Borçlunun borcunu zamanında ödememesi sonucunda alacaklının ihtarı ile oluşan duruma “borçlu temerrüdü” ismi verilmekte olup, Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesinde borçlu temerrüdü kavramına yer verilmektedir. Buna göre, kanunun devam eden maddelerinde açıkça yer bulan bazı istisnai haller haricinde, borçlu temerrüdünün oluşması için, alacağın vade tarihinin geçmesi yeterli olmadığı gibi, borçlu temerrüdünün varlığı tespit edilir ise, alacaklı tarafından izlenebilecek yollar da seçimlik olarak kanunda sıralanmıştır.
MADDE 117-
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
“Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.”
Yazı İçeriği
1. Borçlu Temerrüdünün Şartları Nelerdir?
1.1. Muacceliyet
1.2. İhtar
1.3. Borcun İfasının Mümkün Olması
1.4. Borçlunun Kusuru
2. Borçlu Temerrüdünde Alacaklının Hakları Nelerdir?
2.1. Gecikme Tazminatı
2.2. Temerrüt Faizi
3. Karşılıklı Borç Doğuran Sözleşmelerde Seçimlik Haklar
3.1. Seçimlik Hakları Kullanmak İçin Süre Verilmesi
3.2. Borçlu Temerrüdünde Alacaklının Seçimlik Hakları
3.2.1. Aynen İfa Ve Gecikme Tazminatı
3.2.2. İfa Yerine Tazminat (Olumlu/Müspet Zarar Tazminatı)
3.2.3. Sözleşmeden Dönme Ve Olumsuz/Menfi Zarar Tazminatı
4. Sonuç
1. Borçlu Temerrüdünün Şartları Nelerdir?
1.1. Muacceliyet
Borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için öncelikle borçlunun borcunun muaccel olması, yani vadesinin gelmiş olması gerekir.
Borçlu temerrüdü ancak vadesinde ödenmeyen borçlar bakımından söz konusu olabilir.
1.2. İhtar
Kanunda borçlu temerrüdünün bir diğer şartı, alacaklının ihtarı olarak belirtilmiştir.
Buna göre alacaklının, alacağını talep edebileceği andan itibaren herhangi bir şekil şartına bağlı olmadan “borcun ifasını isteyen beyanı” ihtar niteliğinde olacaktır.
Kural bu olmakla beraber, borcun ifa edileceği gün, tarafların aralarında anlaşmaları yoluyla belirlenmiş ise, alacaklının borçluyu temerrüde düşürmesi için ihtara gerek yoktur. Burada önemli olan vadenin, borçlunun kesin şekilde hesap edebileceği bir gün olarak kararlaştırılmasıdır. Örnek vermek gerekirse, vade tarihi “30 Mart 2020 günü” veya “Mart ayının son günü” ya da “sözleşmenin imzalanmasından sonra onuncu gün” gibi tereddüde yer bırakmaksızın hesaplanabilir şekilde kararlaştırılmışsa, bu durumda artık vade tarihi kesin şekilde bilinebildiği için bu tarihte borcun ödenmemesi halinde, borçlu kendiliğinden borçlu temerrüdüne düşecektir.
1.3. Borcun İfasının Mümkün Olması
Borçlunun temerrüde düşürülebilmesinin bir diğer şartı, borcun ifasının mümkün olmasıdır. Sözgelimi belirli bir telefonun satılması borcunu içeren bir sözleşmede telefonun çalınması durumunda artık o telefon ifa edilemeyeceği için borçlu temerrüdü hükümleri değil, imkânsızlık hükümleri uygulanacaktır.
1.4. Borçlunun Kusuru
Önemle belirtmek gerekir ki, borçlunun temerrüde düşürülmesi için borçlunun kusurunun bulunması şart değildir. Bir diğer söylemle; borçlu, borcu vadesinde ödeyememesinde kusurunun bulunmadığını belirterek temerrütten kurtulamaz. Bu noktada, kusuru olmaksızın temerrüde düşen borçlu açısından, temerrüt nedeniyle gecikme tazminatı ödeme zorunluluğu ortadan kalkacaktır.
