Özel sağlık kurumları ve hastaneler, birçok hasta için devlet hastanelerindeki yoğunluktan kaçınarak yüksek standartlarda sağlık hizmeti almak amacıyla tercih edilen kuruluşlardır. Hastalar, bu kurumlara yüksek bedeller ödeyerek en iyi koşullarda tedavi olmayı beklemektedir. Ancak, her ne kadar sağlık hizmetlerinin mümkün olan en yüksek standartlarda sunulması beklense de, bazı durumlarda istenmeyen sonuçlar doğabilir. Tıbbi müdahale sırasında ortaya çıkan komplikasyonlar genellikle müdahalenin doğal riskleri arasında sayılmakla birlikte, tıbbi müdahale hataları ise farklı bir hukuki değerlendirme gerektirir ve sağlık kurumu veya hekime tazminat sorumluluğu yükleyebilir.
Bu yazıda, özel hastanelerde gerçekleşen tıbbi müdahale hatalarında hastaların haklarının neler olduğunu, tazminat süreçlerinin nasıl işlediğini ve bu süreçlerde dikkate alınması gereken önemli noktaları ele alacağız. Amacımız, olası bir tıbbi hata durumunda hak arayışında yol göstermek ve bilinçli bir adım atılmasını sağlamaktır.
Yazı İçeriği
- 1. Özel Sağlık Kurumu, Doktor ve Hasta İlişkisinin Hukuki Boyutu
- 2. Özel Sağlık Kurumlarında Yapılan Tıbbi Müdahalelerde Sözleşmeden Doğan Sorumluluk
- 3. Tıbbı Müdahalelerde Haksız Fiilden Doğan Sorumluluk (Sözleşme Dışı Sorumluluk)
- 4. Tıbbı Müdahalelerde Vekâletsiz İş Görmeden Doğan Sorumluluk
- 5. Özel Hastane ve Sağlık Kurumlarının Kusursuz Sorumluluğu
- 6. Özel Sağlık Kurumlarının Sorumluluğunu Azaltan veya Ortadan Kaldıran Nedenler
- 7. Özel Hastane ve Özel Sağlık Kurumlarına karşı Açılabilecek Davalar
- 8. Tıbbı Müdahale Hatalarından Kaynaklı Tazminat Davaları
1. Özel Sağlık Kurumu, Doktor ve Hasta İlişkisinin Hukuki Boyutu
Türkiye’de sağlık hizmetleri, kamu ve özel sektör tarafından sunulmaktadır. Kamuya ait sağlık kuruluşlarının dışında kalan ve hastaların tedavi süreçlerini üstlenerek teşhis, tedavi ve bakım hizmeti sunan sağlık kurumları, özel sağlık kuruluşları veya özel hastaneler olarak tanımlanır. Bu kuruluşlar, 2219 Sayılı Hususi Hastaneler Kanunu ve 24708 Sayılı Özel Hastaneler Yönetmeliği kapsamında faaliyet gösterir.
Özel sağlık kuruluşlarında verilen hizmetlerin merkezinde, hastalıkların teşhis, tedavi ve önlenmesi amacıyla yapılan tıbbi müdahaleler bulunur. Tıbbi müdahaleler; hekim tarafından gerçekleştirilen cerrahi girişimlerden ilaç tedavisine kadar uzanan geniş bir uygulama alanını kapsar. Bu müdahaleler, insan vücuduna yönelik olduğundan, hasta hakları kapsamında doğrudan kişinin temel haklarıyla ilgilidir. Bu nedenle, herhangi bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun sayılması için hastanın açık rızası veya varsayımsal rızasının bulunması gerekir. Aksi durumda, hastanın rızası olmadan veya hekimin yükümlülüklerine aykırı şekilde yapılan tıbbi müdahaleler hukuka aykırı kabul edilir.
Kamu hastanelerinde gerçekleşen doktor hatalarına ilişkin olarak Devlet Hastanelerinde Yapılan Tıbbi Müdahale Hatalarında Tazminat Sorumluluğu Başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
1.1. Özel Sağlık Kurumlarında Doktor-Hasta İlişkisinin Hukuki Çerçevesi
Hasta-doktor ilişkisinin hukuki temelinde genellikle bir hekimlik sözleşmesi bulunur. Hekim ile hasta arasındaki bu sözleşme, tedavi sözleşmesi olarak da bilinir ve vekâlet sözleşmesi hükümlerine tabidir. Hekimlik sözleşmesi, herhangi bir şekil şartına bağlı olmaksızın sözlü olarak dahi kurulabilir ve bu sözleşme, hekimin hasta üzerindeki yükümlülüklerini düzenler.
