Günümüzde, tıbbi müdahalelerde meydana gelen hatalar, hem hasta sağlığı hem de hukuki sonuçları açısından büyük önem taşımaktadır. Bir doktorun bilgi eksikliği, dikkatsizlik veya gerekli özeni göstermemesi sonucunda hastanın zarar görmesine yol açan yanlış tıbbi uygulamalar, tıp dünyasında malpraktis olarak adlandırılır. Doktor hatası olarak da bilinen bu durum, birçok farklı biçimde karşımıza çıkabilir: yanlış teşhis, gereksiz veya hatalı müdahaleler, tedavi sürecinde yapılan ihmaller gibi örnekler malpraktis kapsamındadır.
Malpraktis vakaları yalnızca hastanın sağlığını değil, aynı zamanda yaşam kalitesini ve bazen hayatını da riske atabilir. Bu tür vakalarda hasta veya yakınları, sağlık profesyoneline karşı hem ceza davaları hem de tazminat davaları açma hakkına sahiptir. Bu yazıda, malpraktis olarak nitelendirilen doktor hatalarının hukuki boyutlarını, soruşturma süreçlerini ve hasta haklarını inceleyeceğiz.
Yazı İçeriği
1. Doktor Hatası (Malpraktis) Nedir?
Doktor hatası, bir sağlık profesyonelinin bilgi eksikliği, dikkatsizlik veya özen göstermemesi sonucunda hastanın zarar görmesine yol açan yanlış tıbbi uygulamalardır. Tıp dünyasında malpraktis olarak bilinen bu durum, yanlış teşhis, gereksiz veya hatalı müdahaleler, tedavi sürecinde yapılan ihmaller gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.
1.1. Malpraktis Kavramı ve Tanımı
Malpraktis, bir doktorun mesleğini icra ederken tedavi sürecinde yapması gereken dikkat ve özeni göstermemesi durumunda ortaya çıkan hatalı uygulamaları tanımlamak için kullanılan hukuki bir terimdir. Hekimin mesleki bilgi eksikliği veya tedbir almaması nedeniyle hastanın zarar görmesi, bu kapsamda değerlendirilir. Malpraktis, yalnızca yanlış veya yetersiz tedavi uygulaması değil, aynı zamanda teşhis sırasında yapılan hatalar, hastayı bilgilendirme yükümlülüğünün ihmal edilmesi ve tedavi sürecinde gerekli önlemlerin alınmaması gibi ihmalleri de kapsar.
1.2. Komplikasyon Nedir?
Komplikasyon, tıbbi müdahale sırasında ortaya çıkması muhtemel olan, hekimin kontrolü dışında gelişen ve tedavi sürecinin doğal bir sonucu olarak kabul edilen yan etkilerdir. Komplikasyonlar, tıp dünyasında müdahalenin doğal riskleri arasında görülür ve bu tür durumlarda, doktor tüm dikkat ve özeni gösterdiği sürece hukuki bir sorumluluğu bulunmaz. Örneğin, bir ameliyat sırasında kanama, enfeksiyon riski veya beklenmedik yan etkiler komplikasyon olarak değerlendirilebilir.
1.3. Komplikasyon ve Malpraktis Arasındaki Farklar
Komplikasyon ve malpraktis arasındaki fark, tıbbi müdahale sürecinde hekimin yükümlülüklerinin belirlenmesinde kritik öneme sahiptir. Komplikasyonlar, müdahalenin kaçınılmaz riskleri olarak kabul edilirken, malpraktis ise hekimin hata veya ihmali nedeniyle ortaya çıkan sonuçları ifade eder. Eğer doktor, komplikasyonu zamanında fark etmez veya gereken önlemleri almazsa, komplikasyon durumu malpraktise dönüşebilir.
Örneğin, bir ameliyat esnasında meydana gelen kanama komplikasyon olarak kabul edilebilir; ancak doktor kanamayı zamanında fark etmez ve müdahale etmezse, bu durum malpraktis olarak değerlendirilecektir. Bu ayrım, hem doktorun hukuki sorumluluğunu hem de hastanın tazminat hakkını belirlemede önemli bir rol oynar.
