İlamsız icra takibi, alacaklının herhangi bir mahkeme kararına ihtiyaç duymaksızın alacağını tahsil etmek amacıyla başvurabileceği en hızlı ve pratik yollardan biridir. Ancak borçlu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı süresi içinde itiraz ettiğinde takip durur ve alacaklının bu aşamadan sonra hukuki süreci devam ettirebilmesi için belirli dava yollarına başvurması gerekir. Bu yollardan biri de itirazın kaldırılması davasıdır.
İtirazın kaldırılması davası, İcra ve İflas Kanunu’nun 68 ve 68/a maddelerinde düzenlenmiş olup, alacaklının elinde yazılı bir belge veya imzası ikrar edilmiş bir senet bulunması halinde başvurulabilecek özel bir hukuki yoldur. Bu dava, genel hükümlere göre açılan “itirazın iptali davası”ndan farklı olarak daha basit ve hızlı bir yargılama usulüne tabidir.
Yazı İçeriği
Bu yazıda; itirazın kaldırılması davasının tanımı, dayandığı yasal hükümler, dava açma şartları, görevli ve yetkili mahkeme, yargılama süreci, delillerin değerlendirilmesi, tazminat talepleri, kararın sonuçları ve başvuru yolları başlıkları altında ayrıntılı bilgi verilecektir.
1. İtirazın Kaldırılması Davası Nedir?
İtirazın kaldırılması davası, borçlunun ilamsız icra takibine yaptığı itiraz nedeniyle duran takibin yeniden devam etmesi amacıyla açılan, belgeye dayalı ve özel usule tabi bir davadır. Bu dava sayesinde, alacaklı elinde İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) belirtilen türden yazılı belgeler varsa, borçlunun itirazını hükümden düşürerek takibi kaldığı yerden sürdürebilir.
1.1. Hukuki Dayanak: İcra ve İflas Kanunu m. 68 ve 68/a
İtirazın kaldırılması davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68 ve 68/a maddelerinde düzenlenmiştir:
- İİK m. 68, borçlunun imzasını ikrar ettiği adi senetler, noterlikçe onaylanmış belgeler, resmi makamlar tarafından usulüne uygun düzenlenen belgeler gibi kuvvetli delil niteliğindeki belgelere dayanılarak açılacak davalar için uygulanır.
- İİK m. 68/a ise adi yazılı belgelere dayanan ve borçlunun itirazı üzerine durdurulan takiplerde, alacaklının geçici olarak takibe devam edebilmesini sağlayan hükümleri içerir.
Her iki düzenleme de borçlunun itirazını ortadan kaldırmaya yönelik olup, takip hukukunun hız ve etkinlik ilkeleri doğrultusunda özel yargılama usulü öngörür.
1.2. İcra ve İflas Kanunu Madde 68’de Düzenlenen Belgeler
İİK m. 68 uyarınca aşağıdaki belgeler, itirazın kaldırılması davasında dayanak olarak kabul edilebilecek nitelikte belgelerdir:
- Borçlunun imzasını ikrar ettiği adi senetler (örneğin borç ikrarı içeren yazılı evrak),
- Noterlikçe düzenlenen veya onaylanan senetler,
- Resmi dairelerin veya yetkili makamların usulüne uygun olarak verdikleri belgeler (örneğin vergi dairesi alacak belgeleri),
- Kredi kurumları tarafından düzenlenen hesap özetleri ve kredi belgeleri,
- Borçlunun resmi memur huzurunda yaptığı borç ikrarı tutanakları.
Bu belgelerden birine dayanan ilamsız icra takibine süresinde itiraz edilmesi halinde, alacaklı doğrudan itirazın kaldırılması davası açma hakkına sahiptir.
1.3. İtirazın Kaldırılması Davasının Amacı
İtirazın kaldırılması davasının temel amacı, borçlunun itirazı nedeniyle duran ilamsız icra takibini yeniden işler hale getirmektir. Alacaklının elinde İİK m. 68 veya 68/a kapsamında kabul edilen bir yazılı belge bulunuyorsa, borçlunun itirazını kısa sürede ortadan kaldırmak için bu davaya başvurabilir.
Bu dava yolu, alacaklının genel hükümlere dayalı ve uzun sürebilecek bir itirazın iptali davası yerine, daha hızlı sonuç alabileceği bir hukuki araçtır. Ayrıca yargılama basit usule tabi olduğundan, süreç daha az masraflı ve daha kısa sürede sonuçlanabilir.
2. İtirazın Kesin Kaldırılması Davası Açılmasının Şartları
Borçlunun ilamsız icra takibine yasal süresinde itiraz etmesi halinde, takip durur. Alacaklı, takibin devam edebilmesi için ya itirazın iptali ya da itirazın kaldırılması davası açmak zorundadır. Eğer alacaklı, takip talebini İcra ve İflas Kanunu’nun 68. maddesinde sayılan belirli belgelere dayandırmışsa, itirazın kesin kaldırılması davası açma hakkına sahiptir.