Ancak, özel sağlık kurumlarında hizmet sözleşmesi ile çalışan hekimler, doğrudan hasta ile bir sözleşme yapmazlar. Bu durumda, hastane çalışanı hekim ile hasta arasındaki ilişki, vekâlet sözleşmesine değil, haksız fiil hükümlerine dayanarak değerlendirilir. Bu nedenle, hastanede çalışan hekimin sorumluluğu, sağlık kuruluşunun haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde ele alınır.
1.2. Özel Sağlık Kurumları ile Hasta Arasındaki Hukuki İlişkinin Esasları
Özel sağlık kurumları ile hastalar arasındaki hukuki ilişki, üç ana başlık altında incelenebilir:
- Sözleşme İlişkisi – Hastaneye Kabul Sözleşmesi: Hasta ve özel sağlık kurumu arasında, hastanın tedavi ve bakım sürecini düzenleyen, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyen yazılı veya sözlü bir sözleşme yapılır.
- Vekâletsiz İş Görme İlişkisi: Acil veya hasta tarafından bilfiil rıza gösterilemeyen durumlarda, sağlık kurumunun hastanın sağlığını koruma amacıyla müdahalede bulunması durumudur. Bu ilişki, hastanın kendisiyle ilgili bir karar veremediği veya müdahalenin zorunlu olduğu hallerde ortaya çıkar.
- Haksız Fiil İlişkisi: Sağlık kurumunun veya çalışanlarının hukuka aykırı eylemleri sonucu hastaya zarar verilmesi halinde gündeme gelir. Bu durumda, hastanın tazminat talep edebilmesi için zarar, hukuka aykırılık ve uygun illiyet bağı gibi unsurların varlığı gereklidir.
Aşağıda, bu ilişkiler detaylı olarak incelenecektir.
2. Özel Sağlık Kurumlarında Yapılan Tıbbi Müdahalelerde Sözleşmeden Doğan Sorumluluk
Tıbbi müdahalelerde sözleşmesel sorumluluktan söz edebilmek için, öncelikle özel sağlık kurumunun hasta ile yaptığı sözleşmeyi ihlal etmiş olması gerekir. Ancak sorumluluğun doğabilmesi için bunun yanı sıra kusur, zarar ve illiyet bağı şartlarının da birlikte mevcut olması gereklidir. Bu koşullar bir araya geldiğinde, sağlık kurumunun hastanın zararını tazmin etmesi gerekebilir.
- Sözleşmeye Aykırılık: Sağlık kurumu, teşhis, tedavi, bakım, aydınlatma ve rıza alma gibi yükümlülükleri ihlal ettiğinde sorumluluk doğar.
- Kusur: Doktor veya sağlık kuruluşu tedavide özen göstermediğinde kusur oluşur ve bu, sorumluluğun temelidir.
- Zarar: Hastanın bedensel veya manevi zarara uğraması gereklidir.
- İlliyet Bağı: Zarar ile sözleşmeye aykırılık arasında doğrudan bir bağ bulunmalıdır.
Bu unsurların tamamı gerçekleştiğinde, özel sağlık kurumunun hastaya karşı sorumluluğu doğar ve hasta bu durumda tazminat talebinde bulunabilir. Ayrıca, sözleşmenin varlığını ispat yükümlülüğü hastaya aittir.
Konu hakkında daha fazla bilgi için Hastaneye Hasta Kabul Sözleşmesi başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
2.1. Estetik Amaçlı Tıbbi Müdahalelerde Sözleşmesel Sorumluluk
Genel tıbbi müdahale sözleşmeleri vekâlet sözleşmesi niteliğindedir ve kesin sonuç garantisi içermez. Bu nedenle, ameliyat özenle yapılmış olsa dahi, istenen sonucun elde edilememesi durumunda hekim ve kurum sorumluluktan muaf olabilir. Ancak, estetik amaçlı müdahalelerde durum farklıdır. Estetik müdahalelere ilişkin sözleşmeler eser sözleşmesi olarak kabul edilir ve belirli bir sonuç (örneğin, estetik görünüm) garantisi içerir. Bu tür müdahalelerde, özel sağlık kurumu veya hekim, hastanın beklentilerine uygun sonucu sağlamakla yükümlüdür.
