi belirtmek isteriz.
Kişisel Verilerin Toplanması ve Hukuki Sebepleri
İnternet sitemizi kullanırken birtakım kişisel verilerinizi, Veri Sorumlusu sıfatımız ile bizimle paylaşmanızı talep edebilmekteyiz. İşbu kişisel verileriniz fiziksel olarak sözlü veya yazılı şekilde toplanabileceği gibi, elektronik ortamda da toplanabilir. Keza, kişisel verileriniz, Veri Sorumlusu sıfatıyla doğrudan tarafımızca toplanabileceği gibi, Veri Sorumlusu adına veri işleyen gerçek veya tüzel kişiler tarafından veya ifa ettiğimiz iş ve hizmetin bir gereği olarak destek aldığımız ulusal/uluslararası kişi ve kuruluşlar ile diğer 3.kişiler tarafından, sayılanlarla sınırlı olmamak üzere, internet sitemiz, blog mesajları, iletişim formları, iş/staj ve sair başvuru formları, bilgi formları, video konferans ve/veya online hukuki danışmanlık hizmeti esnasında kaydedilebilen ses ve/veya video kayıtları, telefon görüşmesi ve/veya telekonferans esnasında kaydedilebilen ses kayıtları, kısa mesajlar, WhatsApp, sosyal medya vs kanallarıyla gerçekleştirilenler başta olmak üzere her türlü iletişim kanalları aracılığı ile toplanabilmektedir. Bu verileriniz elektronik ya da internet tabanlı araçlar ve sair vasıtalar kullanılarak otomatik yöntemlerle elde edilebildiği gibi, tarafımıza sunduğunuz formlar, sözleşmeler, bildirimler, adli veya idari merci kararları gibi yöntemlerle de elde edilebilmektedir.
Kişisel Verilerin İşlenme Amacı ve Aktarımı
Kişisel verileriniz, yürürlükteki ilgili mevzuat uyarınca, hukuka, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına uygun, doğru ve güncel olarak, belirli, açık ve meşru amaçlarla ve bu amaçlarla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olarak işlenmekte olup ilgili mevzuatta öngörülen ve işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmektedir.
KVKK uyarınca, Veri Sorumlusu olarak bizimle paylaşmış olduğunuz kişisel verileriniz, yerine getirmekte olduğumuz her türlü hizmet ve faaliyet amaçlarımız ile gerektiğinde işe/staja alım süreçleriyle bağlantılı ve ölçülü olarak söz konusu hizmetlerden faydalanmanız, hak ve menfaatlerinizin korunması ve sair amaçlar ile KVKK ve yasal düzenlemelere uygun olarak işlenebilecek, hizmetlerimiz kapsamında ve ilgili mevzuata uygun olarak UYAP sistemi başta olmak üzere, adli, idari vb. kurumlara ve/veya yetkili kıldıkları kişi ya da merciler ile somut olayın şartlarına göre yurtdışında olup olmamasından bağımsız olarak ilgili üçüncü kişi ve kurumlara aktarılabilecek ve ilgili mevzuatta belirlenen süreler boyunca saklanıp gerekli işlemlere tabi tutulabilecektir.
Ağ Sunucusu Veri Günlüğü
İnternet sitemize giriş yapmanızın kaçınılmaz bir sonucu olarak, veri günlüğü olarak tanımlanan ve aşağıda listelenmiş olan verileriniz, ağ tarayıcınız tarafından internet sunucumuza otomatik olarak aktarılmakta ve onayınız aranmaksızın veri günlüğü kayıtlarına kaydedilmektedir:
Veri günlüğü internet sitemizin sizin için daha kullanışlı hale getirilebilmesi amacıyla istatistiki bilgi sağlamak için kullanılmakta olup, takiben derhal silinir.
Kişisel Verilerin Güvenliğinin Sağlanması İçin Alınan Tedbirler
6698 Sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanun’un ilgili maddesine uygun olarak, kişisel veri güvenliğinizin sağlanması için hukuka aykırı olarak işlenmelerini ve erişilmelerini önlemek ve muhafazalarının sağlamak amacıyla gerekli teknik ve idari tedbirler Veri Sorumlusu olarak tarafımızca alınmaktadır.
Veri Sahibinin Hakları
Kişisel veri sahipleri KVKK uyarınca aşağıda yer alan haklara sahiptir:
Yukarıda belirtilen hakların kullanımıyla veya genel olarak Aydınlatma Metnimizle alakalı daha detaylı bilgi talepleriniz için “İletişim” sayfamızdan ulaşılabileceğiniz “İletişim Formu” aracılığıyla veya ıslak imzalı olarak “Esentepe Mah. Eser İş Merkezi B Blok Kat:8 No:63 Şişli/İstanbul/Türkiye” adresine ulaştırmanız ya da info@kulacoglu.av.tr e-posta adresine konu kısmında “Kişisel Veri Bilgi Talebi” ifadesi ile iletebilirsiniz.
Kişisel veri sahipleri olarak, haklarınıza ilişkin taleplerinizi Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na yukarıdaki şekillerde iletmeniz durumunda talebiniz, niteliğine göre en kısa sürede sonuçlandıracaktır. İlgili işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi durumunda, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nca belirlenen tarifedeki ücret, Kulaçoğlu Hukuk Bürosu olarak tarafınızdan tahsil edilecektir.
Evlilik birliği, ulusal ve uluslararası düzenlemelerle korunmakta olup, bu koruma evlilik sona erdikten sonra da devam eder. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nda da evlilik sona ermesine rağmen eşi ve çocukları koruyan düzenlemeler mevcuttur. Aile, modern toplumun temeli olduğu için, evlilik devam ederken korunmanın yanı sıra, evlilik birliği sona erdikten sonra da korunmalıdır. Boşanmadan sonraki evrede bu korumanın en önemli tezahürü nafakadır. Nafakanın farklı çeşitleri mevcuttur. Boşandıktan sonra velayeti kendinde olmayan eş aleyhine, çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak amacıyla ‘iştirak nafakasına’ hükmedilebilir. Ya da boşanma sonucu eş, yoksulluğa düşecekse, bu eş lehine bir ‘yoksulluk nafakasına’ hükmedilebilir. Bu nafaka da evlilik birliğine duyulan güven neticesinde ortaya çıkan bir nafaka türüdür.