Faiz, temel bir hukuki kavram olup ticaretin hemen her alanında uygulanmaktadır. Faiz yalnızca bir para borcuna ilişkin olup, alacaklının alacağından belli bir süre mahrum kalması nedeniyle, borçlunun, kanun veya sözleşme gereğince belli bir oranda ödeyecek olduğu bedeldir. Faize ilişkin genel ve özel kurallar birçok kanunda farklı ve kapsamlı olarak düzenlenmiştir. Faize ilişkin en temel düzenleme 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’dur. Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’nda ise faiz ödenmesi gereken haller düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre faiz; sözleşmeden ve sözleşme dışı (haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ve vekaletsiz iş görme) sorumluluktan da kaynaklanabilmektedir.
Yazı İçeriği
1. Ticari İş Nedir?
2. Ticari İşlerde Faiz Oranı Serbestçe Belirlenebilir Mi?
3. Sözleşmede Öngörülmemiş Olsa Dahi Faiz Talep Edilebilir Mi?
4. Ticari İşlerde Faiz Oranının Kararlaştırılmadığı Hallerde Faiz Oranı Nasıl Belirlenecektir?
5. Ticari İşlerde Temerrüt Faizi Ne Zaman İşlemeye Başlayacaktır?
6. Ticari İşlerde Faize Faiz Yürütülmesi (Bileşik Faiz) Mümkün Müdür?
1. Ticari İş Nedir?
Bir işin ticari iş mi yoksa adi (ticari olmayan) nitelikte bir iş mi olduğunun tespiti uygulanacak kurallar açısından büyük önem arz etmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 3 ve 19. maddelerinde hangi işlerin ticari işlerden sayılacağı düzenlenmiştir. TTK Madde 3,
“Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” şeklindedir.
İlgili madde hükmüne göre ticari iş; bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller şeklinde tanımlanmaktadır. Bu halde TTK kapsamında düzenlenen bir iş, tacirler ya da tacir olmayanlar arasında yapılsın ticari iş olarak nitelendirilmektedir. Yani aslolan sözleşmenin bir ticari işletmeyi ilgilendirmesidir.
TTK’nın 19. maddesinde ise, işin ticari işletmeyle ilişkili olması hususu düzenlenmektedir.
“Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır.”
İlgili hükme göre, bir gerçek veya tüzel kişi tacirin, sözleşmeden ya da sözleşme dışı sorumluluktan kaynaklanan tüm borçları ticaridir. Bu düzenleme, kural olarak tacirin tüm iş ve eylemlerini, ticari işletmesiyle ilgili olmasa dahi ticari nitelikli kılmaktadır. Aynı zamanda, hükmün ikinci cümlesine gerçek kişi tacirler bakımından bir istisna getirilmiştir. Gerçek kişi tacir, işlemi yaptığı esnada işlemin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını karşı tarafa belirttiği takdirde borç adi borç sayılacaktır.
TTK m. 19/2; “Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.”
İlgili hüküm uyarınca, taraflardan yalnızca biri için ticari nitelikli olan bir işin diğer taraf için de ticari nitelikli olmasını sözleşme ilişkisine bağlamıştır. Bundan kaynaklı TTK m. 19/2 yalnızca sözleşmelere ilişkin bir düzenleme olup, haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşmeden doğan ilişkiler bu hükmün dışındadır.
2. Ticari İşlerde Faiz Oranı Serbestçe Belirlenebilir Mi?
Tacir olmayan kişiler arasındaki ticari iş niteliğinde olmayan işlerde (adi işlerde) faiz belirlenirken başta Türk Borçlar Kanunu olmak üzere çeşitli kanunlarda birtakım sınırlamalar getirilmekle beraber, ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenebilmektedir.
Nitekim TTK m. 8/1’de; “Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.”
denilerek bu husus açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirlendiğini ve diğer kanunlardaki sınırlamaların ticari işler bakımından uygulama alanı bulmadığını ifade etmemiz gerekmektedir. Ancak ticari işlerde faiz oranının belirlenmesinde mutlak bir serbesti bulunmamaktadır.
TTK m. 18/2; “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.”
İlgili hüküm gereği tacirlerin basiretli davranmaları gerektiği şeklindeki ilke göz ardı edilmeden, Türk Medeni Kanunu m. 2 (Dürüstlük kuralı) ve TBK m. 26 (sözleşme özgürlüğü), 27 (kesin hükümsüzlük) ve 28’deki (aşırı yararlanma) düzenlemeler ticari işlerde faiz uygulamasında sınırlamaya ilişkin düzenlemeler olarak kabul edilebilir.