2. Doktorun Cezai Sorumluluğu ve Kanuni Dayanakları
Doktorların Ceza Sorumluluğu: Kasten, İhmalen ve Taksirli Eylemler
Tıbbi uygulama hataları, eylemin niteliğine bağlı olarak doktorların ceza sorumluluğunu doğurabilir. Türk Ceza Kanunu’na göre, doktor hatalarının ceza hukuku kapsamındaki değerlendirmesi, eylemin kasten veya taksirle (ihmalen) işlenip işlenmediğine göre farklılık gösterir. Hekimlerin tıbbi müdahale sırasında göstermesi gereken dikkat ve özeni ihmal etmeleri durumunda taksirle işlenmiş suçlar gündeme gelirken, bilerek ve isteyerek hastaya zarar vermesi halinde kasıtlı eylemler olarak değerlendirilir.
- Kasten Davranışlar: Doktor, bilerek ve isteyerek hastaya zarar vermeye yönelik bir eylemde bulunduğunda kasıtlı davranış söz konusudur. Kasıtlı davranışlarda hekim, uygulamanın sonucunu öngörmesine rağmen bu sonucu kabullenerek hareket eder. Örneğin, hastanın zarar görebileceğini bilmesine rağmen belirli bir tıbbi müdahaleyi gerçekleştirmesi kasıtlı bir eylemdir ve ceza hukuku açısından daha ağır sonuçlar doğurur.
- İhmalkâr Davranışlar (Taksirli Eylemler): İhmalkâr davranış ise hekimin, yapması gereken dikkat ve özeni göstermemesi sonucunda istemeden hastanın zarar görmesine yol açması durumudur. Bu tür durumlar taksirle işlenmiş suçlar olarak değerlendirilir ve kasıtlı suçlardan daha hafif cezalar öngörülür. Ancak, ihmalin derecesine ve sonucuna göre cezanın ağırlığı değişebilir. Örneğin, bir ameliyat sırasında sterilizasyon kurallarının ihmal edilmesi sonucu hastanın enfeksiyon kapması, taksirli bir eylem olarak kabul edilebilir.
Taksir Kavramı ve Cezai Sorumluluk
Tıbbi uygulama hataları nedeniyle doktorlara yönelik ceza yargılaması, genellikle TCK’nın 85. ve 89. maddelerine göre yürütülmektedir. TCK Madde 85, taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu düzenlerken, TCK Madde 89 ise taksirle yaralama suçunu kapsamaktadır. Bu suçların oluşmasındaki ortak unsur, eylemin taksir ile işlenmiş olmasıdır. Taksir, doktorun mesleki bilgi ve becerisine rağmen gereken dikkat ve özeni göstermemesi sonucunda hastaya zarar vermesi durumudur.
Bu nedenle, doktor hatalarının cezai sorumluluğu ve yargılama süreci, somut olayın özelliklerine göre TCK’nın ilgili hükümleri uyarınca yürütülmektedir.
3. Doktor Hatası Nedeniyle Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme
Türk ceza hukukuna göre bir suçun varlığından bahsedilebilmesi için, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşması gerekir. Taksirle ölüme sebebiyet verme suçunun maddi unsuru, ölüm olayının gerçekleşmiş olmasıdır. Eğer bu ölüm, doktorun gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle meydana gelmişse, suçun manevi unsuru da oluşmuş sayılır. Bu durumda, ölüm olayının hekimin ihmali veya dikkatsizliği sonucunda meydana geldiğinin ispatlanması gerekir.