Bu alandaki en büyük risk, hastanın beklentileri ile elde edilen sonuçların uyuşmaması durumunda ortaya çıkar. Bu tür uyuşmazlıklar, hekimin özen yükümlülüğünün ihlal edildiği ve sözleşmenin gereği gibi yerine getirilmediği iddialarına yol açabilir. Ayrıca, estetik müdahalelerde hastalar, işlem öncesinde riskleri tam olarak öngöremeyebilirler. Bu nedenle, aydınlatılmış onam burada kritik önem taşır; hekim, hastayı işlemle ilgili tüm riskler konusunda eksiksiz ve doğru bir şekilde bilgilendirmekle yükümlüdür.
Konuya ilişkin daha detaylı bilgi edinmek için Estetik Ameliyat Hatası Nedeniyle Tazminat Davası başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
2.2. Tedavi Amaçlı Tıbbi Müdahalelerde Sözleşmesel Sorumluluk
Tedavi amaçlı tıbbi müdahalelerle ilgili yapılan sözleşmeler, özel sağlık kurumu ve doktor ile hasta arasında kurulan, tarafların hak ve yükümlülüklerini düzenleyen bir ilişki oluşturur. Bu tür sözleşmelerde özel sağlık kurumu ve hekimin başlıca sorumlulukları, tıbbi standartlara uygun tedavi sağlamak, gerekli özeni göstermek ve hastayı bilgilendirmektir. Hastanın tedavi alma ve bilgilendirilmiş onam çerçevesinde karar verme hakkı bulunurken, hem özel sağlık kurumu hem de hekim, tedavi sürecinde hastayı doğru şekilde bilgilendirme ve özenle müdahale etme yükümlülüğü taşır. Hekim ve özel sağlık kurumu, tıbbi standartlara uymadığı takdirde hukuki sorumluluk doğabilir.
Tedavi sözleşmeleri, şekil şartına bağlı olmaksızın, hastanın tedavi talebiyle özel sağlık kurumuna veya hekime başvurmasıyla kurulur. Hekimin tedaviye başlamasıyla birlikte hukuki ilişki kendiliğinden oluşur. Bu sözleşmeler, bir sonuç garantisi değil, hekimin tedavi sürecinde gereken özeni göstermesi esasına dayanır. Ayrıca, hastanın tedaviye rızası bilgilendirilmiş onam çerçevesinde alınmalıdır.
3. Tıbbı Müdahalelerde Haksız Fiilden Doğan Sorumluluk (Sözleşme Dışı Sorumluluk)
Tıbbi müdahalelerde haksız fiil sorumluluğu, herhangi bir sözleşme temeline dayanmaz. Ancak, hasta ile özel sağlık kurumu arasında bir tedavi sözleşmesi bulunsa bile, kurumun hukuka aykırı bir eylemi haksız fiil olarak değerlendirilebilir. Örneğin, özel sağlık kurumu, özen yükümlülüğünü ihlal ederek hastanın zarar görmesine neden olursa, bu durumda hem sözleşmesel hem de haksız fiil sorumluluğu doğabilir. Böyle bir durumda hasta, hangi sorumluluk hükümlerini öne sürmek istiyorsa ona dayanarak tazminat talebinde bulunabilir. Haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için Türk Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde düzenlenen dört temel unsurun bir araya gelmesi gereklidir:
- Hukuka Aykırı Fiil: Sağlık kurumunun veya hekimin gerçekleştirdiği fiil, hastanın vücut bütünlüğü veya diğer kişilik haklarını ihlal ediyorsa hukuka aykırıdır. Örneğin, hastanın rızası olmadan veya standart tıbbi uygulamalara uygun olmadan yapılan müdahaleler hukuka aykırı kabul edilir.
