Muris muvazaası, bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı karşılıksız kazandırmaları satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir. Mirastan mal kaçırma olarak da bilinen muris muvazaası davası, tapu iptali ve tescili gibi birçok farklı dava türünü bünyesinde barındıran önemli bir miras hukuku davasıdır. Kural olarak, bir kişi öldüğünde onun mirası, kanunda sayılan yasal mirasçıları arasında, yine kanunen belirlenmiş olan yasal payları oranında paylaştırılır. Mirastan mal kaçırma olarak bilinen bu davada, resmiyette satış gibi gösterilen tasarrufun muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespiti ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptali talep edilmektedir. Muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi, yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil davası, temel hak ve özgürlüklerden olan mülkiyet hakkından kaynaklanması sebebiyle, zamanaşımı yahut hak düşürücü süreye tabi değildir.
Yazı İçeriği
1. Muris Muvazaasının Unsurları ve Şartları
2. Muris Muvazaasında Başvurulabilecek Hukuki Yollar
3. Muris Muvazaası Sebebiyle Tapu İptal ve Tescil Davası
4. Tenkis Davası ile Muris Muvazaası Davasının Karşılaştırılması ve Farkları
5. Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir?
6. Taşınmazı Sonradan Devralan İyiniyetli Üçüncü Kişi Malikin İktisabı Korunur mu?
7. Muris Muvazaası Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre
8. Muris Muvazaası Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Muris muvazaası veya mirastan mal kaçırma, bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı karşılıksız kazandırmaları, satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir. Buradaki temel amaç, saklı paylı mirasçılarının ilerde tenkis davası açarak miras paylarını almalarını önlemektir. Yani mirasbırakan, gerçekte bağışlamak istediği mallarını satış karşılığında devretmiş gibi göstererek mirasçılarının ilerde dava açmasını önlemek istemektedir. Ancak bu durumda, mirasbırakanın gerçekteki iradesi bağış olmasına rağmen, görünürdeki iradesi satış gibi gösterildiğinden, gerek irade uyuşmazlığı gerekse şekil şartı gibi konularda hukuka aykırılık oluşmaktadır.
1. Muris Muvazaasının Unsurları ve Şartları
Görünüşteki Sözleşme
Mirasbırakanın, mirasçılarını aldatmak suretiyle miras haklarından mahrum bırakmak için yaptığı, gerçek iradesiyle örtüşmeyen ve gerçekte de hüküm ve sonuç doğurmayan sözleşmedir. Tapu memurunun önünde yapılan satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi, muris muvazaasının görünüşteki işlemidir. Gerçekte, anlaşmanın diğer tarafı, mirasbırakana, devraldığı taşınmazın bedelini ödemez ya da tapuda belirtilenin çok altında bir bedel öder. Ancak, üçüncü şahıslar kandırılarak sözde bir bedel alışverişi varmış gibi gösterilir. Böylelikle, mirasçıların ileriki dönemde tenkis davası gibi yollara başvurmasının önüne geçilmesi amaçlanır.
Muvazaa Sözleşmesi
Mirasbırakan ile karşı tarafın, görünüşteki işlemin, üçüncü şahısları aldatmak için yapıldığı, gerçekte hüküm ve sonuç doğurmayacağı konusunda mutabakata vardıkları sözleşmedir. Yazılı olma şartı yoktur. Görünüşteki sözleşmeden önce yapılabileceği gibi aynı zamanda da yapılabilirler. Mirasbırakanın kendisi veya temsilcisi bu anlaşmayı yapabilir.
Mirasçıları Aldatma Amacı
Muris muvazaasında, mirasbırakanın amacının mirasçılarını kandırarak mal kaçırmak olduğunu yazımızın başında belirttik. Görünüşteki işlemin karşı tarafı, mirasbırakanın mirasçılarından ise diğer mirasçıların, farklı bir şahıs ise tüm mirasçıların aldatılması amaçlanmaktadır. Muvazaalı temliğin yapıldığı esnada mirasçısı olsun veya olmasın, ölüm tarihinde mirasçı sıfatı olan herkes muris muvazaası iddiasıyla dava açma hakkına sahiptir. Ancak, eğer mirasbırakanın, muvazaalı işlemin yapıldığı tarihte hiç mirasçısı yoksa, mirasçılarını aldatma amacı taşıdığından bahsedilemez.
Gizli İşlem
Mirasbırakan ile karşı tarafın gerçek iradelerini açıkladıkları ancak diğer mirasçılardan gizli tuttukları bağış sözleşmesidir. Muris muvazaasında bu gizli işlem, bağışlamadır. Muris muvazaasında görünüşteki işlem, tarafların gerçek iradeleriyle örtüşmediği için geçersiz olmakla birlikte, gizli işlem, gerekli şekil şartlarını taşıması durumunda kural olarak geçerlidir. Çünkü tarafların iradelerine uygundur.
