Devlet hastaneleri ve diğer kamu sağlık kurumları, sağlık hizmetlerini geniş bir kitleye ulaştırarak toplum sağlığını korumak için önemli bir görev üstlenir. Bu kurumlar, hastaların tedavi ve bakım süreçlerini üstlenirken, iyileşmeleri için yoğun bir çaba gösterir. Ancak her tıbbi müdahalede olduğu gibi, kamu sağlık kurumlarında gerçekleştirilen işlemler de hata riski taşır. Bu tür tıbbi müdahale hataları sonucunda hastaların fiziksel ya da psikolojik olarak zarar görmesi durumunda hukuki sorumluluk gündeme gelir.
Anayasa’mızın 129. maddesi gereğince, kamu görevlilerinin görevlerini ifa ederken yaptıkları hatalardan kaynaklanan tazminat sorumluluğu doğrudan idareye yüklenmiştir. Bu düzenleme uyarınca, devlet hastanelerinde meydana gelen tıbbi müdahale hatalarına ilişkin olarak yalnızca idareye karşı dava açılabilir. Doğrudan doktor veya sağlık personeline karşı tazminat davası açılamaz. Bu çerçevede, kamu sağlık kurumlarında yaşanan tıbbi müdahale hatalarından doğan tazminat talepleri, idari yargıda tam yargı davası olarak idareye karşı açılmakta ve bu yargı süreci içinde değerlendirilmektedir.
Bu yazıda, devlet hastanelerinde gerçekleşen tıbbi müdahale hatalarında, hastaların hangi haklara sahip olduğunu, tazminat süreçlerinin nasıl işlediğini ve bu süreçte dikkat edilmesi gereken önemli noktaları ele alacağız.
Yazı İçeriği
- 1. Hatalı Tıbbi Uygulama Kavramı
- 2. Kamu Sağlık Kurumu, Doktor ve Hasta İlişkisinin Hukuki Boyutu
- 3. Kamu Sağlık Kurumlarının Hizmet Kusuru Nedeniyle Hukuki Sorumluluğu
- 4. Kamu Sağlık Kurumlarının Kusursuz Sorumluluğu
- 5. İdarenin Sorumluluğunu Azaltan veya Ortadan Kaldıran Nedenler
- 6. Kamu Sağlık Kurumlarına Karşı Açılabilecek Davalar
- 7. Kamu Sağlık Kurumlarına Karşı Açılacak Tam Yargı (Tazminat) Davalarında Yargılama Usulü
- 8. Hukuki Sorumluluk Açısından Devlet ve Üniversite Hastaneleri ile Özel Hastaneler Arasındaki Farklar
1. Hatalı Tıbbi Uygulama Kavramı
1.1. Hatalı Tıbbi Uygulama (Malpraktis) Nedir?
Malpraktis, Latince kökenli bir kelime olup “kötü uygulama” anlamına gelmektedir ve tıp alanında, hatalı tıbbi uygulama sonucu oluşan zararı ifade etmek için kullanılır. Genel bir tanımla, malpraktis; bir sağlık profesyonelinin hatalı davranışı veya görev ihmali sonucunda hastanın zarar görmesi durumudur. Bu kavram, yanlış tedavi uygulamaları veya tıbbi ihmaller şeklinde özetlenebilir ve hukuki sorumluluğu da beraberinde getirebilir.
1.2.Malpraktisin Türleri
Malpraktis, sağlık hizmetleri sürecinde çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir ve genel olarak iki ana başlık altında sınıflandırılır:
- Tıbbi Müdahale Hataları: Bu tür hatalar, doğrudan tedavi veya teşhis sırasında yapılan hatalı uygulamalardan kaynaklanır. Yanlış teşhis, yetersiz tedavi, gereksiz cerrahi müdahaleler veya uygun olmayan tedavi yöntemleri gibi durumlar bu kategoriye girer.
- Sağlık Kurumunun Organizasyonuna İlişkin Hatalar: Sağlık kurumunun yönetimi ve organizasyonuyla ilgili eksikliklerden doğan hatalardır. Yetersiz personel sayısı, ekipman eksikliği, hijyen standartlarına uymama veya organizasyonel aksaklıklar gibi sorunlar bu tür hatalara örnek teşkil eder.