- Kusur: Tıbbi standartlara aykırı davranış, ihmal veya yeterli dikkat ve özenin gösterilmemesi gibi durumlarda kusur unsuru oluşur. Haksız fiil sorumluluğunda, hekimin veya sağlık kurumunun kusurlu bulunması için yapılan müdahalenin, kabul edilen tıbbi standartların altında kalması gerekir.
- Zarar: Hastanın tedavi sürecinde bedensel, ruhsal veya ekonomik bir zarara uğraması gereklidir. Örneğin, yanlış yapılan bir cerrahi işlem sonucu hastanın sakatlanması veya uzun süreli bir tedavi süreci gerektirecek şekilde zarar görmesi bu kapsamda değerlendirilebilir.
- İlliyet Bağı: Hastanın uğradığı zararın doğrudan haksız fiilden kaynaklanması gerekir. Yani, zarar ile hukuka aykırı fiil arasında doğrudan bir nedensel bağlantı bulunmalıdır.
4. Tıbbı Müdahalelerde Vekâletsiz İş Görmeden Doğan Sorumluluk
Vekâletsiz iş görme ilişkisinin temelinde varsayımsal rıza kavramı bulunur. Bu kavram, hastanın rıza verebileceği bir durumda olsaydı müdahaleyi onaylayacağı varsayımına dayanır ve hastanın sağlığını tehlikelerden koruma amacı taşır. Özel sağlık kurumları ile hasta arasında vekâletsiz iş görme ilişkisi üç temel durumda ortaya çıkar:
- Hasta İrade Beyanında Bulunamıyorken: Hasta iradesini beyan edemeyecek durumda ise, sağlık kurumu vekâletsiz iş görme ilişkisi kapsamında hareket eder.
- Tedavi Sırasında Öngörülmeyen Komplikasyonlar: Tedavi sırasında beklenmedik bir komplikasyon oluştuğunda ve hastanın rızası alınamadığında bu ilişki devreye girer.
- Geçersiz Sayılan Sözleşmeler: Hasta ile kurum arasındaki sözleşme geçersiz olduğunda da vekâletsiz iş görme ilişkisi kabul edilir.
Tıbbi müdahalelerde vekâletsiz iş görme durumu, hastanın iradesine dayalı bir bağ olmaksızın yapılan tıbbi müdahaleler sonucunda hekim veya sağlık kuruluşunun zarar verici eylemler gerçekleştirmesi durumunu ifade eder. Bu durumda, vekâletsiz iş görme, hukuki sonuçlar doğurabilir ve sağlık kuruluşu veya hekim bu eylemlerden sorumlu tutulabilir.
Vekâletsiz iş görmeden doğan sorumluluk, Türk Borçlar Kanunu’nun 527. maddesi uyarınca üç ayrı kapsamda değerlendirilir:
- Tam Sorumluluk: Vekâletsiz iş görme ilişkisi kapsamında özel sağlık kurumu, hastanın sağlığı ve güvenliği için gereken özeni göstermek zorundadır. Bu özen yükümlülüğünün ihlali, kurumun tam sorumluluğunu doğurur.
- Dar Sorumluluk: TBK 527’ye göre, iş gören, iş sahibinin karşılaştığı zararı veya zarar tehlikesini gidermek üzere müdahalede bulunmuşsa sorumluluğu daha hafif değerlendirilir. Bu, vekâletsiz iş görmenin kapsamını daraltan bir düzenlemedir.
- Geniş Sorumluluk: Hastanın açıkça yahut örtülü olarak rıza göstermediği halde sağlık kurumu bunun aksi yönde hareket edecek olursa bu doğrultuda sorumluluğun kapsamı genişleyecektir. Bu doğrultuda sağlık kurumu beklenmedik halden dolayı doğan zararlardan dahi sorumlu olacaktır.
5. Özel Hastane ve Sağlık Kurumlarının Kusursuz Sorumluluğu
Kusursuz sorumluluk, bir eylem sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle, kişinin kusuru olmasa bile sorumlu tutulması anlamına gelir. Sağlık kurumunda gerçekleşen bir haksız fiil sonucunda, kurumun olayda kusuru olmasa bile sorumluluğu doğabilir. Bu durumda, sağlık kurumu Türk Borçlar Kanunu’nun 66. maddesi uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğu hükümlerine tabi olacaktır.
