Mevzuatın gerektirdiği şartlar yerine getirilmeksizin, özel mülkiyete konu taşınmazların vasfının, uygulama imar planı değişiklikleri sonucunda kamusal alana çevrilmesi, kamulaştırmasız hukuki el atma olarak nitelendirilmektedir. Ancak kimi durumlarda, imar planında kağıt üzerinde yapılan değişiklikler idarece hayata geçirilmemesine rağmen, malikin taşınmaza ilişkin mülkiyet hakkı bir nevi gasp edilmektedir. Bu gibi durumlarda, taşınmaz malikinin kamulaştırmasız hukuki el atma davası açma hakkı olabilmektedir. Malikin, kamulaştırmasız hukuki el atma davasını açma süresinin 07.09.2021 tarihinden itibaren başlayacağına ilişkin Kamulaştırma Kanunu Geçici 11. madde Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 1. maddesinde yer bulan işbu düzenleme, 07.09.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6745 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle getirilmiştir. Buna göre idarece, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren 5 yıl içinde taşınmaz üzerinde imar planına uygun değişiklikler yapılmalıdır.
Yazı İçeriği
- 1. Kamulaştırma Kanunu’nun İptal Edilen Geçici 11. Maddesi
- 2. Anayasa Mahkemesi’nin 28.03.2018 Tarih ve 2016/196 Esas, 2018/34 Karar Sayılı İptal Kararı
- 3. İmar Planlarının Hazırlık ve Yürürlüğe Konma Aşamasının Belirli Bir Süre Gerektirmesi Hususu
- 4. İmar Planında Kamu Hizmetine Ayrılan Taşınmaz Üzerinde Malikin Tasarruf Yetkisinin Kısıtlanması Hususu
- 5. Mülkiyet Hakkı Kısıtlanırken, Anayasa’nın 13. Maddesindeki Temel İlkelere Dikkat Edilmesi Hususu
- 6. İdarenin Takdir Yetkisi Mutlak ve Sınırsız Olmadığı Hususu
- 7. İptal Edilen Kanuni Düzenlemenin, Malikin 5 Yıllık Dava Açma Süresini, “Kanunun Yürürlük Tarihinden İtibaren” Yeniden Başlattığı Hususu
- 8. Sonuç
1. Kamulaştırma Kanunu’nun İptal Edilen Geçici 11. Maddesi
Esasen, yazımızın dayanaklarından biri olan 07.09.2016 yayım tarihli 6745 sayılı Kanun düzenlemesi, bir geçiş hükmüdür. Zira, Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 11. maddeye göre, taşınmazına 07.09.2016’dan önce hukuki el atılan malikin dava açma süresi de 07.09.2021 tarihinden itibaren başlamaktaydı. Yani, şayet idare, hukuken el atılan taşınmaza yönelik olarak herhangi bir işlem tesis etmezse, malik 07.09.2021 tarihine kadar beklemek zorundaydı. Bu tarihten itibaren gerekli prosedürleri işletebilecek ve öncelikle idareyle uzlaşma yoluna gidecek, sonrasındaysa idari dava açma sürelerine riayet ederek hukuki el atmadan kaynaklanan dava açabilecekti.
Kamulaştırma işlemlerinde bir nevi satın alma görüşmeleri olarak ifade edilebilecek uzlaşma prosedürüne ilişkin detaylı bilgiye “Kamulaştırmada Uzlaşma” başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Taşınmazına hukuki el atılarak mağdur edilen malikin dava açma süresini 07.09.2021 sonrasına erteleyerek mağduriyetini iyice uzatan bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle birçok başvuru yapılmıştır.
