Borçlunun, alacaklısının haklarını bertaraf etmek amacıyla malvarlığı üzerinde hileli işlemler gerçekleştirmesi, yalnızca özel hukuktaki borç ilişkisini değil, aynı zamanda kamu düzenini de ilgilendiren bir eylemdir. Alacaklının alacağını tahsil etmesini engelleyen bu tür davranışlar, sadece hukuk düzeni içerisinde değil, ekonomik ilişkiler açısından da ciddi sonuçlar doğurur.
Bu nedenle, İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesi, borçlunun alacaklısına zarar verme kastıyla gerçekleştirdiği bazı tasarrufları suç olarak düzenlemiş ve bu eylemleri cezai yaptırıma bağlamıştır. Uygulamada özellikle muvazaalı devirler, mal kaçırma veya gerçeğe aykırı beyanlar gibi yollarla yapılan işlemler, bu suçun temelini oluşturur.
Yazı İçeriği
Bu yazıda; İİK m.331 kapsamında düzenlenen alacaklıyı zarara uğratma suçunun unsurları, suçun maddi ve manevi yapısı, cezai sonuçları, şikâyet ve yargılama süreçleri ile alacaklının başvurabileceği diğer hukuki yollar ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.
1. Suçun Tanımı ve Hukuki Dayanağı
Alacaklının alacağını tahsil etmesini engellemek amacıyla borçlu tarafından gerçekleştirilen hileli işlemler, sadece borç-alacak ilişkisinin özel hukuk bakımından değil, kamu düzeni yönünden de korunması gerekliliği sebebiyle ceza yaptırımı altına alınmıştır. Bu kapsamda İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesi, borçlunun alacaklıya zarar vermek amacıyla yaptığı tasarrufları suç olarak düzenlemiş ve bu fiillere belirli cezai yaptırımlar öngörmüştür.
1.1. İcra ve İflas Kanunu m.331 Çerçevesinde Suçun Unsurları
İİK m.331 hükmü şöyledir:
“Borçlunun, alacaklısının haklarını ihlal kastıyla mallarını gizlemesi, kaçırması, muvazaalı işlemler yapması veya kendisini gerçek dışı şekilde borçsuz ya da daha az borçlu göstermesi halinde, bu fiilleri gerçekleştiren borçlu hakkında ceza verilir.”
Bu madde uyarınca suçun oluşabilmesi için:
- Borçlu sıfatına sahip kişi tarafından eylemin gerçekleştirilmesi,
- Alacaklının zararına yönelik bir kastın bulunması,
- Mal kaçırma, gizleme, muvazaalı devir veya gerçeğe aykırı borç beyanı gibi hileli tasarrufların yapılması gerekir.
Suç, şikâyete tabi olup, ceza soruşturması ancak alacaklının şikâyeti üzerine başlatılabilir.
1.2. Suçun Maddi ve Manevi Unsurları
Fail ve Mağdur Konumları:
Bu suçun faili ancak borçlu olabilir. Failin gerçek kişi olması zorunludur; tüzel kişiler bakımından sorumluluk, ancak fiili işleyen temsilci ya da yönetici bakımından doğabilir. Mağdur ise borç ilişkisi sebebiyle alacaklı konumunda olan kişidir.
Kast ve Hile Unsuru:
İİK m.331 kapsamında suçun manevi unsuru doğrudan kasttır. Fail, eylemini alacaklıya zarar vermek amacıyla gerçekleştirmelidir. Mal kaçırma, başkasına devir, kendini borçsuz gösterme gibi fiillerin arkasında hileli bir irade aranır. Bu nedenle sadece borcun ödenememesi ya da malvarlığının azalması yeterli olmayıp, alacaklının alacağını tahsilini bilerek ve isteyerek engelleme kastı aranır.
