Vergi Usul Kanunu’nun 378. maddesi, vergi davalarının konusunu vergiler, vergi cezaları ve tadilat ile takdir komisyonları kararları olarak düzenlemektedir.
Vergi uyuşmazlıkları temelde bir idari işleme dayanır. Bu sebeple, uyuşmazlığın niteliğine göre tam yargı veya iptal davası açılarak çözüme kavuşturulması mümkündür. Vergi davalarının hukuki niteliği ise hukuk öğretisinde tartışmalı bir konudur. Bir görüş, vergi davalarının idari davaların bir türü olduğunu ileri sürerken; diğer görüş, vergi davalarının kendine özgü, ayrı bir dava türü olduğunu savunur.
Bu yazımızda, vergi davalarının konusu ve kapsamı detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Yazı İçeriği
1. Vergi Yargısının Konusu
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378. Maddesinde vergi davalarının konusu şu şekilde düzenlenmiştir:
- Vergiler
- Vergi cezaları
- Tadilat ve takdir komisyonları kararları
Ancak bahsedilen işlemlere karşı dava açılabilmesi VUK madde 378 ile bazı şartlara bağlanmıştır:
“Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.”
Bu kapsamda uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve dava konusu teşkil eden işlemler; verginin tarhı, vergi cezası ve tadilat ve takdir komisyonları kararları üzerinedir.
1.1. Verginin Tarhı
Verginin tarhı, mükellefin ödemekle yükümlü olduğu verginin devlet tarafından hesaplanmasıdır. Tarhiyat işlemlerinden doğan uyuşmazlıkların idari veya hukuki yoldan çözümlenmesi gündeme gelebilmektedir.
Tarh işleminde vergi hatası bulunan hallerde (VUK m. 117,118 ve 375) ilgililer, vergi dairesinden işlemdeki hatanın düzeltilmesini talep edebilirler (VUK m. 122).
İdari başvuru neticesinde yetkili makamın düzeltme talebini yerinde görmeyerek ret kararı vermesi ya da başvurunun karşılıksız bırakılması mümkündür.
İdari başvurunun olumsuz sonuçlanması sebebiyle ya da doğrudan hukuki yola başvurmak isteyen ilgilinin 30 günlük süre içinde vergi mahkemelerinde dava açması gerekmektedir.
Dava konusu yapılabilecek tarhiyat işlemleri; VUK madde 29, 30 ve mükerrer madde 30’a göre yapılan re’sen, ikmalen veya idarece tarhiyattır. Beyannameye dayalı tarh işlemleri açısından ise özel bir durum bulunmaktadır.
Beyana Dayalı Tarhiyata Karşı İstisnai Dava Yolu
VUK madde 378/2 uyarınca, esasen mükellefin beyan etmiş olduğu matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergiye karşı dava açması mümkün değildir. Ancak bu hükmün iki istisnası bulunmaktadır:
- Beyannamenin ihtirazi kayıt ile verilmesi (İYUK m. 27)
- Vergi hatasının mevcut olması (VUK m. 117-118)
Mükellefin beyan etmiş olduğu matraha karşı dava açması ancak bu iki istisnai durumda söz konusu olmaktadır.
1.2. Vergi Cezası
Vergi cezalarının; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve diğer özel kanunlarda düzenleme bulunan hallerde verilmesi mümkündür. VUK m. 378 ile açıkça düzenlenen hükme göre, yükümlünün vergi cezasına karşı dava açabilmesi için öncelikle kesilmiş olan ceza ihbarnamesinin kendisine tebliğ edilmesi gerekmektedir.
1.3. Tadilat ve Takdir Komisyonları Kararı
Takdir komisyonu kararları, vergi idaresinin re’sen gerçekleştireceği tarhiyatların temelini oluşturur. Takdir komisyonu yalnızca vergi matrahını belirler. Tarhiyat işlemi ise belirlenen matraha dayanarak vergi idaresi tarafından gerçekleştirilir.
Bu nedenle, takdir komisyonu kararlarına karşı doğrudan dava açılması mümkün değildir. Yükümlüler yalnızca komisyonun belirlediği matraha dayanan tarhiyat işlemlerine karşı dava açabilirler. Bu davalarda, ilgili takdir komisyonu kararının hukuka aykırı olduğu da ayrıca ileri sürülebilecektir.
Takdir Komisyonu Kararlarına Karşı Doğrudan Dava Açılabilecek Haller
Takdir komisyonu kararlarına karşı doğrudan dava açılabilecek bazı istisnai haller bulunmaktadır:
- VUK mükerrer m. 49 uyarınca, bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine
- VUK m. 267 hükmüne göre takdir edilen emsal bedellere
ilişkin takdir komisyonu kararlarına karşı ilgililer ve vergi daireleri tarafından doğrudan dava açılması mümkündür.
2. Vergi Yargısının Kapsamı
2.1. Vergi Yargısının Görev Yönünden Kapsamı
Mükellef ile vergi idaresi arasındaki vergi uyuşmazlıklarında, dava yoluna gidilebilmesi için uyuşmazlığın vergi yargısının görev alanında olması gerekmektedir. Bu noktada özellikle belirtilmelidir ki vergi cezaları Vergi Usul Kanununda düzenlenmiş olsa da hürriyeti bağlayıcı vergi cezalarına ilişkin davalarda görevli mahkeme ceza mahkemeleridir.
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 6. madde hükmü:
“Vergi mahkemeleri:
a) Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları,
b) (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları,
c) Diğer kanunlarla verilen işleri, Çözümler.”
şeklinde düzenlenmiş olup vergi mahkemelerinin görev kapsamına giren uyuşmazlıkların genel çerçevesi işbu hüküm uyarınca çizilmiştir.
2.2. Vergi Yargısının İçerik Yönünden Kapsamı
- Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergi, resim ve harçlar ve bunların faiz ile cezalarına ilişkin davalar,
- Gümrük Kanununa göre ithal ürünlerden alınan vergi ve resimler ile bunların cezalarına ilişkin davalar,
- Anayasa’da “vergi benzeri mali yükümlülük” olarak belirtilen yükümlülükler ve inzibati para cezalarına ilişkin davalar vergi yargısının alanına girmektedir.
Bu üç alanda tahsilat noktasında meydana gelecek hukuki uyuşmazlıklar da vergi davalarının kapsamına dahildir. Konuyla ilgili detaylı bilgi için “Vergi Yargılaması Usulü” makalemizi inceleyebilirsiniz.
3. Vergi Yargısının Sınırları
Vergi mahkemelerinin, idarenin yerine geçerek idari işlem niteliğinde karar vermeleri mümkün değildir. Anayasa madde 125/4 uyarınca:
“Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.”
Dolayısıyla idari yargılamalarda mahkemenin yetkisi hukuka uygunluk denetimi ile sınırlıdır.
Buna karşın; takdir komisyonları tarafından takdir edilen matrahlara karşı açılan davalarda, vergi idaresinin talep ettiği miktarı aşmamak koşulu ile matrahın vergi mahkemeleri tarafından belirlenmesi mümkündür. Hatta Danıştay, vergi mahkemesinin matrahı belirlemeyip sadece takdir komisyonu kararını iptal etmesini bozma sebebi olarak görmektedir.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosuna aittir. Vergi Hukuku mevzuatı ve özellikle de İdari Yargılama Usul Kanunu, diğer hukuk alanlarına nazaran daha ayrıntılı sayılabilecek kurallar içermekte olup, hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “Vergi Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.