Vergilendirme işlemleri, idari işlem niteliğinde olduğundan, öğretide, vergi davalarının hukuki niteliği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bu bağlamda, vergi davalarının, bir idari dava türü olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunanlar olduğu gibi, kendine özgü bir dava çeşidi olduğunu savunanlar da mevcuttur. Ancak vergi uyuşmazlıklarının temelinde bir idari işlem bulunduğu esas alındığında, uyuşmazlığın niteliğine göre tam yargı veya iptal davası olarak niteleme yapılması mümkündür.
Vergi davası, vergi uyuşmazlıklarının mahkeme nezdinde çözümünü amaçlayan hukuki bir yoldur.
Yazı İçeriği
1. Vergi Davalarının Konusu
1.1. Verginin Tarhı
1.2. Vergi Cezası
1.3. Tadilat Ve Takdir Komisyonları Kararı
2. Vergi Davalarının Kapsamı
3. Vergi Yargısının Sınırları
Vergi hukuku mevzuatından kaynaklı idari uyuşmazlıklar, vergi davaları kapsamında değerlendirilmektedir.
1. Vergi Davalarının Konusu
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378. Maddesinde düzenlendiği üzere, vergi davalarının konusunu,
- Vergiler,
- Vergi cezaları
- Tadilat ve takdir komisyonları kararları
oluşturmaktadır.
Ancak bahsi geçen işlemlere karşı dava açılabilmesi için yukarıda bahsi geçen hükümde bazı şartlar aranmıştır:
“Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.” Bu kapsamda uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve dava konusu teşkil eden işlemler şu şekildedir;
1.1. Verginin Tarhı
Verginin tarhı; devletin, mükellefin ödemekle yükümlü olduğu vergiyi hesaplamasıdır. Dava konusu yapılabilecek tarhiyat işlemleri, VUK madde 29 ve 30’a göre yapılan re’sen veya ikmalen tarhiyattır.
VUK madde 378/2 hükmüne göre, kural olarak, mükellefin beyan etmiş olduğu matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergiye karşı dava açması mümkün değildir. Ancak bu hükmün iki istisnası bulunmaktadır:
- 1. Beyannamenin ihtirazı kayıt ile verilmesi (İYUK m. 27)
- 2. Vergi hatasının mevcut olması (VUK m. 117-118)
Sayılan iki halden herhangi birinin bulunması halinde mükellefin beyan etmiş olduğu matraha karşı dava açması mümkün olacaktır.
Vergi hatası bulunması hallerinde (VUK m. 117,118 ve 375) ilgili, vergi dairesinden işlemdeki hatanın düzeltilmesi talebinde bulunur (VUK m. 122). Bu başvuru neticesinde yetkili makam, düzeltme talebini yerinde görmez ise ret kararı verecektir. Ret kararına karşı 30 günlük süre içinde ilgilinin vergi mahkemelerinde dava açması mümkündür.
1.2. Vergi Cezası
Vergi cezalarının; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve diğer özel kanunlarda düzenleme bulunan hallerde verilmesi mümkündür. Yükümlünün vergi cezasına karşı dava açabilmesi için, öncelikle kesilmiş olan ceza ihbarnamesinin kendisine tebliğ edilmesi gerektiği, VUK m. 378 hükmünde açıkça düzenlenmiştir.
1.3. Tadilat Ve Takdir Komisyonları Kararı
Takdir komisyonu kararları, vergi idaresinin re’sen yapacağı tarhiyatın dayanağını teşkil etmektedir. Takdir komisyonu, yalnızca vergi matrahını takdir etmekte olup tarhiyat işlemi ise bu matraha dayanarak vergi idaresince yapılmaktadır.
Takdir komisyonu kararlarına karşı doğrudan dava açılması mümkün değildir. Yükümlüler ancak takdir komisyonunca takdir edilen matraha dayanarak idare tarafından yapılan tarhiyat işlemine karşı dava açabilir. Fakat bu davada takdir komisyonu kararının da hukuka uygun olmadığı hususunun ileri sürülebilmesi mümkündür.
Takdir komisyonu kararına karşı doğrudan dava açılamamasının birtakım istisnaları mevcuttur:
- 1. VUK mükerrer m. 49 uyarınca takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer ve bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri takdirine
- 2. VUK m. 267 hükmüne göre takdir edilen emsal bedellerine ilişkin ilgililer ve vergi dairelerinin doğrudan takdir komisyonu kararına
karşı dava açılması mümkündür.
2. Vergi Davalarının Kapsamı
Vergi hukukundan kaynaklanan bir dava açılabilmesi için öncelikle mükellef ile vergi idaresi arasında vergi yargısının görev alanına giren hukuki bir uyuşmazlık bulunmalıdır.
Ancak belirtilmesi gerekir ki her ne kadar vergi cezaları Vergi Usul Kanununda düzenlenmiş bulunsalar da, hürriyeti bağlayıcı vergi cezalarına ilişkin davalarda, vergi mahkemeleri değil ceza mahkemeleri görevlidir.
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanunun 6. madde hükmü;
“Vergi mahkemeleri:
a) Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları,
b) (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları,
c) Diğer kanunlarla verilen işleri,
çözümler.”
Şeklinde düzenlenmiş olup vergi uyuşmazlıklarının genel çerçevesi işbu hüküm uyarınca çizilmiştir.
Vergi davalarının içerik olarak kapsamının üç grupta incelenmesi mümkündür:
- 1. Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergi, resim ve harçlar ve bunların faiz ile cezalarına ilişkin davalar,
- 2. Gümrük Kanuna göre ithal ürünlerden alınan vergi ve resimler ile bunların cezalarına ilişkin davalar,
- 3. Anayasa’da “vergi benzeri mali yükümlülük” olarak belirtilen yükümlülükler ve inzibati para cezalarına ilişkin davalar vergi yargısal alanı kapsamındadır.
Bu üç alanda tahsilat noktasında meydana gelecek hukuki uyuşmazlıklar da ayrıca vergi davalarının kapsamını oluşturmaktadır. Konuyla ilgili detaylı bilgi için “Vergi Yargılaması Usulü” makalemizi inceleyebilirsiniz.
3. Vergi Yargısının Sınırları
Anayasa madde 125/4 hükmü uyarınca;
“Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.”
İşbu hükümden görüleceği üzere, vergi mahkemelerinin, idari işlem niteliğinde, idarenin yerine geçerek karar vermeleri mümkün değildir.
Vergi mahkemelerinin, takdir komisyonları tarafından takdir edilen matrahlara karşı açılan davalarda, vergi idaresinin talep ettiği miktarı aşmamak koşulu ile matrahı kendilerinin belirlemesi mümkündür. Hatta Danıştay, vergi mahkemesinin matrahı belirlemeyip sadece takdir komisyonu kararını iptal etmesini bozma sebebi olarak görmektedir.