Ülkemizin büyük bir kısmı, deprem kuşağı içerisinde kabul edildiğinden; depremde oluşabilecek mal ve can kayıplarından devletin sorumlu tutulup tutulamayacağı konusu sürekli gündemdedir. Zira meydana gelen depremden devletin, yani idarenin sorumlu olduğunun kabulü halinde, deprem sebebiyle ortaya çıkan zararın idare tarafından giderilmesi söz konusu olacaktır.
Yazı İçeriği
1. İdarenin Sorumlu Olduğu Haller
2. İdarenin Sorumluluğunu Azaltan veya Kaldıran Haller
3. Deprem Doğal Afetinden İdare Sorumlu Tutulabilir mi?
4. Deprem, Mücbir Sebep midir?
5. Deprem Sebebiyle İdareye Karşı Dava Yolu
6. Konuya İlişkin Mahkeme Kararları
Bu yazımızda, depremde idarenin sorumluluğu var mıdır, idarenin sorumluluğunun sınırları nelerdir, bu konuda verilmiş emsal yargı kararları nelerdir gibi pek çok sorunun cevabını vermeye çalışacağız.
1. İdarenin Sorumlu Olduğu Haller
Hukukumuzda idarenin iki tür sorumluluğu söz konusudur. Bunlar; idarenin kusur sorumluluğu ve idarenin kusursuz sorumluluğudur.
İdarenin kusur sorumluluğu, hizmet kusuru olarak da bilinmektedir. Açık ifadeyle, idarenin “hizmetin kötü işlemesi”, “hizmetin geç işlemesi” ve “hizmetin hiç işlememesi” halinde uğranılan zararları tazmin etme zorunluluğunu ifade eden sorumluluk hali, hizmet kusurudur. Hizmet kusuru ile ilgili detaylı bilgi için “İdarenin Hizmet Kusurundan Kaynaklanan Tazminat Davaları” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
İdarenin kusursuz sorumluluğu; idarenin kusuru bulunmasa dahi, oluşan zarar ile idarenin faaliyeti arasında nedensellik bağının bulunması halinde gündeme gelen sorumluluk halidir. Yani idarenin kusuru olmasa dahi oluşan zarardan sorumlu tutulması, birtakım şartların varlığı halinde hukuken mümkündür. İdarenin kusursuz sorumluluğunun söz konusu olduğu haller, istisnaidir. Başka bir deyişle, idarenin sorumlu olduğunun ifade edilmesi yani idarenin bir zarardan sorumlu tutulabilmesi için; asıl olan idari kusurun varlığıdır.
2. İdarenin Sorumluluğunu Azaltan veya Kaldıran Haller
İdarenin sorumluluğunu azaltan veya kaldıran haller de mevzuatımızda düzenlenmiştir. Bu haller kısaca şu şekilde listelenebilir:
- Mücbir Sebep
- Beklenmeyen Durum
- Zarar Gören Kişinin veya Üçüncü Kişinin Davranışı
Mücbir sebep veya beklenmeyen durum olarak nitelendirilen hallerde; idarenin hem kusur sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu ortadan kalkmaktadır.
Zarar gören kişinin veya üçüncü kişinin davranışları, zararın ortaya çıkmasında veya artmasında etkili olmuşsa; idarenin sorumluluğu duruma göre ya azalmakta ya da tamamen ortadan kalkmaktadır.
3. Deprem Doğal Afetinden İdare Sorumlu Tutulabilir mi?
Hukukumuzda depremin mücbir sebep veya beklenmeyen durum olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği kanunda düzenlenmediğinden idarenin depremden dolayı sorumlu tutulup tutulmayacağı hususunda açıklık söz konusu değildir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; depremden dolayı idarenin sorumluluğu ile idarenin yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi veya gerekli önlemleri almaması sebebi ile depremden dolayı görülen zararın artması birbirinden ayrı konulardır. Başka bir deyişle, hukukumuzda kanunda açıklık bulunmayan husus depremin niteliği olup idarenin depreme ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya gerekli önlemleri almaması sebebiyle oluşan zararlardan sorumlu tutulması gerektiği hususu şüphesizdir.
Nitekim; hukukumuzda kanun, kanun hükmünde kararname, yönetmelik, genelge gibi birçok yasal düzenleme ile, deprem konusuna ilişkin olarak idare tarafından yerine getirilmesi gereken yükümlülükler açıkça ifade edilmiştir. İdarenin bu yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi halinde doğacak zararlardan kusur sorumluluğu çerçevesinde sorumluluğu söz konusu olacaktır.
4. Deprem, Mücbir Sebep midir?
Mücbir sebep, Yüksek Mahkeme tarafından “kökeni, doğal, sosyal ve hukuki olması itibariyle failin dışında kalan, fail tarafından önleme olanağı bulunmayan, önceden takdir ve tahmin edilemeyen olaylar” şeklinde tanımlanır. Ayrıca Yüksek Mahkeme kararlarına göre bir olayın mücbir sebep olarak kabul edilebilmesi için, somut olayda üç şartın birlikte mevcut olması gerekmektedir:
- Dışsallık: Olayın idarenin dışında gelişen bir sebepten kaynaklanması
- Öngörülemezlik: Olayın önceden tahmin edilmesinin mümkün olmaması
- Önlenemezlik: Olayın gerçekleşmesinin engellenemez olması
Yukarıda sayılan şartların tümünün gerçekleşmiş olduğu bir olayda, mücbir sebebin var olduğu kabul edilecek olup idarenin kusura dayanan ve kusursuz sorumluluğu ortadan kalkacaktır. Başka bir deyişle artık idarenin zararı karşılaması söz konusu olmayacaktır. Bunun temel nedeni ise; mücbir sebep olarak nitelendirilen olgunun, idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmamasıdır.
