İdari yargıda idari işlemler, düzenleyici işlem ve birel işlem olmak üzere temelde iki başlık altında ele alınmaktadır. Bu makale konumuzu yakından ilgilendiren düzenleyici işlemler, idarenin yaptığı ve herkes için geçerli olan genel ve soyut nitelikteki idari işlemlerdir. Tüzükler, yönetmelikler, genelgeler gibi örneklendirilebilecek düzenleyici işlemlere karşı, düzenleyici işlemin muhatabı olan herkesin yargı yoluna başvurması mümkündür. Bu noktada dava açma süresinin hesaplanabilmesi için bu sürenin başlangıç ve bitiş anının doğru şekilde tespit edilmesi oldukça büyük önem arz etmektedir. Yazımızın devamında izah edeceğimiz üzere, kimi durumlarda, idari yargıda dava açma süresinin yeniden canlanması, yani hali hazırda sona ermiş olan zamanaşımı süresinin sıfırlanması mümkün olabilmektedir.
Düzenleyici işlemlerin özelliği muhatabın ismen belirtilmemesi, yalnızca belli bir grup veya birtakım özellikleri taşıyan zümre olarak tasnif edilmesidir. Dolayısıyla düzenleyici işlemin kapsadığı grubun içindeki ya da söz konusu özellikleri taşıyan kişiler bu işlemlerin muhatapları olacaktır. Bir düzenleyici işlemin muhatabı olan herkes, bu düzenleyici işleme karşı süresi içinde yargı yoluna başvurabilecek olup kimi durumlarda, dava açma süresi sıfırdan hesaplanmak üzere canlanabilmektedir.
1. İdari İşlemlere Karşı Dava Açma Süresine İlişkin Kanuni Düzenlemeler
Bir idari işleme karşı dava açma süresi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun (İYUK) 7. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, özel kanunlarda aksi öngörülmemişse, dava açma süresi, Danıştay ve idare mahkemelerinde altmış gün, vergi mahkemelerinde otuz gün olarak belirlenmiştir. Bir düzenleyici işleme karşı açılacak iptal davasının idari bir dava olmasından ötürü, dava açma süresinin altmış gün olduğunu söylemek mümkündür.
Bu altmış günlük sürenin işlemeye başladığı tarih, 7. maddenin son fıkrasında, “İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar” olarak öngörülmüştür. O halde ilanı gereken bir düzenleyici işleme karşı dava açmak için, işlemin ilan tarihini izleyen günden başlayarak altmış günlük süre kısıtlaması olduğu mevzuatta açıkça düzenlenmiştir.
2. İdari İşlemlerde Hukuka Uygunluk Karinesi
İdari işlemler, hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaktadır. Bunun anlamı ise, idari işlemin hukuka aykırı olduğu bir mahkeme kararı ile sabit oluncaya dek, o idari işlemin hukuka uygun olduğunun kabul edilmesidir. Sürenin kaçırılması veya başka bir sebeple, idari işleme karşı davanın açılmaması halinde, söz konusu idari işlemin hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaya devam etmesi gündeme gelebilecektir. Bu ise, hali hazırda hukuka aykırı olan veya daha sonraki bir zaman diliminde hukuka aykırı hale gelen idari işlemin, yıllar boyu yürürlükte kalması sonucunu doğurabilecektir. Kanun koyucu bu duruma engel olmak ve hukuk devleti ilkesinin gereklerini yerine getirmek adına; uygulamada “dava açma süresinin canlanması” ifadesiyle adlandırılan bir düzenleme getirmiştir.
3. Dava Açma Süresinin Canlanması
Uygulamada “dava açma süresinin canlanması” ifadesiyle adlandırılan bu düzenleme ile;
İlan edilen bir düzenleyici işlemin uygulanması üzerine ilgililer, söz konusu düzenleyici işleme veya uygulanan işleme ya da her ikisine birden dava açabilirler.