2. Muris Muvazaasında Başvurulabilecek Hukuki Yollar
Yargıtay’a göre; saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil talepli dava açabilirler. Bu dava ile, görünüşteki resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespiti ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptali istenir.
3. Muris Muvazaası Sebebiyle Tapu İptal ve Tescil Davası
Tapu iptal ve tescil davaları, kanuna aykırı, usulsüz veya yolsuz düzenlendiği iddia edilen tapu kaydının hukuka uygun hale getirilmesi için açılan bir davadır. Yazımızda detaylarına yer verilen, muris muvazaası da, bahse konu yolsuz tescil hallerinden birini oluşturduğundan muvazaalı olduğu ispat edilen tapu devrinin iptal edilebilmesi mümkündür.
Mirasbırakanın hileli işlemleri nedeniyle oluşan danışıklı işlemlerin, yani, muvazaanın ve bu kapsamda murisin yapmış olduğu işlemlerin hukuka aykırı ve yolsuz olduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla, hak kaybının giderilmesi açısından, bu tür işlemlerde tapu iptal ve tescil davasının açılması mümkündür.
Yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda, muvazaaya dayanan işlemin iptali için açılacak davalarda, muvazaanın varlığı ispat edilebilirse, muvazaaya dayanan işlem tamamen iptal edilebilir. Dava konusu muvazaalı, yani danışıklı işlemin hukuken iptal edilmesinin temelinde; hukuki işlem şartlarına aykırılık ve hakkın kötüye kullanılması yasağı gibi temel ilke ve kurallar yatmaktadır.
Mirastan mal kaçırmaya dayalı açılan tapu iptali ve tescili davalarında, mirasbırakanın gerçek iradesinin araştırılması yoluna gidilecektir. Murisin genel iradesinin araştırılması konusunda Yargıtay tarafından birtakım ölçütler belirlenmiştir.
- Murisin ve miras bıraktığı kişinin mali durumu.
- Aile içi sosyal ve beşerî ilişkiler.
- Yörenin gelenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı.
- Mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı bir nedeninin bulunup bulunmadığı.
- Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark.
Yargılama esnasında, yukarıda örneklerine yer verilen konular araştırılarak her olaya göre ayrı ayrı değerlendirme yapılması ve mirasbırakanın asıl iradesinin tespit edilmesi gerekir. Nitekim mahkemenin yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu yönünde kanaat oluşturması halinde, tapuda yapılan temlik işleminin iptaline karar verilecektir. Böylece, adeta o satış işlemi hiç olmamış gibi yasal mirasçılar, miras konusu taşınmazın tapu siciline malik sıfatı ile kaydedileceklerdir.
4. Tenkis Davası ile Muris Muvazaası Davasının Karşılaştırılması ve Farkları
Tenkis davası, mirasbırakanın, saklı pay mirasçıları için yasal olarak belirlenen miras hakkına tecavüz eden tasarruflarının, saklı pay düzeyine çekilmesi amacıyla açılabilen özel bir dava türüdür. Mevzuatımıza göre, tenkis davasını açma hak ve yetkisi yalnızca saklı pay mirasçılarına özgülenmiştir. Mirasbırakanın tenkis davasına konu edilen tasarrufunda, gerçek iradesi ile görünürdeki beyanı arasında çelişki olmayıp dava konusu tasarrufa konu satış sözleşmesi geçerlidir. Zira, taşınmazın gerçek bedeli, fiiliyatta da mirasbırakana ödenmiş olup taşınmazın tapudaki devri usule uygun şekilde gerçekleştirilmiştir.
Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrenmelerinden başlayarak bir yıl, her halükarda vasiyetname açılma tarihinin veya mirasın paylaşılmasının üzerinden on yıl geçmekle düşer.
Tenkis davası ile muris muvazaası davası aynı davada terditli olarak ileri sürülebileceği gibi, iki ayrı dava olarak ileri sürülmesi de mümkündür. Aynı gayrimenkule ilişkin tenkis ve muris muvazaası davaları ayrı ayrı açılır ve tenkis davası daha erken sonuçlanırsa, bu karar muris muvazaası davası için bağlayıcı olabilir. Daha açık ifadeyle, tenkis davasında, dava konusu sözleşmenin geçerli olduğuna yönelik mahkeme kararı kesinleşirse, muris muvazaası davasına devam edilemez. Tersi durumda, muvazaa davası daha erken sonuçlanır ve davanın kabulüne karar verilirse, tenkis davası konusuz kalacaktır. Diğer taraftan ayrı ayrı açılan davaların birleştirilmesinin talep edilmesi mümkündür.
