İflas, borçlarını ödeyemeyen tacirler hakkında uygulanan; borçlunun malvarlığının bir bütün olarak tasfiye edilmesini ve elde edilen değerin alacaklılara kanuni sıraya göre dağıtılmasını amaçlayan özel bir hukuki süreçtir. Hem borçlu hem de alacaklılar bakımından önemli sonuçlar doğuran bu kurum, Türk Ticaret Kanunu ile İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde ayrıntılı ve sıkı kurallara bağlanmıştır.
İflas süreci; alacaklının veya borçlunun doğrudan ticaret mahkemesine başvurması veya alacaklının borçluya karşı iflas takibi yapmasıyla başlamakta; iflasın açılması, alacaklıların masaya alacak kaydı yaptırması, malvarlığının tespiti ve paraya çevrilmesi, elde edilen tutarın ise kanuni sıraya göre alacaklılara dağıtılması gibi bir dizi aşamadan oluşur. Sürecin başlamasıyla birlikte borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi sona erer, bireysel icra takipleri durur ve tüm malvarlığı “iflas masası” tarafından yönetilmeye başlanır.
Bu yazımızda, iflasın tanımı, iflas sürecinin nasıl işlediği ve iflasın borçlu ile alacaklılar açısından doğurduğu hukuki sonuçlar detaylı ve sistematik bir şekilde ele alınmaktadır.
Yazı İçeriği
1. İflas Nedir?
İflas, kanunda düzenlenen hallerle sınırlı olmak üzere tacirler ve tacir sayılan kişiler için öngörülmüş; borçlunun tüm malvarlığının bir bütün olarak tasfiye edilmesini ve elde edilen gelirin alacaklılara kanuni sıraya göre dağıtılmasını amaçlayan özel bir takip yoludur.
Türk hukukunda iflas, bireysel takip yollarının sona erdiği, alacaklıların toplu olarak korunmasını hedefleyen ve mahkeme kararıyla yürütülen kapsamlı bir yargısal tasfiye sürecidir. Bu nedenle iflas, yalnızca ekonomik bir çöküş hali değil; aynı zamanda sıkı usul kurallarına bağlı teknik bir hukuki mekanizmadır.
1.1. İflasın Hukuki Tanımı
İcra ve İflas Kanunu’nda iflasın tanımı tek bir maddede verilmemekle birlikte, iflasın hukuki niteliğini en açık şekilde ortaya koyan hükümler İİK m. 184 ve İİK m. 193’tür. Bu maddeler, iflasın kapsamını, sonuçlarını ve tasfiye mantığını belirleyen temel çerçeveyi oluşturur.
İİK madde 184 – İflas Masası
“İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer.”
Bu madde iflasın temelini oluşturan toplu alacaklı menfaati ve malvarlığının bütünlük içinde yönetimi ilkelerini tanımlar.
İİK madde 193 – Takibin Durması ve Düşmesi
“(1) İflasın açılması, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur.
(2) İflas kararının kesinleşmesi ile bu takipler düşer.
(3) İflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı birinci fıkradaki takiplerden hiçbiri yapılamaz.”
Bu hüküm ise iflasın toplu tasfiye mantığını ve borçlunun tasarruf yetkisinin tamamen sona erdiğini düzenler.
1.2. İflas Hukukunda Temel Kavramlar
İflas hukuku, kendine özgü birçok teknik terim içerir. Sürecin doğru anlaşılması açısından temel kavramlar şunlardır:
- Müflis: İflas kararı verilen borçluya “müflis” denir. Müflis, malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kaybeder; tüm işlemler iflas idaresi tarafından yürütülür.
- İflas Masası: İflas kararıyla borçlunun malvarlığı, hakları ve alacakları “iflas masası” adı altında toplanır. Masa, alacaklıların ortak havuzudur ve tasfiye işlemleri bu masa üzerinden yürütülür.
- İflas İdaresi: Alacaklılar toplantısında belirlenen adaylar arasından mahkemenin seçtiği üç kişilik organ olup, iflas masasının tüm işlemlerini yönetir; malvarlığını satar, alacakları toplar ve sıra cetvelini düzenler.
