
Değerli müvekkillerimiz,
Dünya genelinde yaşanan Koronovirüs (Covid-19) salgını riski nedeniyle, hukuki soru ve sorunlarınız için mobil ve online iletişim kanallarımızı kullanmanızı öneririz.
Borçlunun borcunu zamanında ödememesi sonucunda alacaklının ihtarı ile oluşan duruma “borçlu temerrüdü” ismi verilmekte olup, Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesinde borçlu temerrüdü kavramına yer verilmektedir. Buna göre, kanunun devam eden maddelerinde açıkça yer bulan bazı istisnai haller haricinde, borçlu temerrüdünün oluşması için, alacağın vade tarihinin geçmesi yeterli olmadığı gibi, borçlu temerrüdünün varlığı tespit edilir ise, alacaklı tarafından izlenebilecek yollar da seçimlik olarak kanunda sıralanmıştır.
MADDE 117-
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
“Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.”
Yazı İçeriği
1. Borçlu Temerrüdünün Şartları Nelerdir?
1.1. Muacceliyet
1.2. İhtar
1.3. Borcun İfasının Mümkün Olması
1.4. Borçlunun Kusuru
2. Borçlu Temerrüdünde Alacaklının Hakları Nelerdir?
2.1. Gecikme Tazminatı
2.2. Temerrüt Faizi
3. Karşılıklı Borç Doğuran Sözleşmelerde Seçimlik Haklar
3.1. Seçimlik Hakları Kullanmak İçin Süre Verilmesi
3.2. Borçlu Temerrüdünde Alacaklının Seçimlik Hakları
3.2.1. Aynen İfa Ve Gecikme Tazminatı
3.2.2. İfa Yerine Tazminat (Olumlu/Müspet Zarar Tazminatı)
3.2.3. Sözleşmeden Dönme Ve Olumsuz/Menfi Zarar Tazminatı
4. Sonuç
Borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için öncelikle borçlunun borcunun muaccel olması, yani vadesinin gelmiş olması gerekir.
Borçlu temerrüdü ancak vadesinde ödenmeyen borçlar bakımından söz konusu olabilir.
Kanunda borçlu temerrüdünün bir diğer şartı, alacaklının ihtarı olarak belirtilmiştir.
Buna göre alacaklının, alacağını talep edebileceği andan itibaren herhangi bir şekil şartına bağlı olmadan “borcun ifasını isteyen beyanı” ihtar niteliğinde olacaktır.
Kural bu olmakla beraber, borcun ifa edileceği gün, tarafların aralarında anlaşmaları yoluyla belirlenmiş ise, alacaklının borçluyu temerrüde düşürmesi için ihtara gerek yoktur. Burada önemli olan vadenin, borçlunun kesin şekilde hesap edebileceği bir gün olarak kararlaştırılmasıdır. Örnek vermek gerekirse, vade tarihi “30 Mart 2020 günü” veya “Mart ayının son günü” ya da “sözleşmenin imzalanmasından sonra onuncu gün” gibi tereddüde yer bırakmaksızın hesaplanabilir şekilde kararlaştırılmışsa, bu durumda artık vade tarihi kesin şekilde bilinebildiği için bu tarihte borcun ödenmemesi halinde, borçlu kendiliğinden borçlu temerrüdüne düşecektir.
Borçlunun temerrüde düşürülebilmesinin bir diğer şartı, borcun ifasının mümkün olmasıdır. Sözgelimi belirli bir telefonun satılması borcunu içeren bir sözleşmede telefonun çalınması durumunda artık o telefon ifa edilemeyeceği için borçlu temerrüdü hükümleri değil, imkânsızlık hükümleri uygulanacaktır.
Önemle belirtmek gerekir ki, borçlunun temerrüde düşürülmesi için borçlunun kusurunun bulunması şart değildir. Bir diğer söylemle; borçlu, borcu vadesinde ödeyememesinde kusurunun bulunmadığını belirterek temerrütten kurtulamaz. Bu noktada, kusuru olmaksızın temerrüde düşen borçlu açısından, temerrüt nedeniyle gecikme tazminatı ödeme zorunluluğu ortadan kalkacaktır.
Borçlunun, borcunu zamanında yerine getirmemesi nedeniyle temerrüde düşmesi halinde; alacaklı, borçludan borcun ifası ile birlikte borcun geç ifa edilmesinden dolayı gecikme sebebiyle uğradığı zararın karşılanmasını isteyebilir.
Borçlu temerrüdünün ortaya çıktığı her durum için ayrı ayrı incelenerek tespit edilmesi gereken bu zararın kapsamına;
gibi çeşitli kalemler dahil olabilmektedir.
