İdari mercilerin kamu yararı amacıyla ve tek taraflı olarak ifa ettikleri işlemler “idari işlem” olarak adlandırılmaktadır. Amaç, yetki, şekil, konu ve sebep unsurlarından en az birinin hukuka aykırı olduğu tespit edilen idari işlemlerin iptal edilmesi mümkündür. Her halükarda, idare, Anayasa madde 125/7 gereği, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, tam yargı davası açılarak idarenin eylem ve işlemleri nedeniyle uğranılan zararın tazmini istenebilir. Tam yargı davalarında, idarenin eylem veya işlemi yüzünden uğranılan maddi zararın tazmini istenebileceği gibi, kişinin maruz bırakıldığı duygusal çöküntü dolayısıyla manevi tazminat talebi de mümkündür.
Bir şekilde uğranılan maddi ve/veya manevi zararın tazmini için hukuk mahkemelerinde açılacak dava türü tazminat davası iken bu davanın idari yargıdaki görünümü, tam yargı davalarıdır. İdare tarafından işleme konan bir hukuka aykırılığın ortadan kaldırılabilmesi için, iptal davası ile yargıya taşınması gerekir. Hukuka aykırı olduğu mahkeme kararı ile sabit hale gelen idari işlem iptal edilirse, bu işlem dolayısıyla zarar gören kişiler zararlarının tazmini için ayrıca dava açabilirler. Bu dava türünün hukuki karşılığı, tam yargı davalarıdır.
1. Tam Yargı Davası Nedir?
İdarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı karşılaması gerektiği en üst norm olarak Anayasa’da düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin karşılığı, idare hukukunda tam yargı davalarıdır. Burada zarar, maddi nitelikte bir kayıp olabileceği gibi, kişilik haklarının ihlali sonucu oluşan elemi gidermeye yönelik manevi zarar da olabilir. Bu kapsamda tam yargı davası özel hukuktaki maddi ve manevi tazminat davalarına benzetilebilir.
2. İptal Davasından Sonra Açılan Tam Yargı Davası Nedir?
Uygulamada çoğu zaman, idarenin hukuka aykırı bir işleminden kaynaklanan zararın tazmini için, öncelikle bu idari işlemin iptali dava konusu edilmektedir. Zira, hukuka uygunluk karinesinden yararlanan idari işlemler, hukuka aykırı olsalar dahi, mahkeme kararı ile iptal edilene kadar, uygulanmaya devam etmektedirler. Genellikle, bu gibi durumlarda, önce idari işlemin iptali, iptal davasının mahkemece kabulü halindeyse, idari işlemden ötürü ortaya çıkan zararın tazmini için yargı yoluna başvurulmaktadır.
Elbette, zarara konu idari işlemin ortadan kaldırılması talebiyle iptal davası açılmaksızın doğrudan doğruya tam yargı davası açılması da mümkündür. Bu konuda daha detaylı bilgi için “İdareye Karşı Açılacak Tazminat (Tam Yargı) Davası” yazımızı inceleyebilirsiniz.
3. Tam Yargı Davasında İdarenin Sorumluluk Türleri Nelerdir?
İdarenin hukuka aykırı eylem ve işlemlerinden sorumlu olması gerektiği Anayasa’da açıkça düzenlenmiştir. Bunun yanında söz konusu hukuka aykırı eylem veya işlemde, idarenin sorumluluğunun türü, kusurunun bulunup bulunmadığına göre belirlenir. Zira idare zarara her zaman kusuruyla neden olmaz. Bu nedenle tam yargı davalarında idarenin sorumluluğu ikiye ayrılmaktadır.
Kusurlu Sorumluluk Hali
İdarenin kusurlu sorumluluğu, hizmet kusuruna dayanmaktadır. İdare, kamu hizmetini görürken mevzuat hükümlerine aykırı davranışla kamu hizmetinin; hiç işlememesine, geç işlemesine, kötü işlemesine neden olursa bu durumda idarenin kusurlu sorumluluğu gündeme gelecektir. Özellikle, hizmet kusurundan doğan zararın tazmini amacıyla açılan tam yargı davaları hakkındaki detaylı incelememize “İdarenin Hizmet Kusurundan Kaynaklanan Tazminat Davaları” yazımızda yer verilmiştir.
Kusursuz Sorumsuzluk Hali
İdarenin kusursuz sorumluluğu yargı içtihatlarıyla oluşmuş sosyal risk, kamu külfetlerinin eşit paylaştırılması, eşitlik, hakkaniyet, nesafet ilkelerine dayanan bir sorumluluk türüdür. Bu kapsamda, kusursuz sorumluluk nedeniyle idareye başvurulabilmesi için, idarenin kusuru aranmayıp, meydana gelen zarar ile idarenin eylemi veya işlemi arasında illiyet bağının bulunması yeterlidir.
