Görevi kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Kamu Güvenliği Aleyhine Suçlar başlığı atındaki 257. maddesinde düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre söz konusu görevi kötüye kullanma suçu sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen bir suç tipi olarak kabul edilmiştir. Suç, kamu görevlisinin, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlaması ile oluşmaktadır.
Kanun koyucu tarafından getirilen bu suç düzenlemesiyle kamu idaresinin düzenli çalışması amaçlanmış ve bu doğrultuda da kamu çalışanlarının görevlerinin gereklerine uygun davranmamaları yaptırıma bağlanmıştır. Dolayısıyla bu suçla korunan hukuki değer kamu otoritesine ve kamu görevlilerine karşı duyulan güven ve inançtır. Kamu görevlilerinin görevlerini hukuka uygun yapmaları, devletin toplumu düzenli ve güçlü bir şekilde ayakta tutabilmesi için en önemli yapı taşlarından biridir.
Yazı İçeriği
1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Tanımı
2. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Maddi Unsurları
2.1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun İşlenebileceği Kişiler
2.2. Görevi Kötüye Kullanma Suçunu İşleyebilecek Kişiler
2.3. Görevi Kötüye Kullanma Suçunu Oluşturabilecek Fiiller
2.4. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Tamamlanabilmesi İçin Gereken Netice
3. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Manevi Unsuru
4. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun İkame Hüküm Niteliği
5. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Zamanaşımı ve Şikayet
6. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
6.1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Ceza İndirimi
6.2. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Verilecek Cezanın Ertelenmesi
6.3. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık
6.4. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
7. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Emsal Kararlar
Kamu idaresi içerisinde görev alan kamu çalışanlarının kamu hizmetini olması gerektiği gibi devam ettirmeleri ve verdikleri hizmeti aksatmamaları gerekir. Devlet, toplumun güvenliğini sağlarken aynı zamanda bireylerin kamu görevlilerine olan güvenini de korumalıdır. Bu bahsedilen koruma da Türk Hukukunda ‘’Görevi Kötüye Kullanma Suçu’’ düzenlemesiyle vücut bulmaktadır.
1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Tanımı
Görevi kötüye kullanma suçu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre söz konusu suç, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi tarafından işlenen bir suç tipidir.
TCK m. 257’ye göre bu suçun oluşabilmesi için kamu görevlisinin göreviyle ilgili bir kusuru nedeniyle kamu zararına yol açması, kişilerin mağduriyetine sebebiyet vermesi ya da kişilere haksız bir menfaat sağlaması gereklidir. Bununla birlikte görevi kötüye kullanma suçunun kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesinden kaynaklanması mümkün olduğu gibi ihmali ve özensiz hareketinden dolayı görevlerini geciktirmesinden de kaynaklanması mümkündür.
2. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Maddi Unsurları
2.1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun İşlenebileceği Kişiler
Görevi kötüye kullanma suçunun işlenmesiyle devlet tarafından korunan kamu düzenine halel getirildiği için bu suçun genel mağduru devlettir. Bunun yanında bir de doktrinde bu suçun özel mağduru olduğu ifade edilir. Söz konusu özel mağdur ise bu suçun işlenmesiyle zarara uğrayan kişilerdir.
2.2. Görevi Kötüye Kullanma Suçunu İşleyebilecek Kişiler
Görevi kötüye kullanma suçu TCK’da açıkça ifade edildiği üzere yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilir. Bu kapsamda söz konusu suç özgü suç niteliğini haizdir. Kamu görevlisi olmayan kişiler görevi kötüye kullanma suçunun faili olamasalar da iştirak ile bu suça katılabilirler.
2.3. Görevi Kötüye Kullanma Suçunu Oluşturabilecek Fiiller
TCK’nın 257. maddesine göre bu suçu oluşturabilecek fiiller iki fıkra şeklinde hüküm altına alınmıştır.