Ancak bu dava, yalnızca Kanun’da sınırlı olarak öngörülen hallerde mümkündür. Aşağıda yer alan şartlardan herhangi birinin eksik olması durumunda, mahkemece davanın reddine karar verilecektir.
İtirazın Kesin Kaldırılması Davası Açılabilmesi İçin Gerekli Şartlar:
- Geçerli bir ilamsız takip başlatılmış ve borçlu tarafından itirazda bulunulmuş olmalıdır:
Alacaklı tarafından usule uygun şekilde başlatılmış bir ilamsız icra takibi bulunmalı ve borçlu, ödeme emrine karşı 7 gün içinde geçerli bir itirazda bulunmuş olmalıdır.
- Takip, İcra ve İflas Kanunu m. 68/1’de sayılan belgelere dayanmalıdır:
Bunlar; imzası ikrar edilmiş adi senetler, noter senetleri, resmi dairelerce düzenlenen belgeler, kredi kurumlarının belgeleri ve memur huzurunda borç ikrarına ilişkin tutanaklardır. Bu belgelerden biri yoksa itirazın kaldırılması davası açılamaz.
- Dava, itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 6 ay içinde açılmalıdır:
Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, süresinde açılmayan davalar usulden reddedilir.
- Davacının davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır:
Takibin sürmesi alacaklı açısından bir menfaat oluşturmalı ve bu menfaat güncel olmalıdır.
- Alacaklı, aynı takibe ilişkin olarak daha önce itirazın iptali davası açmamış olmalıdır:
Bir icra takibi hakkında aynı anda hem itirazın kaldırılması hem de itirazın iptali davası açılamaz.
- Uyuşmazlık hakkında daha önce verilmiş kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamalıdır:
Aynı alacak veya aynı takip daha önce yargılamaya konu olup kesinleşmişse yeniden dava açılamaz.
- Takibe konu alacak miktarı belirli ve hesaplanabilir olmalıdır:
Alacağın varlığı ve miktarı açıksa, mahkemece ek hesaplamaya gerek kalmaksızın karar verilebilir. Belirsiz veya yargılamayı gerektirecek alacaklar için itirazın kaldırılması davası açılması mümkün değildir.
3. İtirazın Kaldırılması Davasında Yargılama Süreci ve İspat Yükü
İtirazın kaldırılması davası, İcra Hukuk Mahkemesi tarafından ve basit yargılama usulüne tabi olarak görülür. Yargılama, alacaklının dayandığı belgenin İcra ve İflas Kanunu m.68 kapsamında olup olmadığı ve borçlunun yaptığı itirazın haksız olup olmadığının değerlendirilmesiyle sınırlıdır. Davada, esaslı bir delil tartışması ya da tanık dinlenmesine çoğunlukla gerek kalmadan, yazılı belgeler üzerinden karar verilir.
Görevli Mahkeme ve Yargılama Usulü
İtirazın kaldırılması davası, İcra Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girer ve basit usulde yürütülür. Mahkeme, duruşma açmak zorunda değildir; taraflardan gelen dilekçeler ve dosyaya sunulan belgeler üzerinden karar verebilir. Ancak gerekli görürse duruşma açabilir ve delil toplayabilir.
Alacaklının İspat Yükü ve Delil Kullanımı
Bu davada ispat yükü alacaklıya aittir. Alacaklı, borçlunun yaptığı itirazın haksız olduğunu göstermek ve takibin dayandığı belgenin İİK m.68 kapsamında olduğunu kanıtlamak zorundadır. Alacaklı, sadece yazılı delillerle ispat yapabilir. Tanık beyanı ya da yemin gibi genel deliller bu davada geçerli değildir.
Yazılı Delil Niteliğinde Belgeler
İİK m.68’e göre davada kullanılabilecek yazılı belgeler şunlardır:
- Borçlunun imzasını ikrar ettiği adi senetler,
- Noterlikçe düzenlenmiş veya onaylanmış belgeler,
- Resmi kurumlarca düzenlenmiş ve usulüne uygun belgeler,
- Kredi kuruluşlarına ait hesap özetleri, kredi sözleşmeleri,
- Borçlunun resmi memur huzurunda borç ikrarında bulunduğuna dair tutanaklar.
Bu belgelerden biri dayanak alınarak açılan takipte borçlunun itirazı üzerine, alacaklı bu belgeleri mahkemeye sunarak takibin devamını talep edebilir.