Bu noktada önemli olan başlıca husus, alacaklının gecikme tazminatı talep edebilmesi için borçlunun temerrüde düşmede kusurunun bulunması ve alacaklının bu temerrüt neticesinde bir zarara uğraması gerekmektedir.
Burada, gecikme tazminatı ödemekten kurtulabilmek için kusurlu olmadığını ispatlama zorunluluğu, borçlunun üzerindedir.
Para borçlarında, borçlunun temerrüde düşmesi durumunda, alacaklı tarafından gecikme tazminatı yerine temerrüt faizi talep edilebilir.
Temerrüt faizi ile gecikme tazminatı arasında çok önemli 2 fark bulunmaktadır:
Temerrüt faizi prensip itibariyle borçlunun temerrüde düştüğü günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar ve borcun ifa edileceği güne kadar devam eder.
Bununla birlikte, para borçlarında, alacaklı temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını ispat ederse ve borçlu da temerrüde düşmede kusurluysa; alacaklı bu zararı borçludan talep edebilir. Yani temerrüt faizi bakımından kusur ve zararın ispatı şart değilken, hak edilen temerrüt faizini aşan zararın borçludan tahsil edilebilmesi için, gecikme tazminatında aranan koşullar aranmaktadır. Yani, alacaklı, gecikme faizi miktarını aşan zararını ispatlamak zorunda olduğu gibi, borçlunun da temerrüde düşmede kusurlu olması gerekmektedir.
Konuya ilişkin detaylı bilgi için “Ticari İşlerde Faiz“ başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Karşılıklı borç doğuran sözleşmelerde ise alacaklıya bazı seçimlik haklar tanınmıştır.
Fakat bu hakların kullanılabilmesi için, Türk Borçlar Kanunu’nun 123. maddesinde, alacaklının borçluya, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre vermesi ya da uygun bir süre verilmesini hakimden istemesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
Bununla birlikte, Türk Borçlar Kanununun 124. Maddesinde istisnai olarak sıralanan
durumlarından herhangi birinin varlığı halinde, borçluya borcunu yerine getirmesi için süre verilmesine gerek kalmaksızın, alacaklı tarafından aşağıda ifade edilen seçimlik haklar kullanılabilir.
Yukarıda detaylarıyla izah edildiği üzere temerrüde düşen borçluya karşı, alacaklının hangi taleplerde bulunabileceği, Türk Borçlar Kanununun 125. maddesinde seçimlik olarak düzenlenmiştir. Buna göre;
TBK’nın 125. maddesinin ilk fıkrasında;
“Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.”
düzenlemesi mevcuttur. Buna göre, alacağı temerrüde uğrayan alacaklı, sözleşme konusu borcun yerine getirilmesi ile birlikte gecikme tazminatını borçludan talep edebilecektir.
TBK’nın 125. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen bir diğer seçimlik hak ise, kanunda şu şekilde yer bulmuştur:
“Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.”
Yasa koyucunun yukarıda alıntılanan düzenlemesi uyarınca, alacaklıya sunulan ikinci seçimlik hak, sözleşme konusu borcun yerine getirilmesinden vazgeçerek olumlu zararın tazminini talep edebilmesidir. Alacaklının bu seçimlik hakkını kullanması halinde talep edebileceği zararı “olumlu zarar” ya da “müspet zarar” olarak da ifade edilen, borçlunun borcunu hiç yerine getirmemesi veya sözleşmede kararlaştırıldığı gibi yerine getirmemesi nedeniyle uğradığı zarardır.
TBK’nın konuya ilişkin 125. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen son seçimlik hak ise,
“Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.”
ifadeleriyle kanunda yer bulmaktadır. Bu seçimlik hakkını kullanan alacaklı ise, sözleşmeden dönerek “olumsuz zarar”ını, bir diğer ifadeyle “menfi zarar”ının tazminini talep edebilir. Buradan hareketle, sözleşmenin yapılması ile alacaklının malvarlığının içine girdiği durum ile sözleşme yapılmamış olsaydı içinde bulunacağı durum arasındaki fark sebebiyle uğranılan zarar, “olumsuz zarar” olarak tanımlanmaktadır.
Sonuç olarak, şayet alacaklı için, geciktiği halde alacağını elde etmek hala önem taşıyorsa, ilk seçimlik hak olan ifa ve gecikme tazminatının bir arada talep edilmesi yolu tercih edilebilir.