TCK Madde 85: Taksirle Öldürme Suçu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 85. maddesi, taksirle öldürme suçunu düzenler ve bu suçun kapsamını belirler. Bu maddeye göre:
TCK Madde 85/1: “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Bu hükme göre, bir doktorun ihmali veya dikkatsizliği sonucunda hastanın hayatını kaybetmesi durumunda, hekim iki yıldan altı yıla kadar hapis cezasıyla yargılanabilir. Taksirle işlenen bu suçlarda, doktorun mesleki standartlara uygun hareket etmemesi nedeniyle hastanın ölmesi halinde ceza sorumluluğu doğar.
Ceza Sorumluluğu İçin Gerekli Unsurlar
Taksirle öldürme suçunda hekime ceza verilebilmesi için, ölüm olayının doktorun gereken özeni göstermemesi nedeniyle gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Tıp mesleğinin gerektirdiği standartlara uygun hareket edilmemesi ve ihmal sonucunda ölüm olayının meydana gelmesi, suçun manevi unsurunun oluştuğunu gösterir. Bu nedenle, hekimlerin mesleki yükümlülüklerini ihmal etmeleri veya gerekli tedbirleri almamaları durumunda, ölümle sonuçlanan hatalar cezai yaptırımla karşılaşabilir.
4. Doktor Hatası Nedeniyle Taksirle Yaralamaya Sebebiyet Verme
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesi, taksirle yaralama suçu ve bu suçun nitelikli halleri için düzenlemeler içermektedir. Taksirle yaralama, doktorun ihmal veya dikkatsizliği sonucu hastanın bedensel veya zihinsel zarar görmesi durumunda gündeme gelir. Bu madde, doktorun mesleki yükümlülüğünü ihmal etmesi ve tedavi sürecinde gereken özeni göstermemesi sonucu ortaya çıkan yaralanma durumlarını kapsar.
TCK Madde 89: Taksirle Yaralama Suçu
TCK’nın 89. maddesine göre, taksirle başkasının vücuduna zarar veren veya sağlığını bozacak eylemler, cezai yaptırımlara tabidir. Maddenin düzenlemeleri şu şekildedir:
TCK Madde 89/1: “Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Yaralama fiilinin nitelikli halleri, cezayı artıran özel durumları kapsar:
TCK Madde 89/2: Eğer yaralama mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevini sürekli zayıflatır, kemik kırılmasına neden olur, konuşmasını zorlaştırır, yüzünde sabit iz bırakır, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olur veya gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına sebep olursa, birinci fıkradaki ceza yarısı oranında artırılır.
TCK Madde 89/3: Eğer yaralama mağdurun iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, duyularından veya organlarından birinin işlevinin tamamen yitirilmesine, konuşma veya çocuk yapma yeteneklerinin kaybına, yüzünün sürekli değişikliğine ya da gebe bir kadının çocuğunun düşmesine sebep olursa, ceza bir kat artırılır.
Bu suçun basit hali için öngörülen ceza miktarı, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Suçun nitelikli hallerinde, yaralanmanın niteliğine göre ceza artırılmaktadır.
Ceza Sorumluluğu ve Şikâyet Unsuru
Taksirle yaralama suçunda maddi unsur, yaralanmanın meydana gelmiş olmasıdır. Yaralanma, doktorun tıp mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu ortaya çıkmışsa, suçun manevi unsuru da oluşur. TCK’nın 89. maddesine göre bu suç, bilinçli taksir hali dışında şikâyete bağlı bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu durumda, yaralanan kişi veya yakını şikâyette bulunmazsa soruşturma başlatılmaz. Bilinçli taksirle işlenmesi halinde ise şikâyet aranmaz.
Taksirle Yaralamaya İlişkin Ek Cezai Yaptırımlar
Taksirle yaralama suçu, bilinçli taksir ile işlenmişse, ceza artırıcı sebepler uygulanabilir. Ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin 6. fıkrası uyarınca, doktorun mesleğini icra etme hakkı üç ay ila üç yıl arasında sınırlandırılabilir. Bu durumda, hüküm kesinleştiğinde doktorun mesleki faaliyetini yapması engellenebilir.
5. Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Ceza Yargılaması Süreci
5.1. Şikayet Süreci
Tıbbi müdahale hataları sonucu yaralanmaya neden olma suçu, bilinçli taksirle işlenmediyse şikayete tabi bir suçtur. Bu, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının mağdurun veya yakınlarının şikayeti ile başlatılabileceği anlamına gelir. Ancak, yaralanmaya sebebiyet verme doktorun bilinçli taksirle hareket etmesi sonucu meydana gelmişse, soruşturma şikayet koşulu aranmaksızın savcılık tarafından resen başlatılabilir.
Örneğin, doktor, belirli bir tıbbi müdahalenin risklerini ve potansiyel zararlarını öngörmesine rağmen gerekli tedbirleri almadan veya bu riskleri azaltacak şekilde davranmadan müdahaleye devam ederse, bilinçli taksirle hareket etmiş sayılır. Burada, sonuç istenmese bile öngörülen bir riskin dikkatsizce göze alınması söz konusudur.
Bu durum, ceza hukuku açısından daha ağır değerlendirilir; bilinçli taksirle işlenen suçlarda şikayet aranmaksızın savcılık doğrudan resen soruşturma başlatabilir.
5.2. Soruşturma Süreci
Soruşturma süreci, hekimin kamuda mı yoksa özel sağlık kuruluşlarında mı çalıştığına göre farklılık göstermektedir.
Özel Sektördeki Hekimler için soruşturma süreci:
Özel sağlık kuruluşlarında veya kendi muayenehanelerinde görev yapan hekimler hakkında, şikayet üzerine veya duruma göre resen savcılık tarafından doğrudan soruşturma başlatılabilir. Bu durumda, herhangi bir izin şartı aranmaz. Özel sektördeki hekimler için soruşturma süreci, doğrudan savcılık makamının yetkisinde olup, sürecin başlaması için idari bir onaya ihtiyaç yoktur.
Özel sağlık kurumlarında çalışan doktorlar hakkında şikayette bulunulabileceği gibi o tazminat davası da açılabilir. Konuya ilişkin detaylı bilgi almak için Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davası ve Özel Hastanelerde Yapılan Tıbbi Müdahale Hatalarında Tazminat Sorumluluğu başlıklı yazılarımızı inceleyebilirsiniz.
Kamu Hastanelerinde Görev Yapan Hekimler İçin Soruşturma Süreci:
Kamu görevlisi statüsündeki hekimler hakkında ceza soruşturması başlatılabilmesi için idari izin şartı bulunmaktadır. Bu süreç, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun çerçevesinde düzenlenmiştir. Kamu hastanelerinde görev yapan hekimler için soruşturma açılabilmesi için öncelikle mülki amirin soruşturma izni vermesi gerekmektedir. Ön inceleme raporları ve diğer belgeler değerlendirilerek mülki amir, suç unsurunun varlığını tespit ederse soruşturma izni verir.
Bu nedenle, özel sektörde çalışan hekimler hakkında savcılık resen veya şikayet üzerine doğrudan soruşturma başlatabilirken, kamu hekimleri için öncelikle bir idari süreç işletilir ve izin alınması gereklidir.
Devlet hastanelerinde meydana gelen doktor hatalarından kaynaklı tazminat davası için Devlet Hastanelerinde Yapılan Tıbbi Müdahale Hatalarında Tazminat Sorumluluğu başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Soruşturma İzninin Verilmemesi Durumu
Mülki amir tarafından soruşturma izni verilmediği takdirde, kamu hekimi hakkında ceza soruşturması başlatılamaz. Ancak, mağdur veya yakınları, soruşturma izni verilmemesi kararına itiraz edebilir. Bu durumda, Danıştay veya ilgili idari yargı mercileri itirazı inceleyerek soruşturmanın devam edip etmeyeceğine karar verir.
