Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, yaşlılık veya hastalık döneminde bakıma ve gözetime muhtaç olan bakım alacaklısının, belirli bir malvarlığını bakım borçlusuna devretmeyi üstlendiği, bakım borçlusunun ise bakım alacaklısına ölünceye kadar bakma, gözetme ve ihtiyaçlarını karşılama borcunu üstlendiği bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile yaşlılık veya hastalık döneminde bakıma ve gözetime muhtaç olan kişilerin ihtiyaçlarını hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde karşılanması amaçlanmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 612. Maddesine göre ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin, “miras sözleşmesi” şeklinde yapılması gerekmektedir. Bu, bir geçerlilik şartı olup miras sözleşmesi şeklinde yapılmayan ölünceye kadar bakma sözleşmeleri geçerli olarak kabul edilmemektedir. Sözleşmenin sona ermesi ise sözleşmeden dönme, bakım borçlusunun ölümü, iflas veya tarafların anlaşması gibi durumlarla gerçekleşebilir.
Yazı İçeriği
- 1. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedir?
- 2. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nasıl Yapılır?
- 3. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Şekli ve Şartları
- 4. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Tarafları
- 5. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Sona Ermesi
- 6. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin İptali ve Tenkis Davası
- 7. Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi ile Gerçekleşen Muris Muvazaasının İptali
- 8. Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi Örneği
- 9. Sıkça Sorulan Sorular
Uygulamada, ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı oldukça sık şekilde görülmektedir. Bu durumda mirasçıların muris muvazaası davası (mirastan mal kaçırma davası) açarak tapu iptal ve tescil talep etme hakları olacaktır.
Ayrıca, ölünceye kadar bakma sözleşmesi sebebiyle mirasçıların saklı payları ihlal edilmişse, bu mirasçılar tenkis davası açma hakkına sahiptir.
1. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedir?
Bazı kişiler, maddi imkanları yerinde olmasına rağmen, özellikle yaşlılık ve hastalık dönemlerinde bazen kendilerini güvende hissetmeyebilirler. Bu tür durumlarda, kendilerini koruyacak, ihtiyaçlarını karşılayacak ve yakın ilgi gösterecek başka kişilere muhtaç olabilirler.
Bu tür durumlarda, bir kişi belirli bir malvarlığı değerini başka birine devretmeyi üstlendiği takdirde, bu kişiye “bakım alacaklısı” denir. Diğer kişi ise, bakım alacaklısının ölümüne kadar ona bakma, gözetme ve ihtiyaçlarını karşılama borcunu üstlendiğinde “bakım borçlusu” olarak adlandırılır. Bu tür bir sözleşme, yaşlı veya hasta tarafının kendisine bakılacağını garanti altına aldığı ve diğer tarafın da belirli bir malvarlığı değeri üzerinde hak kazandığı anlamına gelir. Bu sözleşmeye genellikle “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” denir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu 611. maddede tarif edilmiştir.
MADDE 611- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Bakım borçlusu, aldığı malların değerine ve bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal duruma bağlı olarak, adil bir şekilde bakım alacaklısına bakmakla yükümlüdür.
2. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nasıl Yapılır?
Türk Borçlar Kanunu‘nun 612. maddesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin “miras sözleşmesi” şeklinde yapılması gerektiğini belirtmektedir. Bu maddeye göre, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadığı takdirde geçerli sayılmamaktadır.
Ancak, kanunda bir istisna bulunmaktadır. Eğer ölünceye kadar bakma sözleşmesi, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, yazılı şekil yeterlidir ve miras sözleşmesi şeklinde yapılması bir geçerlilik şartı değildir. Yani, bu istisna durumunda, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin miras sözleşmesi şeklinde yapılması gerekmeksizin geçerli kabul edilir.