Özel sağlık kurumu ile hasta arasında doğrudan bir sözleşme olsun ya da olmasın, kurum bünyesinde çalışan hekim ve personelin hatalı eylemlerinden kaynaklanan zararlar nedeniyle hastane sorumlu tutulabilir. Bu sorumluluk, hastanenin yalnızca hekimler değil, tüm sağlık personelini seçerken, görevlendirirken ve denetlerken gereken özeni göstermesini zorunlu kılar.
6. Özel Sağlık Kurumlarının Sorumluluğunu Azaltan veya Ortadan Kaldıran Nedenler
Özel hastaneler ve bu kurumlarda görev yapan doktorlar, tıbbi müdahaleler sırasında ortaya çıkan olumsuz sonuçlar nedeniyle her durumda sorumlu tutulmayabilir. Belirli durumlarda, sorumluluğun tamamen ortadan kalkması veya azaltılması mümkündür.
- Mücbir Sebep: Özel sağlık kurumlarının ve doktorların kontrolü dışında gelişen, öngörülmesi veya önlenmesi mümkün olmayan olaylar mücbir sebep olarak kabul edilir. Doğal afetler (deprem, sel, yangın gibi) veya salgın hastalıklar gibi olaylar, idare veya doktorun sorumluluğunu sınırlayabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir. Bu tür durumlarda, zararın kaçınılmaz ve önlenemez olması nedeniyle sorumluluk hafifletilir.
- Beklenmeyen (Umulmayan) Hal: Beklenmeyen hal, sağlık kurumu veya doktorun gerekli tüm özeni göstermesine rağmen öngörülemeyen, olağandışı bir durumdur. Bu gibi durumlar, sorumluluğun kısmen veya tamamen kaldırılmasına sebep olabilir. Örneğin, tıbbi müdahale sırasında nadiren görülen ve öngörülemeyen bir komplikasyonun ortaya çıkması, beklenmeyen hal olarak kabul edilebilir.
- Üçüncü Kişinin Kusuru: Eğer ortaya çıkan zarar, hastane dışındaki başka bir kişinin doğrudan etkisiyle meydana gelmişse, bu durum sağlık kurumu ve doktorun sorumluluğunu azaltabilir veya ortadan kaldırabilir. Örneğin, hasta yakınının yanlış müdahalesi gibi üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle zarar oluşmuşsa, sorumluluk değerlendirilirken bu durum dikkate alınır.
- Tıbbi Müdahale Uygulanan Kişinin Kusuru: Eğer hasta, tedavi sürecinde kendi kusurlu davranışları sonucu zarara uğramışsa, özel sağlık kurumunun ve doktorun sorumluluğu azaltılabilir veya tamamen ortadan kalkabilir. Örneğin, doktorun verdiği talimatlara uymamak, tedavi sürecine zarar verecek davranışlarda bulunmak veya tedavi sürecini aksatmak gibi durumlar, hastanın kusurlu hareketleri olarak değerlendirilir ve bu durumda hastanenin ve doktorun sorumluluğunda indirim yapılabilir.
Sorumluluğun Azaltılabileceği Diğer Durumlar
Hekim veya sağlık kurumunun sorumluluğu, önceden bilgilendirilmiş komplikasyonlar veya acil durumlar gibi koşullarda, hastanın onayıyla sınırlanabilir. Ancak, zorunluluk hali gibi durumlarda dahi sağlık kurumunun veya hekimin sorumluluğunun daraltılmaması gerektiği görüşü daha uygun kabul edilmektedir.
Sorumluluğun Azaltılmasına İlişkin Anlaşmalar
- Sağlık Kurumunun Kendi Kusuruna İlişkin Sorumsuzluk: Türk Borçlar Kanunu’nun 115. maddesi uyarınca, sağlık kurumları, hafif kusurlar için bile sorumsuzluk anlaşması yapamaz. Bu kural, yaşam hakkıyla olan sıkı bağ nedeniyle getirilmiştir.
- Yardımcı Kişilerin Kusuruna İlişkin Sorumsuzluk: Türk Borçlar Kanunu’nun 116. maddesine göre, sağlık kurumları yardımcı kişilerin kusurundan doğan sorumluluğu önceden bir anlaşma ile ortadan kaldıramaz.
