Borçlar Kanunumuzda, hekim-hasta veyahut hastane-hasta arasındaki ilişkiyi düzenleyen özel bir hüküm bulunmamaktadır. İşbu nedenle, hasta kabul sözleşmesi ya da hastaneye kabul sözleşmesi olarak tabir edilen sözleşmelerin hukuki niteliği hakkında çeşitli görüşler mevcuttur. Somut olaya göre değişkenlik gösterebilen işbu hukuki ilişki, içtihatlarda da yaygın olmak üzere vekalet sözleşmesi olarak kabul edilmekle beraber, hizmet, eser ve hatta sui generis ilişkisine de dayandırılabilmektedir.
Hasta kabul sözleşmesine dair içtihatlara yön veren Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/13-393 E., 2009/542 K., 21.10.2009 tarihli içtihadında hasta kabul sözleşmesinin tanımına, hukuki niteliğine ve taraflara yüklediği yükümlülüklere dair önemli ve detaylı tespitler mevcuttur. Buna göre, tıbbi hizmet talebiyle bir sağlık sunucusuna (çoğunlukla hastaneye) başvuran hasta ile başvurulan sağlık sunucusu arasında akdedilen ve sağlık sunucusunun tıbbi edimlerin yanı sıra beslenme, istirahat gibi başkaca hizmeti de üstlendiği sözleşmelere genel olarak “Hastaneye Kabul Sözleşmesi” denmektedir. Bu sözleşmelerde sağlık sunucusu konumundaki hastanelere yüklenen asli edim, hastanın yatarak tedavisidir.
Yazı İçeriği
1. Hastaneye Hasta Kabul Sözleşmelerinin Şekil Şartı
Hastaneye kabul sözleşmesinin kurulması için herhangi bir şekil şartına uyulması zorunluluğu bulunmamaktadır. Hatta bu sözleşmenin zımni irade açıklaması ile kurulması dahi mümkündür. Ancak ispat açısından yazılı olması faydalıdır.
2. Tarafların Asli Edim Yükümlülükleri
Hasta kabul sözleşmelerinde tarafların edim yükümlülüklerine genel perspektifte göz atılacak olursa;
Hastanenin edim yükümlülükleri;
- Teşhis ve tedavi yükümlülüğü,
- Hastane bakımını sağlama borcu,
- Hastayı aydınlatma borcu,
- Hastanın rızasının alınması yükümlülüğü,
- Sadakat ve özen yükümlülüğü borcu,
- Kayda geçirme ve sır saklama borcu
olarak listelenebilir.
Hastanın edim yükümlülükleri ise;
- Hastanede sunulan hizmetlere karşılık gelen bedeli ödeme borcu,
- Olanaklar ölçüsünde tıbbi rahatsızlıkla ilgili belirti, hastalığı seyri, benzer hususta geçmiş dönem tecrübe ve tedavileri hakkında bilgilendirme borcu,
- Varsa ilgili dokümanları tıbbi girişim esnasında temin etme borcu
Başta olmak üzere bu minvalde edim yükümlülükleri olarak tasvir edilebilir.
3. Hastaneye Kabul Sözleşmesi Türleri
Hasta kabul sözleşmesi veya hastaneye kabul sözleşmesi olarak tabir edilen sözleşme ile, taraflara birden fazla edim borcu yükleyen, hukuki açıdan “karma” nitelikte bir sözleşme ilişkisi oluşur. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin içeriğine göre, hastane tarafından, hastanın ihtiyaç duyduğu teşhis ve tedaviye dayalı tıbbi hizmetlerin sunulmasının yanı sıra, hastane ikametinin ve buradaki tıbbi bakımının sağlanması, beslenme ihtiyaçlarının karşılanması, hastane organizasyonu ve işleyişi için gerekli olan başkaca yükümlülüklerin ifası gibi başkaca edim borçlarının yerine getirilmesi gerekebilmektedir. Yazımızın bu kısmında, sözleşmenin “hastane” tarafı olarak, özel hastanelerin ele alınacağı bir değerlendirme yapılacaktır. Buna göre, hasta kabul sözleşme türlerindeki ilk ayrım, özel hastane sahibi ya da işleticisinin, diğer edim yüklerine ilaveten bir “tedavi” edimini üstlenip üstlenmemesine göre yapılmaktadır. Bu sorunun cevabına göre ise, hasta kabul sözleşmeleri, tam (bölünmemiş) ya da kısmi (bölünmüş) olarak kurulabilmektedir.
3.1. Tam Hastaneye Kabul Sözleşmesi
“Tam hastaneye kabul sözleşmesi”nde, hastane, hastanın hem teşhis ve tedavisini üstlenmekte hem de yatak sağlama, hastaya ihtiyaç duyacağı yeme-içme, temizlik vs. hizmetlerini sunma, hatta hastane kantininde satış gibi pek çok farklı edim yükümlülüğünü üstlenmektedir. Bu bağlamda, hasta kabul sözleşmesinin temel yükümlülüğü olan tıbbi tedavi edimi bakımından Borçlar Kanunu m.502 ve devamında düzenlenen vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanır.
Keza, taraflar arasında farklı edim borçları yüklenilmesini konu alan karma tipte bir sözleşme söz konusu ise, mevzuat uyarınca başkaca bir yasal düzenlemeye tabi olmayan edim borçları için vekalet hükümlerinin geçerli olacağı kabul edilir. Diğer yükümlülüklerde ise, temizlik için hizmet akdi, kafeterya hizmeti için satış akdi gibi örneklemelerde olduğu gibi, özelliklerine uygun düştüğü ölçüde tipik sözleşme hükümleri kıyasen uygulanmalıdır. Tüm bunların dışında, çoklu ve karmaşık yapıdaki hastanelerin, personel seçimi, denetimi yahut genel işleyişin organizasyonu ve sürekliliğinin sağlanması gibi genel organizasyon yükümlülükleri de vardır. Bu yükümlülüğü aksi davranan sağlık hizmet sunucusunun, yani hastanenin, organizasyon sorumluluğuna aykırı davranmaktan ötürü tazminat sorumluluğu gündeme gelebilir. Bu bağlamda en yaygın örnek, işin ehli olmayan, başka bir deyişle, uzman olmayan birine görevlendirme yapılması yani yetkin olmayan personel temini durumudur.
Bu sözleşme türünde, doğrudan tıbbi hizmet uygulamaları bakımından, hastanın sorumlu tutabileceği yegane kişi, hastane işletmesidir.
Diğer taraftan, sözleşmenin tarafları olan hasta ve hastanenin karşılıklı olarak aynı iradede olmaları veya ilgili olayın gerektirmesi halinde, bu sözleşme türündeki tıbbi tedavi edimini, hastane dışından başka bir hekimin üstlenmesi ve böylece bu edim uyarınca hastane ve diğer hekim olacak şekilde 2 farklı edim borçlusunun varlığı söz konusu olabilir. Buna göre;
Hekimlik Sözleşmesi Olmaksızın Tam Hastaneye Kabul Sözleşmesi
Hastanın hastalığının türüne göre uygun hekimin hastane tarafından sağlandığı sözleşme türüdür. Hastaya, hastanenin sunduğu birkaç hekim arasında seçim yapma imkanı tanınabilir. Bu sözleşme türünde, hasta ile hekim arasında doğrudan bir sözleşme söz konusu olmadığı gibi, hastanın teşhis ve tedavi yükümlülüğü doğrudan hekimin değil, hastanenin yükümlülüğüdür. Hekimin hukuki statüsü, BK m.100’de düzenlenen “ifa yardımcısından” ibarettir. Bu durumda, tıbbi tedavi ediminden ötürü hekimin ya da ifa yardımcısının eyleminden kaynaklandığı fark etmeksizin zarara uğrayan hasta, hastane işleticisine karşı yargı yoluna başvurabilir. Diğer taraftan, hekimin hastayı zarara uğratan edimi aynı zamanda bir “haksız fiil” niteliğindeyse, hasta, Borçlar Kanunu’nun 55.maddesi uyarınca hekime karşı dava açabilir. Buna karşılık, bu sözleşme türünde, hastaya karşı, hekimin kendisine doğrudan ücret ödenmesi gibi sözleşmeden doğan herhangi bir talepte bulunması mümkün değildir.
Hekimlik Sözleşmesi İlaveli Tam Hastaneye Kabul Sözleşmesi
Bu sözleşme türünde, hastanenin yatak, yeme-içme, bakım hizmeti sağlama gibi yükümlülükleri devam eder iken, tıbbi tedavi edim yükümlülüğü açısından hastane hekiminin de sorumluluğu doğmakta ve hastane ve hekim müteselsil sorumlu haline gelmektedir. Diğer taraftan, hekim, hastaneden bağımsız olarak, bizzat kendi yükümlülüğünü ifa etmek için hastaya müdahalede bulunur iken hasta bir zarara uğramış ise, hekimin eylemi için hastane işleticisine dava yöneltilememektedir.
3.2. Bölünmüş Hastaneye Kabul Sözleşmesi
Bu sözleşme türünde, hastane işleticisi hastanın tıbbi tedavi dışındaki her türlü gereksinimini kapsayacak şekilde hastane bakım yükümlülüğünü üstlenmiştir. Hastanın yatırılması, iaşesi, eşyalarının muhafazası, ilaç vs gibi yardımcı tıbbi desteğin sağlanması gibi yükümlülükler hastanenin sorumluluğundadır. Bu sözleşme türünün en yaygın örneği, aynı zamanda o hastanede de mesleğini icra etmekte olan bir hekimin, hastane dışından bir özel hastasını hastaneye yatırması durumudur. Bu örneğe benzer başka bir yaygın durum ise, hastaneye bağlı olmaksızın mesleğini sürdüren ve ilgili hastasını da bir süredir ayakta tedavi eden hekimin, hastane işleticisi ile kendi aralarında akdedilen bir sözleşme uyarınca, hastasını o hastaneye yatırarak tedavisine devam etmesi halidir. Keza, hastane yatışı yapılan hasta, hastane dışından bir hekim isterse bu sözleşme türü ortaya çıkmaktadır. Burada, çoğunlukla hastanın hastane ile ayrı, hekim ile ayrı bir sözleşmesel ilişkisi söz konusudur.
3.3. Ayakta Tedavi Sözleşmesi
Tüm bunların yanı sıra Hususi Hastaneler Kanunu’na tabi olmayan, sadece ayakta tedavi hizmeti veren sağlık hizmet sunucuları ile hasta arasındaki hukuki ilişki ise “ayakta tedavi sözleşmesi” olarak adlandırılmaktadır. Bu sözleşme türünde, genel olarak vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanmakla beraber edimin türüne göre uygun düşen durumlarda diğer sözleşme hükümleri de uygulanabilmektedir.
3.4. Eser Sözleşmesi
Son olarak, estetik ameliyatlar, diş protezleri, lazer operasyon gibi uygulamalarda hekimin, sadakat ve özen yükümlülüğünün yanı sıra sonuç taahhüdünde de bulunduğu kabul edilmekte, bu nedenle de hekim ile hasta arasındaki bu neviden ilişkiyi konu alan sözleşmeler “eser sözleşmesi” olarak nitelendirilmektedir. Burada ise, hekimin yüklendiği sonuç taahhüdüne aykırı işlemi neticesi ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre bedel iadesi, bedelde indirim, revizyon ameliyatı gibi sorumlulukları gündeme gelebilmektedir.
Bu konuya ilişkin olarak, estetik operasyon ya da diş protezi gibi eser sözleşmesi niteliğindeki tıbbi uygulamalardan kaynaklanan davalara ilişkin daha detaylı bilgiye ulaşmak için “Estetik Ameliyat Hatası Nedeniyle Tazminat Davası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
4. Özel Hastane – Kamu Hastanesi Ayrımına Göre Değerlendirme
Hastane ile hasta arasındaki ilişkinin hukuki niteliği hakkında bir diğer önemli husus ise, hastanenin özel hastane mi yoksa kamu hastanesi mi olduğudur. Yukarıda izah edilen farklı türdeki sözleşmesel ilişkiler, sağlık hizmeti sunucusunun bir özel hastane olduğu kabulüne göre izah edilmiştir.
Devlet hastanelerinin yanı sıra, üniversite hastanelerinin de (vakıf üniversiteleri dahil) kamu hizmeti sundukları kabul edilmektedir. Bu nedenle, üniversite hastaneleri de kamu sağlık kuruluşu olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda hasta açısından “kamu hizmetinden yararlanma” söz konusudur ve kamu hastanesi ile hasta arasındaki ilişki idare hukuku çerçevesinde değerlendirilir. Başka bir ifadeyle, kamu hastanesi ile hasta arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığı kabul edilir. Bu bağlamda, kamu görevlisi statüsündeki hekimin hizmet kusurundan kaynaklanan bir eylemi dolayısıyla zarar gören hasta, idareye karşı idari yargıda tam yargı davası açabilir. Bu dava sonucunda idarenin hastaya tazminat ödemesi gerekirse, ödenen bu bedel ilgili hekime rücu edilebilir.
Tıbbi uygulama hataları nedeniyle açılabilecek davalar ile ilgili olarak;
- Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davası
- Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Ceza Davası
- Özel Hastanelerde Yapılan Tıbbi Müdahale Hatalarında Tazminat Sorumluluğu
- Devlet Hastanelerinde Yapılan Tıbbi Müdahale Hatalarında Tazminat Sorumluluğu
- Üniversite Hastanelerinde Yapılan Tıbbi Müdahale Hatalarında Tazminat Sorumluluğu
başlıklı yazılarımızı inceleyebilirsiniz.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. Hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “Sağlık Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.