İdari işlemler, idarenin tek yanlı ve kamu gücüne dayanarak tesis ettiği, iş ve eylemler olup hukuki açıdan idari yargı denetimine tabidirler. Söz konusu idari işlemlerin, haksız ve hukuka aykırı olmaları halinde mahkemelerce iptal edilmeleri söz konusu olabilmektedir. İdari işlemlerin iptaline ilişkin olarak verilen, İdari yargı kararlarının uygulanması zorunlu olmakla birlikte, idari organlarca söz konusu kararların uygulanmadığı pek çok örnek de bulunmaktadır. İptal kararını uygulamayan idare ve kamu görevlileri hakkında İdari Yargılama Usul Kanunu’nda (İYUK)ayrıntılı düzenlemeler söz konusudur.
- İdari Yargıda İşlemin İptal Edilmesinin Sonuçları
- İptal Kararını Uygulamama Halleri
- İdarenin İptal Kararının Uygulanmamasından Doğan Sorumluluk
- Kamu Görevlisi Hakkında Hizmet Kusuru ve Kişisel Kusur Ayrımı
- Kamu Görevlisinin İptal Kararını Uygulamamaktan Doğan Sorumluluğu
- İdare ve Kamu Görevlisi Aleyhine Tazminat Davaları
- İdare ve Kamu Görevlisi Aleyhine Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- İdare ve Kamu Görevlisi Aleyhine Tazminat Davalarında Zamanaşımı
- Sıkça Sorulan Sorular
İdari işlemlerin iptaline ilişkin mahkemenin kararı olmasına rağmen, kimi durumlarda ilgili idari birimler tarafından, mahkeme kararları çeşitli şekillerde uygulanmamaktadır. Hiç uygulamama, eksik uygulama, geç uygulama, şekli uygulama veya hükmün yerine getirilmesinde imkânsızlık gibi suretlerle ortaya çıkan bu tutum, ilgilisinin maddi/manevi zararına yol açabilmektedir. Bu gibi durumlarda, mahkeme kararını uygulamayan idareye ya da uygulamaktan imtina eden kamu görevlisine karşı hukuki yollara başvurulması mümkündür.
1. İdari Yargıda İşlemin İptal Edilmesinin Sonuçları
İdari yargı organlarınca verilen iptal kararları, iptal edilen işlemi tesis edildiği tarihten itibaren hükümsüz hale getirirler. Bu kararlar, diğer yargı mercilerin iptal kararlarından farklı olarak geçmişe de etki ederler. Kararın kesinleşmesiyle birlikte, kaldırılan işleme bağlı olarak tesis edilmiş diğer işlemler de ortadan kalkacaktır. Bu sebeple idare, iptale konu işlemi, tesisinden önceki duruma geri getirmek mecburiyetindedir.
2. İptal Kararını Uygulamama Halleri
İdari işlemin iptal kararının uygulanmaması altı farklı şekilde karşımıza çıkabilir.
- Hiç Uygulamama (verilen kararı cevapsız bırakma): İdarenin yargı kararlarına kayıtsız kalması, hiçbir eylem ve işlemde bulunmaması halidir.
- Gereği Gibi Uygulamama: İdare, yargı kararlarına karşı kayıtsız kalmamakta fakat kararı gereği gibi yerine getirmemektedir.
- Eksik Uygulama: İptal kararına konu işlemlerin bir kısmının yerine getirilip, bir kısmının getirilmemesidir.
- Geç Uygulama: İYUK madde 28’de idarenin gecikmesizin yargı kararlarını uygulamaya ve işlem tesis etmeye mecbur olduğu açıkça belirtilmiştir. Yüksek Mahkeme kararlarında bu süreyi “makul süre” olarak kabul edilmiş ve bu sürenin kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz (30) günü geçemeyeceği belirtilmiştir. Bu süre içerisinde uygulanmayan kararların, gecikmesi dolayısıyla oluşan zararlardan idare sorumlu olacaktır.
- Şekli Uygulama: Kimi durumlarda idare, mahkemece verilen işlemin iptali kararını gereği gibi yerine getirir. Fakat ardından, kısa süre içerisinde iptal kararı doğrultusunda tesis edilen işlemler kaldırılarak veya iptale konu olan işlemin benzeri tesis edilerek iptal kararı etkisiz hale getirilebilmektedir. Bu durumda yapılan işlemler formaliteden öteye geçmeyecek olsa da idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
- Hükmün Yerine Getirilmesinde İmkânsızlık: Kararın uygulanmasına başka bir hukuki kuralın bulunması engel oluşturmakta (hukuki imkansızlık) ya da karar fiili imkansızlıktan kaynaklı olarak uygulanamamaktadır. Bu tür imkânsızlıklarda da idarenin maddi ve manevi zararlardan oluşacak sorumluluğu devam edecektir.