Zararın Gerçekleşmesi Koşulu:
Suçun oluşumu için alacaklının fiilen zarara uğramış olması gerekmez. Yargıtay içtihatlarına göre, zarar ihtimali doğuracak eylemler dahi suçun oluşumu için yeterlidir. Ancak bu zarar tehlikesi somut ve gerçekçi bir risk teşkil etmelidir. Örneğin, muvazaalı bir devir işlemine rağmen borçlu malvarlığı açısından halen ödeme gücüne sahipse, suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı somut olay özelinde değerlendirilecektir.
2. Suçun Oluşmasına Yol Açan Hileli Davranışlar
Borçlunun, alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirdiği hileli işlemler, İcra ve İflas Kanunu m.331 kapsamında suç teşkil eder. Bu fiillerin ortak özelliği, borçlunun mevcut ya da muhtemel bir takipten kurtulmak, malvarlığını gizlemek veya etkisiz kılmak amacı taşımasıdır. Uygulamada bu fiiller farklı yöntemlerle karşımıza çıkmaktadır.
2.1. Mal Kaçırma
Mal kaçırma, borçlunun aktif malvarlığını takip edilebilir veya haczedilebilir olmaktan çıkarmaya yönelik her türlü fiilini kapsar. Örneğin:
- Borçlunun taşınır mallarını üçüncü kişilere devretmesi,
- Taşınmazlarını tapuda devretmesi,
- Menkul varlıklarını başka ad ve hesaplara geçirmesi,
mal kaçırma fiili kapsamında değerlendirilir.
Yargıtay uygulamasında, borçlunun malvarlığını gizleme veya başka bir yere taşıma eylemleri, suçun oluşumu için yeterli görülmektedir. Önemli olan, bu eylemlerin alacaklının tahsil yeteneğini ortadan kaldıracak nitelikte olmasıdır.
2.2. Muvazaalı İşlemlerle Alacaklının Aldatılması
Muvazaa, tarafların görünüşte geçerli bir hukuki işlem yapıp, gerçekte başka bir amaç taşıyan gizli bir anlaşma yapmasıdır. Alacaklıyı zarara uğratma suçu kapsamında borçlunun,
- Gerçekte satış kastı olmadan malını üçüncü kişilere devretmesi,
- Yakınlarına veya güvendiği kişilere göstermelik işlemlerle mülkiyeti devretmesi,
- Borçlu olmayan kişilerle borç ilişkisi yaratıyormuş gibi göstermesi (örneğin sahte borç senedi düzenlemesi),
gibi fiiller bu kapsama girer.
Muvazaalı işlemlerde borçlu ile üçüncü kişi arasında irade birliği bulunduğu, yani birlikte hareket ettikleri aranır. Bu nedenle yalnızca işlem tek taraflı ise (örneğin dolandırıcılık sonucu devir) suçun kapsamına girmeyebilir.
2.3. İvazsız Devirler ve Benzeri Tasarruflar
Borçlunun herhangi bir karşılık almaksızın (ivazsız şekilde) mal devretmesi de İİK m.331 kapsamında suç oluşturabilir. Özellikle:
- Borçlu tarafından yapılan hibe, bağış veya bedelsiz satış gibi işlemler,
- Alacaklıya zarar vereceği açık olan ayırt edici işlem biçimleri,
söz konusu olduğunda, suçun oluştuğu kabul edilir.
Yargıtay içtihatlarında da ivazsız işlemlerin, özellikle borcun doğduğu veya takibin başlatıldığı tarihten sonra yapılması halinde, kast unsurunun varlığı yönünde kuvvetli karine oluşturduğu vurgulanmaktadır.
3. Şikâyet ve Soruşturma Usulü
İcra ve İflas Kanunu m.331 kapsamındaki “alacaklıyı zarara uğratma suçu”, şikâyete bağlı bir suçtur. Bu nedenle ceza soruşturmasının başlatılabilmesi için alacaklının süresi içinde yetkili makamlara şikâyette bulunması zorunludur. Şikâyet hakkı, alacaklının şahsına bağlı olup bazı özel durumlar dışında devredilemez ve feragat edilebilir niteliktedir.