- Alacak Kaydı (Masaya Yazılma): Alacakların tasfiyede dikkate alınabilmesi için iflas masasına bildirmesi zorunludur. Süresinde masaya yazılmayan alacaklar tasfiyede dikkate alınmaz.
- Sıra Cetveli: İflas idaresi tarafından hazırlanan ve alacaklıların hangi sırada ve hangi miktarda ödeme alacağını gösteren resmi listedir. (İmtiyazlı, rehinli ve adi alacaklar şeklinde gruplandırılır.)
- Tasfiye: İflas masasındaki malvarlığının paraya çevrilmesi, alacakların toplanması ve elde edilen gelirin kanuni sıraya göre alacaklılara dağıtılması sürecidir.
2. Kimler İflasa Tabidir?
Ticari hayatta borçların ödenememesi hâlinde iflas süreci gündeme gelebilir. Bu noktada en çok merak edilen hususlardan biri, Türk hukukuna göre kimlerin iflasa tabi olduğudur. Aşağıda, iflasa tabi kişi ve kurumlar ana hatlarıyla ve anlaşılır biçimde açıklanmıştır.
Genel kural olarak, Türk hukukunda tacirler iflasa tabidir. Tacir sıfatı, kişiye birtakım haklar tanıdığı gibi, ağır sorumluluklar da yüklemektedir.
2.1. Tacirler
Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre tacirler, gerçek kişi tacirler ve tüzel kişi tacirler olmak üzere iki ana grupta incelenir.
Gerçek Kişi Tacirler
Aşağıdaki kişiler gerçek kişi tacir sayılır ve iflasa tabidir:
- Kendi adına ticari işletme işletenler,
- Ticari işletme kurduğunu halka ilan eden veya ticaret siciline tescil ettirenler,
- Gerçekte tacir olmasalar dahi, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi işlem yapanlar,
- Kanundan, yargı kararından veya görev ve mesleklerinden kaynaklanan yasaklara rağmen ya da gerekli izin ve onayları almaksızın ticari işletme işleten kişiler.
Tüzel Kişi Tacirler
Aşağıdaki tüzel kişiler de tacir sayılır ve kural olarak iflasa tabidir:
- Ticaret şirketleri (Anonim, Limited, Kollektif ve Komandit şirketler),
- Ticari işletme işleten dernek ve vakıflar,
- Ticari esaslara göre faaliyet gösteren bazı kamu kurum ve kuruluşları (örneğin Kamu İktisadi Teşebbüsleri – KİT’ler).
Ancak belirtmek gerekir ki; devlet, belediyeler, SGK gibi doğrudan kamu tüzel kişileri iflasa tabi değildir.
2.2. Tacir Olmadığı Hâlde İflasa Tabi Tutulanlar
Bazı kişiler, tacir olmamalarına rağmen kanuni düzenlemeler veya özel durumlar nedeniyle iflasa tabi tutulabilmektedir.
- Ticareti Terk Eden Eski Tacirler (Ticari faaliyetini terk eden kişiler, terk işleminin ticaret sicilinde ilan edilmesinden itibaren bir yıl süreyle, eski ticari borçları nedeniyle iflasa tabi olmaya devam ederler.)
- Kollektif ve Komandit Şirket Ortakları (Kollektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortakları, şirket borçlarından şahsen ve sınırsız sorumlu olduklarından, gerekli şartların oluşması hâlinde şahsi iflaslarına karar verilebilir.)
- Banka Yöneticileri ve Denetçileri (5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca, bankanın batmasına kanuna aykırı işlem ve kararlarıyla sebebiyet veren banka yöneticileri ve denetçileri hakkında şahsi iflas kararı verilebilir.)
3. İflas Başvurusunu Kimler Yapabilir?
İcra ve İflas Kanunu’na göre iflas talebinde bulunma hakkı, kanunda sınırlı olarak sayılan kişi ve taraflara tanınmıştır.
3.1. Borçlunun İflas Talebi
Borçlu, ödeme güçlüğüne düştüğünü veya malvarlığının borçlarını karşılamaya yetmediğini düşünüyorsa, kendi iflasını mahkemeden talep edebilir. Bu yol özellikle;
- Borca batıklık hâlinin tespiti,
- Şirket yönetiminin kanuni yükümlülüklerini yerine getirmesi,
- Borçların kontrolsüz biçimde artmasının önlenmesi
amacıyla başvurulan bir hukuki imkândır.