Bu istisna, ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin belirli bir düzenlemeye tabi tutulduğu ve resmi bir bakım kurumu tarafından denetlendiği durumları kapsamaktadır. Bu tür sözleşmeler, yetkili makamların belirlediği koşullara uyulduğu sürece yazılı olarak yapılabilir ve geçerli olurlar. Ancak, diğer durumlarda ölünceye kadar bakma sözleşmesinin miras sözleşmesi şeklinde yapılması gerekmektedir.
3. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Şekli ve Şartları
Türk Borçlar Kanunu’nun 612. Maddesi gereğince ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin “miras sözleşmesi” şeklinde yapılması gerekmektedir. Resmi vasiyetname şeklinde yapılan miras sözleşmeleri, uygulamada çoğunlukla noter aracılığı ile yapılmaktadır.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde ayrıca bazı şartlar da yer almaktadır. Bunlar:
Sözleşmenin karşılıklı olarak anlaşma ile yapılması: Taraflar, sözleşmeyi karşılıklı olarak anlaşarak yapmalıdır. Her iki tarafın da iradesiyle gerçekleştirilen bir anlaşma söz konusu olmalıdır.
Tarafların yetkili olması: Bakım alacaklısı ve bakım borçlusu, yasal olarak sözleşme yapma yetkisine sahip olmalıdır. Yasalar veya yetkilendirilmiş merciler, belirli kişilerin sözleşme yapma yetkisine sahip olmasını düzenleyebilir.
Sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesi: Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yazılı olarak düzenlenmelidir. Bu şekilde sözleşmenin içeriği, tarafların hak ve yükümlülükleri net bir şekilde belirlenir ve uyuşmazlık durumlarında delil olarak kullanılabilir.
Şahitlerin bulunması: Sözleşme, resmi bir vasiyetname şeklinde yapıldığından, iki tanık da resmi memurun önünde hazır bulunmalıdır. Şahitler, sözleşmenin doğru şekilde yapılmasına tanıklık ederler ve imzalarını atarlar.
Malların bakım alacaklısına ait olması: Ölünceye kadar bakma sözleşmesine konu olan mallar, bakım alacaklısına ait olmalıdır. Üçüncü kişilere ait mallar, bu sözleşme kapsamında kullanılamaz, taşınmazlar üzerindeki haklar ise bu sözleşmeyle devredilemez.
Tarafların aynı evde yaşaması (aksi kararlaştırılmadığı takdirde): Bakım alacaklısı ve bakım borçlusu, ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereği aynı evde yaşamalıdır. Ancak taraflar, bu durumu değiştirmek için anlaşma sağlayabilir ve farklı bir düzenlemeye gidebilirler.
Bu şartlar, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerliliği için önemlidir. Sözleşme, bu şartlara uygun olarak yapılırsa yasal olarak geçerli kabul edilir ve taraflar arasında taahhüt edilen ölünceye kadar bakım yükümlülüğü ve hakları doğar. Ancak bu tür bir sözleşme yapmadan önce, yerel yasal düzenlemeleri ve uzman hukuki danışmanlık hizmetlerini dikkate almak önemlidir.
4. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Tarafları
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin tarafları, bakım alacaklısı ve bakım borçlusudur. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olabilmesi için hem bakım alacaklısının hem de bakım borçlusunun ayırt etme yeteneğine sahip ve ergin olması, kısıtlı olmaması gerekmektedir.
4.1. Bakım Alacaklısı
Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereği kendisine bakılacak kişidir. Bu nedenle, bakım alacaklısı yalnızca gerçek kişiler olabilir. Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini bakım borçlusuna devretme yükümlülüğü altına girer.
Bakım alacaklısı, eğer henüz hayattayken bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmişse, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahip olur. Bu durumda, taşınmazın devredilmesinden sonra bakım borçlusunun bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihmâl etme olasılığı sebebiyle, bakım alacaklısına bir güvence sağlanması amaçlanmıştır.
4.2. Bakım Borçlusu
Bakım borçlusu, ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereği bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini kendisine devredilmesi hakkına sahip olan kişidir. Bakım borçlusu, gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişiler de olabilir.
Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal duruma göre hakkaniyet gerektirdiği şekilde, bakım alacaklısına yönelik görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onun tedavi ettirmek gibi, bakım alacaklısının ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.
5. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Sona Ermesi
5.1. Sözleşmeden Dönme
TBK m.616’ya göre, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin tarafları, belirli durumlarda ihbar süresi vererek sözleşmeden dönme (vazgeçme) hakkına sahiptir. Bu maddeye göre, bakım borçlusu ve bakım alacaklısı arasındaki yükümlülükler arasında önemli bir oransızlık (dengesizlik) varsa ve sözleşme gereği daha fazla kazanç elde eden taraf, bu kazancın bağış amacıyla verildiğini kanıtlayamazsa, dengesizliği fark eden taraf her zaman sözleşmeyi sona erdirme bildiriminde bulunma hakkına sahiptir. Oransızlık nedeniyle yapılan fesih bildiriminden 6 ay sonra, sözleşme kendiliğinden geçmişe dönük olarak sona erer.
TBK m.617’de ise ölünceye kadar bakma sözleşmesinin ihbar öneli verilmeden feshedilmesi düzenlemiştir. Bir taraf için, karşı tarafın sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle sözleşme kabul edilemez hale gelmişse veya başka önemli nedenler sözleşmenin devamını imkansız hale getirmişse, sözleşme ihbar süresi verilmeden feshedilebilir.
Eğer sözleşme bu sebeplerden birine dayanarak feshedilirse, kusurlu taraf aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur.
Burada, kanun metninde fesih terimi kullanılmış olsa da Yargıtay’ın içtihatlarına göre sözleşmeden vazgeçme ile ilgili hükümler uygulama alanı bulmaktadır.
5.2. Bakım Borçlusunun Ölümü Nedeniyle Sözleşmenin Feshi
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldıktan sonra, bakım borçlusunun ölmesi durumunda, bakım alacaklısı 1 yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir.
5.3. Bakım Borçlusunun İflası
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapıldıktan sonra, bakım borçlusunun iflas etmesi durumunda, Bakım alacaklısı, bakım sözleşmesinde belirlenen anapara değeriyle eşit miktardaki alacağını iflas masasına kaydettirebilir. Bakım alacaklısı, iflas süreci sırasında bu alacağını öncelikli alacak olarak talep edebilir.
5.4. Tarafların Anlaşması İle Sözleşmenin Ortadan Kaldırılması
Taraflar, aralarında anlaşmak suretiyle ölünceye kadar bakma sözleşmesini sona erdirebilirler. Her ne kadar ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olabilmesi için resmi şekil şartı gerekse de, bu sözleşmenin ortadan kaldırılabilmesi için adı yazılı şekil yeterlidir.
6. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin İptali ve Tenkis Davası
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali TBK’nın 615. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini talep edebilirler?
Nafaka alacaklılarının böyle bir talebi üzerine, mahkeme sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir. Bu şekilde sözleşme devam eder, ancak tarafların edim yükümlülüklerinde değişiklikler olur.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle mirasçılar saklı paylarının zarar gördüğünü düşünüyorlarsa, tenkis davası açma hakkına sahiptirler. Örneğin bakım alacaklısı, tek malvarlığı olan evini bakım borçlusuna devrederse, mirasçılar saklı paylarının ihlal edildiği gerekçesi ile tenkis davası açabilirler. Bu durumda mahkeme, mirasçıların haklarını koruyarak uygun düzeltmeleri yapabilir.
Tenkis davası hakkında daha detaylı bilgi almak için “Tenkis Davası Nedir?” başlıklı blog yazımızı inceleyebilirsiniz.
7. Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi ile Gerçekleşen Muris Muvazaasının İptali
Uygulamada, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılması oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarını ölünceye kadar bakma sözleşmesi adı altında devretmesi durumunda, mirasçıların muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açma hakları bulunmaktadır.