3.1. Şikâyet Süresi ve Şikâyete Tabi Olma Durumu
İİK m.347 uyarınca, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen ceza hükümlerine ilişkin suçlar bakımından şikâyet süresi öğrenmeden itibaren 3 aydır ve her hâlükârda 1 yıl içinde şikâyette bulunulması gerekir.
- 3 Aylık Süre: Alacaklının suç teşkil eden fiili ve failini öğrendiği tarihten itibaren başlar.
- 1 Yıllık Azami Süre: Suçun işlendiği tarihten itibaren başlar; failin öğrenilip öğrenilmediğine bakılmaksızın uygulanır.
Bu süreler hak düşürücü nitelikte olup, süresi içinde şikâyet hakkını kullanmayan alacaklı, daha sonra ceza davası açılmasını sağlayamaz.
3.2. İcra Ceza Mahkemesine Başvuru
Şikâyet dilekçesi, doğrudan icra takibinin yapıldığı yerdeki yetkili İcra Ceza Mahkemesine sunulur. Dilekçede:
- Alacak ilişkisine,
- Borçlunun gerçekleştirdiği hileli tasarrufa,
- Bu tasarrufun ne şekilde zarar doğurduğuna,
- Olayın tarihine ve delillere
yer verilmesi gerekir. Dilekçeye mümkünse alacağın dayanağı (ilam, senet, sözleşme vb.) ve borçlunun yaptığı işlemi gösteren belgeler (tapu devri, banka dekontu, muvazaalı satış belgesi vb.) eklenmelidir.
3.3. Şikâyetten Vazgeçmenin Sonuçları
Şikâyetten vazgeçildiği takdirde, ceza davası düşer ve mahkeme kararıyla hüküm altına alınır. Şikâyetten vazgeçme, feragat beyanı niteliği taşıdığı için kesindir ve geri alınamaz.
Ayrıca birden fazla alacaklı varsa ve suçtan zarar gören birden fazlaysa, tüm alacaklıların şikâyetten vazgeçmesi gerekmektedir. Aksi takdirde dava devam eder.
4. Ceza Yaptırımı ve Yargılama Süreci
4.1. Suçun Cezası (Hapis ve Adli Para Cezası)
Borçlunun alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla hareket ederek hileli tasarruflarda bulunması hâlinde, İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesi uyarınca cezai yaptırım söz konusu olur. Suçun oluşması için yalnızca “genel kast” yeterli değildir; alacaklıya zarar verme amacıyla hareket edilmiş olması, yani özel kast şartı aranır.
Madde hükmüne göre suçun cezası:
- 6 aydan 3 yıla kadar hapis
- Ve ayrıca bin güne kadar adli para cezasıdır.
Hakim, cezanın miktarını somut olayın özelliklerine göre takdir eder. Hile derecesi, zarar tehlikesinin ağırlığı, borçlunun kastının yoğunluğu ve alacaklının maruz kaldığı sonuçlar dikkate alınır.
4.2. Zamanaşımı Süresi
Alacaklıyı zarara uğratma suçu bakımından iki tür zamanaşımı süresi dikkate alınmalıdır:
- Dava zamanaşımı: 8 yıldır (TCK m.66’ya kıyasen)
- Ceza zamanaşımı (infaz zamanaşımı): 10 yıldır (TCK m.68)
Öte yandan, şikâyet süresi bakımından İİK m.345’e göre:
- Alacaklının, suç teşkil eden fiil ile faili öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde şikâyette bulunması gerekir.
- Her hâlükârda, fiilin işlendiği tarihten itibaren en geç 1 yıl içinde şikâyet hakkı kullanılmalıdır.
Ayrıca TCK m.67’deki zamanaşımını durduran veya kesen sebepler, bu suç bakımından da geçerlidir. Örneğin, suçun işlendiği sırada açılmış bir icra takibi bulunuyorsa, bu takip, suçun unsurları arasında yer aldığı için hukuki sürecin başlangıcıdır.