Uygulamada çoğunlukla, terditli taleplerde bulunulacak şekilde tek bir dava açılmaktadır. Bu davada, öncelikle tapunun muris muvazaası sebebiyle iptali ve miras payı oranında davacı adına tescili, aksi bir karar çıkması durumundaysa tenkis hükümlerinin uygulanması talep edilmektedir.
5. Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir?
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen her mirasçının bunu dava edebileceğini ve muvazaayı her türlü delil ile ispatlayabileceği belirtilmiştir. Ancak, bu davayı mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirasçılıktan çıkarılan kişiler açamayacaktır.
Muris muvazaası davasında, davanın akıbetini belirleyen şey, mirasbırakan ile lehine işlem yapılan kişi arasındaki tapu devrinin, aslında birtakım danışıklı ve kandırmacalı işlemlerle yapıldığının ispatlanıp ispatlanamadığıdır. Uygulamada daha ziyade “mirastan mal kaçırma” olarak anılan muris muvazaasına dayalı bu davalarda ispat yükü, muvazaanın varlığını iddia eden davacı tarafa aittir. Yani, kendisinden mal kaçırıldığı iddiasıyla dava açan taraf, mirasbırakanın dava konusu tapu devrini yaparken ki gerçek amacının, kendisini bu mirastan yoksun bırakmak olduğunu delillerle ortaya koymalıdır. Ayrıca, dosyaya sunulan deliller, mirasbırakanın muvazaalı olan asıl irade ve amacını duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıkça ortaya koyabilecek kuvvette olmalıdır.
Ne var ki, iptali talep edilen işlemlerin doğrudan tarafı olmayan davacıların, tapu devrinin hangi amaçla ve ne şekilde yapıldığını bizzat bilmeleri çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Bu nedenle de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları başta olmak üzere yerleşik içtihatlarda, muvazaanın varlığının tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceğine hükmedilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.07.2021 tarihli, E. 2017/1-2654, K. 2021/886 sayılı içtihadının ilgili kısmı şu şekilde alıntılanabilir:
“(…) muris muvazaası davalarında, miras bırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı ve terekeden mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat yükü davacı tarafa aittir.
Dava açan mirasçılar, miras bırakan ile davalı arasındaki sözleşmenin dışında olduklarından üçüncü kişi konumundadırlar. Bu nedenle iddialarını tanık dâhil olmak üzere her türlü delille kanıtlamaları mümkündür. Kanunen kendilerine intikal etmesi gereken miras haklarına, miras bırakan tarafından muvazaalı olarak yapılan sözleşme ile engel olunduğundan bu sözleşmenin muvazaalı olduğunu ileri sürerek iptalini istemekte hukukî yararlarının bulunduğu açıktır.
Ancak bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.”
6. Taşınmazı Sonradan Devralan İyiniyetli Üçüncü Kişi Malikin İktisabı Korunur mu?
Bu davalarda en sık karşılaşılan sorunlardan biri, taşınmazın, muvazaalı işlemlerle tapu devrinin akabinde, üçüncü kişilere tekrar satılması halinde bu kişilerin mülkiyet hakkının korunup korunmayacağıdır. Bu durumda, taşınmazı, muvazaalı şekilde devralan kişiden satın alan üçüncü kişilerin, kendi iktisabından önce vuku bulan muvazaadan haberdar olup olmadığı tespit edilmelidir. Yani, taşınmazı sonradan devralan malik, işlemin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunu bilen veya bilmesi gereken kişilerdense, iyi niyetli olmadığı kabul edilir ve tapu kaydı iptal edilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.07.2021 tarihli, E. 2017/1-2654, K. 2021/886 sayılı içtihadının ilgili kısmı şu şekilde alıntılanabilir:
“Hukukumuzda diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir.
Belirtilen bu ilke, Türk Medeni Kanunu‘nun 1023. maddesinde aynen “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. maddesinde ise başka bir şekilde tekrarlanarak, “Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” denilerek, iyi niyetli olmayan üçüncü kişilerin kazanımı hükümsüz sayılmıştır.
Anılan yasal düzenlemeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkânsız olan kişinin iktisabı korunur.
Somut olayda ise ikinci temlikin yapıldığı ve hâlen kayıt maliki olan davalı … muris ile davalı …’ın kızı, davalı … ise oğullarının eşi olup, aynı ailenin içinde miras bırakan tarafından yapılan temlikin gerçek bir satış olmayıp, muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunu bilen, en azından bilmesi gereken kişi konumunda oldukları sabittir. Bu nedenle iktisaplarının TMK’nın 1023. maddesi kapsamında korunması söz konusu değildir.”