1.3. Hatalı Tıbbi Uygulama ve Komplikasyon Ayrımı
Hatalı tıbbi uygulama (malpraktis) ile komplikasyon arasındaki ayrım, sağlık hizmetlerinde meydana gelen sonuçların değerlendirilmesi açısından büyük önem taşır. Bu iki kavram sıklıkla karıştırılmakla birlikte, hukuki ve tıbbi olarak farklı anlamlara sahiptir.
- Hatalı Tıbbi Uygulama (Malpraktis): Malpraktis, bir sağlık çalışanının bilgi eksikliği, tecrübesizlik veya dikkatsizlik nedeniyle standartlara uygun olmayan bir tedavi veya müdahalede bulunması ve bu nedenle hastanın zarar görmesi durumudur. Malpraktis sonucunda hasta zarar gördüğünde, sağlık çalışanı ya da kurum hukuki sorumlulukla karşı karşıya kalabilir.
- Komplikasyon: Komplikasyon ise, uygun bir tedavi veya müdahale sürecinde ortaya çıkabilecek öngörülemeyen, kaçınılmaz ve hastanın sağlık durumu ya da tedavinin doğası gereği meydana gelen olumsuz sonuçlardır. Komplikasyonlar, sağlık çalışanının bir hatası veya ihmali olmaksızın ortaya çıkabilir ve bu durumda hukuki sorumluluk doğurmaz.
Bu ayrım, tedavi sürecinde oluşabilecek olumsuzlukların hukuki sorumluluk taşıyıp taşımadığını belirlemek açısından önemlidir. Malpraktis, sağlık çalışanının ihmal veya hatasına dayanırken, komplikasyonlar müdahalenin doğal riskleri arasında değerlendirilir.
2. Kamu Sağlık Kurumu, Doktor ve Hasta İlişkisinin Hukuki Boyutu
2.1. Kamu Hastanesi ile Hasta Arasındaki Hukuki İlişkinin Niteliği
Sağlık hizmeti, devletin temel görevlerinden biri olup kamu hukuku kurallarına tabi olan idari kamu hizmetleri arasında yer alır. Bireylerin en temel haklarından biri olan sağlıklı yaşam hakkı ile doğrudan ilişkili olan bu hizmet, Anayasa’nın 56. maddesi ile güvence altına alınmıştır ve devletin bu konuda yükümlülüğü olduğu açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla kamu hastaneleri ve bu hastanelerde görev yapan tüm kurumlar, kuruluşlar ve personel, bireylere sunulan sağlık hizmetlerini tıp biliminin gerektirdiği standartlara uygun şekilde yürütmek zorundadır.
Bu doğrultuda, sağlık hizmetinden yararlanma bireyler için anayasal bir hak, devlet içinse yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür.
2.2. Hasta ile Hekim Arasındaki Hukuki İlişkinin Niteliği
Kamu hastanelerinde çalışan hekimler ile hastalar arasındaki ilişki, özel sağlık kurumlarında olduğu gibi bir “sözleşme” temeline dayanmaz. Kamu hekimleri, devlet adına kamu hizmeti sunduklarından, doğrudan hasta ile bir sözleşme ilişkisi kurmazlar. Bu nedenle, hekimin görevini ifa ederken hastaya zarar vermesi durumunda sorumluluk doğrudan hekime değil, kamu kurumuna ait olur. Hekim ile hasta arasındaki hukuki ilişki, vekâletsiz iş görme ve idare hukuku kuralları çerçevesinde değerlendirilir ve bu tür davalar idari yargıda görülür.
2.3. İdarenin Hukuki Sorumluluğu
Kamu kurumları, sundukları kamu hizmetlerini yürütürken bireylerin zarar görmesi durumunda, hukuki sorumluluk taşırlar. Anayasal çerçeveye göre, devletin bir uzantısı olarak hareket eden kamu kurumları, vatandaşlara sunulan hizmetlerde meydana gelen eksiklik veya hatalar sonucu oluşan zararlardan dolayı sorumlu tutulabilir. Bu sorumluluk, sağlık hizmeti gibi kamusal nitelikteki hizmetler sırasında ortaya çıkan zararların tazminini de kapsar.
İdarenin hizmet kusuruna dayalı sorumluluğunun doğabilmesi için belirli şartların bir arada bulunması gerekir:
- Kamu Hizmeti: İdarenin gerçekleştirdiği bir faaliyet kamu hizmeti niteliğinde olmalıdır. Örneğin, devlet hastanelerinde sunulan sağlık hizmetleri bir kamu hizmetidir.
