İcra takibinde kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu, borcu olmadığını düşünüyorsa yasal süresi içinde itiraz edebilir. Ancak her itiraz haklı değildir. Borcu açıkça belli olan bir alacağa karşı, sadece takibi geciktirmek veya alacaklıyı zor durumda bırakmak amacıyla yapılan haksız itirazlar, ciddi sonuçlar doğurur. Bu durumda borçlu, sadece borcu ödemekle kalmaz; ayrıca icra inkâr tazminatı ödemekle de yükümlü olur.
Uygulamada sıkça karşılaşılan bu tazminat türü, borçlunun kötü niyetli veya dayanaksız itirazlarını önlemek amacıyla düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu uyarınca, borçlunun itirazının haksız çıkması hâlinde, mahkeme borçluyu alacağın en az yüzde 20’sine kadar tazminat ödemeye mahkûm edebilir. Bu nedenle, “borcum yok” diyerek yapılan her itiraz, eğer hukuken temelsizse, borçlunun çok daha yüksek bir mali yükle karşılaşmasına neden olabilir.
Bu yazımızda, icra inkâr tazminatının ne olduğu, hangi şartlarda uygulanacağı, oranının nasıl belirlendiği ve nasıl hesaplandığı hakkında güncel bilgiler sunuyoruz. Ayrıca Yargıtay kararlarından örneklerle, kötü niyetli itirazın hangi durumlarda tazminatla sonuçlandığını da ele alacağız.
Yazı İçeriği
1. İcra Takibine İtiraz Hakkı
İcra takibi, çoğu zaman alacaklının elinde mahkeme kararı, senet, bono veya çek gibi bir belge bulunmaksızın, doğrudan ilamsız takip yoluna başvurmasıyla başlar. Bu tür takiplerde icra dairesi, borçluya bir ödeme emri gönderir ve borçlunun bu emre karşı yasal süresi içinde itiraz etme hakkı vardır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 62. maddesi uyarınca, borçlu, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra takibine itiraz edebilir. Bu itiraz, icra müdürlüğüne yazılı olarak yapılmalı ve gerekirse borçlu tarafından imzalanmalıdır.
Borçlu;
- Borcun tamamına,
- Borcun bir kısmına,
- Takipte yer alan faiz oranına,
- Borçlu sıfatına ya da
- Takip dayanağı belgelere karşı itiraz edebilir.
İtirazın yapılmasıyla birlikte icra takibi kendiliğinden durur. Bu durumda alacaklı, takibin devamını sağlamak amacıyla genel mahkemelerde itirazın kaldırılması, itirazın iptali, menfi tespit veya alacak davası açmak zorundadır.
Ancak burada önemli bir ayrım yapılmalıdır: Borçlunun yaptığı her itiraz haklı olmayabilir. Borcun gerçekten bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sırf takibi geciktirmek veya alacaklıyı yıldırmak amacıyla yapılan itirazlar, haksız itiraz olarak değerlendirilir. Bu tür davranışlar yalnızca süreci uzatmakla kalmaz, aynı zamanda borçlu açısından icra inkar tazminatı gibi ek sorumluluklara da yol açabilir.
2. Haksız İtirazın Tanımı ve Hukuki Mahiyeti
Haksız itiraz, borçlunun aslında borçlu olduğunu bildiği veya makul bir dikkatle bilmesi gereken bir alacağa karşı, sırf icra takibini durdurmak ya da alacaklının alacağını tahsil etmesini geciktirmek amacıyla yaptığı itirazdır. Bu tür itirazlar, hukuki sürecin dürüstlük ilkesine aykırı şekilde kullanılması, yani bir anlamda hukukî hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilir.
İcra takibine karşı itiraz etmek, borçlunun kanunen tanınmış temel bir hakkıdır. Ancak bu hakkın dürüstlük kuralına aykırı şekilde ve sadece alacaklının alacağına ulaşmasını geciktirmek amacıyla kullanılması hâlinde, bu davranış haksız itiraz olarak kabul edilmektedir.
Hukuki Mahiyeti
Haksız itiraz, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına (objektif iyi niyet) açıkça aykırıdır.
Ayrıca, İcra ve İflas Kanunu m. 67/2 gereği, borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle alacaklıya icra inkar tazminatı verilmesine olanak tanınmıştır.
Bu tazminat, hem alacaklının uğradığı zararın telafisi hem de borçlunun bu tür kötüye kullanımlardan caydırılması amacını taşır.
3. İcra İnkar Tazminatı Nedir?
3.1. İcra İnkar Tazminatının Tanımı ve Amacı
İcra inkâr tazminatı, borçlunun alacaklı tarafından başlatılan icra takibine haksız veya kötü niyetli şekilde itiraz ederek, alacağın tahsilini geciktirmesi durumunda alacaklı lehine hükmedilen özel bir tazminat türüdür.