7. Muris Muvazaası Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre
Muris muvazaası davası, temel hak ve özgürlüklerden olan mülkiyet hakkına ilişkin olması dolayısıyla, herhangi bir zamanaşımı veya herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir. Mirastan mal kaçırma davasının, mirasbırakanın ölümünden sonra her zaman açılması mümkündür. Diğer taraftan, muvazaalı şekilde tapu devri yapıldığı mirasbırakanın vefatından önce öğrenilmiş olsa dahi, mirasbırakan hayattayken muris muvazaası davası açılamaz.
8. Muris Muvazaası Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Muris muvazaası davasında görevli mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.2/I’de yer alan hüküm gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Muris muvazaası davasının konusunu oluşturan mal varlığı değerinin tapulu bir taşınmaz olması halinde, taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi, yetkili ve görevli mahkeme olacaktır.
11.yıl önce abim babamda arazi üzerine tapuladı tapu bozulur mu? Dava açabilir miyim?
Merhaba ananeme kardeşi tarafından miras muvazası davası acıldı. Olay rahmet büyük dedem ananeme vefat etmeden önce bir evini kızı üstüne vermiştir. Bir evi daha vardı kendisinin onuda ananemi kaybedince erkek kardeşi ile miras olarak ev kalmıstır. Bizde hakkımız olan evin yarısımı istiyoruz deyince sizin hakkınız yok o evi verdiler size demeye basladılar bu sebepten dolayı mal kacırıldı davası actılar bize ne yapmalıyız nasıl bi yol izliyebiliriz teşekkürler
Sayın avukat bey benim sorum biz yurtdışında yaşıyoruz ve calısıp anneme bir daire aldık abimle beraber ama daha sonra annem dairesini kızkardesimin üstüne bagıslamiş kendisine bakması sartıyla bizim haberimiz olmadan aralarında yapmislar bu devir işini ve kardeşim yeni eşiyle annemle aynı evde kalıyorlar bütün konusmalarımıza rağmen sonuç alamadık ne yapmamız gerekiyor tesekkurler
Merhaba dedem 77 yaşında ölmeden 3 ay önce hastanelik iken malların satışı yapılmış. Satış numaradan, araziyi asıl kullanan amcam. Böylece babama hiç arsa düşmedi. Bu halde sava açabilirmiyiz ve 65 yaş sağlık raporu alınmamışsa durum nolur.
Sayın avukat bey bana yardımcı olur musunuz? İki kardeşiz, yakınlarda dedem vefat etti, dedemden babamın üzerine geçmesi gereken miras mallarını öz kardeşim kendi üzerine geçirdi. Babam “benim rızam dışında gerçekleşti” dedi. Bu konuda bir dava açabilme imkanımız var mı? Öz kardeşimin üzerine geçirdiği malları malları tekrar babamın üzerine geçirme imkânı var mı?
Merhaba esim bundan 3 yil önce bakı. Akdiyle evi yapti ustume 2 cocugumuz var 23 yillik evliyim ilk esine bosandiginda ev verdi ilk esden 1 cocuk var .bu cocugu bana muavaza ve tapu iptal davasi actı . Esim 5 yil makina ile evde tedavi gordu ve hep ben vardim . Cocugu ilgilenmedi.aramizda 25 yas fark vardi esimle kucuktum esimden . Ekonomik tek maasla hem iki cocuguma hem hasta esime baktim.ailem hep destek oldu ve resmi kayitlarla ispatliyorum. Akid isleminde resmi ssenet sahitler saglik raporu var.13 yil ayni miras kalan evimizde 2 cocugum ve esimle ikamet ettik. Sizce bu davayi kazanabilitmiyim.simdiden cok tesekkur ederim.
babam beni ve kardeşimi bayramlarda ziyaret etmediğimiz eşlerimizin anneme iyi davranmadığı gerekçesiyle bizi mirastan yaptığı vasiyetle çıkarmış ve tüm mirası 2 kız kardeşime bırakmış. vasiyetnameden 4 sene sonra da bir evi satış göstererek kız kardeşlerime bağışlamış.bu durum da ne yapmayılım
Muris muvazaalı satın almaya dayalı davam var ve Dsi tarafından arazilere ödeme yapıldı. Buna rağmen bilirkişi raporu istediler gitti geldi gitti geldi. Hakim ödenen rakama göre mi karar verir yoksa düşük çıkan bilir kişi raporuna göre mi?