3. İdarenin İptal Kararının Uygulanmamasından Doğan Sorumluluk
2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nda (İYUK) madde 28’de iptal kararlarının uygulanmaması halinde idarenin ve kararı uygulamakla yükümlü mercilerin sorumlulukları ayrı ayrı düzenlenmiştir.
“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
Mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.”
Yüksek Mahkeme kararlarında, iptal kararlarının uygulanmaması ya da uygulanmasında gecikilmesi “Ağır Hizmet Kusuru” olarak kabul edilmektedir. İptal kararlarının uygulanmamasında hizmet kusuru ile kamu görevlisinin kişisel kusuru iç içe geçtiğinden, mevzuatımızda hem idareye hem de kamu görevlisine tazminat davası açma imkânı sağlanmıştır.
Kanunda idare ve kamu görevlisinin sorumlu olduğu kabul edilmişse de, açılan davada her iki tarafın davalı olarak gösterilmesi uygulamada kabul edilmemektedir. Bu sebeple mağdur, yalnızca idareye veya kararı uygulamaktan imtina eden kamu görevlisinin aleyhine tazminat davası açılabilecektir. İdareye karşı açılan davalarda, kamu görevlisinin sorumluluğu söz konusu ise, idarenin kamu görevlisine karşı rücu etmesi mümkündür.
4. Kamu Görevlisi Hakkında Hizmet Kusuru ve Kişisel Kusur Ayrımı
Kamu görevlilerinin görevleriyle ilişkili idari işlemi, görevi sırasında gereği gibi yerine getirmemesi hizmet kusuru olarak kabul edilir. Bu gibi hallerde; hizmet kusuru, idareye isnat ve atfedilebilen bir kusuru değil, idarenin dolaylı olarak sorumluluğuna sebep olan kusuru ifade eder.
Kamu görevlilerinin işini yaparken gördüğü hizmetle bağlantısı olmayan kusuru kişisel kusur olarak kabul edilir. Kamu görevlisinin kişisel olarak kusurlu sayılabileceği hallerde, hukuki sorumluluğu doğacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki görevli kişisel kusurla hareket etmiş olsa da hizmet kusuru ortadan kalkmayacaktır.
5. Kamu Görevlisinin İptal Kararını Uygulamamaktan Doğan Sorumluluğu
Kamu görevlisinin hukuki sorumluluğuna gidilebilmesi için yetkili ve kasıtlı olarak davranması gerekir. Kamu görevlisinin kararı uygulamaması ise kastın varlığı için yeterli görülmektedir. Kast ve kişisel kusur ile birlikte, kusurun sebebiyet verdiği bir zararın oluşması da kamu görevlisinin hukuki sorumluluğuna gidebilmemiz için somut olayda mevcut olması gerekir.
Kişisel kusurundan dolayı kamu görevlisi aleyhine doğrudan dava açılabileceği gibi bu durum, idareye karşı ayrı bir tazminat davası açılmasını engellemeyecektir.
İdarenin, kamu görevlisinin kişisel kusurunun bulunduğu hallerde idari işlemler ile oluşan zarar arasında doğrudan bir bağlantısı bulunmasa da dolaylı sorumluluğu söz konusu olacaktır. Ayrıca yargı kararlarına uyma görevi bütün kamu görevlilerine yüklenen özel bir görevdir. Bu sebeple, memurların görevini yerine getirmemesi veya getirilmesinde ihmal göstermesi ve kişilere zarar vermesi halinde hukuki sorumluluğuyla birlikte cezai sorumluluğu da söz konusu olabilecektir.
Kamu görevlisi, cezai sorumluluk kapsamında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi ve devamında düzenlenmiş olan “görevi kötüye kullanma” suçundan sorumlu tutulacaktır. Kararı gereğince yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmak mümkündür. Kamu görevlisinin cezai sorumluluğu konusunda Asliye Ceza Mahkemeleri görevli olacaktır.
6. İdare ve Kamu Görevlisi Aleyhine Tazminat Davaları
Kararın uygulanmamasından mağdur olan ilgili, maddi ve manevi zararları için idareye karşı idari yargıda; kararı uygulamaya yükümlü mercideki kamu görevlisine ise adli yargıda maddi ve manevi tazminat davası açabilir. İptal edilen işlemin idare tarafından gereği gibi yerine getirilmemesi sebebiyle zarara doğan ilgilisinin başvurabileceği hukuki yollar, İdareye Karşı Açılacak Tazminat (Tam Yargı) Davası yazımızda incelenmiştir.
