Türk Medeni Kanunu (TMK) uyarınca, evlendikten sonra eşlerden birinde ortaya çıkan ve iyileşemeyeceği resmi sağlık raporuyla sabit olan akıl hastalığı yüzünden çekilmez hale gelen evliliklerde boşanma kararı verilebilir. Ancak, akıl hastalığı türlerinin geniş bir yelpazeye yayıldığı düşünüldüğünde, akıl hastalığının her türlü hali, boşanma için gerekçe oluşturmayacaktır. Bu noktada, akıl hastalığının derecesi ve akıl hastası eşin iyileşecek durumda olmadığının resmi sağlık kurullarınca rapora bağlanmış olması gerekir. İyileşme halinin olmayacağına ilişkin görüş, raporda kesin ve açık olmalıdır. Ayrıca akıl hastalığı nedeniyle boşanma kararının verilebilmesi için, bu durumun, evlilik birliğini çekilmez kılacak derecede olduğunun davacı eş tarafından ispatlanması gerekir. Yukarıdaki şartların gerçekleşmemesi halinde açılan boşanma davasında akıl hastalığı nedeniyle boşanma kararı verilmesi mümkün değildir.
Yazı İçeriği
1. Akıl Hastalığı Nedir?
2. Akıl Hastalığını Nedeniyle Boşanmanın Şartları
3. İspat Yükü
4. Görevli ve Yetkili Mahkeme
5. Dava Açma Süresi
6. Akıl Hastası Olduğu İddia Edilen Eşe Vasi Atanması
7. Akıl Hastalığına Rağmen Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeniyle Dava Açılması
Türk Medeni Kanunu (TMK) gereğince akıl hastalığı evlenme engellerinden bir tanesidir. Bu nedenle akıl hastası olan kimsenin evlenebilmesi için, sağlık kuruluşlarından evlenmesinde sakınca olmadığına dair bir rapor alması gerekmektedir. Fakat bu başlıkta bahsedilen durum bundan farklı olarak, evlilikten sonra ortaya çıkan akıl hastalığı ile ilgili diğer eşe verilen boşanma davası açma hakkıdır. Bu yazımızda detaylarına yer verilen akıl hastalığı hali, özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Diğer özel boşanma sebeplerinden bazıları zina, terk, hayata kast, pek kötü davranış, onur kırıcı davranış, haysiyetsiz yaşam sürme, küçük düşürücü suç işleme gibi durumlardır.
1. Akıl Hastalığı Nedir?
Esasında akıl hastalığının ne olduğu ve çerçevesi tıp biliminin konusudur. Bu nedenle akıl hastalığına ilişkin tespit, oldukça hassas ve dikkatli bir değerlendirme sonucu yapılmalıdır. Uygulamada yaygın olarak görülen akıl hastalığı türleri, epilepsi, şizofreni, ruhsal ve bedensel görevleri felce uğratan nöbetler, psikopat haller ayrıca aşırı derecede kişilik bozuklukları gibi rahatsızlıklardır.
2. Akıl Hastalığını Nedeniyle Boşanmanın Şartları
Eşlerden birinin akıl hastası olması halinde diğer eşin boşanma davası açabileceğine ilişkin hüküm, Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesinde düzenlenmiştir.
“4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
V. Akıl hastalığı
Madde 165-
“Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”
Kanun maddesi incelendiğinde akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesinin birtakım şartlara bağlandığı görülmektedir. Bu hükme dayanılarak boşanma kararı verilebilmesi için, kanun maddesinde değinilen tüm şartların hepsi bir arada gerçekleşmelidir. Aksi durumda, boşanma davasının reddedilmesiyle karşılaşılabilir. O halde TMK m. 165’te düzenlenen akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için;
- Akıl hastalığı evlilikten sonra ortaya çıkmış olmalıdır.
- Müşterek hayat diğer eş bakımından çekilmez hale gelmiş olmalıdır.
- Akıl hastalığının geçmesinde olanak bulunmadığı, resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmelidir.