Muvazaanın temeli, tarafların asıl iradeleri farklıyken, görünüşte başka bir işlem yapmaları durumudur. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi tarafları, aslında aralarında bir bakım borcu oluşmamış olmasına ve böyle bir ilişkinin var olmamasına rağmen, görünüşte böyle bir ilişkinin varmış gibi göstererek mirasbırakanın bir taşınmazını muvazaalı işlemle diğer tarafa bağışlama amacıyla devrederse, bu durumda muvazaalı bir işlem gerçekleşmiş olur. Mirasçılar, bu işlemin kendilerinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını iddia ederlerse, muris muvazaası davası açarak taşınmazın tapu kaydının iptalini ve kendi adlarına tescilini talep edebilirler.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 12.06.2013 tarihli ve 2013/9933 E. ve 2013/9763 K. sayılı kararı:
“Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, miras bırakanların tüm mal varlığına yakın bölümünü teşkil edecek nitelikteki eldeki davaya konu 13 adet taşınmazını davalılara ölünceye kadar bakım akdiyle temlik ettikleri kayden sabittir. Somut bu olgu, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanlar T. ve S.’nin ölünceye kadar bakma aktini daha az miktarda taşınmaz devrederek sağlama imkanı varken çok fazla sayıda taşınmazları temlik etmekteki gerçek iradelerinin aslında bakım sözleşmesi yapmak değil, diğer kız çocuğu olan mirasçıdan temliki yaptığı erkek çocuğuna ve gelinine mal kaçırmak amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır.”
Muris muvazaası konusu hakkında daha detaylı bilgi alabilmek için “Mirastan Mal Kaçırma – Muris Muvazaası Nedir?” başlıklı blog yazımızı inceleyebilirsiniz.
8. Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi Örneği
9. Sıkça Sorulan Sorular
Ölünceye kadar bakım sözleşmesi, kendisine bakılması, gözetilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması gereken bakım alacaklısı ile bu hizmeti yerine getiren bakım borçlusu arasında yapılır. Bakım alacaklısı ve bakım borçlusu arasında akrabalık veya eşlik gibi bir ilişki olabileceği gibi, kan bağı bulunmayan kişiler de sözleşme tarafları olabilir.
Bu sözleşme, genel olarak bakım alacaklısının temel ihtiyaçlarını karşılamak için bakım borçlusunun yükümlenmesini içerir. Bu ihtiyaçlar arasında beslenme, giyinme, barınma, temizlik, tedavi gibi konular bulunur. Ancak her durumda tarafların özel durumlarına bağlı olarak farklı ihtiyaçlar ve hizmetler de söz konusu olabilir.
Bu sözleşme, bakım alacaklısının vefat edinceye kadar bakım alacaklısına hizmet verme yükümlülüğünü içerir. Yani sözleşmenin süresi, bakım alacaklısının ne kadar süreyle hayatta kalacağına bağlıdır.
Türk Borçlar Kanunu Madde 614’e göre, bakım borçlusu özellikle uygun gıda ve konut sağlama, hastalık durumunda gereken özeni gösterme ve tedavi ettirme gibi görevlerle yükümlüdür. Bunlar temel sorumluluklar olmakla birlikte, bakım sağlayıcının hakkaniyet gereği bakım alacaklısının diğer ihtiyaçlarını da karşılaması beklenir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, tarafların irade fesadına uğradığı durumlarda (yanılma, aldatma, korkutma, hile gibi) bahane gösterilerek feshedilebilir. Bununla birlikte, Türk Borçlar Kanunu’nun 615. maddesine göre, bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkanını kaybederse, bundan etkilenen kişiler sözleşmenin iptalini talep edebilirler.