Not: Suçun oluştuğunun kabulü için genellikle borçlu aleyhine bir icra takibinin başlatılmış olması gerekir. Aksi takdirde, zarar tehlikesi somut biçimde ortaya konamayabilir.
4.3. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Alacaklıyı zarara uğratma suçu, İcra Ceza Mahkemelerinin görev alanına girer. Yetki bakımından ise, takibin başlatıldığı yer icra dairesinin yargı çevresindeki icra ceza mahkemesi yetkilidir.
Alacaklı, şikâyetini yazılı veya sözlü şekilde yetkili İcra Ceza Mahkemesine yapabilir.
5. Zarar Gören Alacaklının Hukuki Hakları
Alacaklının, borçlunun hileli işlemleri nedeniyle zarara uğraması durumunda yalnızca ceza hukuku değil, özel hukuk yolları da devreye girer. Ceza davası açılması, alacaklının alacağını tahsil etmesini doğrudan sağlamaz; bu nedenle eş zamanlı olarak hukuki koruma yollarının işletilmesi büyük önem taşır.
5.1. Tasarrufun İptali Davası
Borçlunun, alacaklıdan mal kaçırma kastıyla gerçekleştirdiği hileli işlemler, İcra ve İflas Kanunu’nun 277. maddesi ve devamı hükümleri uyarınca tasarrufun iptali davasına konu edilebilir.
Bu dava ile alacaklı, borçlunun üçüncü kişilere devrettiği malvarlığı unsurlarının haczedilmesini ve gerekirse bu malların satışa çıkarılarak alacağın tahsilini talep edebilir.
Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için:
- Borçlu hakkında başlatılmış ve kesinleşmiş bir icra takibi bulunmalıdır.
- İptale konu tasarruf işlemi, takibin başlamasından önceki iki yıl içinde gerçekleştirilmiş olmalıdır. (Bazı hallerde bu süre beş yıla kadar uzayabilir.)
Söz konusu dava, borçlunun hileli işlemleriyle malvarlığını üçüncü kişilere devretmesi suretiyle alacaklının tahsil imkanını ortadan kaldırması halinde, ceza davasından daha hızlı ve etkili sonuç doğurabilecek özel hukuka dayalı bir koruma yoludur.
5.2. İhtiyati Haciz ve Diğer Koruma Tedbirleri
Alacaklı, borçlunun mal kaçırma, gizleme veya muvazaalı işlemlerle ödeme kabiliyetini ortadan kaldıracağından şüpheleniyorsa, henüz tahsil gerçekleşmemiş olsa dahi geçici hukuki koruma yollarına başvurabilir. Bu kapsamda en yaygın ve etkili araçlardan biri ihtiyati hacizdir.
İhtiyati Haciz
İcra ve İflas Kanunu m. 257 ve devamı uyarınca, vadesi gelmiş bir para alacağı olan ve ilamsız takip başlatmak isteyen alacaklı, borçlunun malvarlığını kaçırma tehlikesine karşı mahkemeden ihtiyati haciz kararı talep edebilir.
İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için:
- Alacaklının alacağının varlığı açıkça ortaya konulmalı,
- Bu alacağın haciz yoluyla tahsilinin ciddi tehlikeye girdiği somut şekilde ispat edilmelidir.
Mahkemeler çoğu durumda, tedbirin haksız çıkması ihtimaline karşı teminat yatırılması koşuluyla ihtiyati hacze hükmeder. Kararın alınmasından itibaren 10 gün içinde icra takibi başlatılması zorunludur (İİK m. 261).
Özellikle borçlunun kötü niyetli davranarak malvarlığını kaçırdığı, devrettiği veya gizlediği durumlarda, ihtiyati haciz ceza soruşturmasından bağımsız olarak ve süratle uygulanabilen güçlü bir hukuki güvence sağlar.
