Zina veya halk arasındaki tabiriyle, aldatma, eşlerden birinin evlilik birliği sürerken karşı cins ile bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanır. Aldatma nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, eşler evlilik birliği içerisinde bulunmalı ve diğer eş kusurlu olarak başka bir karşı cinsle, cinsel ilişkiye girmiş olmalıdır. Zina, her türlü hukuka uygun delil ile ispatlanabilmektedir. Fakat, doğası gereği ispatı görece zor olan bu eylemin, zina olduğuna kanaat getirilecek başkaca olgularla ispatlanması da mümkündür. Söz gelimi eşi %100 kısır olan kadının hamile olması halinde zinanın varlığından söz edilebilir. Önemle belirtilmelidir ki, aldatma eylemi nedeniyle boşanma, mutlak boşanma sebeplerindedir. Yani, başkaca hiçbir olay ve olgunun kanıtlanmasına gerek olmaksızın yalnızca aldatma eyleminin ispatı ile boşanma gerçekleştirilecektir.
Evlilik birliği devam ettiği sürece eşlerin birbirlerine karşı olan sadakat yükümlülüğü de devam etmektedir. Fakat eşlerden birinin, eşinden başka bir kimseyle cinsel birliktelik yaşaması yani eşini aldatması, sadakat yükümlülüğünün onarılması güç şekilde ihlal edildiğinin göstergesidir. Bu durumda aldatılan eş, başkaca hiçbir iddia ve delile ihtiyaç duymaksızın, yalnızca eşinin zinaya konu fiilleri gerçekleştirdiğini kanıtlamak suretiyle, boşanabilir.
1. Zina/Aldatma Nedir?
Yürürlükte olan Türk Medeni Kanunu’na göre zina, evlilik birliği içerisinde, eşlerden birinin, eşi dışındaki bir karşı cinsle cinsel ilişki yaşaması olarak kabul edilmektedir. Bu tanıma göre, evlilik dışı bir cinsel ilişkinin “zina” olarak kabul edilebilmesi için, mutlaka karşı cinsle yaşanma şartı aranmaktadır. Kadın olan eşin, bir başka kadınla veya erkek olan eşin bir başka erkekle yaşadığı cinsel ilişki, yürürlükte bulunan Medeni Kanun uyarınca zina olarak kabul edilmemektedir. Benzer şekilde, zaman zaman haberlere konu olan hayvanlarla girilen cinsel ilişki hali de, Medeni Kanunumuz uyarınca, zina sayılmamaktadır.
Bu tanıma uygun şekilde vuku bulan zina, Türk Medeni Kanunu madde 161 uyarınca mutlak ve özel boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir. Zina / aldatma eylemi, TMK m.161 uyarınca özel boşanma sebebi olarak ya da TMK m.166 kapsamında evlilik birliğinin temelden sarsılması gerekçesiyle boşanma davasına konu edilebilmektedir.
2. Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları
Aldatma, mutlak ve kusura dayalı bir boşanma nedeni olup Türk Medeni Kanunu’nun Boşanma Sebepleri başlıklı 161. maddesinde düzenlenmiştir.
I. Zina
Madde 161-
“Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Aldatma sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, eşler arasında geçerli bir evlilik olmalı ve aldatan eş, kusurlu olarak, karşı cinsten üçüncü bir kişiyle cinsel birliktelik yaşamalıdır.
Eşler Arasında Devam Eden Geçerli Bir Evliliğin Bulunması
Yazının başında verilen tanımdan da anlaşılacağı üzere, zinadan bahsedebilmek için eşlerden biri, evlilik birliğindeki sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak eşinden başka birisiyle cinsel ilişki yaşamış olmalıdır. Buna göre, evlilik henüz gerçekleşmeden önce ya da mahkeme kararıyla evlilik birliğinin sona ermesine karar verildikten sonra yaşanan bu neviden ilişki zina olarak nitelendirilmemektedir.
Evliliğin mutlak butlanla sakat olduğu durumlarda da evlilik birliğinin ortadan kalkması için mahkeme kararına gerek vardır. Bu sebeple mahkeme kararından önce gerçekleşen tanıma uygun eylem, zina olarak değerlendirilir. Kısacası, eşlerden birinin karşı cinsle cinsel ilişkiye girdiği tarih evlilik birliği süresi içerisinde ise zinaya dayanarak boşanma davası açılabilmektedir.
Cinsel İlişki Koşulunun Gerçekleşmesi
Karşı cinsten iki insanın cinsel ilişkiyle sonuçlanmayan öpme, sarılma, okşama gibi davranışları, zinanın gerçekleşmesi için yeterli kabul edilmemektedir. Öteki taraftan, zina tanımına uygun davranışlar, toplum içerisinde sergilenebilecek türden hareketler olmadığı için söz konusu ikili ilişkinin kapsamının kesin olarak bilinmesi her durumda mümkün olmayabilir. Bu sebeple Yargıtay, tam ispat aramamakta, mahkemede zina için tam olarak vicdani kanaatin oluşmasını sağlayacak emareleri, zinanın varlığı için yeterli kabul etmektedir. Örneğin, aynı yatakta beraberken çekilmiş fotoğraflar, mesajlar, otelde beraber kaldıklarına delalet eden otel kayıtları, teşebbüs aşamasında yarı çıplak halde yakalanmak gibi deliller yeterli kabul edilebilmektedir. Keza, eş yurt dışında iken hamile kalma ya da eş %100 kısır olduğu halde hamile kalma zinanın oluştuğuna dair yeterli kanıt niteliğindedir.
