Yasal mirasçılar, miras bırakanın vasiyetname yapmadığı veya vasiyetnamesinin geçersiz olduğu durumlarda mal varlığını yasal olarak devralan ve mirasta hak sahibi olan kişilerdir. Yasal mirasçılar genellikle miras bırakanın yakın akrabaları olan çocukları, evlatlık, eşi, anne ve babası, kardeşleri ve diğer akrabaları içerir. Kanuni mirasçılık düzenlemeleri ile bu kişilerin miras payları belirlenir.
Yasal mirasçılık, Türk Medeni Kanunu’nda ayrıntılı şekilde yer almakta olup, mirasçıların belirlenmesi, mirasın adil bir şekilde dağıtılmasına ilişkin düzenlemeleri içerir. Yasal mirasçılık düzenlemeleri, mirasın düzenli ve adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayarak mirasçıların haklarını korumayı amaçlar.
Türk hukukunda, yasal mirasçılar ve miras payları zümre sistemi üzerinden belirlenir. Zümre sistemi, mirasçıları üç zümreye ayırır ve bu zümreler içinde bulunan mirasçılar ayrıca derecelere ayrılır. Mirasçıların kim olacağı, zümreler ve dereceler arasındaki öncelik ve sonralık ilişkisine göre belirlenir.
Yazı İçeriği
Kanuni mirasçılar ve miras payları, Türk Medeni Kanunu’nun 495. maddesi ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olup, bu düzenleme gereğince kanuni mirasçılar sırasıyla, miras bırakanın altsoyunu oluşturan çocukları, anne ve babası, sağ kalan eşi, evlatlık ve Devlet’tir.
1. Kanuni Mirasçılık Nedir?
Yasal mirasçılık, bir kişinin ölümü durumunda mal varlığının yasal olarak devredildiği kişilerin belirlenmesini ifade eder. Yasal mirasçılar, vasiyetname yapılmadığı durumlarda veya vasiyetname hükümlerinin geçersiz olduğu durumlarda mirasçı olarak hak sahibi olurlar. Yasal mirasçılık kuralları, mirasın adil bir şekilde dağıtılmasını ve mirasçıların haklarının korunmasını amaçlar.
Ancak, bir kişi kendi tercihlerine göre mirasını düzenlemek istiyorsa, vasiyetname hazırlayarak yasal mirasçılık düzenlemelerinden farklı bir miras dağılımı yapabilir. Vasiyetname, bir kişinin mirasını istediği şekilde dağıtmasına olanak sağlar ve yasal mirasçılık kurallarını geçersiz kılabilir. Bu sayede, bir kişi mirasını belirli kişilere veya kurumlara bırakabilir ve istediği şekilde tasarrufta bulunabilir.
Miras bırakanın ölümüyle birlikte, geride bıraktığı haklar ve borçlar mirasçılarına geçer. Miras bırakanın mirasçıları, temel olarak kanuni mirasçılar ve atanmış mirasçılar olmak üzere ikiye ayrılır. Atanmış mirasçılar, miras bırakanın hayatta iken belirlediği, kendi iradesiyle seçtiği mirasçılardır ve bu durum bir ölüme bağlı tasarruf ile gerçekleşir. Kanuni mirasçılar ise Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen kişilerdir. Kanuni mirasçılar, miras bırakanın bu yönde bir irade beyanında bulunmasını gerektirmezler. Onlar, Kanun’da belirtilen şartları taşıdıkları sürece, sahip oldukları bazı sıfatlar nedeniyle miras bırakanın ölümüyle doğrudan mirasçı olurlar.
2. Kanuni Mirasçılar Kimlerdir?
Miras bırakanın kanuni mirasçıları üç türden oluşmaktadır. Bu üç türün ilkini miras bırakanın hısımları oluşturmaktadır. Hısımlar ise kendi içinde kan hısımları ile evlatlık ve altsoyu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kanuni mirasçıların ikinci türünü sağ kalan eş, üçüncü türünü ise Devlet oluşturmaktadır. Kısaca kanuni mirasçılar; kan hısımları, evlatlık ve altsoyu, sağ kalan eş ve Devlettir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, kanuni mirasçılar şu şekilde sıralanır:
- Altsoy: Ölen kişinin çocukları (evlatlık da dahil), torunları ve daha sonra gelen nesiller.
- Ana ve Baba: Ölen kişinin anne ve babası.
- Sağ Kalan Eş: Ölen kişinin sağ kalan eşi.
- Evlatlık: Ölen kişinin evlatlık olarak aldığı kişiler.
- Devlet: Mirasçı olarak kimse bulunmadığında veya tüm mirasçılar mirastan feragat ettiğinde miras Devlet’e geçer.
2.1. Kan Hısımlarının Mirasçılığı
Kan hısımlarının mirasçılığı açısından ülkemizde benimsenen sistem zümre sistemidir. Bu sistemde, miras bırakanın hısımları belirli zümrelere ayrılır ve bu zümreler de kendi içinde belirli derecelere ayrılır. Kan hısımları için üç zümre düzenlenmiştir ve her zümrenin miras payı farklıdır.
Birinci zümre, miras bırakanın altsoyunu oluşturan çocuklarıdır. İkinci zümre, miras bırakanın anne ve babası ile onların altsoyunu içerir. Üçüncü zümre ise miras bırakanın büyükanne ve büyükbabaları ile onların altsoylarını kapsar. Her zümrenin miras payı, diğerlerinden farklıdır.
Zümre sistemi, ayrıntılı bir şekilde aşağıda açıklanmıştır.
2.2. Evlatlık ve Altsoyunun Mirasçılığı
Evlatlık ve altsoy, miras bırakan ile kan bağına sahip olmamalarına rağmen birinci zümre mirasçısı olarak kabul edilirler ve miras bırakanın altsoyunun sahip olduğu haklara sahip olarak değerlendirilirler.
Evlatlık ve altsoyun mirasçı olabilmesi için miras bırakanın ölüm anında evlatlık ilişkisinin geçerli olarak kurulmuş olması gerekmektedir. Evlat edinme işlemleri devam ederken miras bırakanın ölmesi durumunda evlatlık ilişkisi kurulmamış olacağından evlat edinilecek kişi mirasçı olamayacaktır.
Evlatlık ve altsoyu sadece evlat edinenin mirasçısı olurlar, evlat edinenin akrabaları mirasçı olmazlar. Çünkü evlatlık ilişkisi sadece evlat edinen ile evlatlık ve altsoyu arasında bir hısımlık ilişkisi oluşturur.
Evlatlık ve altsoyun mirasçılığı tek yönlüdür. Evlatlık ve altsoy, miras bırakana mirasçı olurken, miras bırakan ve miras bırakanın akrabaları evlatlığa mirasçı olamazlar. Bu düzenleme, maddi çıkarlar nedeniyle evlatlık ilişkisinin kurulmasının önüne geçmek amacıyla getirilmiştir. Kanuni mirasçılık için bu kural geçerli olmakla birlikte, evlat edinenin ve akrabalarının evlatlığın atanmış mirasçısı olmalarına engel bir durum bulunmamaktadır.
Evlatlığın, evlat edinen miras bırakana mirasçı olması kendi kan hısımlarına olan mirasçılığını etkilemez. Evlatlığın, kan bağı olan akrabalarıyla olan mirasçılığı da devam eder.
2.3. Sağ Kalan Eşin Mirasçılığı
Sağ kalan eş miras bırakanın kan hısımı olmadığından zümre mirasçısı olarak kabul edilmez. Ancak sağ kalan eş zümre mirasçısı olmamasına rağmen, her zümre ile birlikte mirasçı olur.
Eşin miras payı hangi zümre ile mirasçı olduğuna göre değişmektedir. Buna göre eş;
- Birinci zümre ile mirasçı ise miras payı terekenin 1/4’üdür.
- İkinci zümre ile mirasçı ise miras payı terekenin 1/2’sidir.
- Üçüncü zümre başları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı ise miras payı terekenin 3/4’üdür.
- Birinci ve ikinci zümrede kimse yoksa üçüncü zümrede de zümre başları ile onların çocukları da hayatta değilse, sağ kalan eşin miras payı terekenin tamamı olur.
- Eğer ne birinci zümrede ne de ikinci zümrede kimse yoksa ve üçüncü zümre başları ile onların çocukları da hayatta değilse, sağ kalan eşin miras payı terekenin tamamı olur.
Konuya ilişkin olarak detaylı bilgi almak için “Sağ Kalan Eşin Mirasçılığı” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
2.4. Devlet’in Mirasçılığı
TMK madde 501’e göre mirasçı bırakmadan ölen kişinin mirası Devlet’e geçecektir. Devletin mirasçılığı, bir kişinin ölümü durumunda mal varlığının miras bırakanın kanuni mirasçılarının bulunmaması veya miras bırakanın mirasını belirleme yetkisi olmaması durumunda devletin mirasçı olarak kabul edilmesidir.
Mirasın Devlet’e geçebilmesi için miras bırakanın hiçbir kanuni mirasçısının kalmamış olması ve terekenin tümü için mirasçı atamamış olması gerekir. Mirasbırakan terekenin tamamı için değil de bir kısmı için mirasçı atamışsa geri kalan kısım için yine Devlet mirasçı olacaktır.
Devlet’in mirasçılığının söz konusu olabilmesi için ölenin son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesi tarafından bir ay ara ile iki defa ilan verilir. Bu ilanlarda son ilan tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde ilgililerin başvurması gerektiği bildirilir. Bu bir yıllık süre içinde hiçbir mirasçı başvuruda bulunmadığı takdirde mirasçı Devlet olur. Devlet’in mirasçılık sıfatını kazandığı an ise bir yıllık sürenin sonu değil miras bırakanın ölüm anıdır.
Diğer mirasçılar miras bırakanın borçlarından sınırsız olarak yani kendi malvarlıkları ile de sorumlu olurlarken Devlet’in sınırsız sorumluluğu söz konusu değildir. Devlet tereke borçlarından yalnızca miras yoluyla edindiği değerler ölçüsünde sorumludur.
Devletin mirasçısı olması, genellikle son çare olarak kabul edilir. Miras bırakanın isteği ve yakın akrabalarının varlığı öncelikli olarak dikkate alınır. Ancak, bu koşullar yerine getirilmediğinde devletin mirasçılığı devreye girer ve mirasın geleceği için bir düzenleme sağlar.
3. Zümre Sistemi ve Ana İlkeleri
Türk Medeni Kanunu gereğince, Zümre mirasçısı olabilmek için, miras bırakanın kan hısımlarından olmak gerekmektedir. Bu kuralın tek istisnası evlatlık ve altsoyudur. Evlatlık ve altsoyu kan bağı olmamasına rağmen miras bırakanın birinci zümre mirasçısı olarak kabul edilirler.
Sağ kalan eş ise zümre mirasçısı değildir ve her zümreye göre mirasçı olabilir. Sağ kalan eşin miras payı, ait olduğu zümreye göre değişkenlik gösterir.
Bizim hukukumuzda üç mirasçı zümresi kabul edilmiştir.
- Birinci zümre mirasçılar, miras bırakanın doğrudan altsoyudur.
- İkinci zümre mirasçılar, miras bırakanın anne ve babası ile onların altsoyundan oluşur.
- Üçüncü zümre mirasçılar ise miras bırakanın büyükanne ve büyükbabaları ile onların altsoyundan oluşur.
Bir kişinin zümre mirasçısı olabilmesi için öncelikle miras bırakanla kan hısımlığı bulunması gerekmektedir. Kanuni mirasçılık için kan hısımlığı dikkate alındığından evlilik yoluyla oluşan kayın hısımları kanuni mirasçı olamazlar. Bir zümreye dahil olabilmek için kan hısımı olma şartının tek istisnası evlatlık ve evlatlığın altsoyudur. Evlatlık ve altsoyu, miras bırakan ile kan hısımlığına sahip olmasalar bile, birinci zümre mirasçıları arasında miras bırakanın altsoyu olarak kabul edilir.
3.1. Zümre Önceliği İlkesi
Zümrelerin birinci, ikinci ve üçüncü olarak adlandırılmasının sebebi, aralarında öncelik ve sonralık ilişkisi bulunmasından kaynaklanır. Bir sonraki zümrenin mirasçı olabilmesi için bir önceki zümrede hiçbir mirasçı olmaması gerekmektedir. Eğer önceki zümrede en az bir mirasçı bulunuyorsa, sonraki zümredeki kişiler mirasçı olamazlar.
Zümre önceliği ilkesi, mirasçı olabilmek için dikkate alınan hususun kan hısımının derecesi değil, önceki zümrede bulunup bulunmamak olduğunu belirtir. Bu nedenle, önceki zümredeki mirasçı, bir sonraki zümredeki mirasçıdan daha uzak bir kan hısımı olsa bile, mirasın sonraki zümreye geçmesini engeller. Örneğin, miras bırakanın annesi birinci dereceden kan hısımı iken torununun torunu dördüncü dereceden kan hısımıdır. Ancak, torunun torunu birinci zümredeki altsoydan olduğundan, ikinci zümredeki annenin mirasçılığını engelleyecektir.
3.2. Zümre İçinde Öncelik İlkesi
Zümre içindeki kişilerin mirasçı olup olmayacakları konusunda, mirasçıların kan hısımlık dereceleri dikkate alınır. Bir zümre içinde bulunan öncelikli derecedeki mirasçı, alt derecedeki mirasçının mirasçılığını engeller. Örneğin, miras bırakan öldüğünde hem oğlu hem de bu oğlunun çocuğu (torunu) hayatta ise miras, öncelikli derecedeki oğula kalacaktır. Çünkü her ikisi de birinci zümre içinde yer almakla birlikte, oğul 1. dereceden kan hısımı iken torun 2. dereceden kan hısımıdır.
3.3. Halefiyet İlkesi
Halefiyet, mirasçının miras bırakan ölmeden önce vefat etmesi veya miras bırakanın ölüm anında hala hayatta olmasına rağmen mirasçılıktan çıkarılması, mirastan feragat etmesi, mirastan yoksun bırakılması veya mirası reddetmesi durumunda, mirasçının yerine altsoyunun geçmesini ifade eder.
3.4. Eşitlik İlkesi
Zümre veya kök başları, miras bırakandan önce vefat etmişlerse, onlara ait olan miras payları, halefiyet ilkesi gereği, onların yerini alan altsoya eşit şekilde dağıtılır.
3.5. Yatay Şişme İlkesi
Yukarıda da belirtildiği gibi, bir mirasçı mirasçılık sıfatını kaybettiğinde, halefiyet ilkesi uygulanır. Ancak, mirasçının altsoyu bulunmuyorsa, halefiyet ilkesi uygulanması mümkün olmaz. Bu durumda yatay şişme ilkesi devreye girer ve ilgili mirasçının miras payı aynı derecedeki diğer mirasçılar arasında eşit olarak paylaştırılır.
4. Saklı Paylı Mirasçılar
Saklı pay, mirasçıların miras bırakanın iradesine rağmen belirli bir miras payını talep etme hakkını ifade eder. Saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın altsoyu, anne ve babası ile sağ kalan eşidir.
Miras bırakan, hayattayken hem malvarlığı hem de terekesi üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Bu kapsamda çeşitli sağlararası ve ölüme bağlı tasarruflar yapabilir. Saklı pay kurumu, miras bırakanın yapacağı bu tasarruflarla mirasçıların miras paylarının tamamına tecavüz etmesini engeller.
Saklı payın amacı, miras bırakanın iradesine saygı duyarken aile ilişkilerini ve kan bağını korumaktır. Bir miras bırakan, vasiyetname veya diğer miras düzenlemeleriyle mirasını belirli kişilere bırakmak isteyebilir. Ancak, bu durumda en yakın kan bağı olan mirasçıların saklı pay haklarına saygı gösterilmelidir. Saklı pay, mirasçıların temel haklarını koruyan bir kuraldır ve mirasçıların en azından belirli bir miras payını talep etmelerini sağlar.
Konuya ilişkin olarak detaylı bilgi almak için “Tenkis Davası ve Mirasta Saklı Pay” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
4.1. Saklı Pay Oranları
Saklı pay oranları, Medeni Kanun’un 506. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre:
- Altsoyun saklı payı, yasal miras payının (½) yarısıdır.
- Anne ve babanın saklı payı, yasal miras paylarının (¼)dörtte biridir.
- Eşin saklı payı, birinci ve ikinci zümre mirasçılarıyla birlikte olması durumunda yasal miras payının tamamını, üçüncü zümreyle birlikte veya tek başına mirasçı olması durumunda ise yasal miras payının (¾) üçte dördünü temsil eder.
4.2. Tasarruf Oranı Nasıl Hesaplanır?
Miras bırakanın terekesi üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği oran, tasarruf oranı olarak adlandırılır. Tasarruf oranı, terekenin 1 tam sayı olarak kabul edilmesi durumunda, saklı pay oranlarının toplamının 1’den çıkarılmasıyla bulunur.
Tasarruf oranı hesaplanırken bazı değerlerin terekeden çıkarılması bazı değerlerin ise terekeye eklenmesi gerekir. Terekeden çıkarılacak değerler, miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekeyi mühürleme ve defter tutma masrafları ile miras bırakanla birlikte yaşayan kişilerin üç aylık giderlerini içerir.
Terekeye eklenecek değerler ise denkleştirmeye tabi kazandırmalar, tenkise tabi kazandırmalar ve üçüncü kişi yararına hayat sigortası alım bedelidir. Tenkise tabi kazandırmalar şu kazandırmaları kapsamaktadır:
- Denkleştirmeye tabi iken bundan kurtulan kazandırmalar,
- İvazlı feragatte mirasçıya ödenen karşılık,
- Bağışlayanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı kazandırmalar,
- Adet üzerine verilen hediyeler hariç, miras bırakanın ölümünden önceki bir yıl içinde yaptığı bağışlamalar,
- Vakıf kurmak için yapılan kazandırmalar,
- Saklı payları etkisiz kılmak amacıyla yapılan kazandırmalar.
5. Miras Paylaşımı Nedir?
Miras paylaşımı, bir miras bırakanın vefatından sonra malvarlığının ve varlıklarının mirasçılar arasında nasıl bölüştürüleceğini belirleyen süreçtir. Miras paylaşımı, miras bırakanın vasiyetname veya yasal miras hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilir.
Miras paylaşımı genellikle mirasçılar arasında eşit ve adil bir şekilde yapılır. Mirasçılar, belirlenen miras payı oranlarına göre miras varlıklarını paylaşırlar. Bu paylaşım, mirasçıların miras hukukuna göre belirlenen haklarına dayanır. Yasal düzenlemeler, mirasçıların derecelerine, kan bağına ve diğer faktörlere göre miras paylarını belirler.
Birden çok mirasçı bulunması durumunda mirasçılar miras bırakanın ölümünden mirasın paylaştırılmasına kadarki süreçte miras ortaklığını oluşturur. Bu kapsamda mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve tereke üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılar paylaştırmanın nasıl yapılacağı konusunda anlaşmazlarsa her bir mirasçı mirasın paylaştırılmasını sulh hukuk mahkemesinden talep edebilir. Payların oluşturulmasında hâkim yerel âdetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu dikkate alır.
Miras paylaşımı, miras bırakanın iradesine ve yasal düzenlemelere uygun olarak yapılmalı ve mirasçıların haklarını korumalıdır. Yasal mirasçıların saklı paylarına saygı gösterilerek, mirasın adil ve eşit bir şekilde dağıtılması esastır.
6. Miras Payı Hesaplama
Mirasçıların miras paylarının nasıl hesaplanacağını aşağıdaki örnek üzerinden açıklamak genel olarak yol gösterici olabilir:
Miras bırakan öldüğünde geride, annesi, iki oğlu ve eşi hayatta kalmıştır. Çocuklar, miras bırakanın altsoyu olarak birinci zümreyi oluşturmaktadır. Sağ kalan eş, birinci zümre ile birlikte mirasçıdır. Bu durumda sağ kalan eşin miras payı terekenin (¼’ü) dörtte biri olur. Birinci zümrede iki çocuk olduğundan kalan miras payı bu iki çocuğa eşit olarak dağıtılır. Bu nedenle her bir çocuğun miras payı terekenin (3/8’ü) sekizde üçü olur. Annenin ise miras payı bulunmamaktadır, çünkü anne ikinci zümrede yer almaktadır. Birinci zümredeki çocuklar, annenin mirasçılığını engellemektedir.
Yukarıdaki örnekte saklı pay hesaplaması ise şu şekilde yapılır:
Sağ kalan eşin saklı payı birinci zümre ile birlikte mirasçı olduğunda yasal miras payının tamamı olup, terekenin( ¼) dörtte biridir. Altsoyun saklı payı ise yasal miras payının ½’si olduğundan her bir çocuğun saklı payı terekenin (3/16’sı) onaltıda üçüdür olur. Annenin ise yasal miras payı olmadığı için saklı payı da bulunmamaktadır.
Yasal mirasçıların alabilecekleri miras payları, aşağıda yer alan tablolarda örneklendirilmiştir.
Örnek 1: Miras bırakan öldüğünde geride eşi, annesi, bir çocuğu ve evlatlığının kızı kalmıştır.
Eş | Çocuk | Evlatlığın Kızı | Anne | |
Mal Paylaşımı Davası Açılmışsa | %62,5 | %18,75 | %18,75 | %0 |
Mal Paylaşımı Davası Açılmamışsa | %25 | %37,5 | %37,5 | %0 |
Örnek 2: Miras bırakan öldüğünde geride eşi, babası ve kardeşi kalmıştır.
Eş | Baba | Kardeş | |
Mal Paylaşımı Davası Açılmışsa | %75 | %25 | %0 |
Mal Paylaşımı Davası Açılmamışsa | %50 | %50 | %0 |
Örnek 3: Miras bırakan öldüğünde geride eşi, iki kızı, kendisinden önce ölen oğlunun üç oğlu ve halası kalmıştır.
Eş | 1.Kız Çocuk | 2.Kız Çocuk | 1. Torun | 2.Torun | 3. Torun | Hala | |
Mal Paylaşımı Davası Açılmışsa | %62,5 | %12,5 | %12,5 | %4,1 | %4,1 | %4,1 | %0 |
Mal Paylaşımı Davası Açılmamışsa | %25 | %25 | %25 | %8,3 | %8,3 | %8,3 | %0 |
Örnek 4: Miras bırakan öldüğünde geride iki kızı, kendisinden önce ölen oğlunun üç oğlu ve halası kalmıştır.
1. Kız Çocuk | 2. Kız Çocuk | 1. Torun | 2. Torun | 3. Torun | Hala |
%33,3 | %33,33 | %11,11 | %11,11 | %11,11 | %0 |
7. Sıkça Sorulan Sorular
Boşanma davası açılmış ancak henüz sona ermemişken eşlerden biri ölürse evlilik birliğini sona erdiren durum boşanma kararı değil ölüm olur. Bu nedenle böyle bir durumda kural sağ kalan eşin mirasçı olmasıdır. Ancak TMK m.181’de yer alan düzenleme uyarınca boşanma davası devam ederken ölen eşin mirasçılarından birinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurlu olduğunun saptanması halinde sağ kalan eş mirasçı olamayacaktır.
Miras, Devlet’e geçtikten sonra ortaya çıkan mirasçıların miras nedeniyle istihkak davası açmaları mümkündür.
Önceki düzenlemelerimizde kardeşler de saklı paylı mirasçılar arasında yer almaktaydı. Ancak 10.05.2007 tarihli değişiklikle kardeşler saklı paylı mirasçı olmaktan çıkarılmıştır.
Evlatlık ve altsoyunun mirasçılığı tek yönlü olduğundan evlatlık ve altsoyu evlat edinenin mirasçısı iken evlat edinen, evlatlığın ve altsoyunun mirasçısı değildir. Bu nedenle evlatlık evlat edinenden önce ölürse evlat edinene miras geçmez.
Evlilik dışında doğan hısımların baba yönünden mirasçılıkları soybağının kurulmuş olmasına bağlıdır. Evlilik dışı çocuk ile baba arasında soyabağı kurulduğu takdirde evlilik dışında doğan çocuk da evlilik içinde doğan çocuk gibi mirasçı olur, soybağının kurulmaması halinde ise mirasçı olamaz.