Anayasa Mahkemesi mülke ulaşamamaktan kaynaklanan zararın tazmini için yapılan başvurunun süresinde görülmemesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiği karar verdi.
Anayasa Mahkemesi mülke ulaşamamaktan kaynaklanan zararın tazmini için yapılan idari başvurunun süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin, mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 28.07.2022 tarihli kararında, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Başvurunun Konusu
Başvuru, mülke ulaşılamamasından kaynaklanan zararın tazmini için yapılan idari başvurunun süresinde görülmemesi nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Olaylar ve Olgular
Başvurucu, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi Boğazköy köyünde ikamet etmekte iken yaşanan terör olayları nedeniyle 1994 – 1995 yıllarında köyü terk etmek zorunda kalmıştır.
30.05.2007 tarihinden sonraki dönem için mülke erişilememesinden kaynaklanan zararın tazmini amacıyla 06.12.2017 tarihinde Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) müracaat etmiştir. Zarar Tespit Komisyonu başvurucunun talebine cevap vermemiş olup başvurucu tarafından bunun üzerine idare mahkemesinde dava açılmıştır. İdare mahkemesi, başvurucu hakkında tesis edilen zımni ret işlemini iptal etmiştir. Valiliğin istinaf istemini inceleyen bölge idare mahkemesi istinaf istemini kısmen kabul ederek İdare Mahkemesi kararının 30.05.2007 – 06.12.2016 tarihleri arasındaki döneme ilişkin kısmını kaldırmış, bu kısım yönünden davayı süre aşımından reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun ancak idareye başvuru yaptığı (06.12.2017) tarihinden geriye doğru bir yıllık zararlarının tazminini isteyebileceği, başvuru tarihinden itibaren bir yıldan önceki zararlarının 5233 sayılı Kanun uyarınca tazminini istemesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Nihai karar 03.03.2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 09.03.2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 28.07.2022 tarihli kararında, (B. No: 2021/11655) Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Başvuruya konu olayda başvurucunun mülküne ulaşamadığı hususu derece mahkemelerinin kararlarıyla tespit edilmiştir. Ancak bölge idare mahkemesi süresinde zarar tespit komisyonuna başvurulmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Bu durumda başvurucunun tazminat isteminin esası incelenmemiştir. Başvurucunun mülküne ulaşamadığı için uğradığını öne sürdüğü zararının karşılanması istemiyle yaptığı başvurunun esasının incelenmemesine yönelik şikâyetin Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Somut olayda başvurucunun Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi Boğazköy köyünde taşınmazlarının olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatinin olduğu kabul edilmiştir.
5233 Sayılı Terör Ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesi, 7. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile 6. maddesinin birinci fıkrası dikkate alındığında terörle mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle mal varlıklarına ulaşamayan kişilerin bu sebeple uğradığı zararın karşılanması için zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana geldiği tarihten itibaren bir yıl içinde komisyona başvurabileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla terörle mücadele kapsamında alınan tedbirler sebebiyle mülküne ulaşamayan başvurucunun uğradığı zararın tazminini sağlayacak etkili başvuru yolunun teorik düzeyde bulunduğu açıktır.
Somut olayda teorik düzeyde etkili olduğu tespit edilen bu yolun başvurucunun davasında fiilen işleyip işlemediği, diğer bir ifadeyle pratikte başarı şansı sunup sunmadığı da incelenmelidir. Yapılan yargılamalar neticesinde bölge idare mahkemesi başvurucunun ancak başvuru tarihinden geriye doğru bir yıllık zararlarının karşılanabileceğini, 06.12.2016 tarihinden önceki zararlarının ise bir yıllık süresi içinde talep edilmemesi sebebiyle 5233 sayılı kanun kapsamında tazmin edilemeyeceğini belirterek 30.05.2007 ile 06.12.2016 tarihleri arasındaki döneme ilişkin zararlar yönünden davayı reddetmiştir.
5233 sayılı kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasına bakıldığında “zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde” komisyona başvuru şartının getirildiği görülmektedir. Bu durumda zarar konusu olay kavramının yorumunun önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Olayda uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması derece mahkemelerinin takdirinde olmakla birlikte bu yorumun keyfilik veya bariz takdir hatası içerip içermediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevidir.
Somut olayda zarar konusu olay başvurucunun mülküne ulaşmasına İzin verilmemesidir. Mülke ulaşamama süregelen bir müdahale niteliğindedir. Dolayısıyla mülke erişimin kısıtlanması devam ettiği sürece başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale de varlığını koruyacaktır. Anlık müdahalelerde ise 5233 sayılı kanunun 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahale tarihinden itibaren başlatılması makuldür. buna karşılık süregelen müdahalelerde müdahale için spesifik ve tek bir tarihten söz edilemez. Süregelen müdahale -kesinti söz konusu olmadıkça- her an devam eden müdahaledir. Bu sebeple süregelen müdahalede zarar konusu olay için somut bir tarih belirlenemez. Dolayısıyla bu tür müdahalelerde 5233 sayılı kanunun 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahalenin kesildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir.
Bu nedenle bölge idare mahkemesinin komisyona başvuru süresine ilişkin yorumunun makul olmayan, zarar konusu olayın adeta her yıl kesintiye uğrayarak tekrarlandığını kabul eden aşırı şekilci ve başvurucunun 5233 sayılı kanunla getirilen tazminat imkânından yararlanmasını zorlaştıran bir yorum olduğu değerlendirilmiştir. Bu hâliyle mülkiyet hakkına ilişkin ihlalin giderilmesi bakımından teorik düzeyde etkili olduğu saptanan 5233 sayılı kanunla oluşturulan tazminat yolu bölge idare mahkemesinin bariz takdir hatası teşkil eden, şekilci ve katı yorumu sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirmiştir.
Anayasa Mahkemesi Kararının Özeti
Olay başvurucunun mülküne ulaşmasına İzin verilmemesidir. Mülke ulaşamama süregelen bir müdahale niteliğindedir. Dolayısıyla mülke erişimin kısıtlanması devam ettiği sürece başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale de varlığını koruyacaktır. Bu sebeple süregelen müdahalede zarar konusu olaya ilişkin müracaat sürelerinin müdahalenin kesildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir.
Somut olayda “zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde” komisyona başvuru şartının getirildiği görülmektedir. Olayda uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması derece mahkemelerinin takdirinde olmakla birlikte bu yorumun keyfilik veya bariz takdir hatası içerip içermediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevidir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.