7. Özel Hastane ve Özel Sağlık Kurumlarına karşı Açılabilecek Davalar
7.1. Maddi Tazminat Davası
Maddi tazminat davası, tıbbi müdahale hataları sonucunda hastanın veya yakınlarının uğradığı ekonomik kayıpların karşılanması amacıyla açılır. Bu davanın kapsamı, hastanın vefat etmesi veya fiziki zarara uğraması durumunda talep edilebilecek farklı kalemleri içerir.
Hastanın Vefatı Halinde Talep Edilebilecek Tazminatlar:
- Defin Masrafları: Hastanın vefatı durumunda, cenaze işlemlerine yönelik defin masrafları talep edilebilir.
- Tedavi Masrafları: Eğer ölüm hemen gerçekleşmemiş ve hasta bir süre tedavi görmüşse, bu süreçte yapılan tüm tıbbi masraflar (ilaç, hastane yatak ücreti, ameliyat, tedavi cihazları vb.) tazminat davasına konu edilebilir.
- Çalışmamaktan Doğan Zararlar: Hastanın vefatıyla birlikte, yaşadığı dönemde çalışamadığı ve gelir kaybına uğradığı süreler için de tazminat talep edilebilir.
- Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Ölen kişiden düzenli olarak maddi yardım gören kişiler, ölüm durumunda destekten yoksun kalacakları için tazminat talebinde bulunabilirler. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen kişinin hayatta kalması halinde destek sağlamaya devam edeceği koşullara göre belirlenir.
Hastanın Fiziki Zarara Uğraması Halinde Talep Edilebilecek Tazminatlar:
- Tedavi Masrafları: Tıbbi müdahale hatası sonucu fiziki zarara uğrayan hastanın tedavi sürecinde katlandığı tüm tıbbi giderler tazminat kapsamında talep edilebilir. Bu giderler, hastanın iyileşmesi için yapılan tüm sağlık harcamalarını içerir.
- Çalışma Gücünün Kaybı: Tıbbi hata nedeniyle hastanın çalışma gücünü kaybetmesi halinde, uğradığı gelir kaybı tazminat olarak talep edilebilir. Özellikle çalışma gücünün tamamen veya kısmen yok olduğu durumlarda, hastanın kazanç kaybı hesaplanarak tazminat belirlenir.
- Ekonomik Geleceğin Sarsılması: Tıbbi hata, hastanın gelecekteki ekonomik durumunu da olumsuz etkileyebilir. Hastanın mesleki kariyerine devam edememesi veya iş bulmada yaşadığı güçlükler, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar olarak tazminata konu olabilir.
7.2. Manevi Tazminat Davası
Tıbbi müdahale hataları nedeniyle açılan manevi tazminat davaları, hastanın veya yakınlarının yaşadığı duygusal acı, üzüntü ve elem gibi manevi zararların karşılanması amacı taşır. Manevi tazminat talebi için hastanın sağlığında istenmeyen bir durumun ortaya çıkması yeterlidir. Bu tazminat, yalnızca hastanın değil, aynı zamanda belirli koşullar sağlandığında, hastanın yakınlarının da yaşadığı manevi zararın telafisi için gündeme gelir.
Eğer tıbbi müdahale hatası hastanın ölümüne sebep olmuşsa, bu durumda hastanın ailesi ve yakınları da manevi tazminat talebinde bulunabilir. Hastanın veya yakınlarının hatalı müdahale nedeniyle yaşadığı psikolojik yıkım, acı ve üzüntü manevi tazminatla telafi edilmeye çalışılır. Mahkeme, bu tazminatın miktarını belirlerken olayın ciddiyetini, hastanın veya yakınlarının yaşadığı manevi kaybı ve üzüntüyü göz önünde bulundurarak “uygun bir miktarda” tazminat ödenmesine karar verir.
Hatalı tıbbi müdahaleler nedeniyle açılabilecek tazminat ve ceza davalarına ilişkin detaylı bilgi edinmek için Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davası ve Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Ceza Davası başlıklı yazılarımızı inceleyebilirsiniz.