Diğer taraftan, geciken alacağını elde etmenin artık kendisi için önem taşımadığı hallerde, olumlu ve olumsuz zararın, eksiksiz ve doğru şekilde tespit edilmesi alacaklı için oldukça önemlidir. Zira, olumlu zararın olumsuz zarardan fazla olduğu hallerde, TBK m.125’in 2. fıkrasında düzenlenen ve kısaca “ifa yerine tazminat” olarak da ifade edilen seçimlik hakkın kullanılması yerinde olacak iken, olumsuz zararın olumlu zarardan daha fazla olduğu durumlarda ise ilgili maddenin 3.fıkrasında düzenlenen “sözleşmeden dönme” seçimlik hakkının kullanılması alacaklı açısından daha avantajlı olabilecektir.
Borçlu açısından ise, TBK’nın 136.maddesi ve devamında düzenlenen “ifa imkansızlığı” hallerinden herhangi birinin varlığı ispat edilir ise, borç sona erecek olup, bu gibi hallerde borçlunun yükümlülüğü, ifa imkansızlığını derhal bildirmemesi ve alacaklı zararının artmaması için gereken çabayı göstermemesi halinde doğacak zarar ile sınırlı olacaktır.
Son zamanlarda global düzeyde etki gösteren Covid-19 salgını, karşılıklı borç yükleyen birtakım sözleşmeler açısından, aşırı ifa güçlüğü doğuran “mücbir sebep” kapsamında değerlendirilebilmekte olup, konuya ilişkin daha detaylı incelemeye Korona Virüs (Covid-19) Mücbir Sebep Midir? başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Değerli müvekkillerimiz,
Dünya genelinde yaşanan Koronovirüs (Covid-19) salgını riski nedeniyle, hukuki soru ve sorunlarınız için mobil ve online iletişim kanallarımızı kullanmanızı öneririz.
KİŞİSEL VERİLERİN İŞLENMESİ HAKKINDA
“AYDINLATMA METNİ”
İnternet sitemizi kullanmanız dolayısıyla, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında birtakım verilerinizin toplanması, saklanması, işlenmesi, aktarılması ve KVKK kapsamına dahil başkaca işlemlerin detayı ve amacı hakkında, veri sorumlusu olarak sizleri bilgilendirmek isteriz.
Genel Bilgiler
İlgili mevzuata göre, “kişisel veri” kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgidir. “Özel nitelikli kişisel veri” ise kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileridir. İşbu Aydınlatma Metninde, özel ve/veya genel nitelikli olma ayrımı yapılmaksızın, her neviden veri için “Kişisel Veri” ifadesi kullanılacak olup durumun gereğine göre özel nitelikli kişisel verilerin de bu ifade kapsamına dahil edilebileceğini belirtmek isteriz. Keza, internet sitemizi kullanırken size daha efektif hizmet sağlayabilmek adına çerezler, web işaretçileri ve benzeri uygulamaları da kullanabilmekteyiz. Çerez kullanımının durdurulmasını tarayıcı ayarlarınızı değiştirerek her zaman sağlayabilirsiniz. Çerez kullanımının durdurulması, internet sitemizdeki bazı fonksiyonların kullanımını sınırlandırabilecektir.
Kişisel veriler toplandıktan sonra silme, yok etme ya da anonim hale getirme işlemlerine kadar olan süreçte gerçekleştirilen elde etme, kaydetme, depolama, muhafaza etme, değiştirme, yeniden düzenleme, açıklama, aktarılma, sınıflandırılma ya da kullanılmasını engelleme ve sair kapsamda veriler üzerinden gerçekleştirilen her türlü işlem ise KVKK kapsamında “kişisel verilerin işlenmesi“ olarak değerlendirilmektedir.
Kişisel veri veya özel nitelikli kişisel veri tanımına uygun bilgilerinizi Kulaçoğlu Hukuk Bürosu (Veri Sorumlusu) olarak bizimle paylaşmanız durumunda, onay kutucuğunu işaretleyerek bu verilerinizin işlenmesi için açık rıza verdiğinizi belirtmek isteriz.
