Haysiyetsiz hayat sürdürme kavramı, toplumun ahlaki yapısına, değer yargılarına ve şeref ile namus anlayışına aykırı bir yaşam tarzının benimsenmesi ve bu yaşam biçiminin süreklilik arz edecek şekilde devam ettirilmesi anlamına gelir. Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi uyarınca, eşlerden birinin bu tür bir hayat tarzını benimsemiş olması, diğer eş için haklı bir boşanma sebebidir.
Örneğin, eşin genelev işletmesi, kumar bağımlılığına sahip olması veya başka kişilerle zina seviyesine varmayan ancak mahremiyete aykırı yakın temas gerektiren davranışlarda bulunması, bu kapsama girebilir. Ancak, boşanma kararı için yalnızca bu davranışların süreklilik arz etmesi yeterli değildir. Kanun, aynı zamanda diğer eşin evlilik birliğini sürdürmesinin beklenemez hale gelmesini de şart koşmaktadır. Yani, haysiyetsiz hayat süren eşin tutumları nedeniyle, diğer eşin evliliği devam ettirebilmesi makul ölçülerde mümkün olmamalıdır.
Bu şartların oluşması halinde, mağdur olan eş herhangi bir süre kısıtlamasına tabi olmaksızın aile mahkemesinde boşanma davası açabilir.
Yazı İçeriği
- 1. Haysiyetsiz Hayat Kavramı ve Hukuki Tanımı
- 2. Haysiyetsiz Hayat Sürme Olarak Kabul Edilen Davranışlar
- 3. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları
- 4. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında İspat
- 5. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Tazminat
- 6. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka
- 7. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Velayet
- 8. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- 9. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Dava Açma Süresi
1. Haysiyetsiz Hayat Kavramı ve Hukuki Tanımı
Haysiyetsiz hayat sürme, bireyin toplumun genel ahlaki ve etik değerlerine aykırı bir yaşam tarzını benimsemesi ve bu yaşam biçiminin sürekli hale gelmesi olarak tanımlanabilir. Bu kavram, şeref, haysiyet ve namus anlayışına aykırı bir tutumun varlığını gerektirir.
Haysiyetsiz hayat sürmenin boşanma sebebi olarak kabul edilebilmesi için, yalnızca belirli bir eylemin gerçekleşmiş olması yeterli değildir; aynı zamanda, bu yaşam tarzının süreklilik arz etmesi ve diğer eş açısından evliliği çekilmez hale getirmesi gerekmektedir.
Haysiyetsiz hayat sürme kavramının sınırları kesin çizgilerle belirlenmiş değildir; somut olayın özellikleri, toplumun güncel değer yargıları ve yargı içtihatları doğrultusunda hâkim tarafından takdir edilir. Haysiyet anlayışı zaman içinde değişebilir ve toplumdan topluma farklılık gösterebilir. Bu nedenle, her olay kendi içinde değerlendirilerek, bireyin yaşam tarzının haysiyetsiz olup olmadığına karar verilir.
2. Haysiyetsiz Hayat Sürme Olarak Kabul Edilen Davranışlar
Haysiyetsiz hayat sürme olgusuna giren eylemler, Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmekle birlikte, bazı davranışlar genel olarak bu kapsamda kabul edilmektedir. Bu tür davranışlara örnek olarak:
- Eşlerden birinin üçüncü bir kişi veya kişilerle belirli bir süre evlilik dışı ilişki yaşaması,
- Eşcinsel birliktelik içinde bulunması,
- Uyuşturucu madde kullanımı ve ticareti yapması,
- Randevu evi işletmesi veya fuhuşla ilgili herhangi bir faaliyette bulunması,
- Aşırı alkol bağımlılığı (ayyaşlık) veya kumar bağımlılığı,
- Hayat kadını olarak çalışması,
- İnsan ticareti ile uğraşması,
- Teşhircilik yapması,
- Ekonomik durumu iyi olmasına rağmen dilenmesi gibi eylemler sayılabilir.
Bir yaşam tarzının haysiyetsiz olup olmadığı, kesin ve objektif bir ölçütle belirlenemez; somut olayın şartlarına göre hâkim tarafından değerlendirilir.
3. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları
Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi uyarınca, eşlerden biri haysiyetsiz bir hayat sürüyor ve bu nedenle onunla birlikte yaşamak diğer eş için katlanılamaz hale geliyorsa, mağdur olan eş herhangi bir süre kısıtlamasına tabi olmaksızın boşanma davası açabilir.
Türk Medeni Kanunu Madde 163:
“Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”
Ancak, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için belirli şartların bir arada bulunması gerekmektedir. Bu şartlar şu şekilde sıralanabilir:
3.1. Haysiyetsiz Hayat Sürme
Kanun metninde “hayat sürme” ifadesi yer aldığından, tek bir haysiyetsiz davranış boşanma sebebi olarak kabul edilmez. Boşanma davası için bu tür bir yaşam tarzının süreklilik arz etmesi gerekmektedir.
Örneğin, tek seferlik bir kumar oynama eylemi veya bir defalık yapılan ahlaka aykırı bir davranış, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma sebebi olarak değerlendirilmez. Davanın kabulü için haysiyetsiz hayat sürme davranışlarının bir yaşam tarzı haline gelmiş olması gerekir.
3.2. Haysiyetsiz Yaşamın Evlilik Sırasında Devam Etmesi
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, bu yaşam biçiminin evlilik süresince devam etmesi gerekmektedir.
- Bu noktada iki önemli husus bulunmaktadır:
- Eylemlerin belirli bir süre devam etmiş olması gerekir.
- Haysiyetsiz yaşam biçimi, evlilik öncesinde başlamış olsa bile evlilik süresince devam ediyorsa boşanma sebebi olabilir.
Ancak, yalnızca evlilik öncesi dönemde gerçekleşmiş haysiyetsiz yaşam biçimi, evlilik birliği sırasında sona ermişse, bu maddeye dayanarak boşanma talep edilemez. Yani, evlenmeden önce bu tür bir yaşam süren eş, evlilikle birlikte bu yaşam tarzını terk etmişse, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma mümkün değildir.
3.3. Eşin Kusurlu Olması
Boşanma davasının kabul edilebilmesi için, haysiyetsiz hayat süren eşin bu davranışlarında kusurlu olması gerekmektedir.
Bu kapsamda, kendi iradesi dışında zorla belirli bir yaşam tarzına sürüklenen veya tehdit altında haysiyetsiz bir hayat sürmeye mecbur bırakılan bir eş, kusurlu kabul edilmez.
Örneğin, bir eşin tehditle veya zorla uyuşturucu kullanmaya zorlanması ya da istemediği halde fuhuş yapmaya zorlanması halinde, bu kişi haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle kusurlu sayılmaz ve bu nedenle boşanma davasında bu maddeye dayanarak kusur isnat edilemez.
3.4. Evliliğin Sürdürülmesinin Beklenemez Hale Gelmesi (Çekilmezlik Şartı)
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılacak boşanma davalarında, kanun koyucu “çekilmezlik” koşulunu da aramaktadır. Bu doğrultuda, haysiyetsiz hayat süren eş ile birlikte yaşamanın diğer eş için hayatı çekilmez hale getirmesi gerekir. Eğer haysiyetsiz yaşam süren eşin davranışları, diğer eşin evlilik birliğini sürdürmesini katlanılmaz hale getirmiyorsa, bu maddeye dayanarak boşanma davası açılamaz.
Örneğin, bir eşin uyuşturucu kullanması tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilmez. Ancak bu durum, diğer eş açısından ortak hayatı katlanılamaz hale getiriyorsa, boşanma kararı verilebilir.
Çekilmezlik olgusunun değerlendirilmesi, somut olayın koşullarına göre hâkimin takdirine bırakılmıştır.
Ayrıca, eşlerden biri haysiyetsiz hayat süren diğer eşi uzun süre tolere etmişse, bu gerekçeyle dava açması iyi niyet kurallarına aykırı olabilir.
Örneğin:
- Her iki eş de uyuşturucu bağımlısıysa, eşlerden birinin diğerinin bağımlılığını gerekçe göstererek boşanma talebinde bulunması, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.
- Aynı yaşam tarzını benimseyen eşlerin birbirine karşı bu sebebe dayanarak dava açması, hukuka uygun görülmeyebilir.
4. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında İspat
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davalarında, iddianın ispatı davacı eşe aittir. Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesinde düzenlenen boşanma sebebine dayanılarak dava açılabilmesi için, davacı eşin iddiasını hukuken geçerli delillerle ortaya koyması gerekmektedir. İddianın ispatlanamaması halinde dava reddedilir.
İspat Yükümlülüğü
Haysiyetsiz hayat sürme iddiasında bulunan eş, bu yaşam tarzının devamlılık arz ettiğini, evlilik sırasında sürdüğünü ve evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğini somut delillerle ispat etmek zorundadır. İspat yükü, bu iddiayı ileri süren davacı eşin üzerindedir.
- Haysiyetsiz hayat sürme iddiası şu yollarla ispatlanabilir:
- Tanık beyanları
- Fotoğraf, video kayıtları, mesajlaşmalar, yazışmalar
- Sosyal medya paylaşımları veya diğer dijital deliller
- Hakkında açılmış ceza davaları ve mahkûmiyet kararları
- Polis tutanakları veya idari mercilerin tespitleri
Davacı eş, bu delillerden biri veya birkaçını sunarak haysiyetsiz hayat sürme iddiasını desteklemelidir.
Hâkimin Takdir Yetkisi ve Tarafların Beyanları
Bu tür davalarda hâkim, sunulan delilleri serbestçe değerlendirerek vicdani kanaatine göre karar verir. Haysiyetsiz hayat sürdüğü iddia edilen eş, bu durumu kabul etse bile, hâkim bu itirafla doğrudan boşanma kararı vermek zorunda değildir.
Hâkim, gerçekten haysiyetsiz hayat sürme koşullarının oluşup oluşmadığını incelemek ve delillere dayalı olarak vicdani kanaate ulaşmak zorundadır. Tarafların boşanmak için bu maddeyi kötüye kullanmasını önlemek amacıyla, yalnızca taraf beyanlarıyla değil, sunulan tüm delillerin objektif bir değerlendirilmesi sonucunda hüküm kurulur.
5. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Tazminat
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davalarında, mağdur eş maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca, mağdur eşin uğradığı ekonomik zararlar ve manevi kayıplar dikkate alınarak tazminata hükmedilebilir.
Maddi Tazminat
Maddi tazminat, boşanma sonucunda mağdur eşin ekonomik olarak zarara uğramasını önlemeyi amaçlar. Haysiyetsiz hayat süren eş, diğer eşin maddi kaybına neden olmuşsa, mahkeme hakkaniyet çerçevesinde tazminata hükmedebilir.
Örnek: Eğer mağdur eş, eşinin haysiyetsiz yaşam tarzı nedeniyle işini kaybetmiş, psikolojik olarak olumsuz etkilenmiş veya prestij kaybı yaşamışsa, mahkeme daha yüksek maddi tazminata hükmedebilir.
Manevi Tazminat
Manevi tazminat, mağdur eşin yaşadığı psikolojik zararları, itibar kaybını ve kişilik haklarına yapılan saldırıyı telafi etmeyi amaçlar. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle kişilik hakları ihlal edilen eş, manevi tazminat talep edebilir.
Manevi tazminat, mağdur eşin ruhsal zararını bir nebze olsun telafi etmeyi amaçlar, kusurlu eş için bir ceza niteliği taşımaz. Mahkemeler, tazminat miktarını belirlerken haksız fiilin ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını ve mağduriyetin derecesini göz önünde bulundurur.
6. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davalarında, nafaka talepleri tarafların ekonomik durumları ve kusur oranları dikkate alınarak değerlendirilir. Haysiyetsiz hayat süren eş genellikle ağır kusurlu kabul edildiğinden, mağdur eş lehine nafaka ödenmesine karar verilebilir.
Yoksulluk Nafakası: Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca, boşanma sonucunda ekonomik olarak zorluk çekecek olan eş, kusursuz veya daha az kusurlu olması şartıyla yoksulluk nafakası talep edebilir.
- Haysiyetsiz hayat süren eş, genellikle ağır kusurlu kabul edildiğinden, yoksulluk nafakası talep etme hakkı bulunmaz.
- Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken tarafların gelir durumlarını, mağdur eşin ekonomik kayıplarını ve boşanma sonrası yaşam standartlarını dikkate alır.
7. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Velayet
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davasında çocuğun velayeti, çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde değerlendirilir. Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca, çocuğun fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimi açısından hangi ebeveynin daha uygun olduğu mahkeme tarafından tespit edilir.
7.1. Haysiyetsiz Hayat Sürmenin Velayet Üzerindeki Etkisi
Mahkeme, velayet kararını verirken şu hususları göz önünde bulundurur:
- Haysiyetsiz hayat süren ebeveynin, çocuğun güvenliğini tehlikeye atıp atmadığı,
- Haysiyetsiz yaşam biçiminin çocuğa doğrudan veya dolaylı etkileri,
- Çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimi açısından hangi ebeveynin daha uygun olduğu,
- Çocuğun ebeveynler arasındaki olaylardan nasıl etkilendiği.
Örnek: Eğer bir ebeveyn uyuşturucu bağımlısıysa, fuhuş yapıyorsa veya çocuğun güvenliğini tehdit eden bir ortamda yaşıyorsa, mahkeme çocuğun bu ortamdan uzak tutulmasını sağlamak adına velayeti diğer ebeveyne verebilir.
7.2. Haysiyetsiz Hayat Süren Ebeveyn Velayeti Kaybeder mi?
Haysiyetsiz hayat süren ebeveyn, otomatik olarak velayet hakkını kaybetmez. Ancak mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek bu durumu değerlendirir.
Velayetin diğer ebeveyne verilme olasılığı artar, eğer:
- Haysiyetsiz hayat süren ebeveyn, çocuğa doğrudan zarar vermişse,
- Çocuk, ebeveynin yaşam tarzı nedeniyle fiziksel veya psikolojik zarar görmüşse,
- Ebeveynin yaşantısı, çocuğun yetiştirilme ortamını olumsuz etkiliyorsa.
Velayet tamamen kaybedilmeyebilir, eğer:
- Ebeveynin yaşam tarzı çocuğa doğrudan zarar vermemişse,
- Mahkeme, ebeveynin çocuğa olumlu bir ebeveynlik rolü oynadığını tespit ederse,
- Velayet konusunda bir pedagog veya sosyal hizmet uzmanının raporu olumlu olursa.
8. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davalarında görevli ve yetkili mahkeme, Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesi uyarınca belirlenir.
Görevli Mahkeme: Bu tür boşanma davalarına Aile Mahkemeleri bakmakla görevlidir. Eğer davanın açılacağı yerde Aile Mahkemesi bulunmuyorsa, Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakar.
Yetkili Mahkeme: Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesine göre, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası şu mahkemelerde açılabilir:
- Eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgah) Aile Mahkemesi,
- Eşlerin son defa en az 6 ay boyunca birlikte yaşadıkları yer Aile Mahkemesi.
Boşanma davasını açacak eş, bu iki yetkili mahkemeden herhangi birinde davasını açabilir.
9. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında Dava Açma Süresi
Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılacak boşanma davalarında herhangi bir zaman sınırlaması getirmemiştir. Ancak:
- Suçun öğrenilmesinden sonra uzun süre boşanma davası açılmaması, mahkeme tarafından olumsuz bir unsur olarak değerlendirilebilir.
- Evliliğin devam ettirilmesi, eşin durumu kabullendiği veya affettiği şeklinde yorumlanabilir.
Bu nedenle, boşanma davası açmak isteyen eşin, makul bir süre içinde harekete geçmesi, hak kaybı yaşamaması açısından önemlidir.
Boşanma davası sürecine ilişkin daha detaylı bilgiye ulaşmak için Boşanma Davası Nasıl Açılır? başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.
Selam eşim beni 2 yıl boyunca madde kullanıyor diye devlete şikayet de bulundu. Denetimli serbestlik aldım ve temiz verdim ayrıca tehdit ve hakaret suçlarında atdi hakaret olarak para cezası aldım son boşanma davamız da aile birliğinin bozulması ve haysiyetsiz yaşam sürme lekesini atdi ben boşanmak istemediğimi hakime söyledi red edildi ve istinaf yolu açık olmak üzere denildi şimdi ben maddi ve manevi tazminat hakkım doğuyor mu bu konuda bunu öğrenmek istedim ellerinde böyle bir kanıt olmadığı halde benim gerek psikoloji gerekse onur ve gururumla oynanmıştır teşekkür ederim
Ahlaksızlığı bir kere değil, bir kaç kere ve sürekli hale getirince mi hayasız oluyormuş?