Bu tazminatın temel amacı; borçlunun, icra takibini dürüstlük kuralına aykırı biçimde durdurmasını önlemek ve bu yolla alacaklının zarar görmesini engellemektir. Borcun açık ve hukuken geçerli olduğu hâllerde, sadece takip sürecini sürüncemede bırakmak amacıyla yapılan itirazlar, hem usul ekonomisine hem de alacaklının haklarına zarar verir.
İşte icra inkâr tazminatı, tam da bu tür kötü niyetli davranışlara karşı caydırıcı bir araç olarak kullanılmakta ve alacaklının gereksiz dava yoluna başvurmaya zorlanmasının önüne geçilmesini hedeflemektedir.
3.2. Yasal Dayanaklar (İİK m. 67 ve İlgili HMK Hükümleri)
İcra inkar tazminatının temel yasal dayanağı, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi ve devamı hükümleridir. Bu maddeler, borçlunun takibe yaptığı itirazın haksız çıkması hâlinde, alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilebileceğini açıkça düzenlemektedir.
İlgili düzenlemelere göre;
- Borçlu, takibe itiraz eder,
- Alacaklı itirazın iptali davası açar,
- Mahkeme borçlunun haksız olduğunu tespit ederse,
alacaklının talebi üzerine, borçlunun yüzde yirmiden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkûm edilmesi mümkündür.
Bunun yanında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan dürüstlük kuralı (HMK m. 29) ve hakkın kötüye kullanılması yasağı (Türk Medeni Kanunu m. 2) da, haksız itirazın hukuki nitelendirilmesinde tamamlayıcı rol oynar. Bu genel hükümler, davaların ve hukuki süreçlerin dürüstlük çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini vurgular ve kötüye kullanımları sınırlandırmayı amaçlar.
4. İcra İnkar Tazminatına Hükmedilmesinin Şartları
İcra inkar tazminatı, borçlunun haksız şekilde takibe itiraz ederek alacaklının hakkını geciktirmesi durumunda gündeme gelen bir tazminat türüdür. Ancak bu tazminata hükmedilebilmesi için bazı zorunlu yasal koşulların bir arada gerçekleşmesi gerekir. Aşağıda bu koşullar ayrıntılı şekilde açıklanmıştır:
- İlamsız Takip Yoluyla Başlatılmış Olmalıdır
İcra inkar tazminatı yalnızca ilamsız icra takiplerinde söz konusu olabilir. Yani alacaklının takibi, mahkeme ilamı veya ilam niteliğindeki belgeye dayalı ise, diğer bir deyişle ilamlı icra takibine ilişkin ise icra inkar tazminatına hükmedilmez.
Örneğin;
- Genel haciz yoluyla takip (en yaygın ilamsız takip türü),
- Tahliye veya teslim istemeyen kira alacaklarına ilişkin takipler veya
- Kambiyo senedine dayalı takiplerde (takip muvakkaten durdurulmuş ise)
İcra inkar tazminatı gündeme gelebilir. Bununla birlikte ilamlı takiplerde, borçlu sadece sınırlı itiraz hakkına sahip olduğundan, itirazı olsa dahi icra inkar tazminatına hükmedilemez. Aynı şekilde kambiyo senetlerine özgü takiplerde de yalnızca takip alacaklının muvakkatiyle durdurulmuş ise inkar tazminatı gündeme gelebilir.
Konuyla ilgili detaylı bilgi almak için İlamsız İcra Takibine İtiraz ve Hukuki Sonuçları başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
- Borçlu, Ödeme Emrine Yasal Sürede İtiraz Etmiş Olmalıdır
Borçlunun, kendisine gönderilen ödeme emrine karşı 7 gün içinde yasal usule uygun biçimde itiraz etmiş olması gerekir. Bu itiraz üzerine takip kendiliğinden durur. Alacaklının takibe devam edebilmesi için itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası açması gerekir.
Borçlunun süresi içerisinde itiraz etmemesi halinde ise takip durmayacağından icra inkar tazminatına hükmedilmesi söz konusu olmayacaktır.
- Alacaklı, İtirazın İptali veya Kaldırılması Davası Açmalıdır
Borçlunun ödeme emrine süresinde yaptığı itiraz üzerine icra takibi duru. Bu durumda Alacaklının başvurabileceği iki temel yol vardır:
- İtirazın iptali davası: Alacaklı, elinde herhangi bir yazılı belge olmasa bile, borcun varlığını genel hükümlere göre ispat ederek bu davayı açabilir.
- İtirazın kaldırılması davası: Eğer alacaklı, İİK m. 68 ve 68/a kapsamında sayılan yazılı bir belgeye (örneğin imzalı fatura, sözleşme vb.) sahipse, bu belgeye dayanarak daha kısa sürede sonuçlanabilecek itirazın kaldırılması davası açabilir.
Her iki dava da mahkemede yargılamayı gerektirir. Bu yargılamada alacaklı hem borcun varlığını ispatlamalı hem de icra inkar tazminatına hükmedilmesini açıkça talep etmelidir.