Özellikle sermaye şirketlerinde, borçlunun kendi iflasını talep etmesi veya kanunda öngörülen başvuruların zamanında yapılması; yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler açısından kusur isnadı ve sorumluluğun ağırlaştırılmasının önlenmesi bakımından büyük önem taşır.
3.2. Alacaklının İflas Talebi
Alacaklı, borçlunun iflasını takip yoluyla veya İİK m. 177’de öngörülen haller kapsamında, önceden takip yapılmasına gerek olmaksızın doğrudan mahkemeden talep edebilir.
a) Alacaklının genel iflas yoluyla takip talebinde bulunabilmesi için elinde herhangi bir belge olması zorunluluğu bulunmamakla birlikte genel olarak;
- Alacağın para borcu olması,
- Alacağın muaccel (vadesi gelmiş) olması,
- Borçlunun iflasa tabi bir tacir olması,
şartlarının gerçekleşmesi gerekir.
İflas kararıyla birlikte alacaklılar, borçlunun tüm malvarlığının toplu tasfiyesine katılma hakkını elde eder.
b) Bununla birlikte, alacaklının doğrudan ticaret mahkemesinden iflas talebinde bulunma hakkı da bulunmaktadır. Takipsiz iflas talebinde bulunulabilecek hâller İİK m. 177’de sınırlı olarak sayılmış olup, bu konuya aşağıda ayrıca değinilecektir.
3.3. Kanunda Belirtilen Diğer Kişiler ve Kurumlar
Bazı istisnai hâllerde, borçlu veya alacaklı dışında kalan üçüncü kişi ve kurumlar da iflas sürecini başlatabilir. Bu yetki, kanunlarda sınırlı ve özel olarak düzenlenmiştir:
Mahkeme: Borca batıklığın tespiti veya konkordato sürecinin başarısızlıkla sonuçlanması gibi hâllerde re’sen iflas kararı verebilir,
Kayyımlar ve denetçiler: Şirketin mali yapısının sürdürülemez olduğunu raporlamaları durumunda,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK): Bankalar ve finansal kuruluşlar yönünden, özel mevzuat kapsamında tasfiye/iflas süreçlerini başlatabilir.
Bu kişi ve kurumlar, özel kanunlardan kaynaklanan yetkileri nedeniyle iflas talebinde bulunabilmektedir.
4. İflas Başvurusu Nasıl Yapılır?
Türk hukukunda iflas başvurusu, İcra ve İflas Kanunu (İİK) hükümleri çerçevesinde düzenlenmiş olup, kural olarak iki ana usulle gerçekleştirilir: Takip yoluyla iflas ve takipsiz (doğrudan) iflas.
4.1. Takip Yoluyla İflas (İcra Takibi Sonucunda İflas)
Takip yoluyla iflas, alacaklının alacağını tahsil edebilmek amacıyla başlattığı icra takibinin sonuçsuz kalması üzerine, borçlunun iflasının talep edilmesiyle gündeme gelir. Bu yol, İİK’da iki ayrı şekilde düzenlenmiştir.
Genel İflas Yoluyla Takip (İİK m. 155-166):
Bu usulde alacaklı, icra dairesi aracılığıyla borçluya ödeme emri gönderir. Borçlunun;
- Ödeme emrine yedi gün içinde itiraz etmemesi,
- İtiraz etmiş olmakla birlikte, itirazın alacaklı tarafından kaldırılması,
- Ya da borcun bu süre içinde ödenmemesi
hâllerinde, alacaklı Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak hem itirazın kaldırılmasını hem de borçlunun iflasına karar verilmesini talep edebilir.
Mahkeme, borçlunun itiraz etmediği veya itirazının haksız olduğu kanaatine varırsa, borçluya yeniden yedi günlük kesin ödeme süresitanır. Bu süre içerisinde borç ödenmez veya iflasa engel bir durum ileri sürülmezse, borçlunun iflasına karar verilebilir.
Borçlunun ödeme emrine hiç itiraz etmediği ve takibin kesinleştiği hâllerde de aynı usul uygulanır; mahkemece verilen kesin sürede ödeme yapılmaması durumunda iflas kararı tesis edilir.