Maddede bahsi geçen düzenleyici işlemin uygulanması ifadesinin anlamı, bir uygulama işlemi yapılmasıdır. Böyle bir işlem yapıldığı takdirde, uygulamadaki işlemin hukuki dayanağı olan düzenleyici işleme karşı da dava açma süresinin yeniden başlayacağı mevzuatta açıkça düzenlenmiştir. Böylece hukuka aykırı olduğu iddia edilen bir düzenleyici işlemin de denetlenebilirliği sağlanmıştır. Zira, düzenleyici işlemin hukuka aykırılık doğurup doğurmayacağı çoğunlukla ilan anında fark edilememekte, uygulamada yol açtığı sorunlarla hukuka aykırılıkları ortaya çıkabilmektedir. Dolayısıyla, düzenleyici işleme karşı dava açma süresi ilan tarihinden itibaren 60 gün ile sınırlı olsaydı, uygulamada çok büyük haksızlıkların süreklilik kazanmasına sebep olunabilirdi. Hukuken kabul edilemeyecek bu ihtimalin önüne geçebilmek adına, her birel işlemle beraber, o işleme dayanak olan düzenleyici işlem için de dava süresinin yeniden canlanacağı yasalaştırılmıştır. Ayrıca İYUK’un 7. maddesinde, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının bu düzenleyici işleme dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı da ifade edilmiştir.
İdari işlem niteliğindeki düzenleyici işlemlerin iptaline ilişkin başvurulabilecek hukuki yollar ile ilgili detaylı bilgi için, “İdari İşlemlere İtiraz ve İptal Davası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
4. “Uygulama İşlemi” ya da “Uygulanan İşlem” Kavramı
Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, düzenleyici işlemin uygulanması üzerine ilgililerin dava açma süresinin deyim yerindeyse canlandığı İYUK madde 7’de öngörülmüştür.
Mevzuatta “uygulanan işlem” tabiriyle ifade edilen uygulama işlemi, bir idari işlem olmak zorunda değildir. Yüksek Mahkeme kararlarında da uygulama işlemi kavramı geniş yorumlanmaktadır. Buna göre kişilerin ve nesnelerin hukuki durumlarında değişiklik yapan işlemler, uygulama işlemi olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda uygulama işlemi, birel işlem veya düzenleyici işlem şeklinde bir idari işlem olabileceği gibi adli yargı kararı da olabilir. Önemli olan uygulama işleminin, kesin ve yürütülebilir nitelikte olmasıdır. Kesin ve yürütülebilir işlemden kasıt ise herhangi bir üst makam onayına ihtiyaç duymadan işlemin tek başına hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesidir.
Bunun yanı sıra, iptal talebiyle dava konusu edilebilecek düzenleyici işlemin de kesin ve yürütülebilir nitelikte olması ve aynı zamanda halen yürürlükte olması gerekmektedir. Aksi halde yürürlükte olmayan bir işleme karşı dava açılmasında herhangi bir hukuki yarar olmadığından dava reddedilir.
Yüksek Mahkemece, düzenleyici işlemin uygulanması sonucu ortaya çıkan uygulama işleminin geri alınması veya kaldırılması hallerinde, artık düzenleyici işlemin iptalinin istenemeyeceği yönünde kararlar verilebilmektedir. Fakat bu halde düzenleyici işlemin denetlenmesinin yolunun da kapatıldığı çok açık olup kanaatimizce bu durum, hak ihlallerine sebep olabilmektedir.
5. Uygulama İşlemine Karşı Dava Açma Süreci
İYUK’un 7. maddesi uyarınca; bir düzenleyici işleme istinaden uygulama işlemi yapıldığında, bu uygulama işleminin bildirilmesinden itibaren ilgilinin üç adet seçimlik hakkı bulunmaktadır:
- Yalnızca uygulama işlemine karşı dava açılabilir.
- Yalnızca düzenleyici işleme karşı dava açılabilir.
- Hem uygulama işlemine karşı hem de düzenleyici işleme karşı dava açılabilir.
Uygulama işlemine karşı açılacak davalarda, hukuka aykırı olduğu iddiasıyla dava konusu edilen işlemin, yargılama sürecinde varlığını sürdürmesi de, işlemin ilgililerinin mağduriyetinin artmasına neden olabilmektedir. Bahse konu uygulama işlemlerine karşı açılan davaların “yürütmenin durdurulması istemli” olarak ikame edilmesi bazı durumlarda hayati öneme sahiptir.
Yürütmenin durdurulması ile ilgili detaylı bilgi için “Yürütmenin Durdurulması Kararı Nedir?” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Ayrıca, uygulama işlemine karşı açılan davanın mahkemece kabul edilmesi halinde, uğranılan zararın tazmini talep edilebilir. Diğer taraftan hem uygulama işlemine hem de düzenleyici işleme karşı birlikte dava açıldığında görevli mahkeme, hiyerarşik olarak üst sırada yer alan işleme göre tespit edilecektir. Hem uygulama işlemine hem de düzenleyici işleme karşı birlikte dava açılması halinde, tek bir dilekçeyle aynı mahkemede dava açılması mecburi değildir. Kanun böyle bir zorunluluk getirmemiştir. Fakat gerek usul ekonomisi ilkesinin sağlanması gerekse farklı mahkemelerden farklı kararlar çıkabilme ihtimaline karşı, uygulamada genellikle her iki işleme karşı aynı mahkemede dava açılmaktadır. Konuya ilişkin detaylı bilgi için “İdareye Karşı Açılacak Tazminat (Tam Yargı) Davası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Uygulama işlemiyle birlikte düzenleyici işleme karşı dava açılırken sürenin canlanabilmesi, yani tekrar işlemeye başlayabilmesi için uygulama işlemine karşı süresi içinde dava açılmış olması şarttır. Yani uygulama işleminin türüne göre altmış gün içinde İdare Mahkemeleri nezdinde dava açılmış olması gerekir. Aksi takdirde düzenleyici işlemin iptali davasının da süre aşımı nedeniyle reddedilmesi gündeme gelecektir.
6. Sıkça Sorulan Sorular
Türk Hukuku, tarafların mahkemelerde kendilerini bizzat savunmalarına ve temsil etmesine imkan tanımakta olup, tarafların mahkemelerde temsil edilmek için avukat tutması, bazı istisnalar dışında zorunlu değildir. Bu kapsamda İdare Mahkemelerinde de idare hukuku avukatı tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak İdare Hukuku mevzuatının karmaşık yapısı, İdari Yargılama Usul Kanununda yer alan sürelerin kesin ve kısa oluşu gibi nedenlerle, dava sürecinin hukukçu olmayan kişiler tarafından yürütülmesi halinde, gerek şekil, gerekse de esas açısından telafisi mümkün olmayan hatalı işlemler yapılabilir. Son derece ayrıntılı düzenlemeler içeren idari yargı sürecinde hak kaybına uğranılmaması için, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
İdari yargıda süreler; kararın tebliği ile başlar. İlanen tebligat söz konusu ise ilanen tebliğin yapılmış kabul edildiği günden itibaren başlayacaktır.
İdari yargıda belirtilen süreler hak düşürücü sürelerdir. Başka bir anlatımla, sürelerin kaçırılması halinde bu süre içerisinde yapılacak işlemi yapma hakkı sona erecektir. Tamamen haklı olduğunuz bir konuda dahi, sürenin kaçırılması ile davanın usulden reddedilmesine neden olabilecektir.
Hukuka uygunluk karinesi, idari bir işlemin kanuna veya hukuka aykırılık taşıyıp taşımadığı hususunda herhangi bir inceleme yapılmaksızın, kanuna veya hukuka uygun addedilmesidir.
Uygulama işlemi, dayanağı olan düzenleyici işleme karşı dava açma süresi geçtikten sonra iki işlemin birden dava edilebilmesine imkân veren müessesedir.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. İdare Hukuku mevzuatı ve özellikle de İdari Yargılama Usul Kanunu, diğer hukuk alanlarına nazaran daha ayrıntılı sayılabilecek kurallar içermekte olup, hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
Yorumlar (01)