2. Anayasa Mahkemesi’nin 28.03.2018 Tarih ve 2016/196 Esas, 2018/34 Karar Sayılı İptal Kararı
Başvurular nihayetinde, Anayasa Mahkemesi, hukuki el atmalara ilişkin dava açma süresini 07.09.2021 tarihine kadar erteleyen yasa hükmünü Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Kamulaştırma Kanunu’nun bahse konu Geçici 11. maddesinin iptal edildiğine ilişkin karar, 25.05.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı hem gerekçesi hem de sonucu itibariyle önemli ve yerinde bir karar olup, işbu karara ilişkin önemli satır başları yazımızın devamında ifade edilmektedir.
3. İmar Planlarının Hazırlık ve Yürürlüğe Konma Aşamasının Belirli Bir Süre Gerektirmesi Hususu
Anayasa Mahkemesi’nin kararında değindiği ilk önemli husus, imar planlarının hazırlanmasının, ‘’niteliği gereği’’ belli bir süre almasıdır. Mahkeme, çok yerinde bir tespitle, imar planlarının çok boyutluluğuna vurgu yaparak, multidisipliner bir çalışmayı gerektirdiğini ifade etmiştir. Gerçekten de imar planlarının hazırlanarak yürürlüğe konması, hukuki-mali-teknik sebeplerden ötürü belirli bir süre gerektirmektedir. Bu nedenle idare, imar planlarıyla tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlarla ilgili, imar planlarının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl içinde, iki yoldan birini tercih etmek durumundadır. Bunlar:
- Tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazı kamulaştırmalıdır.
veya, - Mülkiyet hakkı kullanımına engel olan kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılmalıdır.
İptal edilen Geçici 11. madde ise, 07.09.2016 öncesinde gerçekleşen hukuki el atmalar için, idareye, yürürlük tarihinden itibaren 5 yıllık süre tanımaktaydı. Böylece, bu tarihten önceki hukuki el atmalar için idare, 07.09.2021’e kadar imar planının uygulanması için gerekli uygulama işlemlerini yapabilmekteydi. Taşınmazına hukuken el atılan malikler ise hukuki yollara ancak 07.09.2021’den itibaren başvurabilmekteydi. Üstelik maliklerin dava yoluna başvurmadan önce idare ile uzlaşma masasına oturması ve sonrasında idareye başvuru şartını yerine getirmesi bekleniyordu. Taşınmazına hukuki el atılarak temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen malikin, hukuki yollarla hakkını araması 07.09.2021 sonrasına ötelendiği gibi, pek çok işlem silsilesine bağlanmış durumdaydı. Özetle, 5 yıllık sürenin dolması, idari yargıda dava açabilmenin ön koşullarından biriydi.
4. İmar Planında Kamu Hizmetine Ayrılan Taşınmaz Üzerinde Malikin Tasarruf Yetkisinin Kısıtlanması Hususu
Taşınmaz, imar planında kamu hizmetine ayrılınca, mülkiyet hakkı son bulmaz. Ancak kamu hizmetine ayrılan taşınmaz üzerinde inşaat faaliyetine girişilememesi veya tapuda yapılabilecek satış-bağış-ipotek tesisi gibi tasarruf işlemlerinde sorun yaşanması gibi sebeplerle malikin tasarruf yetkisi kısıtlanır. Diğer taraftan, imar planında kamusal alana ayrılması işlemi, taşınmazın değerini ciddi miktarda düşüreceğinden, malikin mülkiyet hakkı bu açıdan da zarar görür.
5. Mülkiyet Hakkı Kısıtlanırken, Anayasa’nın 13. Maddesindeki Temel İlkelere Dikkat Edilmesi Hususu
Anayasanın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin özüne asla dokunulamayacağı net bir şekilde belirtilmiştir. Aynı anayasal düzenlemeye göre, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabilmesi için gözetilmesi gereken temel ilkeler de tek tek sıralanmıştır. Buna göre, Anayasa ve yasalarla koruma altına alınmış mülkiyet hakkının sınırlandırılmasında, buradaki ölçütler dikkate alınacaktır.