İdare aleyhine manevi tazminat davaları hususunda detaylı bilgi için İdari Yargıda Manevi Tazminat Talebi ve Talebin Artırılması yazımızı inceleyebilirsiniz.
7. İdare ve Kamu Görevlisi Aleyhine Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
İptale konu yargı kararlarını yerine getirmeyen idare aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli ve yetkili mahkeme, iptale konu kararı veren mahkemedir.
Kamu görevlisi aleyhine açılacak tazminat davalarında ise, Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
8. İdare ve Kamu Görevlisi Aleyhine Tazminat Davalarında Zamanaşımı
İdare aleyhine açılacak davalarda zamanaşımı süresi, 10 yıl olarak kabul edilmiştir. Bu sürenin başlangıcı, Yüksek Mahkeme kararları gereğince, yargı kararlarının idareye tebliğinden itibaren en geç otuz gün sonrası olarak kabul edilmektedir. Kamu görevlisi aleyhine doğrudan açılacak davalarda zamanaşımı süresi, mağdurun, zarar ve faili öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve herhalde 10 yıl olarak kabul edilir. Görevlinin hukuki sorumluluğuyla birlikte, cezai sorumluluğuna da ilişkin açılacak davalarda ise, Türk Ceza Kanunu’nun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmesi durumunda o sürenin uygulanacağı da anılan madde de düzenlenmiştir.
9. Sıkça Sorulan Sorular
Türk Hukuku, tarafların mahkemelerde kendilerini bizzat savunmalarına ve temsil etmesine imkan tanımakta olup, tarafların mahkemelerde temsil edilmek için avukat tutması, bazı istisnalar dışında zorunlu değildir. Bu kapsamda İdare Mahkemelerinde de idare hukuku avukatı tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak İdare Hukuku mevzuatının karmaşık yapısı, İdari Yargılama Usul Kanununda yer alan sürelerin kesin ve kısa oluşu gibi nedenlerle, dava sürecinin hukukçu olmayan kişiler tarafından yürütülmesi halinde, gerek şekil, gerekse de esas açısından telafisi mümkün olmayan hatalı işlemler yapılabilir. Son derece ayrıntılı düzenlemeler içeren idari yargı sürecinde hak kaybına uğranılmaması için, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
İdari Yargılama Usulü Kanunu 28/1. maddesi gereğince; İdare, idare mahkemelerinin esasa ilişkin kararlarının gereklerine göre otuz gün içinde işlem yapmak zorundadır.
Mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlisi tarafından kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili idare aleyhine dava açılabilecektir. Ayrıca, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.
Kamu görevlilerinin görevini yerine getirmemesi halinde cezai sorumluluğu söz konusu olabilecektir. Kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan hakkında suç duyurusunda bulunmak mümkündür.
Kamu hizmetini yürüten kamu görevlisinin, yürütülen hizmetin kuruluş, işleyiş veya düzenlemesindeki aksaklıklardan sorumlu olması demektir. Yürütülen hizmetin idari yargının konusu alanına girmesi gerekmektedir. Zira, İdare söz konusu hizmeti yerine getirmek zorunda değilse, hizmet kusurundan söz edilemeyecektir.
Kamu hizmetinin hiç veyahut olması gerektiği gibi yapılmaması ya da hukuka aykırı bir şekilde yapılması neticesinde kişi maddi/manevi zarar görürse bu durumda idarenin hizmet kusuru var kabul edilecektir.
Söz konusu davayı açmak için zararın öğrenilmesinden itibaren 60 günlük hak düşürücü süre vardır.
Kamu görevlisinin kişisel kusurlarından dolayı şahsına dava açılabilir. İdarenin, kamu görevlisinin kişisel kusurunun bulunduğu hallerde meydana gelen zarar arasında doğrudan bir bağlantısı olmasa da dolaylı sorumluluğu gündeme gelecektir. Bu nedenle davanın idareye karşıda açılması mümkündür.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. İdare Hukuku mevzuatı ve özellikle de İdari Yargılama Usul Kanunu, diğer hukuk alanlarına nazaran daha ayrıntılı sayılabilecek kurallar içermekte olup, hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
Mazeret tayini yapılmayınca idare mahkemesine dava açıp kazandım ama uygulanmadı ne zaman uygulanır