Kişisel Verilerin Toplanması ve Hukuki Sebepleri
İnternet sitemizi kullanırken birtakım kişisel verilerinizi, Veri Sorumlusu sıfatımız ile bizimle paylaşmanızı talep edebilmekteyiz. İşbu kişisel verileriniz fiziksel olarak sözlü veya yazılı şekilde toplanabileceği gibi, elektronik ortamda da toplanabilir. Keza, kişisel verileriniz, Veri Sorumlusu sıfatıyla doğrudan tarafımızca toplanabileceği gibi, Veri Sorumlusu adına veri işleyen gerçek veya tüzel kişiler tarafından veya ifa ettiğimiz iş ve hizmetin bir gereği olarak destek aldığımız ulusal/uluslararası kişi ve kuruluşlar ile diğer 3.kişiler tarafından, sayılanlarla sınırlı olmamak üzere, internet sitemiz, blog mesajları, iletişim formları, iş/staj ve sair başvuru formları, bilgi formları, video konferans ve/veya online hukuki danışmanlık hizmeti esnasında kaydedilebilen ses ve/veya video kayıtları, telefon görüşmesi ve/veya telekonferans esnasında kaydedilebilen ses kayıtları, kısa mesajlar, WhatsApp, sosyal medya vs kanallarıyla gerçekleştirilenler başta olmak üzere her türlü iletişim kanalları aracılığı ile toplanabilmektedir. Bu verileriniz elektronik ya da internet tabanlı araçlar ve sair vasıtalar kullanılarak otomatik yöntemlerle elde edilebildiği gibi, tarafımıza sunduğunuz formlar, sözleşmeler, bildirimler, adli veya idari merci kararları gibi yöntemlerle de elde edilebilmektedir.
Kişisel Verilerin İşlenme Amacı ve Aktarımı
Kişisel verileriniz, yürürlükteki ilgili mevzuat uyarınca, hukuka, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına uygun, doğru ve güncel olarak, belirli, açık ve meşru amaçlarla ve bu amaçlarla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olarak işlenmekte olup ilgili mevzuatta öngörülen ve işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmektedir.
KVKK uyarınca, Veri Sorumlusu olarak bizimle paylaşmış olduğunuz kişisel verileriniz, yerine getirmekte olduğumuz her türlü hizmet ve faaliyet amaçlarımız ile gerektiğinde işe/staja alım süreçleriyle bağlantılı ve ölçülü olarak söz konusu hizmetlerden faydalanmanız, hak ve menfaatlerinizin korunması ve sair amaçlar ile KVKK ve yasal düzenlemelere uygun olarak işlenebilecek, hizmetlerimiz kapsamında ve ilgili mevzuata uygun olarak UYAP sistemi başta olmak üzere, adli, idari vb. kurumlara ve/veya yetkili kıldıkları kişi ya da merciler ile somut olayın şartlarına göre yurtdışında olup olmamasından bağımsız olarak ilgili üçüncü kişi ve kurumlara aktarılabilecek ve ilgili mevzuatta belirlenen süreler boyunca saklanıp gerekli işlemlere tabi tutulabilecektir.
Ağ Sunucusu Veri Günlüğü
İnternet sitemize giriş yapmanızın kaçınılmaz bir sonucu olarak, veri günlüğü olarak tanımlanan ve aşağıda listelenmiş olan verileriniz, ağ tarayıcınız tarafından internet sunucumuza otomatik olarak aktarılmakta ve onayınız aranmaksızın veri günlüğü kayıtlarına kaydedilmektedir:
Veri günlüğü internet sitemizin sizin için daha kullanışlı hale getirilebilmesi amacıyla istatistiki bilgi sağlamak için kullanılmakta olup, takiben derhal silinir.
Kişisel Verilerin Güvenliğinin Sağlanması İçin Alınan Tedbirler
6698 Sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanun’un ilgili maddesine uygun olarak, kişisel veri güvenliğinizin sağlanması için hukuka aykırı olarak işlenmelerini ve erişilmelerini önlemek ve muhafazalarının sağlamak amacıyla gerekli teknik ve idari tedbirler Veri Sorumlusu olarak tarafımızca alınmaktadır.
Veri Sahibinin Hakları
Kişisel veri sahipleri KVKK uyarınca aşağıda yer alan haklara sahiptir:
Yukarıda belirtilen hakların kullanımıyla veya genel olarak Aydınlatma Metnimizle alakalı daha detaylı bilgi talepleriniz için “İletişim” sayfamızdan ulaşılabileceğiniz “İletişim Formu” aracılığıyla veya ıslak imzalı olarak “Esentepe Mah. Eser İş Merkezi B Blok Kat:8 No:63 Şişli/İstanbul/Türkiye” adresine ulaştırmanız ya da info@kulacoglu.av.tr e-posta adresine konu kısmında “Kişisel Veri Bilgi Talebi” ifadesi ile iletebilirsiniz.
Kişisel veri sahipleri olarak, haklarınıza ilişkin taleplerinizi Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na yukarıdaki şekillerde iletmeniz durumunda talebiniz, niteliğine göre en kısa sürede sonuçlandıracaktır. İlgili işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi durumunda, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nca belirlenen tarifedeki ücret, Kulaçoğlu Hukuk Bürosu olarak tarafınızdan tahsil edilecektir.