Kambiyo Senetlerine Özgü İflas Yoluyla Takip (İİK m. 167-176/b):
Alacağın çek, bono veya poliçe gibi kambiyo senetlerine dayanması hâlinde bu özel yol uygulanır. Bu takip türünde borçlunun itiraz ve ödeme süreleri daha kısa olup beş gündür.
Borçlunun süresi içinde ödeme yapmaması veya itiraz etmemesi hâlinde, alacaklı genel iflas yolundaki usule benzer şekilde mahkemeye başvurur ve iflas talebinde bulunur.
4.2. Doğrudan İflas (Takipsiz İflas)
Doğrudan iflas, herhangi bir icra takibi yapılmaksızın, kanunda sayılan istisnai hâllerin varlığı durumunda doğrudan iflas talebiyle mahkemeye başvurulmasıdır.
4.2.1. Alacaklının Talebiyle Doğrudan İflas (İİK m. 177)
Alacaklı, aşağıdaki durumların varlığı hâlinde icra takibi yapmaksızın doğrudan iflas davası açabilir:
- Borçlunun kaçması,
- Malvarlığını gizlemesi veya kaçırması,
- Alacaklıları zarara uğratmaya yönelik hileli işlemlerde bulunması,
- Ödemelerini tatil ettiğini (durdurduğunu) ilan etmesi,
- Kesinleşmiş bir mahkeme kararına rağmen borcunu ödememesi.
4.2.2. Borçlunun Kendi Talebiyle Doğrudan İflas (İİK m. 178)
Borçlu, borçlarını ödeyemeyecek duruma düştüğünü beyan ederek kendi iflasını isteyebilir. Bu durumda borçlu, malvarlığını ve borçlarını gösteren ayrıntılı bir beyannameyi mahkemeye sunmakla yükümlüdür.
Özellikle dikkat edilmesi gereken hâl şudur:
İflasa tabi bir borçlu hakkında alacaklılardan biri tarafından haciz yoluna başvurulmuş ve bu haciz sonucunda borçlunun malvarlığının yarısı elinden çıkmışsa; kalan malvarlığı da vadesi gelmiş veya bir yıl içinde vadesi gelecek borçları karşılamaya yetmiyorsa, borçlu derhal iflasını istemek zorundadır. Bu yükümlülük, hem kanuni bir zorunluluk hem de alacaklıların eşit şekilde korunması ilkesinin bir sonucudur.
4.2.3. Borca Batıklık Nedeniyle İflas (İİK m. 179)
Bir sermaye şirketi veya kooperatifin borçları, sahip olduğu malvarlığının muhtemel satış değerinden fazla ise şirket borca batık kabul edilir.
Borca batıklık durumu;
- Şirketin yöneticileri veya temsilcileri,
- Tasfiye hâlindeki şirketlerde tasfiye memurları,
- Ya da bir alacaklı
tarafından, aktiflerin muhtemel satış değerlerine göre düzenlenen ara bilanço ile mahkemeye sunulabilir.
Mahkeme borca batıklık hâlini kabul ederse, alacaklıların ayrı ayrı icra takibi başlatmasına gerek olmaksızın doğrudan iflas kararı verebilir.
Sonuç olarak, ister takip yoluyla ister doğrudan iflas yoluyla olsun, tüm iflas talepleri yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından incelenir. Mahkemece iflas kararı verilmesiyle birlikte, borçlunun tüm malvarlığı iflas masasına dâhil edilir ve tasfiye süreci başlar.
5. İflas Davası ve Yargılama Süreci
İflas, hukuki niteliği itibarıyla ancak mahkeme kararıyla hüküm ve sonuç doğuran bir müessesedir. Bu nedenle iflas sürecinin en önemli aşaması, iflas davasının açılması ve yargılama sırasında borçlunun mali durumunun mahkemece değerlendirilmesidir. İflas davası ve yargılama süreci aşağıda sistematik olarak açıklanmıştır.