- Hizmet Kusuru: Sağlık hizmetinin sunumunda zaman, mekân ve olayın somut şartlarına uygun olmayan bir uygulama söz konusu olmalıdır. Hizmetin gereği gibi yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi gibi durumlar hizmet kusuru olarak değerlendirilir.
- Zarar: İdarenin sunduğu kamu hizmeti nedeniyle bir kişinin fiziksel, psikolojik veya maddi bir zarara uğraması gerekir.
- Uygun İlliyet Bağı: Meydana gelen zarar ile hizmet kusuru arasında doğrudan bir bağlantı bulunmalıdır. Zararın hizmet kusurundan kaynaklandığı açıkça gösterilmelidir.
3. Kamu Sağlık Kurumlarının Hizmet Kusuru Nedeniyle Hukuki Sorumluluğu
Kamu sağlık kurumları, sağlık hizmetlerini toplumun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sunan devlet kurumlarıdır. Bu hizmetler sırasında ortaya çıkan herhangi bir eksiklik veya hata, “hizmet kusuru” olarak değerlendirilir ve kamu kurumlarının sorumluluğunu doğurabilir. Hizmet kusuru, kamu hizmetlerinin gereği gibi ifa edilmemesi durumunda meydana gelir ve hastaların zarar görmesi halinde tazminat taleplerine yol açar.
Devlet hastanelerinde hizmet kusurundan doğan sorumluluk, genellikle sağlık hizmetlerinin sunumundaki eksiklikler, hatalı tıbbi uygulamalar veya bilgilendirme eksikliği gibi nedenlerden kaynaklanır. Örneğin, teşhis veya tedavide yapılan hatalar, hastanın yanlış bilgilendirilmesi ya da gerekli tıbbi müdahalelerin zamanında yapılmaması gibi durumlar, kamu hastanelerinin hizmet kusuru sorumluluğuna girer. Bu tür durumlarda, hastalar idareye karşı tam yargı (tazminat) davası açabilir ve zararın giderilmesini talep edebilir.
Hizmet kusurundan kaynaklanan tazminat talepleri, idari yargıda “tam yargı davası” olarak görülür. İdare mahkemeleri, hizmet kusurunu değerlendirirken idarenin kusurunu, zararın niteliğini ve zararla kusur arasındaki doğrudan bağlantıyı (uygun illiyet bağını) inceler.
3.1. Kamu Sağlık Kurumunun İşletilmesindeki Yetersizlik Nedeniyle Sorumluluk
Kamu hastanelerinde sağlık hizmetlerinin kuruluş ve işletilmesindeki yetersizlikler, hastaların sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu yetersizlikler, sağlık hizmetinin kötü, geç veya hiç sunulmaması durumlarını içerir:
- Hizmetin Kötü İşlemesi: Sağlık hizmetinin mevzuata uygun yürütülmemesi, idarenin özensiz davranması veya tıbbi müdahalelerin etkili yapılmaması gibi durumlar, hizmet kusuruna girer.
- Hizmetin Geç İşlemesi: Sağlık hizmetinin beklenen sürede sunulmaması, hastaların tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir ve idareye sorumluluk yükler.
- Hizmetin Hiç İşlememesi: Kamu hastanelerinin hastaların sağlık hizmeti taleplerine yanıt vermemesi durumudur ve bu, hastaların mağduriyetine neden olabilir.
3.2. Kamu Sağlık Kurumunda Meydana Gelen Tıbbi Uygulama Hataları Nedeniyle Sorumluluk
Kamu sağlık kurumlarının sorumluluğunu doğuran en önemli unsurlardan biri, tıbbi uygulama hatalarıdır. İdarenin bu hatalardan doğan zararlardan dolayı sorumlu tutulması mümkündür. Tıbbi uygulama hatalarına örnek olarak aşağıdaki durumlar gösterilebilir:
- Tanı Hatası: Yanlış tanı, hastanın tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir ve hastanın zarar görmesine neden olabilir.
- Tedavi Hatası: Uygulanan tedavi yönteminin yanlış olması, hastaların iyileşme sürecini engelleyebilir ve zarara yol açabilir.
- Uzmanlık (Yetki) Sınırının Aşılması: Hekimlerin uzmanlık alanları dışındaki müdahaleleri, hastaların zarar görmesine neden olabilir ve hizmet kusuru olarak değerlendirilebilir.