1. fıkranın kapsamına giren fiil unsuru, icrai hareketlerle işlenebilecek fiilleri kapsamaktadır. Bu fıkraya göre kamu görevlisinin, kanun veya yönetmelikle düzenlenen görev tanımına aykırı hareketlerde bulunması fiil unsurunun gerçekleşmesi için yeterli görülmüştür. Görüleceği üzere görevi kötüye kullanma suçu, kanunda bu suçun oluşması için gereken hareketler tek tek sayılmadığından ötürü serbest hareketli bir suç tipidir. Dolayısıyla bu suç tipinde görevin gereklerine aykırı hareketin ne olduğu, bu suçun faili olan kamu görevlisinin hangi mevzuata tabi olduğuna göre değişecektir. Bu doğrultuda söz konusu suçun konusu olan idari işlemin yapılması sırasında gerekli olan yetki, şekil, konu, sebep ve amaç unsurlarından herhangi birinin kamu görevlisinin tabi olduğu mevzuata aykırı yapılması halinde suçun fiil unsuru oluşacaktır.
2. fıkranın kapsamına giren fiil unsurunu ise kamu görevlisinin yapmakla yükümlü olduğu görevini ihmal veya gecikme göstererek yapmaması oluşturur. Yargıtay Genel Kurulu tarafından benimsenen görüşe göre kamu görevlisinin tabi olduğu mevzuat gereğince yapmakla yükümlü olduğu işi yapmaması, savsaması ‘’ihmal’’ olarak değerlendirilirken; hukuk düzeni tarafından kendisinden yapması istenen görevini gereken zamandan sonra yapması ‘’gecikme gösterme’’ olarak değerlendirilir.
2.4. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Tamamlanabilmesi İçin Gereken Netice
Bu suçun oluşabilmesi için yalnızca kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı hareket etmesi veya görevini ihmal etmesi yeterli olmamaktadır. Aynı zamanda kamu görevlisinin işbu fiillerinin muhataplar üzerinde mağduriyete neden olması gerekmektedir. Söz konusu netice unsuru ilgili kanun maddesinde 3 farklı durum olarak hüküm altına alınmıştır. Kamu görevlisinin suç tipinde belirlenen hareketleri sonucu bu 3 neticeden herhangi birinin gerçekleşmiş olması bu suçun tamamlanması için yeterli olacaktır. Bu neticelerin hepsinin birlikte gerçekleşmesi gerekmemektedir.
Kanun maddesinde ilk netice olarak kişilerin mağduriyetine sebep olunması gerekliliğine yer verilmiştir. Söz konusu mağduriyet oldukça geniş kapsamlı tutulmuş olup maddi veya manevi şekilde vuku bulabilir. Yalnızca ekonomik anlamda yaşanan bir mağduriyet olmasına gerek bulunmamaktadır. Kişilerin manevi mağduriyet yaşamaları da neticenin oluşması için yeterli kabul edilmektedir.
Kanun maddesinde sayılan bir diğer netice ise kamunun zarara uğramış olmasıdır. “Kamu zararı” kavramı 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. maddesinde tanımlanmış olup, kamu zararından söz edebilmek için sadece ekonomik bir zararın varlığının gerektiğini hüküm altına almıştır.
Bu suçun oluşabilmesi için aranan son netice ise kişilere haksız bir menfaat sağlanmış olmasıdır. Menfaat geniş kapsamlı bir kavram olup maddi veya kişinin iç dünyasında meydana gelen manevi menfaatin sağlanmış olması neticenin gerçekleşmiş sayılması için yeterlidir.
Önemle ifade etmek gerekir ki yukarıda sayılan neticelerin, kamu görevlisinin hareket unsurunu gerçekleştirmesi sonucu meydana gelmiş olması yani nedensellik ilişkisinin mevcut olması gerekir.
3. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Manevi Unsuru
Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Yani suçun faili olan kamu görevlisinin söz konusu neticenin meydana gelmesini bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekmektedir. Bu suç tipi için kasten hareket yeterli olarak görülmüş, kast dışında herhangi bir maksat veya saik aranmamıştır.
4. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun İkame Hüküm Niteliği
Kamu görevlisi olarak çalışıp topluma hizmet veren kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak hareketler yapması, belli koşulların varlığı halinde görevi kötüye kullanma suçu olarak tanımlanmıştır. Ancak söz konusu suçu hüküm altına alan maddede “kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında’’ ifadesine yer verilmiştir. Bu doğrultuda söz konusu suçun genel, tali ve tamamlayıcı bir suç tipi olduğu söylenecektir. Diğer bir deyişle kamu görevlisinin görev tanımındaki mevzuata aykırı hareketleri eğer TCK kapsamında başkaca bir suç tipini oluşturmaktaysa, görevi kötüye kullanma suçu uygulama alanı bulamayacaktır. Bu durumda görevi kötüye kullanma suçu ikame hüküm niteliğini haizdir.
5. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Zamanaşımı ve Şikayet
Görevi Kötüye kullanma suçu için soruşturma başlatılabilmesi için öncelikle 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre ‘’izin’’ prosedürü işletilmelidir. Yetkili mercilerce verilen bir soruşturma izni olmadıkça ilgili kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturulması başlatılamayacaktır.
Görevi kötüye kullanma suçu için soruşturma ve kovuşturma yapılması şikayete bağlı değildir. Dolayısıyla bu suçtan ötürü cezai süreç başlatılabilmesi için herhangi bir şikayet aranmaz. Kişiler her zaman ilgili mercilere ihbar yolunu kullanarak bu suçu bildirebilir. Ancak bu suç için 8 yıllık bir dava zamanaşımı süresi söz konusudur. Bu sebeple görevi kötüye kullanma suçundan ötürü 8 yıl içinde soruşturma ve kovuşturma sürecinin başlatılması gerekmektedir.
Şikayet hakkı ile ilgili daha fazla bilgi için ‘’Şikayet Hakkı ve Şikayetten Vazgeçmenin Sonuçları’’ başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
6. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
Görevi kötüye kullanma suçunun temel cezası TCK 257/1 maddesi gereği 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır.
TCK 257/2 maddesi gereği ihmali hareketle bu suçun işlenmesi halinde ise 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
6.1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Ceza İndirimi
Ceza kanunda suç olarak tanımlanan fiili işleyen kişiye yine kanunda belirlenen yaptırımların uygulanmasıdır. Cezanın belirlenmesindeki temel yaklaşım, olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucu fail ile suçun ilişkilendirilmesi olarak ifade edilebilir. Hakim ceza tayininde eylemin niteliği ve yarattığı sonuçların ağırlığı ile birlikte failin suçu işlediği esnadaki amaç, hedef ve ruh halini de dikkate almaktadır. Hakim fiil ve faile ilişkin tüm kriterleri değerlendirmek suretiyle cezanın alt sınırdan mı yoksa alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle mi verileceğine karar verir. Gerekçesi belirtilmek suretiyle, kanunda yazılı alt sınırdan uzaklaşarak daha ağır bir ceza verebilir.
Türk Ceza Kanunun Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi başlığı altında yer alan 62 maddesinde takdiri indirim nedenlerine yer verilmiştir. Bu maddeye göre fail yararına cezayı hafifletecek nedenlerin varlığı halinde faile verilecek ceza 6 da 1 oranına kadar indirilebilir. Hakim faile verilecek cezada takdiren indirim yaparken, failin geçmişi, fiilden sonraki davranışları, yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileriyle birlikte sair benzer nedenleri de dikkate alarak karar vermektedir.
6.2. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Verilecek Cezanın Ertelenmesi
TCK 51. maddesi gereğince, işlediği suçtan dolayı iki yıl ve daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezası ertelenebilir. Cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için, kişin daha önce üç aydan daha fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkemede bir kanaat oluşması gerekmektedir.
6.3. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık indirimi sadece Türk Ceza Kanununda açıkça sayılan suç tipleri için geçerlidir. Görevi kötüye kullanma suçu için TCK da her hangi bir düzenleme yapılmadığından, bu suç için etkin pişmanlık hükümleri kapsamında ceza indirimi mümkün değildir. Kanun koyucu Kamu Güvenliği Aleyhine Suçlar kapsamındaki rüşvet ve zimmet suçları için etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına karar verirken benzer nitelikteki görevi kötüye kullanma suçu için bu hükmün uygulanmaması yönünde irade ortaya koymuştur.