2. Borçlu Temerrüdünde Alacaklının Hakları Nelerdir?
2.1. Gecikme Tazminatı
Borçlunun, borcunu zamanında yerine getirmemesi nedeniyle temerrüde düşmesi halinde; alacaklı, borçludan borcun ifası ile birlikte borcun geç ifa edilmesinden dolayı gecikme sebebiyle uğradığı zararın karşılanmasını isteyebilir.
Borçlu temerrüdünün ortaya çıktığı her durum için ayrı ayrı incelenerek tespit edilmesi gereken bu zararın kapsamına;
- Gecikme yüzünden alacaklının yaptığı masraflar,
- Gecikme nedeniyle alacaklının başkalarına ödemek zorunda kaldığı tazminatlar,
- Temerrüt süresinde malın değerinin düşmemesi yüzünden alacaklının uğradığı zarar,
- Borcun ifasının gecikmesi yüzünden alacaklının yoksun kaldığı kar
gibi çeşitli kalemler dahil olabilmektedir.
Bu noktada önemli olan başlıca husus, alacaklının gecikme tazminatı talep edebilmesi için borçlunun temerrüde düşmede kusurunun bulunması ve alacaklının bu temerrüt neticesinde bir zarara uğraması gerekmektedir.
Burada, gecikme tazminatı ödemekten kurtulabilmek için kusurlu olmadığını ispatlama zorunluluğu, borçlunun üzerindedir.
2.2. Temerrüt Faizi
Para borçlarında, borçlunun temerrüde düşmesi durumunda, alacaklı tarafından gecikme tazminatı yerine temerrüt faizi talep edilebilir.
Temerrüt faizi ile gecikme tazminatı arasında çok önemli 2 fark bulunmaktadır:
- Temerrüt faizi talep edilebilmesi için gecikme tazminatının aksine borçlunun kusurlu olması gerekmez. Başka bir deyişle, alacağı muaccel olduğu halde ödenmeyen alacaklı, borçlunun temerrüde düşmekte kusuru olup olmadığına bakılmaksızın, temerrüt faizi talep edebilir.
- Ayrıca alacaklı gecikme nedeniyle hiçbir zarara uğramamış olsa da temerrüt faizi talep edebilir. Bu noktada da, gecikme tazminatı talep edilebilmesinin önkoşulu olarak aranan zarar hali, gecikme faizi istenebilmesi için aranmamaktadır. Alacağı temerrüde düştüğü halde ödenmeyen alacaklı, başkaca hiçbir zarara uğradığını ispatlamak zorunda olmaksızın, sadece bu temerrüt dolayısıyla faiz talep edebilir.
Temerrüt faizi prensip itibariyle borçlunun temerrüde düştüğü günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar ve borcun ifa edileceği güne kadar devam eder.
Bununla birlikte, para borçlarında, alacaklı temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını ispat ederse ve borçlu da temerrüde düşmede kusurluysa; alacaklı bu zararı borçludan talep edebilir. Yani temerrüt faizi bakımından kusur ve zararın ispatı şart değilken, hak edilen temerrüt faizini aşan zararın borçludan tahsil edilebilmesi için, gecikme tazminatında aranan koşullar aranmaktadır. Yani, alacaklı, gecikme faizi miktarını aşan zararını ispatlamak zorunda olduğu gibi, borçlunun da temerrüde düşmede kusurlu olması gerekmektedir.
Konuya ilişkin detaylı bilgi için “Ticari İşlerde Faiz“ başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
3. Karşılıklı Borç Doğuran Sözleşmelerde Seçimlik Haklar
3.1. Seçimlik Hakları Kullanmak İçin Süre Verilmesi
Karşılıklı borç doğuran sözleşmelerde ise alacaklıya bazı seçimlik haklar tanınmıştır.
Fakat bu hakların kullanılabilmesi için, Türk Borçlar Kanunu’nun 123. maddesinde, alacaklının borçluya, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre vermesi ya da uygun bir süre verilmesini hakimden istemesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
Bununla birlikte, Türk Borçlar Kanununun 124. Maddesinde istisnai olarak sıralanan
- Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağının anlaşılması,
- Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifasının alacaklı için yararsız kalması,
- Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceğinin sözleşmeden anlaşılması;
durumlarından herhangi birinin varlığı halinde, borçluya borcunu yerine getirmesi için süre verilmesine gerek kalmaksızın, alacaklı tarafından aşağıda ifade edilen seçimlik haklar kullanılabilir.