Bu maddedeki temel ilkeler ise şu şekildedir:
- Öze dokunma yasağı,
- Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlılık,
- Temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği,
- Anayasanın Sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine uygunluk,
- Ölçülülük (Elverişlilik, Gereklilik, Orantılılık)
Anayasa Mahkemesi, bu ilkelerden hareket ederek, idarenin, başvuruya konu edilen özel mülkiyeti kamusal alana dönüştürme şeklindeki müdahalesinin elverişli ve gerekli olduğunu ifade etmiştir. Ancak Yüksek Mahkeme ‘’orantılılık’’ kriterine gelindiğinde, birtakım önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Mahkeme, özel mülkiyetteki taşınmazın kamusal alan olarak belirlenmesinin kamu yararına uygun olabileceğini kabul etse de, bunun, malike aşırı ve orantısız külfet yüklememesi gerektiğine de hükmetmektedir. Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerden olan mülkiyet hakkına idarenin bu müdahalesini “orantılılık” ilkesine aykırı bulmuştur.
6. İdarenin Takdir Yetkisi Mutlak ve Sınırsız Olmadığı Hususu
Kamulaştırma sürecinde, gerek malikin mülkiyet hakkına yapılan müdahale süresinin uzaması gerekse malikin bu süreçte oluşabilecek zararının giderilmemesi, malike yüklenen külfetin ağırlaşmasına yol açacaktır. Dolayısıyla, kamu yararı amacıyla yapılmış olsa da malikin orantısız mağduriyetine yol açan idari işlem, idarenin takdir yetkisinin dışında olup yargı incelemesi nihayetinde iptal edilebilir.
İdari işlemlerin hangi gerekçelerle ve nasıl bir yol izlenerek iptal edilebileceğine ilişkin daha detaylı bilgi için “İdari İşlemlerin İptali” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
7. İptal Edilen Kanuni Düzenlemenin, Malikin 5 Yıllık Dava Açma Süresini, “Kanunun Yürürlük Tarihinden İtibaren” Yeniden Başlattığı Hususu
Mülkiyet hakkı kısıtlanan malik, kanunun yürürlük tarihinden itibaren 5 yılın geçmesinin ardından, kamulaştırma bedeli veya taşınmazındaki kısıtlılığın kaldırılıp mülkiyetinden gerektiği gibi yararlanmayı talep edebilmekteydi. Ayrıca, malikin, bu 5 yıllık sürede uğradığı zararları telafi etmeye yönelik herhangi bir yasal düzenleme de mevcut değildi. Ek olarak, taşınmazını kullanamayan malike, bu nedenle oluşan zararları için de bir tazmin yolu öngörülmemişti. Bu kuralla, kanunun yürürlük tarihinden önceki kısıtlamalar, hiçbir şekilde dikkate alınmamaktaydı.
8. Sonuç
Yüksek mahkeme, kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında “adil bir denge” gözetilmesi gerektiğine hükmetmektedir. İtiraz konusu kanun hükmünün ise malik zararına aşırı külfet doğurduğunu ifade ederek, mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantısız olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu düzenlemeleri, Anayasanın, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ana ilkelerini düzenleyen 13. maddesi ve mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesi yönünden incelemiştir. Nihayetinde, söz konusu hüküm Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin işbu kararı, gerek dayandığı Anayasa maddeleri gerekse ulaşılan sonuç itibariyle son derece yerinde ve hukuka uygun bir karardır. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin 20.12.2018 tarihli, 2016/181E., 2018/111K. sayılı kararın getirdiği farklılıklara ve taşınmazına hukuki el atılan malikin başvurabileceği yasal imkanların detayları için “Hukuki El Atmada İdare İle Uzlaşma Zorunlu Mu ?” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Bir sorum var idarede açmış olduğum hukuki el atma davasında fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutmuştuk. Bilirkişi raporunu ıslah etmeden karar verdi. İdareye tekrar müracaat etmeden idare mahkemesinde kalan rakam İçin doğrudan kalan tam rakam üzerinden dava açabilir miyim? Teşekkür ederim.