İmzaya İtiraz Durumu ve Bilirkişi İncelemesi
Eğer takip dayanağı belge borçlunun imzasını taşıyan bir senetse, borçlu “imzaya itiraz” ettiğinde, mahkeme bu iddiayı öncelikle değerlendirir. Borçlu imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürüyorsa, bilirkişi incelemesi yoluna gidilir. Mahkeme, belge üzerindeki imzanın borçluya ait olup olmadığını grafoloji uzmanı aracılığıyla inceler. İmzanın borçluya ait olduğu tespit edilirse, itiraz kaldırılır ve takip devam eder.
Borçlunun Savunma Hakkı ve Yargılamadaki Konumu
Borçlu, dava sürecinde ödeme yaptığını, borcun hiç doğmadığını, zamanaşımına uğradığını veya takibin dayanağının geçersiz olduğunu ileri sürebilir. Ancak borçlu da iddialarını yalnızca yazılı belgelerle ispatlayabilir. Aksi takdirde savunmaları dikkate alınmaz. İmzaya itiraz hariç, borçlu yazılı savunma sınırları içinde kalmak zorundadır.
Mahkeme, tarafların sunduğu belgeleri değerlendirerek kısa sürede karar verir. Deliller yeterli görülürse, itirazın kaldırılmasına ve takibin devamına karar verilir.
4. Tazminat Talepleri ve Yaptırımlar
İtirazın kaldırılması davası sonucunda, sadece takibin devamına karar verilmez; ayrıca tarafların davranışlarının dürüstlük kuralına uygunluğu da değerlendirilerek tazminata hükmedilmesi mümkün olur. Bu tazminatlar, hem borçlu hem de alacaklı aleyhine verilebilir. Kanunun amacı, haksız itiraz veya haksız takip yoluyla karşı tarafı yersiz şekilde uğraştıran tarafı cezalandırmak ve bu tür davranışların önüne geçmektir.
4.1. Alacaklı Lehine Tazminat: İcra İnkar Tazminatı
Alacaklı, borçlunun aslında borçlu olduğunu bilmesine rağmen sırf takibi durdurmak amacıyla haksız yere itiraz ettiğini ispatlarsa, mahkeme borçluyu icra inkar tazminatı ödemeye mahkûm edebilir.
Bu tazminata hükmedilebilmesi için:
- Borçlunun itirazı haksız olmalıdır.
- Davanın sonucunda itirazın kaldırılmasına karar verilmiş olmalıdır.
- Alacaklı, açıkça tazminat talep etmelidir.
Mahkeme, borçlunun haksız itirazı sebebiyle alacaklıya uğrattığı zararları telafi etmek amacıyla, borçluyu takip konusu alacağın en az %20’si oranında tazminata mahkûm eder.
4.2. Borçlu Lehine Tazminat: Kötüniyet Tazminatı
Alacaklı, gerçekte bir alacağı olmamasına rağmen borçluya karşı takip başlatmışsa ve bu takip itirazın kaldırılması davası sonucu haksız bulunarak reddedilmişse, borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilir.
Bu durumda:
- Alacaklının takip başlatmakta haksız olduğu anlaşılmalıdır.
- Davanın reddi gerekir.
- Borçlu, açık şekilde tazminat talep etmiş olmalıdır.
Mahkeme, bu durumda da alacaklıyı, takip konusu alacağın en az %20’si oranında borçlu lehine tazminat ödemeye mahkûm eder. Bu tazminat, alacaklının kötü niyetinin ayrıca ispat edilmesine gerek olmaksızın uygulanır.
4.3. Tazminatın Ertelenmesi ve Hükümsüz Kalması
İtirazın kaldırılması davasında tazminata hükmedilmiş olsa da:
- Borçlu sonradan menfi tespit (borçlu olmadığını ispat) veya istirdat (ödenmiş borcun geri alınması) davası açarsa,
- Ya da alacaklı, takip konusu alacak için ayrıca genel mahkemede alacak davası açarsa,
bu durumda tazminatın tahsili, söz konusu davaların sonucuna kadar ertelenir. Eğer açılan dava borçlu lehine sonuçlanırsa, daha önce hükmedilen tazminat hükümsüz kalır.
5. İtirazın Kaldırılması Davasında Karar
İtirazın kaldırılması davası sonunda mahkeme, dosyada yer alan belgeleri değerlendirerek aşağıdaki karar seçeneklerinden birini verir:
- Davanın tamamen kabulü,
- Kısmen kabul, kısmen ret,
- Davanın tamamen reddi.
Mahkemenin Vereceği Karar ve İcraya Etkisi
Mahkeme, alacaklının takibine dayanak yaptığı belgeyi İİK m. 68 kapsamında görür ve borçlunun itirazını haksız bulursa, itirazın kaldırılmasına karar verir. Bu karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Yani:
- Talep reddedilirse, alacaklı genel mahkemede alacak davası açabilir.