- Bilgilendirme Eksikliği ve Rıza Sınırının Aşılması: Tıbbi müdahale öncesinde hastaların yeterince bilgilendirilmemesi veya rızalarının alınmaması, hukuki sorumluluk doğurur.
- Özen Eksikliği: Hekimlerin hastanın durumunu yeterince değerlendirmemesi veya ihmalkâr davranması, hastanın sağlığını riske atabilir.
- Sır Saklama Yükümlülüğüne Uyulmaması: Hastaların özel bilgilerinin rıza olmaksızın ifşa edilmesi, hekimin ve ilgili kamu kurumunun sorumluluğunu doğurur.
Kamu sağlık kurumlarının hizmet kusurundan doğan sorumluluğu, hastaların güvenliği ve haklarının korunması açısından büyük önem taşır. Sağlık hizmetlerinin hatasız ve özenle yürütülmesi, bireylerin temel sağlık haklarının güvence altında olması için gereklidir.
4. Kamu Sağlık Kurumlarının Kusursuz Sorumluluğu
Kamu sağlık kurumlarının sunduğu sağlık hizmetleri sırasında oluşan zararlarda, idare kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu tutulabilir. Kusursuz sorumluluk, idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin doğrudan sonucunda ortaya çıkan zararların tazmini yükümlülüğüdür. Bu sorumluluk, idarenin kastı veya ihmali olmaksızın, sırf kamu hizmetinin yürütülmesi sebebiyle ortaya çıkan ve özel, olağan dışı zararlar için geçerlidir. Kusursuz sorumluluğun uygulanmasında temel alınan iki önemli ilke risk (tehlike) ilkesi ve kamu külfetlerine katlanmada eşitlik ilkesidir:
- Risk İlkesi: Kamu hizmeti sırasında meydana gelen özel ve olağan dışı zararların, hizmetin sağladığı genel faydalar ve toplumsal yarar karşısında tazmini gerektirir. Örneğin, hastane içinde ameliyat veya tedavi sırasında hastanın enfeksiyon kapması durumunda, hastane sağlık koşullarını sağlamakla sorumlu olmasa bile, zararın tazmini idareye yüklenir.
- Kamu Külfetleri Karşısında Eşitlik İlkesi: Kamu hizmetleri toplum yararına sunulurken ortaya çıkan zararların bireyler arasında adil bir şekilde dağıtılmasını amaçlar. Örneğin, idarenin aşı uygulamaları gibi toplum sağlığını korumak amacıyla gerçekleştirdiği hizmetler sırasında bir kişinin zarar görmesi halinde, toplum yararını sağlamak amacıyla verilen bu hizmetin doğrudan sonucunda meydana gelen zarar idare tarafından tazmin edilir. Bu durumda, aşı olan kişi idarenin kusuru bulunmasa bile zararının tazmini için başvurabilir.
İdarenin Kusursuz Sorumluluğu Şartları:
- Nedensellik Bağı: İdarenin sunduğu sağlık hizmeti ile ortaya çıkan zarar arasında doğrudan bir bağlantı olmalıdır.
- Özel ve Olağan Dışı Zarar: Zarar, sağlık hizmetinin genel külfetlerinin ötesinde, kişinin olağan dışı bir zarara uğraması anlamına gelmelidir.
Bu tür durumlarda, kusursuz sorumluluk ilkesine dayanarak, kamu sağlık kurumlarında hasta veya hastaların uğradığı zararın idari yargı yoluyla tazmin edilmesi talep edilebilir. Kamu sağlık kurumlarının sunduğu sağlık hizmetleri sırasında toplum yararına gerçekleşen tıbbi müdahalelerde, hasta zararları, idarenin kastı veya ihmali olmasa bile kusursuz sorumluluk gereği tazmin edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
5. İdarenin Sorumluluğunu Azaltan veya Ortadan Kaldıran Nedenler
İdarenin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırabilecek veya azaltabilecek belirli durumlar mevcuttur. Bu tür nedenler, idarenin ya da kamu sağlık kurumunun yükümlülüğünü etkileyen koşullar olarak değerlendirilir. Başlıca bu tür durumlar şunlardır:
- Mücbir Sebep: İdarenin kontrolü dışında gelişen ve önlenmesi mümkün olmayan olaylar mücbir sebep olarak değerlendirilir. Doğal afetler (deprem, sel, yangın gibi) veya salgın hastalıklar gibi durumlarda idarenin sorumluluğu, zararın önlenemezliği nedeniyle sınırlı olabilir ya da tamamen ortadan kalkabilir.