Şöyle ki; belirlenen faiz oranı, borçlu tacirin mahvına (ekonomik varlığının tehlikeye düşmesine) sebep olacak nitelikte veya aşırı yararlanma (gabin) niteliğinde ise hakim bu faiz oranının düşürülmesine karar verebilir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin E. 2005/4985, K. 2005/7980 sayılı 14.07.2005 tarihli kararında; aşırı menfaat sağlayacak şekilde sözleşme yapılmasının dürüstlük kuralına ve ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle gabinin varlığı kabul edilmiştir.
“…Davalının, bankalardaki mevduatın sınırsız Devlet güvencesi altında olduğu bu dönemde, yaşanan ekonomik kriz sebebiyle hızlı para çıkışından dolayı mali bünyesi zayıf düşen ve daha sonra TMSF’ye devredilen davacı banka ile mevduat gücünü kullanarak aşırı menfaat sağlayacak biçimde sözleşme yapması müzayaka halini oluşturduğu, ahlaka (BK.19) ve dürüstlük kuralına (MK. 2.md) da aykırı olduğu, ibraz edilen bilimsel görüş ve benzer nitelikteki başka dosyalarda alınan bilirkişi raporlarında belirtilmiştir.
Ayrıca, aynı taraflar arasında açılan itirazın iptali davasında alınan 26.06.2004 günlü bilirkişi raporunda dava konusu olayda uygulanan faiz oranının fahiş olduğu, bu sebeple gabinin varlığının kabul edilmesi gerektiği bildirilmiştir.
Hal böyle olunca bankacılık sistemini sarsan mali kriz sebebiyle müzayaka halinde bulunan bankanın mevduat çekilişini karşılayamaz durumda bulunması durumundan istifade ile mevduat sahipleri aşırı faiz taleplerini bankaya kabul ettirmişlerdir. Olayda edimler arasında açık nispetsizlik olduğu ve bu durumun bankanın müzayaka halinden faydalanmak suretiyle oluşturulduğu toplanan delillerle anlaşıldığından mahkemece menfi tespit davasının kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddinde isabet görülmemiştir….”
İlgili Yargıtay Kararında vurgulandığı üzere, ticari işlerde kural olarak faiz oranının serbestçe kararlaştırılması kabul edilmişse de hakkaniyet gereği böyle bir sınırlama getirilmiştir.
3. Sözleşmede Öngörülmemiş Olsa Dahi Faiz Talep Edilebilir Mi?
“Ticari iş, karşılıksız (ücretsiz) yapılamaz.” ilkesi gereğince; bir ticari iş veya hizmetten sözleşmede öngörülmemiş olsa dahi faiz talep edebileceği kabul edilmiştir.
TTK m.20’de ; “Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır.” şeklinde bu husus açıkça düzenlenmiştir.
Dolayısıyla tacirin ticari işi sebebiyle, verdiği avanslar ve yaptığı giderler söz konusu olduğunda, sözleşmede faiz ödeneceği kararlaştırılmamış olsa dahi tacir TTK m. 20 gereğince faiz talep edebilecektir.
4. Ticari İşlerde Faiz Oranının Kararlaştırılmadığı Hallerde Faiz Oranı Nasıl Belirlenecektir?
Ticari işlerde faiz oranının taraflarca kararlaştırılmadığı hallerde anapara ve temerrüt faiz oranları TTK’nın 9’uncu maddesinde yapılan atıf gereğince 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri çerçevesinde tespit edilecektir. 3095 sayılı Kanunun 1’inci maddesi uyarınca kanuni anapara faiz oranı yıllık % 9’dur.
Taraflar aralarında temerrüt faiz oranını kararlaştırmamış iseler yıllık % 9 oranında temerrüt faizi istenebilir (3095 s. Kanun m. 2/1). Ancak ticari işlerde bir önceki yılın 31 Aralık günü TCMB’nın kısa vadeli avanslar için uygulanan faiz oranından da temerrüt faizi istenebilir. Bu talep yılın ikinci yarısından sonra gelirse ve 30 Haziran günü TCMB’nın kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı 31 Aralık günü uygulanan faiz oranından ± 5 ve üzeri farklı ise bu halde 30 Haziran günü geçerli olan faiz oranı uygulanır (3095 s. Kanun m. 2/2).