- Talep kabul edilirse, borçlu menfi tespit davası açarak borçlu olmadığını ileri sürebilir.
İcra mahkemesi kararları, kesinleşmeden icra edilebilir niteliktedir. Bu nedenle istinaf süreci beklenmeksizin takibe devam edilebilir.
İtirazın Kaldırılması Halinde Takibin Devamı
Mahkemenin davayı kabul etmesiyle borçlunun icra takibine yaptığı itiraz hükümsüz hâle gelir. Bu durumda:
- Takip konusu alacak, tüm ferileriyle birlikte kesinleşmiş olur.
- Alacaklı, yeniden tebligata gerek olmaksızın haciz işlemlerine geçebilir.
- Ancak mahkemece hükmolunan yargılama gideri, vekâlet ücreti ve tazminat gibi alacaklar için, ayrıca icra emri düzenlenmeli ve borçluya tebliğ edilmelidir. Bu tebliğden itibaren 7 günlük yasal süre geçtikten sonra işlem yapılabilir.
Eğer borçlu, bu süreçte menfi tespit davası açarsa, hükmedilen tazminatın icrası davanın sonuna kadar ertelenir.
Kısmi kabul halinde, yalnızca kabul edilen alacak kalemi ve buna bağlı ferîler için takip kesinleşir; ret edilen kısım yönünden takip durur.
Tahliye Talebi Varsa Uygulanacak Yol
İtirazın kaldırılması talebi bir kira alacağına ilişkinse ve takip aynı zamanda tahliye talebi içeriyorsa, mahkeme kiralananın tahliyesine de karar verebilir. Kararın ardından, alacaklı doğrudan tahliye işlemleri için icra dairesine başvurabilir.
Kararın Kesinleşmesi ve Hukuki Sonuçlar
Mahkeme kararı istinafa tabiyse, taraflar iki hafta içinde istinaf yoluna başvurabilir. Ancak kararın kesinleşmesini beklemeye gerek olmaksızın icra işlemleri sürdürülebilir.
- Borçlu, karar aleyhine sonuçlanmışsa, menfi tespit veya istirdat davası açarak kendisini koruyabilir.
- Alacaklı, davası reddedilmişse ve halen alacak iddiası sürüyorsa, alacak davası açmak suretiyle genel mahkemeler nezdinde tekrar hak arayabilir.
6. Karara Karşı Başvuru Yolları
İcra mahkemesince verilen itirazın kaldırılması kararları, kesin hüküm niteliğinde olmasa da icra takibi açısından ciddi sonuçlar doğurur. Taraflar, karara karşı yasal süresi içinde başvuru hakkına sahiptir. Ancak, bu başvuruların icra takibinin durmasına otomatik olarak yol açmadığı unutulmamalıdır.
İtirazın Reddine veya Kabulüne Karşı İstinaf
İtirazın kaldırılması davası sonucunda verilen karara karşı, dava değerine göre:
- Karar kesin nitelikte olabilir (dava değeri belirli sınırın altındaysa),
- Ya da istinaf yolu açık olabilir.
Eğer karar istinafa tabi ise, taraflar kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf başvurusunda bulunabilir. Bu süre geçtikten sonra karar kesinleşmiş sayılır.
Önemli Not: İcra mahkemesinin itirazın kaldırılması yönündeki kararı, kesinleşmeden de icra edilebilir. Yani istinaf başvurusu, tek başına takibi durdurmaz. Takibin durmasını isteyen borçlu, ayrıca “tehiri icra” talebinde bulunmalı ve gerekli teminatı yatırmalıdır.
İcra Takibinde Yeniden Başlama ve Diğer Olası Süreçler
Mahkeme tarafından itirazın kaldırılması talebi reddedilirse, takip durmuş hâlde kalır. Ancak alacaklı bu aşamadan sonra şu yollara başvurabilir:
- İtirazın iptali davası açarak alacağını genel mahkemede ileri sürebilir.
- Alternatif olarak borçlunun mal kaçırdığına dair şüphe varsa, ihtiyati haciz veya tasarrufun iptali davası gibi koruma tedbirlerine başvurabilir.
Borçlu ise, aleyhine verilen karara rağmen borçlu olmadığını iddia ediyorsa, takibe ve karara karşı şu yollara başvurabilir:
- Menfi tespit davası açarak borç ilişkisini ortadan kaldırmaya çalışabilir.
- Takip nedeniyle ödeme yapmışsa, istirdat davası açarak ödediği bedelin iadesini talep edebilir.
Bu süreçlerde, daha önce hükmedilen tazminatlar ve vekâlet ücretleri, açılan davanın sonucuna göre geçerlilik kazanır ya da ortadan kalkar.