- Beklenmeyen (Umulmayan) Hal: Beklenmeyen hal, önceden öngörülmesi zor olan, olağandışı ve kaçınılmaz bir durumdur. İdarenin gerekli özeni göstermesine rağmen ortaya çıkan bu tür beklenmedik olaylar, sorumluluğun hafifletilmesine veya kaldırılmasına sebep olabilir. Örneğin, bir tıbbi müdahale sırasında çok nadir görülen bir komplikasyon oluştuğunda bu durum beklenmeyen hal olarak değerlendirilebilir.
- Üçüncü Kişinin Kusuru: Eğer ortaya çıkan zarar, idarenin veya sağlık kurumunun dışında başka bir kişinin (örneğin, bir hasta yakınının) kusuruyla meydana gelmişse, bu durum idarenin sorumluluğunu azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir. İdarenin hizmeti sırasında meydana gelen bir olayda üçüncü bir kişi doğrudan etkili olduysa, sorumluluk değerlendirmesi buna göre yapılır.
- Tıbbi Müdahale Uygulanan Kişinin Kusuru: Eğer hasta, tıbbi müdahale sürecinde kendi kusurlu davranışları nedeniyle zarara uğramışsa, idarenin sorumluluğu azalabilir veya ortadan kalkabilir. Örneğin, doktor tavsiyelerine uymamak, tedavi sürecine engel olacak şekilde davranmak veya tedavi sürecini ihmal etmek gibi durumlar, hastanın kusurlu hareketleri olarak değerlendirilir ve idarenin sorumluluğunda indirim yapılabilir.
6. Kamu Sağlık Kurumlarına Karşı Açılabilecek Davalar
6.1. Maddi Tazminat İlişkin Tam Yargı Davası
Kamu sağlık kurumlarında yapılan hatalı tıbbi müdahaleler sonucu hastanın vefatı veya fiziksel zarara uğraması durumunda, idari yargıda tam yargı davası açılarak maddi tazminat talep edilebilir. Bu davada, hastanın ya da yakınlarının uğradığı maddi zararlar ve doğrudan ekonomik kayıplar karşılanmayı hedefler. Maddi tazminat davaları, idare hukuku çerçevesinde, zararın idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğu ilkesine dayanması durumunda açılır.
Hastanın Vefatı Halinde Talep Edilebilecek Tazminatlar:
- Defin Masrafları: Vefat eden hastanın cenaze işlemleri için yapılan tüm giderler.
- Tedavi Masrafları: Hastanın ölüm öncesindeki tedavi sürecinde katlandığı sağlık harcamaları (ilaç, hastane yatak ücreti vb.).
- Çalışmamaktan Doğan Zararlar: Hastanın vefatı nedeniyle çalışamadığı sürede yaşadığı gelir kaybı.
- Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Vefat eden hastanın desteğinden mahrum kalan yakınlarının talep edebileceği tazminat.
Hastanın Fiziki Zarara Uğraması Halinde Talep Edilebilecek Tazminatlar:
- Tedavi Masrafları: Fiziki zarara uğrayan hastanın tedavi sürecinde yaptığı tüm sağlık harcamaları.
- Çalışma Gücünün Kaybı: Tıbbi hata sonucu çalışma gücünü kaybeden hastanın yaşadığı gelir kaybı.
- Ekonomik Geleceğin Sarsılması: Hastanın mesleki kariyerine devam edememesi veya iş bulmada karşılaştığı zorluklar nedeniyle oluşan gelecekteki ekonomik kayıplar.
Bu davalarda, davacının zararının hatalı tıbbi müdahale ile doğrudan bağlantılı olduğunu ve zarar ile müdahale arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu ispatlaması gereklidir. Mahkemeler, zarar ile kamu hizmetinin ifası arasındaki ilişkiyi değerlendirerek, gerekli durumlarda tazminata hükmedebilir.