Aldatan Eşin Kusurlu Olması
Zina şartı olarak eylemde bulunan eşin ayırt etme gücüne sahip olması, eylemi bilerek ve isteyerek gerçekleştirmiş olması aranmaktadır. Fiziksel şiddet uygulanarak, bayıltılarak, kişinin isteği dışında uyuşturucu madde verilerek bilincinin kaybolmasını veya kontrolünün kaybedilmesini sağlamak suretiyle kendisiyle cinsel ilişkiye girilmiş olması durumunda zina gerçekleşmez. Aynı şekilde, ciddi hayati tehdit altında tecavüze uğrayan eşin, olay esnasında baygın olup olmadığına bakılmaksızın zina yaptığı iddia edilemez. Ancak söz konusu tehdit, yalnızca mal varlığına yönelik ise bu neviden bir korkutmayla girilen ilişki, zina olarak değerlendirilecektir.
3. Zina/Aldatmanın İspatlanması
Zina sebebine dayanarak boşanma davası açan eş, iddiasını ispatlamak zorundadır. Yukarıda bahsedildiği üzere, bu davalarda tam ispat aranmamakta olup tanık dâhil her türlü delille mahkemede zinanın varlığına dair yeterli vicdani kanaatin oluşması sağlanabilir. Bu davalarda, yalnızca yemin teklif edilemez ve aldatan eş zinayı ikrar etse dahi mahkeme ikrar ile bağlı değildir.
Burada vurgulanması gereken husus, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin, yasak delil niteliğinde olup mahkemece boşanmaya dayanak teşkil edilemeyeceğidir. Ne var ki eşlerin ortak yaşam alanlarında ele geçirdikleri diğer eşe ait olan eşyalar, hukuka aykırı olmayan yollarla elde edilirse yasak delil kapsamında değerlendirilmezler. Ayrıca bu eşyaların mahkemece karara dayanak edilmeleri mümkündür.
4. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Boşanma davasında görevli ve yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemesi, aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakmakla görevlidir.
Boşanma davası sürecine ilişkin daha detaylı bilgiye ulaşmak için “Boşanma Davası Nasıl Açılır?” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.
5. Dava Açma Süresi
Zina konusunda bir diğer önemli mevzu, zina yoluyla aldatılan eşin, bu eylemi konu ederek boşanma davası açmasının herhangi bir süre kısıtlamasına tabi olup olmadığıdır. TMK m.161 kapsamında bu husus açıkça düzenlenmektedir. Buna göre zina yoluyla aldatılan eş, bu durumu öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde ve her koşulda zina tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde dava açmalıdır. Hâkimin dava açıldığı zaman re’sen gözetmek zorunda olduğu bu süreler, hak düşürücü niteliktedir. Bu nedenle aldatılan eşin, söz konusu zina eylemini konu ederek boşanma davası açma hakkı bu süreler dolduktan sonra ortadan kalkacaktır.
6. Aldatan Eşin Affedilmesi
Eşin dava hakkını ortadan kaldıran bir diğer unsur da zina yoluyla aldatan eşi affetmesidir. Bu af, sözlü ve yazılı olarak gerçekleşebileceği gibi, zina eylemini öğrendikten sonra uzun süre boyunca hiçbir şey olmamış gibi evliliğin sürdürülmesi de zımni af niteliğindendir. Aynı şekilde aldatılan eşin affettiği kanaatini oluşturacak davranışlar sergilemesi de bu kapsamdadır. Buna göre aldatılan eşin, zina eyleminde bulunan eşi bir kere affettikten sonra, aynı zina eylemine dayanarak boşanma davası açması mümkün değildir.
Aynı şekilde zina sebebiyle açılan boşanma davasından feragat eden eş, aynı eyleme dayanarak bir daha boşanma davası açamaz. Aftan sonra bir başka zina vakasının vuku bulduğu ortaya çıkarsa, af, bu yeni zina eylemlerini kapsamayacaktır. Ayrıca aldatılan eşin zinaya dayanarak boşanma davası açmak için göz önünde bulundurması gereken hak düşürücü süreler, sonraki zina tarihi itibarıyla hesaplanacaktır. Aynı şekilde, tekrarlanan zina eylemleri söz konusu ise bu süreler en son eylemden itibaren hesaplanır.
7. Eşcinsel İlişki Zina mıdır?
Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için eşlerden birinin, eşinden başka bir karşı cinsle cinsel birliktelikte bulunması gerekmektedir. Cinsel ilişkinin mutlaka karşı cinsle gerçeklemesine ilişkin kanunda bir düzenleme bulunmamasına rağmen, bu görüş mahkeme kararları ve Yargıtay içtihatları ile genel bir kural halini almıştır. Aldatan eşin karşı cinsle değil de hemcinsi ile eşcinsel ilişkiye girmesi ise, haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davasına konu edilebilmektedir.
Zina nedeniyle boşanma davasında esas unsur, sadakat yükümlülüğünün derinden ihlal edilmiş olmasıdır. Bu kapsamda hemcinsi ile eşcinsel ilişkide, sadakat yükümlülüğünü derinden etkiler nitelikte olup, zina olarak kabul edilmesi doğru olacaktır. İşte bu nedenle, zina tanımının, eşin evlilik birliği içerisinde “başka bir kimseyle” cinsel ilişkiye girmesi şekline değiştirilmesinin daha doğru olabileceği kanaatindeyiz.
Yorumlar (01)