- Borçlunun İtirazının Haksız Çıkması ve Mahkemece Tespit Edilmesi
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, alacaklının açtığı davayı kazanması ve mahkemenin, borçlunun yaptığı itirazın haksız olduğunu tespit etmesi gerekir. Bu durumda alacaklı, borcun varlığını ispatlamış olur.
Ancak itirazın haksız çıkması, otomatik olarak kötü niyetli itiraz anlamına gelmez. Mahkeme, itirazın içeriğini, alacağın likit olup olmadığını ve yargılamanın seyrini değerlendirerek, alacaklının açık talebi üzerine borçluyu icra inkar tazminatına mahkûm edebilir.
- Alacaklının Tazminatı Açıkça Talep Etmiş Olması Gereklidir
İcra inkar tazminatına mahkeme kendiliğinden (re’sen) hükmedemez. Alacaklı, dava dilekçesinde veya yargılama sırasında bu tazminatı açık ve açıkça dayanak göstererek talep etmelidir. Talep yoksa, şartlar oluşmuş olsa dahi mahkeme bu konuda karar veremez.
5. İcra Takibine Yapılan İtirazın Haksız Olduğunun Tespiti
İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun kasıtlı veya kötü niyetli davranışı aranmaz; yalnızca itirazın haksız olduğunun tespiti ve alacağın belirlenebilir (likit) olması yeterlidir. Bu kapsamda, borçlu alacağı inkâr etmiş, ancak yargılama sonucunda alacağın varlığı sabit olmuşsa, mahkemece icra inkâr tazminatına hükmedebilir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, 2018/1567 E., 2019/675 K., (01.04.2019)
“İİK’nın 67/2. maddesinde borçlunun itirazının haksızlığına verilirse borçlunun, takibinde haksız görülmesi halinde alacaklının; diğer tarafın talebi üzerine hükmolunan meblağın % 20’sinden az olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edileceği düzenlenmiştir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için borçlunun itirazında haksızlığının yanı sıra alacağın belirlenebilir (likit) olması gerekir.
Somut olayda, alacak likit olup, borçlunun itirazının haksızlığı da yargılama sonucunda ortaya çıktığından davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu da yerinde değildir.”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi, 2020/114E., 2021/51K., (20.01.2021)
Davacının katılma yoluyla istinaf itirazında, mahkemece kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemiş olmasıdır. Davalı şirket kayıtlarına göre söz konusu faturaların kayıt altına alındığı anlaşılmıştır. O halde söz konusu faturaların İİK’nın 67/2. maddesi gereği likit (bilinebilir, hesap edilebilir) olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde bu kalem istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
6. Hükmedilen Tazminatın Niteliği ve Miktarı
6.1. İcra İnkar Tazminatının Hesaplanması
İcra inkar tazminatı, borçlunun haksız itirazı nedeniyle alacaklının uğradığı zararın karşılanması amacıyla, asıl alacak miktarının en az %20’si oranında belirlenir. Bu oran alt sınırdır; mahkeme, olayın özelliğine göre daha yüksek bir orana da hükmedebilir.
Tazminatın hesaplanmasında, takip talebinde ya da davada belirtilen ana para alacağı esas alınır.
Örneğin, 100.000 TL tutarındaki bir icra takibine haksız yere itiraz edilmişse, alacaklının talebi hâlinde mahkeme, borçluyu en az 20.000 TL icra inkar tazminatına mahkûm edebilir.
6.2. Tazminatın Asıl Alacak ve Faizle İlişkisi
İcra inkar tazminatı, asıl alacağa ek olarak hükmedilen bir yan alacak niteliğindedir. Yani alacaklı, davayı kazandığında hem:
- Asıl alacağını (faiziyle birlikte),
- Hem de icra inkar tazminatını tahsil edebilir.
Bu tazminat, işleyen faiz ya da diğer ferî alacaklar üzerinden değil, yalnızca anapara üzerinden hesaplanır.
Bu nedenle tazminat miktarının, faizin yüksekliğiyle doğrudan bir bağlantısı yoktur.
Sonuç
İcra takibine itiraz, borçlunun temel yasal haklarından biridir. Ancak bu hakkın kötüye kullanılması hâlinde, hukuk düzeni alacaklıyı koruyacak önlemleri devreye sokar. Bu bağlamda, haksız itiraz ve buna bağlı olarak icra inkar tazminatı uygulaması, hem usul ekonomisinin sağlanması hem de yargının gereksiz yere meşgul edilmesinin önlenmesi açısından büyük önem taşır.
Uygulamada yaşanan tereddütler ve ispat güçlükleri, sürecin dikkatle yürütülmesini zorunlu kılar. Bu nedenle, gerek borçlu gerekse alacaklı taraf açısından sürecin hukuki destekle yürütülmesi, delillerin doğru zamanda ve eksiksiz sunulması, hakkın kötüye kullanımının tespiti açısından belirleyici rol oynar.
Sonuç olarak; icra inkar tazminatı, yalnızca bir yaptırım aracı değil, aynı zamanda hukuki hakkın kötüye kullanılmasını sınırlayan ve adil yargılamayı destekleyen bir mekanizma olarak değerlendirilmelidir.