Akıl Hastalığının Evlilikten Sonra Ortaya Çıkmış Olması
Yukarıda bahsedildiği üzere, bu nedenle dava açılabilmesinin ilk şartı, eşin, akıl hastası olmasıdır. Ayrıca, akıl hastalığı, evlilik birliği devam ederken ortaya çıkmalıdır. Aksi takdirde, eşin evlenmeden önceki akıl hastalığı ileri sürülerek açılacak bu neviden bir boşanma davası, kuvvetle muhtemel reddedilecektir.
Esasında her türlü akıl hastalığının bu kapsamda değerlendirilmesi de mümkün değildir. Boşanma kararı verilebilmesi için, akıl hastalığı olan eşin, evliliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenemeyecek vaziyette olması, bu nedenle akıl hastalığının evliliği elverişsiz hale sokması gerekir.
Ayrıca hastalık, evlilikten önce de varsa ve evlilik sonrası devam etmekteyse, diğer eş dilerse evliliğin iptali (butlan) davası, dilerse boşanma davası açabilecektir. Zira belirtildiği üzere eşin akıl hastası olması halinde, doktor raporuyla evlenebileceğinin tespiti gerekmektedir. Buna aykırı olarak yapılan evlilikte mutlak butlan yahut olayın özelliğine göre nispi butlan halinden bahsedilebilir.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Müşterek Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi
Medeni Kanunda düzenlenen bu boşanma sebebinin özel bir boşanma sebebi olduğunu belirtmiştik. Fakat bu sebep mutlak boşanmayı sağlamamaktadır. Yani, tek başına akıl hastalığının varlığı, hatta iyileşemeyecek düzeyde olması dahi, bu davada boşanma kararı verilebilmesi için yeterli değildir. Zira akıl hastalığının, evliliği çekilmez hale getirip getirmediğinin tespiti açısından, hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Hâkimin bu yönde bir takdiri bulunmaması halinde, diğer şartlar var olsa bile, boşanma gerçekleşmeyecektir. Başka bir ifadeyle, üçüncü bir şart olarak hastalık aynı zamanda diğer eş bakımından ortak hayatın süründürülmesini çekilmez hale getirmiş olmalıdır.
Örneğin eşin saldırgan tavırlar sergileyen psikolojik bir hastalığının olması, zihinsel rahatsızlığı nedeniyle etrafa zarar veriyor ve tehlike yaratıyor olması hallerinde hâkim, boşanmaya karar verebilecektir. Ancak her somut olay özelinde bir değerlendirme yapılmakta ve buna göre örneklerin çoğaltılması mümkündür.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2016/ 22141 E. 2018 / 8964 K. sayılı 11.09.2018 tarihli ilamı:
“… O halde, Türk Medeni Kanununun 165. maddesi gereğince, davalı erkeğin akıl hastası olup olmadığı, akıl hastası ise hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığı, hastalık nedeniyle ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelip gelmeyeceği konularında sağlık kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. …”
Akıl Hastalığının Geçmesine Olanak Olmadığının Resmi Sağlık Kurulu Raporuyla Tespit Edilmesi
Akıl hastalığının tespiti gibi iyileşmesine olanak bulunmaması hususu da tıp biliminin konusudur. Bu noktada boşanma kararı için akıl hastalığın iyileşmesinin mümkün olmadığına ilişkin resmi sağlık raporu gerekmektedir. Zira hastalık iyileşebilir nitelikte ise bu sebep ileri sürülerek boşanmanın gerçekleştirilmesi mümkün görünmemektedir.
Bu bağlamda raporun güncel nitelik arz etmesi ise ayrıca önem taşımaktadır. Yani boşanma davası açılmadan önce alınan bir rapor, dayanak gösterilerek boşanma hükmü verilemez.
Keza kanunda özellikle raporun Resmi Sağlık Kurulundan alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bu demektir ki, herhangi bir bilirkişi raporu, uzman raporu vs. bu kapsamda değerlemeye alınamaz. Ayrıca bu neviden bir rapora dayanarak kurulan boşanma hükmü bozulacaktır.
İyileşme olanağı bulunmayan hastalıklara örnek olarak şizofreni ve paranoya gösterilmektedir.
