Manevi tazminat, kişilik hakkına karşı gerçekleştirilen hukuka aykırı tecavüzden doğan acı, elem ve ızdırabın giderilmesi amacını güden tazminat türüdür. Kişilik haklarına olan saldırının devlet eliyle, idarece gerçekleştirilmesi halinde; manevi zarar, idare mahkemelerinde, tam yargı davası adı altında talep ve dava edilebilecektir. Zira idari yargıda incelenen tam yargı davalarıyla ortaya çıkan zararın tazmini hedeflenir. Giderilmesi talep edilen zarar, maddi zarar olabileceği gibi manevi zarar da olabilecektir.
Manevi zararın parayla ölçülmesi çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Bu nedenle manevi tazminat talebiyle açılmış bir davada, idare mahkemesi hâkimi, kişi lehine manevi tazminata hükmederken genel olarak dikkate alınan çeşitli faktörleri somut olaya uygulayacaktır. Bu hususları dikkate alacak olan hâkim takdir yetkisiyle birlikte tazminat miktarını belirleyecektir. Tazminat miktarının zarar görenin haksız şekilde zenginleşmesine neden olmayacak şekilde, hakkaniyete uygun olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bununla beraber dava dilekçesinde talep edilen manevi tazminat talebi, nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle, bir defaya mahsus olarak artırılabilecektir.
İdarelerin eylem ve işlemleri sonucu ortaya çıkan zarar, maddi nitelikte olabileceği gibi kişilik haklarının ihlali sonucu oluşan elemi gidermeye yönelik manevi zarar da olabilir. Kişilik hakkına gerçekleştirilen tecavüz sebebiyle duyulan acı, elem ve ızdırap manevi zarar olarak ifade edilir.
1. İdari Yargıda Dava Türleri
İdari yargıda davalar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu m.2 gereğince;
- İptal davaları,
- İdari sözleşmelerden doğan davalar,
- Tam yargı davaları
olmak üzere temelde üç türlüdür.
İptal davaları, bir idari işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, işlem yüzünden menfaati ihlal edilenler tarafından açılır.
İdari Sözleşmelerden Doğan Uyuşmazlık İptal ve Tazminat Davaları, idarelerin emanet, müşterek emanet, imtiyaz, iltizam gibi usullerle akdettiği sözleşmelerinden doğan davalardır. İdari sözleşmelere karşı, idari yargıda iptal ve tam yargı davaları açılabilir.
İdareye Karşı Açılacak Tazminat (Tam Yargı) Davası ise, idarenin eylem veya işlemleri sonucunda ortaya çıkan zararın tazmini için açılan davalardır. Bu davaları açma hak ve yetkisi, ancak ve ancak idari işlem veya eylemlerden ötürü hakları ihlal edilenlere mahsustur.
2. Tam Yargı Davalarında Manevi Tazminat Talebi
Kişilik haklarına olan saldırının devlet eliyle, idarece gerçekleştirilmesi halinde manevi zarar, idari yargıda, idare mahkemelerinde, tam yargı davası adı altında talep ve dava edilebilecektir. Bu kapsamda mahkemece, manevi tazminat talebinin kabul edilebilmesi için;
- Bir zarar söz konusu olmalıdır.
- Bu zarar, idarenin eylem veya işleminden kaynaklanmalıdır.
- Ortaya çıkan zararla idarenin eylem veya işlemi arasında uygun bir illiyet bağı, yani neden-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.
Diğer taraftan, kamu yararı ilkesi uyarınca hizmet yükümlülüğü olan idarenin kimi durumlarda hizmet ifası esnasındaki kusurlu iş ve eylemleri dolayısıyla, ilgili kişilerde hak mağduriyeti oluşabilmektedir. İlgili kişilerin idarenin hizmet kusuru durumlarında uğradıkları zararın tazmini için başvurabilecekleri hukuki yollara ilişkin detaylı bilgi için “İdarenin Hizmet Kusurundan Kaynaklanan Tazminat Davaları” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
3. Tam Yargı Davalarında Manevi Tazminat Tutarının Belirlenmesi
İdarenin eylem veya işlemi sebebiyle ortaya çıkan manevi zararın miktarının parayla ölçülmesi çoğunlukla mümkün değildir. Dolayısıyla, davaya bakan idare mahkemesi hâkimi, kişi lehine manevi tazminata hükmederken, somut olayın şartlarına göre, takdir yetkisini kullanacaktır. Başka bir ifadeyle matematiksel olarak zararın hesaplanması söz konusu olmayacaktır. Yüksek Mahkeme’nin istikrarlı kararlarında, hâkimin sahip olduğu bu takdir yetkisinin somutlaştırılması adına, tazminat tutarı belirlenirken çeşitli faktörlerin göz önünde tutulması gerektiği hükme bağlanmaktadır.
Yüksek Mahkeme kararlarına göre, manevi tazminat tutarı belirlenirken başta aşağıdakiler olmak üzere çeşitli faktörler göz önünde tutulmalıdır.
- İdari faaliyetin niteliği,
- Zarar görenin kusur miktarı,
- Zarar görenin kişisel durumu ve özellikleri,
- Zarar görenin duyduğu fiziksel veya manevi acı, elem ve üzüntü durumu.
Ayrıca, zarar görenin haksız şekilde zenginleşmesine neden olmayacak, hukukun ve hakkaniyetin gerektirdiği şekilde hakkaniyetli bir manevi tazminat miktarı belirlenmelidir.
4. Manevi Tazminata İlişkin Tam Yargı Davalarında Talep Artırımı
İdari yargıda, 2013 yılına kadar davacı, dava dilekçesinde belirttiği miktar ile bağlı olup dava dilekçesinde belirttiği miktarı değiştirememekteydi. Bu noktada, dava açılırken talep edilen miktarın belirlenmesi oldukça önem teşkil ediyordu.
11.04.2013 tarihindeki mevzuat değişikliğinden itibaren tam yargı davalarında, dava dilekçesinde talep edilen miktar, nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle, bir defaya mahsus olarak artırılabilmektedir. Bu düzenlemede tam yargı davası altında talep edilen tazminat türünün maddi veya manevi tazminat niteliğinde olması açısından herhangi bir ayrım yapılmamıştır.
Nitekim konu hakkında Danıştay 10. Dairesi 2009/9938E., 2014/1117K. sayılı ve 25.02.2014 tarihli kararında;
“2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin artırılmasına olanak tanınmıştır. Görüldüğü üzere, Yasanın “tam yargı davalarında, dava dilekçesinde belirtilen miktarın artırılabileceği” ifadesine yer verdiği; tazminat tutarının maddi veya manevi zararların karşılanmasına yönelik olup olmamasına ilişkin olarak bir ayrımdan söz etmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, söz konusu artırım olanağının maddi tazminat tutarının yanında manevi tazminat tutarı içinde uygulanabileceği sonucuna varılmaktadır. Bir başka ifade ile davacıların artırılan miktara isabet eden harcı ödemek suretiyle kararı veren Mahkemeye verecekleri dilekçe ile bir defaya mahsus olmak üzere dava dilekçesinde gösterilen maddi ve manevi tazminat miktarını artırmaları mümkündür.”
şeklinde karar vererek tam yargı davasında gerek maddi gerekse manevi tazminat talebinin bir defaya mahsus olmak üzere artırılabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle de idari yargıda manevi tazminat talebinin bölünerek açılmasına engel bir hal bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Hukuk Muhakemeleri kanununda yer alan dava türleri ve manevi tazminatın niteliği gereği adli yargıda açılan manevi tazminat davalarında dava dilekçesinde gösterilen talep dava açıldıktan sonra artırılamamaktadır.
5. Tam Yargı Davalarında Manevi Tazminatta Faiz
İdari yargıda manevi tazminat davalarında, manevi tazminat talep edilirken manevi tazminat ile birlikte faizin de talep edilip edilemeyeceği noktasında kanunda bir açıklık söz konusu değildir. Yüksek Mahkeme, geçmiş yıllardaki bazı kararlarında manevi tazminata faiz yükletilemeyeceğine karar vermiştir. Ancak son yıllarda verilen kararların birçoğunda, aksi bir yaklaşımla, idareye başvuru tarihinden itibaren manevi tazminata da faiz işletilmesi gerektiğine hükmedilmektedir.
Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki; davacının, faiz konusunda herhangi bir talebi yokken, mahkemece kendiliğinden faize hükmedilmesi söz konusu olamayacaktır. Zira idari yargıda geçerli olan taleple bağlılık ilkesi gereği, manevi tazminata faiz yürütülebilmesi için dava dilekçesinde bunun talep edilmiş olması gerekir.
6. Sıkça Sorulan Sorular
Türk Hukuku, tarafların mahkemelerde kendilerini bizzat savunmalarına ve temsil etmesine imkan tanımakta olup, tarafların mahkemelerde temsil edilmek için avukat tutması, bazı istisnalar dışında zorunlu değildir. Bu kapsamda İdare Mahkemelerinde de idare hukuku avukatı tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak İdare Hukuku mevzuatının karmaşık yapısı, İdari Yargılama Usul Kanununda yer alan sürelerin kesin ve kısa oluşu gibi nedenlerle, dava sürecinin hukukçu olmayan kişiler tarafından yürütülmesi halinde, gerek şekil, gerekse de esas açısından telafisi mümkün olmayan hatalı işlemler yapılabilir. Son derece ayrıntılı düzenlemeler içeren idari yargı sürecinde hak kaybına uğranılmaması için, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
Manevi tazminatın belirlenmesinde zarar görenin hâlihazırda katlandığı manevi zararlar dikkate alınacağı gibi bunlara ek olarak bir müddet daha acı, elem, keder çekeceği hususu da dikkate alınır. Tüm bunları dikkate alacak olan mahkeme, manevi tazminat miktarını, olay nedeniyle duyulan elem ve kederi kısmen de olsa hafifletmek amacıyla, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirler.
Zarar görenin, zarara neden olan işlem/eylem nedeniyle ayrıca bir yarar sağlaması durumunda yararlandığı miktara ilişkin tutar, hesaplanan zarar miktarından düşülür.
Zararın ortaya çıkışında zarar gören veya da üçüncü kişinin kusuru varsa, hesaplanan tazminatta kusurun oranına göre indirime gidilir.
Bu konuda Danıştay kararında bir yeknesaklık bulunmamaktadır. Danıştay kimi kararlarında akrabalık durumunun manevi tazminat talebinde bulunulabilmesi için yeterli olmadığından bahisle ölenin kardeşlerinin manevi tazminat talebini reddetmektedir. Kimi kararlarında ise ölenin kardeşlerinin ve hatta üvey annesinin dahi manevi tazminat talebinde bulunabileceğine yönelik karar vermektedir.
Malvarlığına yönelik zarar, zarar görenin manevi değerlerinde eksilmeye neden olmuşsa, zarar gören için maddi değerinin haricinde manevi değeri de bulanan bir mala zarar verilmişse manevi tazminat talebinde bulunulması mümkündür.
Manevi zararın varlığı için mutlaka maddi bir zararın da söz konusu olması gerekmemektedir. Bu açıdan maddi tazminata hükmedilmemiş olması manevi tazminata hükmedilemeyeceği anlamına gelmemektedir.
Dava açıldıktan sonra davacının ölmesi durumunda, hükmedilen manevi tazminat davacının mirasçılarına ödenecektir.
İdari yargıda görülen manevi tazminat davalarında dava dilekçesi ile talep edilen manevi tazminat miktarı bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir. Adli yargıda görülen manevi tazminat davalarında ise dava dilekçesinde talep edilen manevi tazminat miktarının artırılması mümkün değildir.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. İdare Hukuku mevzuatı ve özellikle de İdari Yargılama Usul Kanunu, diğer hukuk alanlarına nazaran daha ayrıntılı sayılabilecek kurallar içermekte olup, hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.