5.3. Kovuşturma (Yargılama) Süreci
Soruşturma sürecinde yeterli delil bulunması halinde, savcılık tarafından dava açılır ve olay kovuşturma aşamasına, yani yargılama sürecine geçer. Bu aşamada, iddiaların doğruluğu, doktorun kusurunun derecesi ve olayın hukuki boyutları mahkemede incelenir. Suçun niteliğine göre davanın görüleceği mahkeme türü değişiklik gösterebilir:
- Taksirle Yaralama: Daha hafif suçlar kapsamında değerlendirilen taksirle yaralama davaları, Asliye Ceza Mahkemesinde ele alınır.
- Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme: Daha ağır bir suç olarak değerlendirilen taksirle ölüme sebebiyet verme davaları ise Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanır.
Mahkemeler, delillerin incelenmesi, tanık ifadeleri ve bilirkişi raporları doğrultusunda olayın tüm boyutlarını değerlendirerek, doktorun eyleminin suç oluşturup oluşturmadığını ve varsa ceza miktarını belirler.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. Hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “Sağlık Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
Anayasa m.125/7 gereği İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. İdarenin bu sorumluluğu farklı esaslara dayanabilir. Genel olarak idarenin hizmet kusuru; kamu hizmetinin ifasında, söz konusu hizmetlerin gereği gibi yerine getirilmemesi, kamu hizmetinin zamanında ve/veya hiç yerine getirilmemesi nedeni ile ortaya çıkan bir sorumluluk türüdür. Burada kastedilen; idarenin kuruluşu ve işleyişi ile ilgili noktalarda, hizmete konu işlemi gerçekleştirenlerden bağımsız olarak, idarenin tüzel kişilik olarak sorumlu olduğu objektif bir sorumluluk durumudur. Zira idari işlemler her ne kadar idare adına gerçek kişiler eliyle gerçekleştiriliyor olsa da tüm bu işlemlerden doğan sorumluluk; işlemin asıl sahibi, kurucusu ve düzenleyicisi olan idareye ait olacaktır.
İdarenin hizmet kusuru nedeni ile zarar görenlerin zararının tazmin edilebilmesi için yukarıda da bahsedildiği üzere öncelikle ortada bir kamu hizmeti olmalı ve bu kamu hizmetinin görülmesi esnasında idarenin kusuruna dayanan bir zarar meydana gelmelidir. Bu şartların varlığı halinde idarenin işleminden zarar gören kişi idare mahkemesinde açacağı tam yargı davasında idarenin hizmet ilkelerine aykırı hareket ettiğini ispat ederek zararının karşılanmasını sağlayabilecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus tam yargı davasının usulüne uygun şekilde, süresi içerisinde açılmasıdır. Öncelikle ortada idarenin salt eyleminden doğan bir zarar bulunduğu için İdari Yargılama Usulü Kanunu m.13’e göre zorunlu idari başvuruda bulunulmalıdır. Buna göre İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
Şu durumda bahse konu zararların tarafınızca öğrenilmesinden itibaren bir yıl ve her halde beş yıl içinde Sağlık Bakanlığına yazılı başvuruda bulunarak hizmet kusuru nedeniyle oluşan zararınızın giderilmesini talep edilebilir. İdare tarafından bu talep reddedilir veya altmış ün içinde herhangi bir cevap verilmezse, idare mahkemelerinde dava açma süresi olan altmış gün içerisinde tam yargı davası açılarak uğranılan zararın tazmini talep edilebilir.
Özellikle belirtmek isteriz ki, soru ve yorumlarınıza vermiş olduğumuz cevaplar, kişisel hukuki yorum ve bilgilendirme niteliğinde olup, hak kaybına uğramamanız açısından, detaylı bilgi için avukat bir meslektaşımıza müracaat etmenizi tavsiye ederiz.
İyi günler. Doktorun istediği tahlile bakmaması ve aynı hastane de başka doktorun hastanın şikayetinin başka semptoma bağlayıp ona göre tedavi edip dolaylı yoldan ölümüne sebebiyet vermesi , hastanenin taburcu ettiği hastanın 24 saat geçmeden bilincinin kapanması ve yoğun bakıma yatırılması malpraktis mıdır ?