İhtiyati Tedbir
Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 389 ve devamı uyarınca, taraflardan birinin hakkının derhal korunmaması halinde önlenemeyecek bir zararın doğma riski veya mevcut hakkın ciddi tehlikeye düşmesi söz konusuysa, mahkemeden ihtiyati tedbir talep edilebilir.
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için:
- Telafisi güç veya imkânsız zarar tehlikesi bulunmalı,
- Hakkın dayandığı hukuki ilişki açıkça ortaya konmalı,
- Korunması gereken menfaat, geçici müdahale ile teminat altına alınabilir olmalıdır.
Talepte bulunan taraf, bu şartları belgeyle veya güçlü delillerle ispatlamalıdır.
Tedbirin kapsamı ve uygulama alanları:
- Taşınır veya taşınmazların devrinin/temliki işlemlerinin durdurulması,
- Tapuya şerh verilmesi,
- Sözleşmeden doğan yükümlülüklerin geçici olarak durdurulması,
Belirli işlemlerin geçici olarak yasaklanması ya da askıya alınması gibi önlemleri kapsayabilir.
Mahkeme, tedbir kararı verirken çoğunlukla teminat yatırılmasını da zorunlu kılar. Bu teminat, haksız tedbir nedeniyle karşı tarafın uğrayabileceği zararları tazmin etmeye yöneliktir.
Tedbirin süreci:
- Kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde dava açılması veya açılmışsa mahkemeye bu hususun bildirilmesi gerekir (HMK m. 397).
- Aksi hâlde, tedbir kararı kendiliğinden hükümsüz hale gelir.
Tedbir kararları, ilgili icra müdürlüğü aracılığıyla derhal uygulanabilir nitelikte olup, özellikle alacaklının hukuki menfaatlerini korumak bakımından etkili bir araçtır.
Kiracının haksız yere kendi imzasını inkar ettiği davada imzası kriminalde Kiracının olduğunu kanıtlandı.
Bundan dolayı kiracıya, alacaklıyı zarara uğratma suçundan dava açabilir miyiz?
Bilgi verirseniz sizlerle iletişime geçmek istiyorum.
İyi günler. Geçen yıl bir ev satın aldım. Evin ilk sahibinin bankaya olan borcundan dolayı tasarrufu iptal davası açılmış. Benin satı aldığım kişi ve onun da önceki satın aldığı (borçlu) kişilerle hiçbir bağım yok. Burada benim yapmam gereken nedir ve herhangi bir zarara uğrama riskim var mı? Bu arada ben bu davada 4. Kişi oluyorum.
Bankalar beni arıyor icradaki dosyama hiç para yatıramadım.
Benden para istiyorlar ama yok bankayı zarara uğratma suçundan suç duyurusunda bulunurlarsa hapis cezası verilir mi?
Hakim karşısına mı çıkıyoruz ne oluyor bu arada borç 500 bin ben icra dosyasına param yok ama 1000 TL yatırsam bile bu iyi niyet olarak gösterilir mi lütfen yanıtlayın
2018 yılında dolandırıldım, 2022’de mahkeme beni haklı buldu ve dolandırıcı 2,5 yıl hapis cezası aldı. Ancak paramı hâlâ alamadım. Paramı nasıl tahsil edebilirim?
Selamlar, borcun doğumundan 18 ay önce bir ev sattım. Hakkımda alacaklıyı zarara uğratma davası açıldı. Sonuç ne olur? Teşekkürler 🙏
Elektrik kurumuna borcum var, ancak ödeyebilecek hiçbir mal varlığım yok. Sadece emekli maaşı alıyorum ve yetmediği için İstanbul’dan Sakarya Pamukova’ya taşındım. Kredi alamıyorum, kart borçlarım da var. Elektrik kurumu ‘zarara uğramadan yakalama çıkaracağız’ diyor. Hiçbir şeyim yok, fiilen iflas ettim. Bu durumda ne olur?