Kusursuz sorumluluk halleri temel olarak üç ilke çerçevesinde ele alınmaktadır. Bunlar; risk (tehlike) ilkesi, kamu külfetleri karşısında eşitlik (fedakârlığın denkleştirilmesi) ilkesi ve sosyal risk ilkesidir.
Risk ilkesi uyarınca idare;
- Özel bir riskin sebebiyet verdiği zararlardan,
- Kamu görevlileri açısından meslek kazalarının neden olduğu zararlardan,
- Kamu hizmetinde kullanılan araçlar dolayısıyla meydana gelen zararlardan,
- Toplantı ve gösteri yürüyüşleri nedeniyle ortaya çıkan zararlardan sorumludur.
Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi, idarenin kamu yararı uğrana gerçekleştirdiği kimi faaliyetlerin belirli kişilere zarar vermesi halinde ortaya çıkmaktadır. İdari faaliyetler nedeniyle zarara uğrayan bu kişilerin gösterdikleri fedakârlığın denkleştirilmesi amaçlanmaktadır. Genel olarak bayındırlık ve imar işlerinden kaynaklanan zararlarda dikkate alınan bir ilkedir.
Sosyal risk ilkesinde ise zarar ile idarenin eylemi arasında herhangi bir illiyet bağı bulunmamaktadır. Sosyal risk ilkesi genellikle terör eylemleri sonucunda gündeme gelmektedir.
4. Tam Yargı Davasında Hak İhlali
İdari yargıda açılabilen dava türleri olan iptal ve tam yargı davaları bakımından en önemli bir farklardan biri, dava açmaya hakkı bulunan kişilerdeki ayrımdır. Buna göre, idari işlemin iptali davası, menfaati ihlal edilen herkes tarafından açılabilir. Diğer taraftan, tam yargı davası, ancak ve ancak, davaya dayanak gösterilen idari işlem veya eylem dolayısıyla hakkı ihlal edilenler tarafından açılabilir.
5. Tam Yargı Davasında Dava Açma Süresi Nedir?
İdari yargı hukukunda dava açma süresi idare mahkemelerinde altmış gün, vergi mahkemelerinde otuz gün olarak belirlenmektedir. Bu dava açma süresinin başlangıç tarihi ise dava türüne göre değişmektedir. Ancak kimi durumlarda, idari yargıda dava açma süresinin canlanması, yani hali hazırda dolmuşsa bile zamanaşımı süresinin yeniden başlaması mümkündür. Konuya ilişkin detaylı bilgi için “İdari Yargıda Dava Açma Süresinin Canlanması” isimli makalemizi inceleyebilirsiniz.
Genel Dava Açma Süresi
İdare mahkemelerinde açılan davalardan olan tam yargı davalarında genel düzenleme gereği altmış gün içerisinde dava açılması
İdare mahkemelerinde açılan davalardan olan tam yargı davalarında genel düzenleme gereği altmış gün içerisinde dava açılması gerekmektedir.
Hak düşürücü nitelikteki dava açma süresinin başlangıcı, zarara yol açan olayın idarenin bir işleminden mi yoksa eyleminden mi kaynaklandığına göre değişiklik göstermektedir.
Zarara sebep olan olay idarenin bir işleminden kaynaklanmışsa, süre zarara yol açan işlemin idareden kaynaklandığının ve zararın kapsamının tam olarak öğrenildiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Zarara sebep olan olayın idarenin bir eyleminden kaynaklanması halinde ise doğrudan tam yargı davası açılması mümkün değildir. Bu halde zarar gören öncelikle zarara sebep olan idari eylemi gerçekleştiren idareye, zararın tazmini talebiyle başvuruda bulunmak zorundadır. Bu başvuru tamamen veya kısmen reddedilirse veya da idare başvuruya 30 gün içinde cevap vermezse dava açma süresi içinde tam yargı davası açılabilecektir.
İptal Davası Akabinde Açılacak Tam Yargı Davasında Dava Açma Süresi
İdari Yargılama Usulü Kanunu iptal davası akabinde tam yargı davası açılabileceğini ve dava açma süresini özel olarak düzenlemiştir.
“İdari Yargılama Usulü Kanunu
Madde 12 –
İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.”
İdari işlem hakkında öncelikle iptal davası açılmışsa, bu kararın veya kanun yollarına başvuruluşsa üst mahkeme kararının tebliğinden itibaren, dava süresi içerisinde tam yargı davası açılabilir.
Bu gibi durumlarda, idari işlemin iptali davasının lehe veya aleyhe sonuçlanmasının, tam yargı davası açılmasına herhangi bir etkisi yoktur.
Danıştay 6. Dairesi’nin 15.03.2021 tarihli E. 2019/11966, K. 2021/3782 sayılı kararında, tam yargı davasının, dört ayrı aşamada ve dört ayrı şekilde açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
“(…) ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlemden dolayı dört farklı aşamada, dört ayrı şekilde ve birbirinden bağımsız olarak tam yargı davası açılması mümkündür. Buna göre;
1- Hakları ihlal eden idari işleme karşı iptal davası için öngörülen dava açma süresi içerisinde doğrudan tam yargı davası açabilirler.
2- Hakları ihlal eden idari işleme karşı dava açma süresi içerisinde iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilirler.
3- Hakları ihlal eden idari işleme karşı açılan iptal davasının karara bağlanması üzerine kararın tebliğinden itibaren dava açma süresi içerisinde tam yargı davası açabilirler.
4- Hakları ihlal eden idari işlemin icrası nedeniyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava açma süresi içerisinde dava açılabilirler veya bu dört ayrı tam yargı davası açma süresi içerisinde, 2577 Sayılı Kanun’un 11. maddesinde öngörülen başvuru yolları da kullanılmak suretiyle sözü geçen tam yargı davaları açılabilir.”
6. Sıkça Sorulan Sorular
Türk Hukuku, tarafların mahkemelerde kendilerini bizzat savunmalarına ve temsil etmesine imkan tanımakta olup, tarafların mahkemelerde temsil edilmek için avukat tutması, bazı istisnalar dışında zorunlu değildir. Bu kapsamda İdare Mahkemelerinde de idare hukuku avukatı tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak İdare Hukuku mevzuatının karmaşık yapısı, İdari Yargılama Usul Kanununda yer alan sürelerin kesin ve kısa oluşu gibi nedenlerle, dava sürecinin hukukçu olmayan kişiler tarafından yürütülmesi halinde, gerek şekil, gerekse de esas açısından telafisi mümkün olmayan hatalı işlemler yapılabilir. Son derece ayrıntılı düzenlemeler içeren idari yargı sürecinde hak kaybına uğranılmaması için, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
Bir idari işlem nedeniyle hakkı ihlal edilmiş olan kişiler doğrudan doğruya tam yargı davası açabileceği gibi iptal ve tam yargı davalarını aynı dilekçe ile birlikte de açabilir. Bununla birlikte öncesinde iptal davası açıp bu davanın karara bağlanmasının akabinde de tam yargı davasının açılması mümkündür.
İdarenin işlem ve eylemlerinden doğan sorumluluğu kusurlu sorumluluk ve kusursuz sorumluluk olmak üzere iki türlüdür. Kusursuz sorumluluk hallerinden birinin söz konusu olması halinde, idarenin, kusuru olmamasına rağmen ilgilinin zararını tazmin etmesine karar verilebilecektir.
Tam yargı davası, davaya dayanak gösterilen idari işlem veya eylem dolayısıyla hakkı ihlal edilenler tarafından açılabilir. İptal davası açabilmek için menfaat ihlali yeterli kabul edilirken tam yargı davalarında yalnızca menfaat ihlali kabul görmemekte, hak ihlali aranmaktadır.
Tam yargı davalarında kanun yoluna başvuru için parasal sınırlar söz konusudur. Davanın konusu belirlenen parasal sınırların üstünde ise kanun yollarına başvuruda bulunmak mümkündür. 2023 yılı için istinaf kanun yoluna başvuru sınırı 20.000–TL, temyiz kanun yoluna başvuru sınırı ise 581.000-TL olarak belirlenmiştir.
İdarenin bir eylemi nedeniyle zarara uğrayan kişinin tam yargı davası açmadan önce ilgili eylemi gerçekleştiren idareye başvurması zorunludur. Bu kapsamda zarar gören, zararın tazminini öncelikle ilgili idareden talep etmelidir. İYUK madde 13 idareye başvuru zorunluluğunu yalnızca idarenin eylemlerinden doğan zararlar için öngörmüştür. Zarar idarenin bir işlemi nedeniyle meydana gelmişse doğrudan dava açılması mümkündür. Ancak zarar gören dilerse bu halde de idareye başvuruda bulunabilir.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. İdare Hukuku mevzuatı ve özellikle de İdari Yargılama Usul Kanunu, diğer hukuk alanlarına nazaran daha ayrıntılı sayılabilecek kurallar içermekte olup, hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
İlçe milli eğitim müdürlüğüne karşi bölge idare mahkemesinde açtığım maaş kesim cezalarına karşı 2 davayı kazandım.tazminat davası ne kadar açabilirim