Bağışlama sözleşmesi ile bağışlayan bağışlanana karşılıksız bir kazandırmada bulunmayı üstlenir. Karşılıksız ifadesinden de anlaşılacağı üzere bu sözleşme tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bağışlamanın karşılıksız olması bağışlama sözleşmesinin karakteristik özelliğini oluşturur. Bağışlayan bu kazandırması ile herhangi bir karşılık elde etmeyeceğinden kanun bağışlayanı korumak adına ehliyet yönünden sıkı şartlar getirmiştir. Buna göre yalnızca tam fiil ehliyetine sahip olan kişiler bağışlayan olabilirler. Bağışlayanın borcun ifa edilmemesinden doğan sorumluluğu da hafifletilmiştir.
Bağışlama tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olsa da bağışlayan sözleşmeye birtakım yüklemeler koyabilir. Bu durumda sözleşme iki tarafa borç yükleyen sözleşme haline gelmez. Zira yükleme bağışlamanın karşılığı olarak öngörülmez. Yükleme bir yan edimdir. Bağışlama sözleşmesine bazı koşullar da konulabilir. Bunlardan birisi de bağışlayana dönme koşuludur. Bu bağışlama türünde bağışlananın bağışlayandan önce ölmesi halinde bağışlanan malvarlığı unsurunun bağışlayana geri döneceği kararlaştırılır.
Yazı İçeriği
1. Bağışlama Sözleşmesinin Unsurları
1.1. Kazandırıcı İşlem Niteliğinde Olması
Bağışlama sözleşmesi ile bağışlayan bağışlanana bir kazandırmada bulunur. Bu kazandırma aktifin artırılması şeklinde olabileceği gibi pasifin azaltılması şeklinde de olabilir. Bağışlanana bir araba devri yapılması aktifin artırılmasına örnekken bağışlananın bir borcunun devralınması pasifin azaltılmasına örnektir.
Kazandırma işlemi bağışlananın malvarlığında artış sağladığı gibi bağışlayanın malvarlığında da bir azalmaya sebep olmalıdır. Dolayısıyla henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek bağışlama değildir. Aynı şekilde ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmayacaktır. Zira bu durumlarda bağışlayanın malvarlığında herhangi bir azalma söz konusu değildir.
1.2. Karşılıksız Olması
Bağışlama sözleşmesinin karşılıksız olması sözleşmenin ayırt edici özelliğidir. Satış, trampa gibi sözleşmelerde de bağışlamada olduğu gibi mülkiyet devri söz konusu olmasına rağmen bu sözleşmelerde devir belli bir karşılık sonucu yapılır.
Bağışlama sözleşmesinde önemli olan bağışlamanın herhangi bir karşılık alınmadan yapılmış olmasıdır. Bunun arkasında yatan sebep yani bağışlayanın bağışlamaya yönelik saikı önem arz etmez.
1.3. Tarafların Anlaşması
Bağışlama sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bağışlayanın bağışlananın mülkiyetini bağışlayana karşılıksız olarak geçirmeye yönelik iradesi ile bağışlayanın bunu kabul iradesinin uyuşması gerekmektedir. Bağışlanan bu kabulü açıkça yapılabileceği gibi örtülü olarak da yapılabilir. Bağışlanan unsurun, bağışlanan tarafından kullanılmaya başlanması sözleşmenin örtülü olarak kabulüne örnektir.
2. Bağışlama Sözleşmesinde Ehliyet
Bağışlama sözleşmesinin niteliği sebebiyle sözleşmenin taraflarına göre ehliyet için aranan şartlar değişmektedir. Bu nedenle ehliyet konusu her iki taraf için ayrıca incelenmelidir.
2.1. Bağışlayanın Ehliyeti
Bağışlama sözleşmesi ile bağışlayan herhangi bir karşılık elde etmeyeceğinden dolayı malvarlığında azalma meydana gelecektir. Kanun koyucu bağışlayanı korumak adına sözleşmenin bağışlayan tarafını yalnızca tam fiil ehliyetine sahip olan kişilerin oluşturabileceğini hükme bağlamıştır. Ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan, kısıtlı olmayan kişiler tam fiil ehliyetine sahiptirler dolayısıyla bağışlayan olabilirler.
Tam fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin ise bağışlayan olması mümkün değildir. Ehliyete ilişkin ana kural tam fiile ehliyetine sahip olmayan kişilerin hukuki işlemlerini yasal temsilcileri aracılığı ile yapmalarıdır. Ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu bu kişileri korumak amacıyla bazı işlemlerin yasal temsilciler aracılığıyla dahi yapılamayacağını hükme bağlamıştır. Yasak işlemler adı verilen bu işlemlerden birisi de bağışlama sözleşmesidir. Ancak yasak işlemler kapsamına giren bağışlama sözleşmeleri önem arz etmeyecek derecede küçük bağışlamaları kapsamaz. Bu nitelikteki bağışlamalar yasal temsilcilerin rızası ile tam ehliyetli olmayan kişilerce de yapılabilecektir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.286’ya göre bazı tam ehliyetli kişilerce yapılan bağışlama sözleşmeleri iptal edilebilir niteliktedir. Öncelikle bağışlama sözleşmesi yapılırken eşler arasındaki mal rejiminden ve miras hukuku hükümlerinden kaynaklanan sınırlamalara dikkat edilmelidir. TMK m.229’da eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmaların edinilmiş mallara değer olarak ekleneceği belirtilmiştir. TMK m.565’de ise mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamaların tenkise tabi olduğu düzenlenmiştir. Yine bir diğer sınırlama da TBK m.286/2’de yer almaktadır. Buna göre bağışlamayı izleyen bir yıl içinde başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın savurganlığı yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse bağışlama mahkemece iptal edilebilecektir.
2.2. Bağışlananın Ehliyeti
Bağışlama sözleşmesi ile kendisine bağışlamada bulunulan kişi malvarlığında artış elde edeceği için kanun koyucu bağışlanan açısından bağışlayan gibi sıkı bir korumaya gerek görmemiştir. Bu nedenle bağışlayanın ayırt etme gücüne sahip olması yeterli kabul edilmiştir. Ayırt etme gücüne sahip olan bağışlayan yasal temsilcisinin onayına ihtiyaç dahi duymadan bağışlananı kabul edebilir.
TBK m.287’ye göre bağışlananın yasal temsilcisi bağışlananın bağışlamayı kabulünü yasaklar veya bağışlanan şeyin geri verilmesini emrederse bağışlama ortadan kalkacaktır. Kanun bu düzenlemeyi bağışlayanın bağışlamayı kötüye kullanması, bağışlamanın ahlaki açıdan kabul edilebilir nitelikte olmaması durumu için öngörmüştür.
3. Bağışlama Sözleşmesinin Çeşitleri
3.1. Bağışlama Sözü Verme
Bağışlayan tarafından bağışlama sözü verilmesi durumunda sözleşmenin yapılış anında borç ifa edilmiş olmaz. Bu sözleşme ile bağışlayan nezdinde bir verme borcu doğar.
Taşınır malların konu edildiği bağışlama sözü verme sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki bir ayni hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ise ancak resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Resmi şekil şartını sağlayacak makam tapu müdürlüğüdür.
TBK şekil şartına uyulmadan yapılan bağışlama sözü verme sözleşmelerinin de akıbetini düzenlemiştir. Buna göre şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama olarak kabul edilir. Ancak geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmayacak ve şekil şartına uyulmadan yapılmış olan sözleşme geçersiz olarak kabul edilecektir.
3.2. Elden Bağışlama
TBK m.289’a göre elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesi ile kurulmuş olur. Elden bağışlamada bağışlanan sözleşmenin yapıldığı sırada bağışlanana teslim edilir. Herhangi bir şekil şartına tabi değildir; bağışlanan malın teslimi yeterlidir. Ancak taşınmazların devri tapuya tescil sureti ile gerçekleştirilebildiği için taşınmazların elden bağışlama sözleşmesine konu edilmeleri mümkün değildir. Elden bağışlama yalnızca taşınır mallar ve kişisel nitelikteki haklar için yapılabilir.
3.3. Koşullu Bağışlama
Kanunda bağışlamanın bir koşula bağlı olarak da yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda sözleşmenin hüküm doğurması ya da sona ermesi gerçekleşmesi kesin olmayan ileriki bir zamanda meydana gelebilme ihtimali olan bir duruma bağlanmış olur. Kural olarak geciktirici koşul da bozucu koşul da kararlaştırılabilir.
Hukuka ve ahlaka aykırı koşullar sözleşmenin tamamını geçersiz hale getirir. Kararlaştırılan koşulun gerçekleşmesi imkânsız ise sözleşmenin akıbeti için koşulun türüne bakılmalıdır. Geciktirici koşul söz konusu ise sözleşme tamamen geçersiz hale gelirken bozucu koşul söz konusu ise sözleşme tamamen geçerli olur.
3.4. Yüklemeli Bağışlama
Temel kural bağışlamanın karşılıksız olması olmakla birlikte, bağışlayan bağışlamasında bağışlanana birtakım yüklemeler koyabilir. Sözleşmede yüklemelere yer verilmiş olması sözleşmeyi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme haline getirmez. Zira yükleme bağışlamanın karşılığı bir edim olarak öngörülmemektir. Yükleme bir yan edimdir.
- Yükleme; yapma, yapmama veya da verme şeklinde olabilir. Belirlenen yüklemenin TBK m.27’ye uygun olması gerekmektedir. Dolayısıyla yüklemenin kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun ve yerine getirilmesinin de mümkün olması gerekmektedir.
- Getirilen yüklemenin doğrudan bağışlayana yönelik yapılması öngörülebileceği gibi sözleşme dışı bir üçüncü kişiye yönelik yapılması da kararlaştırılabilir.
- Bağışlama sözleşmesinde yükümlülükler belirlendiğinde, bağışlayan taraf bağışlanan taraftan kabul ettiği yükümlülüklerin yerine getirilmesini talep edebilir.
- Sözleşmede kamu yararına bir yükümlülük de öngörülebilir.
3.5. Yerine Getirilmesi Bağışlayanın Ölümüne Bağlı Bağışlama
Bu bağışlama sözleşmesinde bağışlama konusunun bağışlayanın ölümünden sonra bağışlayana geçeceği kararlaştırılmaktadır. Esasen bu sözleşme de bir bağışlama sözü verme sözleşmesidir. Burada ifa zamanı olarak bağışlayanın ölüm anından sonrası kararlaştırılmaktadır.
TBK m.290/2‘ye göre bu bağışlama türünde vasiyete ilişkin hükümlerin uygulanır. Kanunda kast edilen miras hukukuna ilişkin hükümlerin uygulanmasıdır. Bağışlama bir sözleşme olduğundan miras sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Dolayısıyla yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlama sözleşmesinin resmi vasiyetnamenin şekil şartlarına uyularak yapılması gerekmektedir.
3.6. Bağışlayana Dönme Koşullu Bağışlama
Bağışlayan sözleşmeye bağışlananın kendisinden önce ölmesi durumunda, bağışlanan malvarlığı unsurunun kendisine dönmesi koşulunu koyabilir. Bu sözleşme adından da anlaşılabileceği üzere koşula bağlıdır. Kararlaştırılan koşul ise bağışlayanın ölümüdür.
Taşınır mallar hakkında yapılan bağışlayana dönme koşullu bağışlama sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Taşınmazlar içinse sözleşmenin tapuda resmi şekilde yapılması gerekmektedir.
Konuyla ilgili detaylı bilgi almak için Bağışlamadan Dönme başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
4. Bağışlama Önerisinin Geri Alınması
TBK m.293’e göre bir kimse başkasına bağışlamayı önerdiği bir malı, başka mallarından fiilen ayırmış olsa bile, bağışlananın kabulüne kadar, bağışlama önerisini geri alabilir.
5. Bağışlayanın Borçları
Bağışlayan bağışlananın zilyetliğini ve mülkiyetini bağışlayana devretme borcu altındadır.
Bağışlayanın borcunu ifa etmemesi durumunda ifa davası açılabilir. Bağışlama konusu bir taşınmaz mal ise TMK m.716 uyarınca tescil davası açılabilir.
Bağışlamanın belirli dönemler halinde ifa edileceği de kararlaştırılabilir. Bu durumda taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa bağışlama bağışlayanın ölümüyle sona erer.
6. Bağışlayanın Sorumluluğu
Bağışlama sözleşmesinde bağışlayan herhangi bir karşılık almadan ifada bulunduğundan dolayı kanun bağışlayanın sorumluluğunu diğer sözleşmelerdeki borçlulara nazaran hafifletmiştir.
Para borçlarında faiz hesaplamasında ana kural faizin temerrüdün gerçekleştiği andan itibaren başlatılmasıdır. Bağışlama sözleşmesinde ise faiz hesaplaması ifaya yönelik dava açılmış veya takip başlatılmışsa bu tarihten itibaren başlatılır. Böylece ana kurala oranla daha geç bir tarihte faiz işlemeye başlamış olacaktır.
Bağışlama sözleşmesinden kaynaklanan borcun yerine getirilmemesi nedeniyle oluşan zarardan, bağışlayan yalnızca ağır kusuru veya kasti bir durumu varsa sorumlu olacaktır.
Kanunda bağışlayanın, bağışlanan şey veya alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla sorumlu olacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla bağışlayan zapt ve ayıptan yalnızca bunları üstlenirse sorumlu olacaktır.