3.2. Borçlu Temerrüdünde Alacaklının Seçimlik Hakları
Yukarıda detaylarıyla izah edildiği üzere temerrüde düşen borçluya karşı, alacaklının hangi taleplerde bulunabileceği, Türk Borçlar Kanununun 125. maddesinde seçimlik olarak düzenlenmiştir. Buna göre;
3.2.1. Aynen İfa Ve Gecikme Tazminatı
TBK’nın 125. maddesinin ilk fıkrasında;
“Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.”
düzenlemesi mevcuttur. Buna göre, alacağı temerrüde uğrayan alacaklı, sözleşme konusu borcun yerine getirilmesi ile birlikte gecikme tazminatını borçludan talep edebilecektir.
3.2.2. İfa Yerine Tazminat (Olumlu/Müspet Zarar Tazminatı)
TBK’nın 125. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen bir diğer seçimlik hak ise, kanunda şu şekilde yer bulmuştur:
“Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.”
Yasa koyucunun yukarıda alıntılanan düzenlemesi uyarınca, alacaklıya sunulan ikinci seçimlik hak, sözleşme konusu borcun yerine getirilmesinden vazgeçerek olumlu zararın tazminini talep edebilmesidir. Alacaklının bu seçimlik hakkını kullanması halinde talep edebileceği zararı “olumlu zarar” ya da “müspet zarar” olarak da ifade edilen, borçlunun borcunu hiç yerine getirmemesi veya sözleşmede kararlaştırıldığı gibi yerine getirmemesi nedeniyle uğradığı zarardır.
3.2.3. Sözleşmeden Dönme Ve Olumsuz/Menfi Zarar Tazminatı
TBK’nın konuya ilişkin 125. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen son seçimlik hak ise,
“Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.”
ifadeleriyle kanunda yer bulmaktadır. Bu seçimlik hakkını kullanan alacaklı ise, sözleşmeden dönerek “olumsuz zarar”ını, bir diğer ifadeyle “menfi zarar”ının tazminini talep edebilir. Buradan hareketle, sözleşmenin yapılması ile alacaklının malvarlığının içine girdiği durum ile sözleşme yapılmamış olsaydı içinde bulunacağı durum arasındaki fark sebebiyle uğranılan zarar, “olumsuz zarar” olarak tanımlanmaktadır.
4. Sonuç
Sonuç olarak, şayet alacaklı için, geciktiği halde alacağını elde etmek hala önem taşıyorsa, ilk seçimlik hak olan ifa ve gecikme tazminatının bir arada talep edilmesi yolu tercih edilebilir.
Diğer taraftan, geciken alacağını elde etmenin artık kendisi için önem taşımadığı hallerde, olumlu ve olumsuz zararın, eksiksiz ve doğru şekilde tespit edilmesi alacaklı için oldukça önemlidir. Zira, olumlu zararın olumsuz zarardan fazla olduğu hallerde, TBK m.125’in 2. fıkrasında düzenlenen ve kısaca “ifa yerine tazminat” olarak da ifade edilen seçimlik hakkın kullanılması yerinde olacak iken, olumsuz zararın olumlu zarardan daha fazla olduğu durumlarda ise ilgili maddenin 3.fıkrasında düzenlenen “sözleşmeden dönme” seçimlik hakkının kullanılması alacaklı açısından daha avantajlı olabilecektir.
Borçlu açısından ise, TBK’nın 136.maddesi ve devamında düzenlenen “ifa imkansızlığı” hallerinden herhangi birinin varlığı ispat edilir ise, borç sona erecek olup, bu gibi hallerde borçlunun yükümlülüğü, ifa imkansızlığını derhal bildirmemesi ve alacaklı zararının artmaması için gereken çabayı göstermemesi halinde doğacak zarar ile sınırlı olacaktır.
Son zamanlarda global düzeyde etki gösteren Covid-19 salgını, karşılıklı borç yükleyen birtakım sözleşmeler açısından, aşırı ifa güçlüğü doğuran “mücbir sebep” kapsamında değerlendirilebilmekte olup, konuya ilişkin daha detaylı incelemeye Korona Virüs (Covid-19) Mücbir Sebep Midir? başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz.