Evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin süreklilik arz edecek biçimde esrar, kokain, morfin, eroin gibi uyuşturucu madde kullanması, genellikle boşanma sebebi olarak kabul edilir. Zira bu maddelerin tüketiminin alışkanlık haline gelmesi durumunda, evliliğin eşlere yüklediği sorumlulukların yerine getirilmesi imkânsız hale gelmekte, bu da evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olmaktadır. Türk Medeni Kanunu (TMK)’nda; halk arasında “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinen “evlilik birliğinin temelden sarsılması” hali, genel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu noktada, eşin, madde bağımlısı olması nedeniyle evliliğin sürdürülemediğinin ispatlanmasıyla boşanmaya karar verilecektir. Madde bağımlılığı ve bağımlılığın getirdiği olumsuz birtakım davranışlar nedeniyle boşanmaya neden olan eş ise, kusurlu kabul edilecektir. Bu durumda kusurlu olan eş aleyhine nafakaya ve tazminata hükmedilebilir. Keza bu eşin, bir çocuğun bakım yükümlülüğünü üstlenebilmesi mümkün görünmediğinden kendisine velayet hakkı da tanınmayacaktır.
Yazı İçeriği
1. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Boşanma Davası
2. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Boşanmada Kusur
3. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Nafaka Talebi
4. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Maddi Tazminat
5. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Manevi Tazminat
6. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Halinde Velayet Hakkı
7. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Hukukumuza göre, aile birliğinin korunması, en temel hak ve ödevlerden olup Anayasal güvence altına alınmıştır. Ancak, kimi durumlarda, evlilik birliğinin sürdürülmesi, eşlerden en az biri için çekilmez hale gelebilmektedir. Bu bağlamda, Türk Medeni Kanunu’nda, eşlere, uzlaşmaya varabilmeleri ve birtakım şartları sağlamaları halinde anlaşmalı boşanma imkanı tanınmıştır. Çiftlerin, genellikle tek celsede sona eren anlaşmalı boşanma yoluyla ayrılabilmeleri için, boşanma ve sonuçlarına ilişkin ne şekilde anlaşmaya vardıklarına dair bir protokol hazırlayarak imzalamaları gerekir. Diğer taraftan, boşanma ve ferileri konusunda uzlaşamayan eşler için ise, evlilik birliğinden temelinden sarsılması olarak nitelendirilen genel boşanma gerekçesinin yanı sıra birtakım özel boşanma nedenleri de öngörülmüştür. Bunlardan bazıları, zina, terk, akıl hastalığı, hayata kast, pek kötü davranış, onur kırıcı davranış, küçük düşürücü suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme olarak özetlenebilir.
1. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Boşanma Davası
Uyuşturucu madde bağımlılığı Medeni Kanunumuzda belirtilen özel boşanma sebepleri arasında yer almamaktadır. Ancak, bağımlılığın yarattığı ve yaratabileceği sorunlara rağmen evliliğin sürdürülmesini beklemek de mümkün değildir. Bu nedenle, eşlerden birinin madde bağımlısı olması durumunda, diğer eşin “evlilik birliğinin temelden sarsılması” nedeniyle boşanma davası açılması mümkündür. Bu noktada boşanma kararının verilmesi için, evlilik birliği devam ederken madde kullanılması ve bu durumun evliliği çekilmez hale getirmesi şartları aranır.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2016/ 23323 E. 2018 / 9946 K. sayılı 24.09.2018 tarihli ilamı
“….Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı erkeğin, eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, alkol alıp erkek arkadaşlarına hizmet ettirdiği, uyuşturucu madde kullandığı ve halen cezaevinde hükümlü olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. ..”
Evlilik Devam Ederken Uyuşturucu Kullanılması
Yukarıda da ifade edildiği üzere, madde bağımlılığı nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için, uyuşturucu nitelikteki maddelerin evlilik devam ederken kullanılması gerekir. Yani eşin evlenmeden önce uyuşturucu kullandığı ileri sürülerek açılan bir boşanma davası reddedilecektir. Nitekim Yargıtay da bu yönde karar vererek, madde bağımlılığının evlilik birliği içerisinde gerçekleştiğinin ispat edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2016/ 21591 E. 2018 / 9036 K. sayılı 12.09.2018 tarihli ilamı
“…….davalı erkek hakkındaki uyuşturucu madde ve esrar kullandığı iddiası erkeğin ikrarları ile sabit olduğu gerekçesi ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de ; söz konusu ceza dosyasındaki suç tarihinin ve erkeğin bu suça ilişkin savunma tarihinin evlilik tarihinden önce olduğu, davacı kadın tarafından evlilik birliği içerisinde davalı erkeğin uyuşturucu kullandığı vakıasının başka delillerle de ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Buna göre; esrar ve uyuşturucu kullanma vakıası, davalı erkeğe kusur olarak yüklenemez. Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliği kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilememiş, Türk Medeni Kanununun 166/1’nci maddesinde yer alan çekilmezlik ve temelden sarsılma unsuru davada gerçekleşmemiştir….”
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması
Madde bağımlılığı nedeniyle açılan boşanma davalarında, evliliğin bağımlılık nedeniyle çekilmez hale geldiğinin ve temelinden sarsıldığının ispatı aranmaktadır. Söz gelimi, eşlerin ikisinin de madde bağımlısı olması durumunda, sırf bu gerekçe ileri sürülerek boşanmaya hükmedilmesi, kanun koyucunun amacına ters düşecektir. Bu nedenle, açılan boşanma davasında, evliliğin, eşlerden birinin bağımlılığı yüzünden olumsuz etkilendiğinin ve diğer eş bakımından çekilmez hale geldiğinin ispatı gerekmektedir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2019/ 7029 E. 2019 / 11044 K. sayılı, 07.11.2019 tarihli ilamı:
“……Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle erkeğin uyuşturucu kullandığı, fuhuşa teşvik ve aracılık yaptığı bu eylemler nedeniyle hakkında ceza davaları açıldığı, sabıka kaydındaki suçların mahiyeti incelendiğinde yüz kızartıcı suçlar işlediği, bu sebeple eşini çevreye karşı küçük düşürdüğü evlilik birliğinin çekilmez hale geldiği ve temelinden sarsıldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir…”
Madde Bağımlılığının İspatlanması
Eşlerden biri, diğer eşin uyuşturucu bağımlısı olması nedeniyle boşanma davası açmışsa, muhakkak ki, diğer eşin uyuşturucu kullandığını ve bu nedenle evliliğin çekilmez hale geldiğini ispatlamalıdır. Aksi durumda, davanın reddedilmesi gündeme gelecektir. Bu noktada, davayı açan eşin her türlü hukuka uygun delille, bağımlılığı ve beraberinde getirdiği zorlukları ispatlaması beklenir. Çoğu zaman madde kullanımı, alkol ve kumar bağımlılığı, şiddet, hakaret ve taşkın birtakım davranışları da beraberinde getirmektedir. Bunların tanık beyanı, hukuka uygun yolla elde edilmiş ses ve görüntü, sağlık raporu gibi deliller ile kanıtlanması halinde, boşanma kararı verilecektir. Kimi hallerde WhatsApp mesajlarının da hukuka uygun delil olarak addedilerek hükme esas alınması mümkün olabilmektedir.
2. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Boşanmada Kusur
Madde bağımlılığı nedeniyle açılan boşanma davasında, boşanmaya neden olan eş diğer eşe nazaran ağır kusurlu yahut tam kusurlu görülmektedir. Eşin boşanmada kusurlu olması ise nafaka, tazminat ve velayet hakkının verilmesi hususunda oldukça önemlidir. Zira boşanmada kusurlu olan eşin boşanmanın neden olduğu olumsuz etkileri gidermesi beklenir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2015/ 15488 E. 2016 / 6809 K. sayılı, 05.04.2016 tarihli ilamı:
“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece erkeğe yüklenen kusurlu davranışlardan yalnızca davalı erkeğin uyuşturucu kullandığı, eşi ve çocuğuyla yeterince ilgilenmediği, ….. davalının gerçekleşen kusurlu davranışlara göre de boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda da tam kusurlu olduğunun anlaşıldığı……”
3. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Nafaka Talebi
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eş, diğer eşe nazaran daha kusurlu değil ise lehine süresiz nafakaya hükmedilebilecektir. Bu noktada, diğer eş, aldatma gibi başka bir nedenle madde bağımlısı eşten daha kusurlu değilse, yoksulluk nafakası talebinde bulunabilecektir. Keza, boşanma sonucunda, müşterek çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan ebeveynin, çocuk üzerindeki bakım yükümlülüğü devam ettiğinden, iştirak nafakasına da hükmedilebilecektir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2015/ 7833 E. 2015 / 23184 K. sayılı, 03.12.2015 tarihli ilamı:
“ yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin eşine birkaç kez fiziksel şiddet uyguladığı, uyuşturucu bağımlısı olup tedaviyi reddettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre davalı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekirken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmamıştır. …
3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen tedbir ve yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir…..”
4. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Maddi Tazminat
Boşanmada maddi tazminat talebi, Medeni Kanunumuzun 174. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, evlilikteki mevcut yahut beklenen menfaatleri boşanma nedeniyle zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf maddi tazminat talebinde bulunabilir. Bu noktada, madde bağımlısı olan eşin bu alışkanlığı ve bağımlılığın beraberinde getirdiği olumsuz davranışları nedeniyle boşanma talep eden kişi maddi tazminat da talep edebilecektir. Tazminatın boşanma davası ile birlikte ileri sürülmesi yahut boşanmadan sonra talep edilebilmesi mümkündür.
5. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Nedeniyle Manevi Tazminat
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olandan manevi tazminat talep edebilecektir. Bu noktada uyuşturucu bağımlılığının tek başına diğer eşin kişilik haklarını ihlal ettiğini söylemek mümkün değildir. Fakat uyuşturucu bağımlılığı, genellikle ekonomik, fiziksel ve psikolojik şiddete, hakarete hatta sadakat yükümlüğünü ihlal niteliğindeki davranışlara da neden olmaktadır. Bu hallerde diğer eşin kişilik haklarının ihlal edilmediğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu yönde olup özellikle fiziksel şiddetin kişilik hakkı ihlali olarak değerlendirildiği görülmektedir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2015/ 7833 E. 2015 / 23184 K. sayılı 03.12.2015 tarihli ilamı:
“Mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan bir vakıa esas alınarak taraflar eşit kusurlu kabul edilerek davacı kadının tazminat taleplerinin reddi ile boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin eşine birkaç kez fiziksel şiddet uyguladığı, uyuşturucu bağımlısı olup tedaviyi reddettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre davalı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekirken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmamıştır. …
2-Boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin, yukarıda açıklanan sebeple tam kusurlu olduğu anlaşıldığına göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davacı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekir…….”
6. Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Halinde Velayet Hakkı
Boşanma sürecinde çocuğun üstün yararı daima gözetilmektedir. Hatta taraflar talep etmese dahi, hâkim re’sen çocuğun yararını gözeterek, velayet hakkına konusunda karar vermektedir. Şu halde, çocuğun yüksek menfaati uyarınca, uyuşturucu bağımlısı olan eşe, çocuğun korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş olan velayet hakkının verilmesi mümkün görünmemektedir. Nitekim boşanma olmasa dahi velayet hakkına sahip olan kişinin uyuşturucu bağımlısı olduğu ispatlanmış ise kendisinden çocuk ve/veya çocukların velayeti alınacaktır. Kaldı ki, uyuşturucu kullanılması Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil ettiğinden, bu kişinin hapis cezası alması halinde şartlar oluşmuşsa velayet hakkına sahip olması zaten mümkün değildir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2014/ 6871 E. 2014 / 13405 K. sayılı 16.06.2014 tarihli ilamı:
“…..Boşanma kararıyla birlikte 2007 doğumlu küçüğün velayeti anneye verilmiştir. İş bu dava 05.09.2013 tarihinde anneanne tarafından açılmıştır. Velayet hakkına sahip olan annenin uyuşturucu kullandığı ve bunun bağımlısı olduğu, çocuğa yeterli ilgi göstermediği, ona karşı yükümlülüklerini savsakladığı, velayet sorumluluğunu da üstlenmediği yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece de bu olgular sabit kabul edilmiştir. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 348’nci maddesindeki şartlar gerçeklemiştir. Öyleyse velayetin anneden kaldırılmasına karar verilmesi gerekir……”
7. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Bu davanın, davacının yerleşim yerinin bulunduğu yer veya eşlerin birlikte son altı ayda oturdukları yerdeki aile mahkemesinde açılması gerekmektedir. Aile mahkemesinin olmadığı yerlerde ise görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesi olacaktır.