6.2. Manevi Tazminata İlişkin Tam Yargı Davası
Kamu sağlık kurumlarında yapılan hatalı tıbbi müdahaleler sonucunda ortaya çıkan manevi zararlar, tam yargı davaları aracılığıyla talep edilebilir. Manevi tazminat davaları, hastanın veya yakınlarının yaşadığı duygusal acı, üzüntü ve manevi kayıpların telafi edilmesi amacıyla açılmaktadır. Manevi tazminat talebi için hastanın sağlık durumunun olumsuz etkilenmiş olması yeterlidir; hastanın fiziksel veya psikolojik zarar görmesi, manevi tazminat istemi için hak doğurur.
Eğer hatalı müdahale hastanın vefatıyla sonuçlanmışsa, hasta yakınları da manevi tazminat talep edebilir. Bu durumda, vefat edenin ailesinin ve yakın çevresinin yaşadığı acı ve üzüntü manevi tazminat kapsamında değerlendirilir. Manevi tazminat davalarında, mahkeme olayın ciddiyetine ve mağdurların yaşadığı psikolojik yıkıma göre, uygun bir miktar tazminata hükmeder.
Manevi Tazminat Talebine Dayanak Oluşturabilecek Durumlar:
- Yanlış teşhis veya tedavi sonucunda kalıcı bir rahatsızlık oluşması: Hastanın hatalı teşhis veya tedavi nedeniyle yaşam kalitesinde kalıcı bir düşüş yaşaması.
- Tıbbi müdahalede özen eksikliği: Müdahale sırasında gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi nedeniyle hastanın sağlığının ciddi şekilde zarar görmesi.
- Hasta yakınlarının acısı: Hatalı tıbbi müdahale sonucunda hastanın vefat etmesi durumunda, yakınlarının bu kayıp nedeniyle yaşadığı psikolojik acı.
Mahkeme, tazminat miktarını belirlerken olayın niteliğini, manevi kaybın boyutunu ve etkisini dikkate alarak, mağdurların yaşadığı manevi zararların uygun bir tazminat ile telafi edilmesine karar verir. Bu miktar, manevi kaybın derecesine göre değişiklik gösterebilir.
7. Kamu Sağlık Kurumlarına Karşı Açılacak Tam Yargı (Tazminat) Davalarında Yargılama Usulü
7.1. İdari Başvuru Zorunluluğu
İdari yargıda dava açmadan önce, hakkı ihlal edilen kişiler belirli süreler içinde idareye başvurmalıdır. Bu başvuru süresi, kişinin olaydan haberdar olduğu tarihten itibaren 1 yıl ve olay tarihinden itibaren 5 yıl olarak belirlenmiştir. Başvuruda, ihlal edilen hakların yerine getirilmesi talep edilmelidir. Başvuru kısmen veya tamamen reddedilirse, ret işleminden itibaren 60 gün içinde dava açma hakkı doğar. İdare 30 gün içinde yanıt vermezse de, bu sürenin sonunda dava açılabilir. Dava, adli yargıda açılırsa, görev yönünden reddedilir; bu durumda, idareye yeniden başvuru zorunluluğu aranmaz.
7.2. Davanın Tarafları
Dava Açma Hakkı: Tıbbi müdahale sonucunda hasta zarar görmüşse ve hayatta ise, dava açma hakkı doğrudan hastaya aittir. Ancak, hasta hayatını kaybetmişse, bu durumda dava açma hakkı ölen kişinin yakınlarına geçer ve bu kişiler dava sürecinde taraf sıfatına sahip olur.
Kimlere Karşı Dava Açılabileceği: Tıbbi müdahale hatasından kaynaklanan tam yargı davaları, yalnızca ilgili kamu idaresine karşı açılır. Eğer hatalı tıbbi müdahale bir devlet hastanesinde gerçekleşmişse, dava Sağlık Bakanlığı’na karşı açılmalıdır; çünkü devlet hastaneleri ayrı bir tüzel kişiliğe sahip değildir. Özel sağlı kurumları açısı
7.3. Tıbbi Müdahale Hatasının İspatı
Tam yargı davalarında, hasta veya hasta yakınları, idarenin sunduğu sağlık hizmetinde kusur olduğunu, hizmetin gereği gibi yerine getirilmediğini veya hiç ifa edilmediğini ispatlamakla yükümlüdür. Bu davalarda idarenin yükümlülüğü, sağlık hizmetinin gerekli standartlara uygun bir şekilde sunulduğunu ispatlamaktır. İspat sürecinde uzman bilirkişi raporları ve tıbbi kayıtlar, müdahalenin hatalı olup olmadığının tespit edilmesinde önemli rol oynar.