5.1. Davanın Açılması
İflas davası, yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılır. Davanın kim tarafından açıldığına bağlı olarak süreç iki şekilde başlatılabilir:
a) Alacaklı Tarafından Açılan İflas Davası
Alacaklı, borçlunun borcunu süresinde ve gereği gibi ifa etmemesi veya İcra ve İflas Kanunu’nda öngörülen doğrudan iflas sebeplerinin mevcut olması hâlinde, mahkemeden borçlunun iflasına karar verilmesini talep edebilir.
b) Borçlu Tarafından Açılan İflas Davası (Borçlunun Kendi İflasını Talep Etmesi)
Borçlu, ödeme aczi içinde bulunduğunu veya borca batık hâle geldiğini ileri sürerek kendi iflasını isteyebilir. Bu yol, özellikle sermaye şirketlerinde, şirket yöneticilerinin kanuni yükümlülüklerini yerine getirmesi bakımından önem taşır.
İflas davasına ilişkin dilekçede;
- Borcun veya borçların hukuki dayanağı,
- İflasa sebep olduğu ileri sürülen vakıalar,
- Mevcutsa daha önce başlatılmış icra takipleri
açık, somut ve denetime elverişli şekilde belirtilmelidir.
Mahkeme, öncelikle başvurunun usul ve şekil şartlarına uygunluğunu inceler; şartların sağlanması hâlinde yargılamaya geçilir.
5.2. Yargılama Aşamaları
İflas yargılaması, kamu düzenini ilgilendiren niteliği nedeniyle süratle sonuçlandırılması gereken bir yargılama türüdür. Mahkeme, borçlunun mali durumunu ve ileri sürülen iflas sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediğini kapsamlı biçimde değerlendirir.
Yargılama süreci genel olarak aşağıdaki aşamalardan oluşur:
Tarafların Dinlenmesi
Mahkeme, borçlu ve alacaklının iddia ve savunmalarını alarak uyuşmazlığı çerçevelendirir.
Delillerin Toplanması ve İncelenmesi
Bu aşamada özellikle;
- Ticari defter ve kayıtlar,
- Banka ve finansal kuruluş kayıtları,
- Vergi beyannameleri ve mali tablolar,
- İcra takip dosyaları,
- Gerekli hâllerde bilirkişi raporları
dosya kapsamına alınarak değerlendirilir.
Borca Batıklık İncelemesi
Borçlunun borca batık olup olmadığı hususunda, uzman bilirkişiler marifetiyle mali inceleme yaptırılabilir.
Geçici Hukuki Koruma Tedbirleri
Mahkeme, yargılama süresince borçlunun malvarlığının korunması amacıyla geçici hukuki tedbirlere hükmedebilir. Bu kapsamda borçlunun tasarruf yetkisi sınırlandırılabilir.
Sözlü Yargılama ve Hüküm Aşaması
Tarafların son beyanları alındıktan sonra yargılama tamamlanır ve mahkeme kararını verir. İflas yargılamasında mahkeme, resen araştırma ilkesine uygun olarak gerekli gördüğü hususlarda kendiliğinden inceleme yapabilir.
5.3. İflas Kararı
Mahkeme, dosya kapsamındaki tüm delilleri değerlendirdikten sonra iflas sebeplerinin oluşup oluşmadığına karar verir.
a) İflas Kararı Verilmesi Hâlinde
İflas kararı verilmesi durumunda;
- Borçlu, müflis sıfatını kazanır,
- Borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi sona erer,
- Borçluya ait tüm malvarlığı iflas masasına dâhil edilir,
- İflasın açıldığı an itibarıyla borçluya karşı yürütülen bireysel icra takipleri durur, (İstisna: Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip)
- Karar, iflas dairesine bildirilerek tasfiye süreci başlatılır.
b) İflas Talebinin Reddedilmesi Hâlinde
İflas talebinin reddedilmesi durumunda;
- Alacaklının iflas talebi sonuçsuz kalır,
- Talebin kötü niyetle yapıldığının tespiti hâlinde tazminata hükmedilebilir,
- Borçlu, ticari faaliyetlerine kaldığı yerden devam eder.
Özet
İflas davası, borçlunun mali yapısı ile alacaklıların haklarını doğrudan etkileyen, sonuçları itibarıyla ağır ve kapsamlı bir yargılama sürecidir. Mahkeme, karar aşamasına kadar borçlunun ödeme gücünü ve mali durumunu ayrıntılı biçimde incelemekte; iflas kararıyla birlikte borçlunun tüm malvarlığı tasfiye sürecine dâhil edilmektedir. Tasfiye işlemleri ise iflas idaresi tarafından yürütülür.