6.4. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkemede bir kanaat oluşması, kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir
7. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Emsal Kararlar
Yargıtay 5. Ceza Dairesi 09.06.2022 tarih ve E. 2021/9086 – K. 2022/6463 sayılı ilamında, kamu görevlisinin görevin gerekliliklerine aykırı fiili işlemesinin bu suçun tamamlanması için yeterli olmadığının aynı zamanda objektif cezalandırılma şartlarının da gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır:
‘’Suç tarihinde Kahramanmaraş Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğünde tebligat görevlisi olan sanığın belediye encümeni tarafından kaçak inşaat yapması nedeniyle katılan hakkında uygulanan idari para cezasına ilişkin ödeme emrinin tebliği için katılana ait inşaata gittiği, burada kendisini …. …. olarak tanıtan şahsa kimlik sormadan söz konusu ödeme emrini tebliğ ettiği, bu şekilde görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia ve kabul edilerek mahkumiyetine karar verilmiş ise de; TCK’nin 257/1. maddesinde tanımlanan suçun oluşabilmesi için görev gereklerine aykırılık yanında objektif cezalandırma şartlarından olan kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir menfaat sağlama koşullarından birisinin de mevcut olması gerektiği gözetilerek, mahkemece sanığın eylemi nedeniyle katılanın faiz ödemek zorunda kaldığının kabul edilmesine rağmen, 27/12/2011 tarihli ve 2011/3522 sayılı belediye encümen kararında katılanın mühürlemeye esas dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve UYAP sisteminden yapılan sorgulamada katılan ….’nin idare aleyhine açtığı iptal davalarının süre yönünden reddedilmemesi karşısında, katılanın idari para cezasını ödeyip ödemediği ile idari para cezasının encümen tarafından kaldırılıp kaldırılmadığı hususları araştırılmadan, objektif cezalandırma koşullarının ne şekilde gerçekleştiği de denetime imkan verecek şekilde karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA..’’
Yargıtay 5. Ceza Dairesi 01.06.2022 tarihli E. 2021/8727- K. 2022/5925 Sayılı İlamında, 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin geçtiğinden bahisle kamu davasının düşmesine karar verilmiştir:
‘’Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/02/2017 tarihli, 2015/5-95, 2017/71 sayılı ve benzer Kararlarında da belirtildiği üzere “suçtan zarar görme” kavramının “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılması gerektiği, dolaylı veya muhtemel zararların davaya katılma hakkı vermeyeceği, bu nedenle sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasına CMK’nin 237. maddesine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen …. ….’ın katılma hakkı olmadığı, mahkemece usulsüz olarak verilen katılma kararının da temyiz hakkı vermeyeceği, bu itibarla hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca …. …. vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, incelemenin sanık müdafin temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü: Sanığın üzerine atılı icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunun 5237 sayılı TCK’nin 257/1. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımını kesen son işlem olan 03/12/2013 tarihli mahkumiyet hükmü ile inceleme tarihi arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa’nın 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddeleri gereğince sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE ..
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 20.10.2020 tarih E. 2020/1893 – K. 2020/1642 Sayılı İlamında Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının verilip verilemeyeceği için sanık hakkında bir değerlendirme yapılması gerektiği hüküm altına alınmıştır:
CMK’nın 231/5. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için, aynı maddenin 6. fıkrasında zararın ödenmesi koşulu öngörülmüş ise de, bu koşulun aranabilmesi için suçun niteliği veya işleniş biçimine ve doğurduğu sonuçlarına göre ortada maddi bir zararın bulunmasının zorunlu olduğu, Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 03/02/2009 tarihli ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, CMK’nın 231/6-c maddesindeki objektif ve subjektif koşullar değerlendirilerek, “Giderilmesi gereken zarar” kavramının, somut, belirlenebilir maddi zarar olduğu dikkate alınarak, öncelikle olay nedeniyle katılanın uğradığı maddi bir zararın bulunup bulunmadığının saptanması, var ise sanığa bildirilip tazmin edip etmeyeceğinin sorulmasından sonra, daha önce işlediği kasıtlı bir suç bulunmayan, hakkında takdiri indirim uygulanan sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, ”Katılanın zararının giderilmediği” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 24.10.2011 tarih ve E.2010/31720, K. 2011/17914 sayılı kararında ise görevi kötüye kullanma suçunun neticelerinden biri olan kişilere haksız menfaat sağlama neticesinin gerçekleştiğinden bahisle suçun oluştuğuna dair karar verilmiştir:
“…Belediyesi tarafından İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik ile … Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği hükümlerine uygun baca sistemi bulunmayan lokanta olarak faaliyet gösteren işyerine ruhsat verildiği, ruhsat verme işleminin hukuka uygun olmadığının idari yargı kararları ile de tespit edildiği, böylece sanıkların kişilere haksız yarar sağlamak suretiyle görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu işlemeleri nedeniyle yerinde olmayan gerekçelerle beraatlarına karar verilmesinin bozulmasına…”