İlgili hükme göre; Faizin ödenmesinin kanunen zorunlu olduğu ancak taraflarca faizin belirlenmediği hallerde; hem adi işlerde hem de ticari işlerde kanuni faiz oranı belirlenmiş kabul edilmektedir. Yani faizin ödenmesinin zorunlu olduğu hallerde, faiz oranı belirlenmemişse işin niteliğine bakılmaksızın kanuni faiz oranı uygulanmaktadır.
TTK m. 8/1’e göre, taraflar ticari faiz oranını serbestçe kararlaştırılabilirler. 3095 s. Kanun’a göre ise ticari temerrüt faizi bakımından bir üst sınır yoktur.
3095 s. Kanun m. 2/3; “Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.” şeklindedir.
5. Ticari İşlerde Temerrüt Faizi Ne Zaman İşlemeye Başlayacaktır?
Yargıtay’a göre borçlunun temerrüdü; ifası mümkün bir borcun borçlu tarafından yasal bir engel bulunmamasına rağmen zamanında ifa edememesidir. TBK, borcun gereği gibi ifa edilememesinden kaynaklı doğan zararlar için tazminat sorumluluğundan bahseder. Temerrüt ise borcun gereği gibi ifa edilememesinin özel bir sonucu olarak karşımıza çıkar.
TBK m. 117/1; “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.”
İlgili madde hükmünde; borçlunun temerrüde düşmesi, borcun muacceliyet anından itibaren değil, alacaklının borçluya ihtarından itibaren gerçekleşeceği belirtilmiştir.
TBK m. 120’de para borçlarında temerrüde düşen borçlunun gecikme tazminatı olarak temerrüt faizi ödeyeceği belirtilmiştir. Temerrüt faizi tazminat sorumluluğunda olduğu gibi kusur şartına bağlı olmamakla birlikte talep şartına bağlıdır. Yani temerrüt faizi; dava ya da icra takibi ile borçlunun temerrüde düşürüldüğü hallerde davanın açıldığı veya takibin başlatıldığı tarihten itibaren işletilebilecektir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin E. 2018/103, K. 2018/2627 sayılı, 21.06.2018 tarihli kararında;
“Davadan önce yapılan temerrüt ihtarı olmadığı ve taraflar arasında kesin vade de belirlenmediğinden kabul edilecek alacağa dava ve ıslah tarihinden faiz başlatılması gerekirken kabul edilen alacağın tamamına dava tarihinden faiz işletilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.”
şeklinde ifade edilmiştir.
6. Ticari İşlerde Faize Faiz Yürütülmesi (Bileşik Faiz) Mümkün Müdür?
TBK m. 383/3 gereğince, Türk Hukuku’nda adi işlerde faize faiz yürütülmesi (bileşik faiz) yasaklanmıştır. Ancak TTK m. 3/2 ve 726’da ise, TTK hükümleri saklı tutulmuştur. Bir anaparaya faiz yürütüldükten sonra yeniden oluşan meblağa faiz yürütülmesi bileşik faiz olarak adlandırılır.
TTK’da sadece üç istisnai halde bileşik faiz uygulanabileceği hükme alınmıştır:
- Üç aydan aşağı olmamak üzere cari hesaplarda, taraflar tacir ise faize faiz yürütülmesi mümkündür (TTK m. 8/2).
- Üç aydan aşağı olmamak üzere her iki taraf bakımından ticari iş niteliğini haiz olan ödünç sözleşmelerinde taraflar tacir ise faize faiz yürütülebilir (TTK m. 8/2).
- Kambiyo senetlerinde müracaat hakkının kullanılması sebebiyle ödeme yapan müracaat borçlusu, kendinden önce gelen kişilere rücu ederken ödediği faizlere tekrar faiz isteyebilir (TTK m. 726, 778/1-d, 818/1-l).
Buna göre, üç aydan aşağı olmamak üzere tarafları tacir olan cari hesaplarda bileşik faiz uygulanabilmektedir. Yine üç aydan aşağı olmamak üzere, her iki taraf bakımından ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde de bileşik faiz uygulanması mümkündür. Bu durumda sınırlı da olsa ticari işlerde faize faiz yürütülmesi mümkün hale getirilmiştir. İlgili hüküm, tarafları tacir olmayan sözleşmelerde uygulanamayacaktır.
Sonuç olarak; TTK m. 8/2 uyarınca, bileşik faiz yalnızca cari hesaplar ile her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerli olacaktır. Ayrıca sözleşme taraflarının tacir olmaları gerektiği hükme bağlanmıştır. Ödünç sözleşmeleri bakımından ise tacir olmanın haricinde, taraflar arasındaki işin niteliğinin ticari iş sayılması aranacaktır.