8. Tıbbı Müdahale Hatalarından Kaynaklı Tazminat Davaları
8.1. Davanın Tarafları
Dava Açma Hakkı: Tıbbi müdahale sonucunda hasta zarar görmüş ancak hayatta kalmışsa, dava açma hakkı hastanın kendisine aittir. Eğer hasta yaşamını yitirmişse, dava açma hakkı ölenin yakınlarına geçer ve bu kişiler taraf sıfatını kazanır.
Kimlere Karşı Dava Açılabileceği: Tıbbi müdahale hatası nedeniyle dava, doktor, hastane veya muayenehane gibi sağlık hizmeti sunan taraflara karşı açılabilir. Uygulamada genellikle hem müdahaleyi yapan doktor hem de çalıştığı özel hastane aleyhine birlikte dava açılmaktadır.
8.2. Tıbbi Müdahale Hatasının İspatı
Tıbbi müdahale hatası, kanıtlanması gereken bir durumdur. Hastanın, yaşadığı zararın doğrudan yapılan tıbbi müdahaleden kaynaklandığını ispat etmesi zorunludur. Bu ispat sürecinde, genellikle uzman bilirkişilerin değerlendirmeleri ve tıbbi kayıtlar, müdahalenin hatalı olup olmadığının belirlenmesinde önemli rol oynar.
8.3. Tıbbi Müdahalelerde Zamanaşımı Süreleri
Tıbbi müdahale hatalarına karşı açılacak davalarda zamanaşımı süreleri önemlidir, çünkü bu sürelere dikkat edilmediği takdirde hak kaybına uğrama riski bulunmaktadır.
- Sözleşmesel Sorumluluk İçin Zamanaşımı Süresi: Hasta ile doktor arasındaki ilişki bir sözleşmeye dayanıyorsa, sözleşmeden doğan talepler için zamanaşımı süresi 5 yıldır.
- Haksız Fiil Sorumluluğunda Zamanaşımı Süreleri: Buna karşın, eğer hasta-doktor ilişkisi bir sözleşmeye dayanmıyorsa, haksız fiil hükümleri uygulanacağından, dava açma süresi 2 yıl ile sınırlıdır. Ancak malpraktis davalarında, kusurlu fiilin anlaşılma ve fark edilme süresi göz önünde bulundurularak, zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarih itibariyle 10 yıldır.
- Vekaletsiz İş Görme Sorumluluğunda Zamanaşımı Sürelesi: Vekâletsiz iş görmeden doğan sorumluluklar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bu nedenle, vekâletsiz iş görmeden doğan talepler de 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
8.4. Yetkili ve Görevli Mahkeme
Tıbbi müdahale hatalarına karşı Özel Hastaneler aleyhine açılacak davalar, adli yargının görev alanına girmekte ve taraflara arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine göre farklı mahkemelerde görülmektedir.
Sözleşmeden Doğan Sorumluluk Halinde Görevli ve Yetkili Mahkeme:
Sözleşmeye dayanan sorumluluk davalarında, sözleşmenin ifa edileceği yerin Tüketici Mahkemesi yetkili olacaktır.
Haksız Fiilden Doğan Sorumluluk Halinde Görevli ve Yetkili Mahkeme:
Hekim veya sağlık kurumunun hatalı eylemleri sonucu zarar meydana geldiyse, haksız fiil hükümleri uygulanır. Haksız fiilden doğan sorumluluk için açılacak davalarda görevli mahkeme yine Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise:
- Haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesi,
- Davalının (doktor veya sağlık kuruluşunun) ikametgahı mahkemesidir.
Vekâletsiz İş Görmeden Doğan Sorumluluk Halinde Görevli ve Yetkili Mahkeme
Bazen hasta ile doktor veya sağlık kurumu arasında açık bir sözleşme bulunmaksızın, ancak acil veya gerekli bir durum nedeniyle yapılan bir tıbbi müdahale sonucu zarar meydana gelir. Bu durumda, hasta ile sağlık kurumu arasındaki ilişki vekâletsiz iş görme kapsamında değerlendirilir. Vekâletsiz iş görmeden doğan tazminat davalarında görevli mahkeme de yine Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise:
- Müdahalenin yapıldığı yer mahkemesi,
- Davalının ikametgahındaki mahkeme olabilir.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. Hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “Sağlık Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.