3. İspat Yükü
Bu madde kapsamında, boşanmak isteyen eşin asıl ispat yükü evliliğin akıl hastalığı nedeniyle çekilmez hale geldiğidir. Zira bu noktada hâkim evliliğin çekilmez hale gelmiş olduğuna ilişkin bir kanaat geliştirmezse davayı reddedecektir. Bu nedenle, akıl hasatlığını ileri sürerek boşanma davası açan eşin hâkimde bu yönde bir kanaat geliştirebilmesi adına yeterli kanıtı sunması oldukça önemlidir. Bu durum her türlü delille ispatlanabilir.
Birlikteliği diğer eş bakımından çekilmez hale geldiği, tanık beyanları yahut Adli Tıp İhtisas Dairesinden rapor alınarak da kanıtlanabilir. Hâkim bu noktada kanaat geliştirebilmek adına hastalığın dışarı yansıyan görünümlerini inceleyecektir.
4. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Bu davanın, davacının yerleşim yerinin bulunduğu yer veya birlikte son altı ayda oturulan yer aile mahkemesinde açılması gerekmektedir. Aile mahkemesinin olmadığı yerlerde ise görevli asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Dava açma hakkı münhasıran akıl hastası olmayan eşe verilmiştir.
5. Dava Açma Süresi
Bu davalarda zamanaşımı söz konusu olmayıp, her zaman açılabilir haldedirler. Davalının ehliyeti re’sen mahkemece değerlendirilmelidir.
6. Akıl Hastası Olduğu İddia Edilen Eşe Vasi Atanması
Davalı eşin akıl hastası olduğu ve fiil ehliyetine sahip olmadığı kanaatine varıldığı takdirde, yasal temsilcisinin de davaya dâhil edilmesi gerekmektedir. Ancak burada, akıl hastalığı olan eşin, hastalığına ve kendisini gereği gibi savunamayacağına kanaat getirilirse vasi atanması istenecektir. Yani bu nedenle boşanma davası açılır açılmaz, akıl hastalığı olduğu iddia edilen eşe vasi atanması durumu söz konusu değildir.
7. Akıl Hastalığına Rağmen Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeniyle Dava Açılması
Yargıtay, eşin akıl hastalığının sabit olmasına rağmen diğer eş tarafından açılan boşanma davasında, akıl hastası eşin davranışlarının iradi olmaması nedeniyle kendisine kusur yüklenemeyeceğini belirtmiştir. Bu durumda da kusurdan bahsedilemeyeceğinden “evlilik birliğinin sarsılması” (TMK m. 166/1) nedeniyle boşanmaya karar verilmesinin mümkün olmadığına işaret etmiştir. Gerçekten de, eşlerden birinin akıl hastası olması halinde diğer eşin “evlilik birliğinin sarsılması” nedeniyle boşanma davası açmak yerine “akıl hastalığı” nedeniyle boşanma davası açması gerekir.
Burada ayrıca belirtmekte fayda görüyoruz ki, dava evlilik birliğinin sarsılması nedeni ileri sürülerek açılmışsa da sonrasında ıslah edilebilir. Yani bu davanın sonrasında akıl hastalığı sebebiyle boşanma davasına dönüştürülmesi mümkündür. Ancak bunun dava aşamasında yapılabileceği de kuşkusuzudur.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2018/2559 E. 2018/6246 K. sayılı, 15.05.2018 tarihli ilamı:
“… a) Mahkemece, davalı kadın tam kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kadının akıl hastalığı nedeniyle Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereği kısıtlanarak kendisine vasi atandığı anlaşılmaktadır. Akıl hastası olan davalı kadının davranışları iradi olmadığına göre, kusurundan söz edilemez. Buna karşın hastanede yattığı süreçte eşiyle ilgilenmeyen, onu arayıp sormayan davalı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda mahkemece davalı kadının tam kusurlu kabul edilmesi hatalıdır.
b) Akıl hastalığı nedeniyle kendisine vasi atanan davalı kadının davranışları iradi olmadığına göre, kusurundan söz edilemeyeceği halde; davalı kadının kusurundan bahsedilerek ve davacı erkek tam kusurlu olduğu halde, erkek lehine maddi ve manevi tazminata (TMK m.174/1-2) hükmedilmesi doğru görülmemiştir. …”
Yorumlar (01)