Bakım alacaklısının ölmesi durumunda sözleşme sona erer. Çünkü sözleşme, adından da anlaşılacağı üzere ölünceye kadar bakma yükümlülüğünü içermektedir. Ancak bakım borçlusunun ölümü sözleşmeyi sona erdirmez. Bakım alacaklısı, bakım borçlusunun ölümünden itibaren 1 yıl içinde sözleşmeyi sonlandırma hakkına sahiptir. Eğer sonlandırılmazsa, sözleşme, bakım borçlusunun mirasçılarıyla devam eder. Ancak, miras hukuku niteliğinde bir ölünceye kadar bakma sözleşmesi söz konusuysa, yani bakım alacaklısının ölümünde malvarlığının bakım borçlusuna miras kalacağı taahhüdü bulunuyorsa, bakım borçlusunun ölümüyle birlikte sözleşme de sona erer.
Taraflar, karşılıklı olarak anlaşarak ölünceye kadar bakım sözleşmesinin şartlarında her zaman değişiklik yapabilirler.
Ölünceye kadar bakım sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 6098 sayılı Kanun’un 611. maddesi ile 619. maddesi arasında düzenlenmiştir. Ayrıca, ölünceye kadar bakma sözleşmesi sadece miras sözleşmesi şeklinde yapılabilmektedir. Miras sözleşmesi ise Türk Medeni Kanunu’nun 4721 sayılı Kanun’un 545. maddesi ile 549. maddesi arasında düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 619. Maddesi açıkça belirttiği üzere, bakım alacaklısı olan kişi, ölünceye kadar bakım sözleşmesinden doğan haklarını başkasına devredemez.
Bakım alacaklısı, sözleşmenin türüne bağlı olarak hayatta olduğu sürece belirli bir malvarlığı değerini bakım borçlusuna devretme yükümlülüğü altına girebilir. Ancak, ölünceye kadar bakma sözleşmesi niteliğinde olan durumlarda, bakım alacaklısı vefat ettiğinde, bakım borçlusu sözleşme konusu malvarlığı değeri üzerinde hak kazanır.
Bakım borçlusu ise, bakım alacaklısının hayatta olduğu sürece onunla ilgilenmek, gözetmek, bakımını yapmak, tedavi ettirmek, giyim, temizlik, kıyafet gibi ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras sözleşmesi şeklinde kurulmuş olsa bile, taraflar adi yazılı bir sözleşme ile bu sözleşmenin sona ermesini kararlaştırabilirler.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle saklı paylı mirasçıların saklı payları ihlal edilebilir. Bu durumda, mirasçılar tenkis davası açma hakkına sahiptir. Örnek olarak, çocukları bulunan ve bakıma muhtaç bir kişi, kardeşiyle ölünceye kadar bakma sözleşmesi imzalayarak, vefat ettiğinde tek malvarlığı olan evinin kardeşine geçeceğini taahhüt ederse, çocuklar saklı paylı mirasçı olarak tenkis talebinde bulunabilirler.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım alacaklısının belirli bir malvarlığı değerini bakım borçlusuna devretmeyi üstlendiği, bakım borçlusunun ise bakım alacaklısına ölünceye kadar bakma, gözetme ve ihtiyaçlarını karşılama borcunu üstlendiği bir sözleşmedir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılabilmesi için kanunda belirtilen bir şekil şartı bulunmaktadır. Bu sözleşme, “miras sözleşmesi” şeklinde yapılabilmektedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadığında geçerlilik kazanmaz.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi aracılığıyla tüm malvarlığının devredilmesi durumunda, saklı paylı mirasçıların saklı payları ihlal edileceği için, bu mirasçılar tenkis davası açma hakkına sahip olabilirler. Ayrıca, tüm malvarlığının bu sözleşme ile devredilmesi, potansiyel bir muris muvazaası davasında muvazaayı ispat etme açısından önem kazanabilir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin taraflarından biri, karşı tarafın sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmediği durumda veya başka önemli sebepler sözleşmenin devamını imkansız hale getirdiyse, sözleşme haksız bir şekilde sona erdirilebilir. Bu durumda, haksız davranan taraf aldığı şeyi geri verir ve haksız davranmayan tarafa, uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur.
Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüklerini yerine getiremiyorsa, nafaka alacaklıları ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptalini talep edebilirler. Ancak hakim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun yerine getireceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir.