Geminin hukuki tanımı 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 931’de; “Tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etmesi imkânı bulunmasa da, bu Kanun bakımından “gemi” sayılır” şeklinde yapılmıştır. TTK’da yer alan işbu tanımın genişletilmesi yoluyla yatların da gemi niteliğine haiz olduğu genel olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de yatlar Milli Gemi Siciline, Türk Uluslararası Gemi Siciline ve Bağlama Kütüğüne tescil edilebilir niteliğe sahiptir. Yat ve gemi sahiplerinin, gemilerini hangi sicile teşci ettirecekleri işlem kolaylığı açısından olduğu kadar ekonomik olması açısından da önem arz etmektedir. Gemi sahipleri, sicilin sağladığı güvenliği göz ardı edip tescil esnasında aranan şartların hafifliği, ekonomik kolaylıkların mevcudiyeti, “kolay bayrak devleti” (flag of convenience) olarak adlandırılan ve gemi sahiplerine çeşitli avantajlar sağlayan devletlere tescil ettirme fikri ile yurt dışındaki sicillere tescil ettirmeyi tercih edebilmektedirler. Gemi ve yatların yabancı ülkelerde tescili, sahiplerine önemli kolaylıklar sağlasa da, beraberinde ciddi güven sorunlarını da getirmektedir.
Yazı İçeriği
1. Uluslararası Alanda Gemi Sicilleri
2. Yabancı Ülke Sicillerinin Tercih Edilme Sebepleri ve Riskleri
3. Güvenli Üçüncü Ülke Bayrakları
Her ne kadar “kolay bayrak devleti” olarak adlandırılan devletler, sicillerine kayıtlı gemilere ekonomik olarak bir takım kolaylıklar sağlıyor olsalar da, denizciliğin en temel prensiplerinden biri olan güvenlik unsurunu göz ardı etmektedirler. Bu tarz işlem yapan devletlerin gemi sicilleri de denetim zayıflıkları sebebiyle, riske açık siciller olarak değerlendirilmektedir.
1. Uluslararası Alanda Gemi Sicilleri
Dünya üzerindeki ticaretin önemli ölçüdeki kısmı deniz yolu ile yapılmaktadır. Deniz filosunun neredeyse dörtte üçü ise kendi ülkesi bayrağına tescilli değildir. Gemi sahipleri sağlanan kolaylıklar nedeniyle gemi ve yatlarını kendi ülkesinin gemi siciline tescil etmekten kaçınıp yabancı ülke gemi siciline tescil ettirmeyi tercih etmektedir.
Bunun en temel sebebi “kolay bayrak devletleri” olarak adlandırılan devletlerin gemi maliklerine bir takım vergisel avantajlar sağlamasındandır. Fakat vergisel avantajları olan işbu devlet bayraklarının hukuk güvenliği sorunları da mevcuttur. UNCTAD olarak da bilinen Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı 1981 yılında yayınlamış olduğu raporda güvenlik sorunlarını kamuoyuna duyurmuş, işbu sorunların oluşma nedeninin ise Panama, Bahamalar gibi az gelişmiş ülke gemi sicillerinin olduğunu açıklamıştır. Bunun akabinde ise gemilerin uluslararası sulardaki güvenliğinin sağlanması ve liman devletlerinin kontrolünün sağlanması için bir idari sözleşme olan Paris Memorandumu Ocak 1982’de imzalanmıştır. Günümüzde ise Paris Organizasyonu’na Kuzey Amerika ve Avrupa’da toplam 27 deniz idaresi üye olup Türkiye bu üyelerden biri değildir. Paris Organizasyonun en önemli görevlerinden biri, yıllık raporlar tutarak tüm bayrakları inceleme altına almasıdır. İşbu raporlar sonucunda ülke bayrakları beyaz, gri ve siyah olarak sınıflandırılmaktadır. Lafzından da anlaşılabileceği üzere en güvenli bayraklar beyaz olarak nitelendirilirken, çeşitli risklere açık olan ülke bayrakları siyah bayrak kategorisine haizdir.
Tıpkı deniz güvenliğine önem veren ülkeler gibi Türkiye de kolay bayrak devletlerine karşı önlemlerini almaktadır. T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın 2014/260 sayılı talimatı uyarınca; ülkemiz sınırları içerisinde yapılacak taşımacılığın güvenliğinin sağlanması için uluslararası standartlara uygun gemilerle ticaret yapılması, çalışma koşulları ve yaşam standartları bakımından mevzuata ve uluslararası sözleşmelere ve uygun olmayan gemiler hakkında yaptırım uygulanmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda Türk gemilerinin ulusal gemi sicillerine tescilinin sağlanması ve kolay bayrak devletlerinden kaçınması için, vergisel imtiyazlar sağlayan Türk Uluslararası Gemi Sicili (TUGS) kurulmuştur. Türk gemi sicili organizasyonu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için sitemizde yer alan “Gemi Sicili ve Sicile Tescil” başlıklı makalemize göz atabilirsiniz.
2. Yabancı Ülke Sicillerinin Tercih Edilme Sebepleri ve Riskleri
1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinde, Devlet ile gemi arasında gerçek bir bağ bulunması gerektiğine değinilmiş olup, bu nedenle yakın geçmişe kadar gemi ve yatlar ağırlıklı olarak kendi ülke bayrakları ile sefer yapmakta idi. Fakat 21. yy başlarında tüm alanlarda olduğu gibi deniz ticaretinde de küreselleşmeye yönelik adımlar atılması ile gemi sahipleri de, gemilerini üçüncü ülkeler nezdinde tescil etmenin avantajlarını değerlendirmek istediler. Bazı gemi sahipleri güvenlik odaklı kararlar verip güvenli; “beyaz bayrak” olarak adlandırılan ülke bayraklarına gemilerini tescil etseler de bazı gemi malikleri yalnızca ekonomik kaygılarla hareket ederek Panama gibi kolay bayrak devletlerine gemileri tescil etmeye başladılar.
Açık siciller, yat maliklerinin yatlarını ekonomik açıdan en avantajlı sicili seçmesine imkan sağlar. Fakat bu imkan beraberinde altyapısı olmayan, denetimden uzak uygulamaları da getirmektedir. Kolay bayrak devletine tescilli olan gemi her daim risk altında seyir hayatına devam etmektedir. Kolay bayrak devletlerine tescil oldukça kolay bir işlem olup bazı kıyı ülkelerince kırk sekiz saat içerisinde bayrak değişimi yapılabileceği taahhüt edilmektedir. Bu tip ülkelerde, yalnızca basit bir form doldurulmak suretiyle bayrak değişimi yapılabilmektedir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) yayınlamış olduğu raporda açık sicillerin güvenlik açıklarına değinmiştir. İşbu raporda; gemilerin gerçek maliklerinin tespit edilemediğini, kolay bayrak devletlerine tescil edilen gemide çalışan gemi adamlarının bayrak ülkesi vatandaşı olma zorunluluğu olmadığından haklarında yürütülen yasal işlemlerden kolaylıkla kaçınabildiğine değinilmiştir. Bunun yanında, kaçırılmış yahut hayalet gemi olarak adlandırılan terk edilmiş gemilerin, sahte belgelendirmenin, kaçakçılık ve terörizmin en çok kolay bayrak devletlerine kayıtlı gemilerde rastlandığı da raporda belirtilmiştir. Gemi ve yatların yabancı ülkelerde tescili halinde yaşanabilecek sorunların en başında güvenlik sorunlarını da beraberinde getirebilmektedir.
Açık sicil uygulamasının ilk olarak uygulandığı ve kolay bayrak devletleri arasında en çok tercih edilen yer Panama’dır. Panama sicili elektronik ortama taşındığından tescili çok daha basit hale gelmiştir. Bu sebeple Panama, en büyük deniz filosuna sahip kıyı ülkesi haline gelmiştir. Şu anda ekonomisinin büyük bölümünü, sicilden kaynaklanan ücret, servis ve vergiden sağlayan Panama Devleti’ni, Marshall Adaları, Honduras, Liberya gibi küçük ülkeler takip etmektedir.
3. Güvenli Üçüncü Ülke Bayrakları
Günümüzde küresel ölçekte yaşanan ekonomik krize rağmen dünya gemi ve yat piyasasındaki ivme hızla yükselmeye devam etmektedir. Büyük yük gemilerinin yalnızca deniz ticaretinde kullanılması ve gelir sağlamasına karşın yatlar genellikle lüks kullanım alanına girmektedir. Yalnızca kişisel kullanım değil yatırım, finansman amacıyla da tercih edilebilmekte, yat üretim ve tescil konusunda faaliyet gösteren ülkeler için de önemli ekonomik kaynak sağlamaktadır.