7.4. Tıbbi Müdahalelerde Zamanaşımı Süreleri
Tıbbi müdahale hatalarına karşı açılacak davalarda zamanaşımı sürelerine uyulması büyük önem taşır. İdareye yapılan başvurunun kısmen veya tamamen reddedilmesi durumunda, tebliğ tarihinden veya 30 günlük yanıt süresinin bitiminden itibaren dava açma süresi 60 gündür.
7.5. Yetkili ve Görevli Mahkeme
Devlet hastanelerinde gerçekleşen tıbbi müdahale hatalarına karşı açılacak tam yargı davalarında idare mahkemeleri görevlidir. Yetkili mahkemeler ise Sağlık hizmetinin ifa edildiği yer mahkemesidir.
Bu yazı, yalnızca bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. Kamu sağlık kurumlarına karşı idari yargıda açılacak davalar, karmaşık hukuki süreçler ve uzmanlık gerektiren ayrıntılar barındırdığından, olası hak kayıplarını önlemek için “Sağlık Hukuku” alanında uzman bir avukattan destek almanızı öneririz.
8. Hukuki Sorumluluk Açısından Devlet ve Üniversite Hastaneleri ile Özel Hastaneler Arasındaki Farklar
Tıbbi uygulama hataları nedeniyle doğabilecek hukuki sorumluluk açısından, özel sağlık kurumları ile kamu sağlık kurumları arasında belirgin farklar vardır. Hekimlerin görev yaptığı kurumların statüsüne bağlı olarak, hem hukuki sorumluluk hem de soruşturma süreçleri farklılık gösterir. İşte bu farkların detayları:
Hukuki Sorumluluk ve Tazminat Davaları
- Özel Sağlık Kurumları: Özel sektörde çalışan hekimler ve sağlık kurumları, genel olarak özel hukuk hükümlerine tabidir. Bu nedenle, özel hastanelerdeki tıbbi hatalardan doğan zararlarda, hasta veya yakınları doğrudan özel hastane ve doktora karşı tazminat davası açabilir. Bu tür tazminat davaları özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargıda görülür.
- Kamu Sağlık Kurumları: Kamu hastanelerinde görev yapan hekimlerin tıbbi hatalarından kaynaklanan hukuki sorumluluk ise doğrudan devlete aittir. Hasta veya yakınları, kamu hastanesinde yapılan bir hata nedeniyle doğrudan hekime veya hastaneye değil, Sağlık Bakanlığı’na karşı tazminat davası açar. Kamu sağlık kurumları idare hukuku kapsamında değerlendirildiği için, bu tür tazminat davaları tam yargı davaları olarak idari yargıda yürütülür.
- Üniversite Hastaneleri: Üniversite hastanelerinde gerçekleşen tıbbi uygulama hatalarında da, dava hekime veya hastaneye değil, hastanenin bağlı bulunduğu üniversitenin rektörlüğüne karşı açılır. Üniversite hastaneleri de kamu kurumu statüsünde değerlendirildiğinden, bu tür tazminat davaları idari yargıda ve tam yargı davası niteliğinde yürütülür.
Tazminatın Tahsili ve Rücu Hakkı
- Özel Sağlık Kurumları: Özel hastanelerde görevli doktorların sebep olduğu zararlarda, hasta veya hasta yakınları, hastane veya doktora karşı açtıkları tazminat davasında maddi veya manevi tazminat talep edebilir. Eğer tıbbi hata hekimden kaynaklanan bir kişisel kusurdan kaynaklanıyorsa, özel sağlık kurumu ödemek zorunda kaldığı tazminatı ilgili doktora rücu edebilir (geri isteyebilir).
- Kamu Sağlık Kurumları: Kamu hastanelerinde ve Üniversitelerde, idare aleyhine açılan tazminat davasında zarar görene tazminat öder. Ancak, tıbbi hatanın hekimin kişisel bir ihmali veya kusurundan kaynaklandığı tespit edilirse, devlet ödediği tazminatı ilgili hekime rücu edebilir. Bu durumda, kusur kişisel olduğu gerekçesiyle, devlete yüklenen tazminat bedeli ilgili hekime geri ödetilebilir.
H
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. Hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “Sağlık Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.