Depremin mücbir sebep olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında; her olayın yer, mekan, zaman, teknolojik imkanlar vs. gibi şartları göz önünde tutularak ayrıca bir değerlendirilme yapılmalıdır.
Mücbir sebebe ilişkin dışsallık şartı yönünden; depremin idarenin faaliyetleri dışında gelişen bir doğa olayı olduğu tartışmasız olduğundan, mücbir sebebin şartlarından olan dışsallık şartını taşıdığı açıktır. Ancak depremden dolayı oluşan zararların önlenemezliği ve depremin öngörülemezliği, her olay kapsamında ayrıca değerlendirilmelidir. Depremin mücbir sebep olarak kabul edilip edilmeyeceğine ve dolayısıyla idarenin zarardan sorumlu olup olmayacağına bu değerlendirmeye göre karar verilmelidir.
Örneğin; daha önce deprem yaşayan ve deprem kuşağında olan bir bölgede, idarenin, olası bir depreme karşı birtakım önlemler alması gerektiği şüphesizdir. Buna rağmen, idare tarafından, deprem önlemlerinin alınmaması halinde, tekrar yaşanacak bir depremle oluşan zararlardan devletin sorumlu tutulması gerekebilecektir. Zira; burada depremin öngörülemez olduğundan veya zararların önlenemez olduğundan bahsedilmesi güç olacaktır. Nitekim Danıştay 6. Dairesi’nin 2004/1477 E. 2004/2115 K. sayılı ve 12.04.2004 tarihli kararı da bu yöndedir.
Hukuk çevrelerindeki ağırlıklı görüş; deprem kuşağında olan, daha önce deprem yaşanmış veya deprem yaşanma riski yüksek olan bölgelerde, depremin mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği yönündedir. Dolayısıyla ülkemizde de depremin mücbir sebep olarak kabul edilmesi oldukça güçtür. Zira; ülkemiz bakımından deprem, öngörülemez nitelikte olmadığı gibi depremin gerçekleşmesi ihtimaline karşılık zararların da önlenemez olduğundan söz edilmesi zordur.
Diğer taraftan, idarenin, mevzuatta kendisine düşen yükümlülüklerini yerine getirmiş olması halinde; kural olarak deprem sebebiyle herhangi bir sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
5. Deprem Sebebiyle İdareye Karşı Dava Yolu
Deprem sebebiyle idareye karşı açılması gereken dava türü, “tam yargı davası”dır. Ancak idareye karşı bu dava açılmadan önce 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde yer alan sürelere riayet edilerek, öncelikle idareye başvuru yapılmalıdır. Zira Yüksek Mahkeme, davalı idarenin, deprem konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyip hareketsiz kalmasını “idari eylem” olarak kabul ederek dava açmadan önce mutlaka idareye başvurulması gerektiğini öngörmektedir.
İdareye karşı açılacak tam yargı davası ile ilgili detaylı bilgi için “İdareye Karşı Açılacak Tazminat (Tam Yargı) Davası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Deprem sebebiyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuru süresi sınırlıdır. Başka bir deyişle depremden kaynaklı zararın tazmini talebiyle hukuki yollara başvurabilmek için bazı zamanaşımı kısıtlamaları vardır. Bu bağlamda, depremin ve uğranılan zararın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve en geç depremin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurulmalıdır.
İdare, kendisine yöneltilen başvuruyu reddederse veya başvuruya 60 gün içinde cevap vermezse, idareye karşı dava açılabilir.
İdarenin başvuruyu reddetmesi veya başvuruya zamanında cevap vermemesi sonucunda açılabilecek olan dava ile ilgili detaylı bilgi için ise “İdari İşlemlere İtiraz ve Dava Yolu” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
6.Konuya İlişkin Mahkeme Kararları
Yargı kararlarında bazı olaylar bakımından depremin mücbir sebep olarak kabul edilerek devletin yani idarenin, depremin yarattığı zarardan sorumlu tutulmaması gerektiğine hükmedilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında bazı olaylar bakımından ise, Yüksek Mahkemece depremin mücbir sebep olarak kabul edilmediğini ve deprem dolayısıyla oluşan zarardan idarenin sorumlu tutulduğunu görmekteyiz. Nitekim; 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Gölcük Depremi ve 23 Ekim 2011 tarihinde gerçekleşen Van Depremi sebebiyle idareye karşı açılan davalarda, idarenin sorumlu olduğuna hükmedilmiştir. Bu depremlerde oluşan zararların tazmini talebiyle açılan bazı davalarda, yargı mercilerince yapılan değerlendirmeler nihayetinde, depremden kaynaklanan bazı zararların idare tarafından tazmin edilmesine karar verilmiştir.