Hukuksal zeminde yatlar da gemi olarak nitelendirildiğinden yatların da belli bir ülke gemi siciline tescilli olması gerekmektedir. Yat ve gemi malikleri gerçek veya tüzel kişiler olabilir. Malikler satın alınan yat/geminin tabiiyetini belirlemek, tabi olacakları hukuku seçme hakkına sahiptir. Söz konusu özgürlük, yukarıda da bahsettiğimiz üzere kıyı ülkelerinde rekabete sebep olmuştur. Kolay bayrak devletleri yadsınamayacak vergi imtiyazları sebebi ile en çok tercih edilen fakat en riskli sicilleridir.
Fakat tüm yabancı ülke gemi sicillerini kolay bayrak devletleri ile aynı değerlendirmemek gerekmektedir. Nitekim denetimi oldukça sıkı riske mahal vermeyen ülke bayrakları da mevcuttur. Bu sicillere örnek olarak Amerika Birleşik Devletlerinin Delaware eyaletini verebiliriz. Delaware eyaleti, yalnızca deniz ticaretinde değil kara ticaretinde de oldukça gelişmiş bir sisteme sahiptir. Özellikle deniz ticareti hususunda, uygulanan vergi avantajları, gemi malikleri lehine düzenlemeleri, düşük kayıt ve başvuru ücretleri ile başkaca kıyı ülkelerinden ayrılmaktadır. Tüm bu sebepler ile pek çok gemi ve yat malikinin güvenle gemisini tescil ettirdiği bir sicil haline gelmiştir.
Gemi ve yatlar leasing, çarter gibi hukuki işlemlere konu edilmesi sebebi ile çoğu zaman malikinden millerce uzakta sefer yapabildiğinden, bu seferler sırasında çatma ve saldırı gerçekleşmesi muhtemeldir. Delaware eyaleti tercih edilme sebebi; geminin, Delaware’de kurulacak bir sınırlı sorumlu tüzel kişiliğin adına kaydedilebilmesidir. Böylelikle; yasal malik doğrudan geminin gerçek sahibi değil, kurulan sınırlı sorumlu tüzel kişilik olduğundan ve yat sahibinin kişisel varlıkları ile geminin borçları arasında kalkan görevi görecektir.
Sınırlı sorumluluğun yanında Delaware eyaletinin ekonomisinde denizcilik faaliyetleri büyük paya sahip olduğundan deniz taşıtının işletmesi, gözetimi, aracılık işlemleri için oldukça fazla acente alternatifi mevcuttur. Bunun yanında Delaware eyaleti gemi siciline tescilli geminin hukuki koruması da kolay bayrak devletlerine oranla daha sağlam temellere dayanmaktadır. Delaware mahkemeleri nezdinde birçok ihtilafa ilişkin içtihat bulunmaktadır. Bilindiği üzere Anglo-Sakson hukuk sistemi benimsenmiş olan ABD’nin hukuk sistemi içtihat hukukuna dayanmaktadır.
Delaware eyaleti, güvenli bayraklı devletlerin yalnızca örneği olup denetimi sıkı birçok gemi sicili mevcuttur. Bu tip devlet sicillerine kayıt için çekilecek ülke bayrağı seçildikten sonra bir takım aşamaları izlemek gerekmektedir;
- Teknenin maliki olacak sınırlı sorumlu tüzel kişiliğin kurulması,
- Gemi veya yatın denize elverişli olduğuna dair sertifika ve belgelerin alınması,
- Muayene ve sörveylerin gerçekleştirilmesi,
- Satış akdi,
- Geminin satıcı ülke sicilinden terkini ve çekilecek ülke bayrağına tescili,
- Deniz taşıtı sigorta işlemlerinin tamamlanması,
- Ödemenin anlaşılan koşullar çerçevesinde yapılması.
İşbu işlemler yapılırken gerek satış söz konusu olması gerek teknik muayene gerektirmesi sebebi ile mutlaka uzman acente, avukat/danışmanlar ile yürütülmesinde fayda vardır. Nitekim yapılan işlemlerin tamamı uluslararası işlem niteliğinde olduğundan ve işlem konusu taşıt büyük değere sahip olduğundan maddi ve idari zararlar doğması muhtemeldir. Bu tip zararların önüne geçilebilmesi için mutlaka alanında uzman hukukçulardan ve acentelerden destek alınmalıdır.
İlgili Mevzuatlar:
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu
Türk Uluslararası Gemi Sicil Kanunu
6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring, Finansman Ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu