Anayasa’nın 125/7. maddesi uyarınca, idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı karşılamakla yükümlüdür. Bu bağlamda, idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemleri dolayısıyla, maddi ve/veya manevi zarara uğrayan kişiler, bunların tazmini amacıyla tam yargı davası açabilirler. Ancak, idarenin neden olduğu zarar, her zaman kusurundan kaynaklanmayabilir. Kusuru olmayan hallerde dahi, meydana gelen zarar ile idarenin eylemi veya işlemi arasında illiyet bağı varsa, idare, zararı tazminle sorumlu tutulabilir. Diğer taraftan, idarenin sebep olduğu zararların pek çoğu, hizmet kusurundan kaynaklanmaktadır. Mevzuat hükümlerine aykırı davranışla kamu hizmetinin; hiç işlememesine, geç işlemesine, kötü işlemesine neden olursa bu durumda idarenin, kusurlu sorumluluğu gündeme gelir. Bu gibi durumlarda, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan zararın giderilmesi için idari yargıda “tam yargı davası” olarak anılan tazminat davası açılması mümkündür.
- İdarenin Hizmet Kusuru Nedir?
- İdarenin Hizmet Kusurunda Sorumluluğun Niteliği
- İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasının Şartları
- İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasında Süre
- İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasında İspat Yükü
- İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- İdarenin Hizmet Kusuruna İlişkin Örnekler
- Sıkça Sorulan Sorular
Uygulamada sık karşılaşılan bir durum olarak, belediyelerin yol yapım çalışması esnasında gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle uğranılan zararlar, tipik bir idarenin hizmet kusuru örneğidir. Keza, devlet hastanesi ya da üniversite hastanesi gibi idari sağlık kuruluşlarındaki kusurlu hizmetler dolayısıyla uğranılan zararların tazmini için de idarenin hizmet kusuruna gidilebilir. Bu davaların, genel idari dava açma süresi olan 60 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Hak düşürücü süre hesabının nasıl yapılacağı ve sürelerin yeniden canlanması gibi diğer ayrık durumlara yazımızın devamında yer verilmiştir.
1. İdarenin Hizmet Kusuru Nedir?
İdarenin hizmet kusuru; kamu hizmetinin ifasında, hizmetin gereği gibi yerine getirilmemesi şeklinde oluşabileceği gibi, kamu hizmetinin zamanında yahut hiç yerine getirilmemesi de hizmet kusuru kapsamındadır.
İdari işlemler, çoğunlukla memur sıfatındaki gerçek kişilerin eliyle gerçekleştiriliyor olsa dahi, bu işlemlerden doğan sorumluluk; işlemin asıl sahibi, kurucusu ve düzenleyicisi olan idareye aittir. Ancak kimi zaman, idarenin hizmet kusuru neticesinde, işlemden etkilenen üçüncü şahıslar, maddi ve/veya manevi zarara uğrayabilirler. Bu gibi durumlarda, ilgili kişilerce, uğradıkları zararın tazmini talebiyle tam yargı davası olarak anılan davanın açılması ve idarenin tazminat sorumluluğuna gidilmesi mümkündür.
İdarenin hizmet kusuru nedeniyle zarar görenler, uğradıkları zararın tazmini için tam yargı davası açabilecekleri gibi, zarara konu idari işlemin iptali talebiyle de yargı yoluna başvurabilirler. İdari işlemin iptaliyle işlem dolayısıyla uğranılan zararın tazmini aynı dava içinde talep edilebileceği gibi, önce iptal kararı alınarak sonradan tam yargı davası açılması da mümkündür. Keza, zarara konu idari işlemin iptali talebiyle yargı yoluna başvurulmaksızın doğrudan tam yargı davası açılmasında da hukuken hiçbir engel yoktur. Konuya ilişkin detaylı bilgi almak için İdari İşlemin İptali Sonrası Açılacak Tazminat (Tam Yargı) Davası başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
2. İdarenin Hizmet Kusurunda Sorumluluğun Niteliği
İdari yargıda, idarenin tazmin yükümlülüğü altında olduğu çeşitli sorumluluk türleri vardır. Kimi durumlarda, idarenin, zarara konu eylem veya işlemde kusuru olmasa bile sorumluluğu gündeme gelebilir. Ancak, idarenin hizmet kusurundan doğan sorumluluğu, tam anlamıyla bir “kusur sorumluluğu” niteliğindedir. Yani idarenin hizmet kusuru nedeni ile yaptırıma tabi tutulabilmesi, idarenin işlem ve eylemlerinde herhangi bir kusur bulunup bulunmadığına bağlıdır. Bu bağlamda, hizmet kusuruna dayanan sorumluluk türü, idare hukukuna özgü bir sorumluluk şekli olup özel hukukta yer alan sorumluluk türlerinden birçok yönü ile ayrılmaktadır.
3. İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasının Şartları
İdarenin hizmet kusuru nedeni ile mali olarak yaptırıma tabi tutulabilmesi için birtakım şartların somut olay bakımından mevcut olması gerekir. İdari yargı mercilerince bu şartlar re’sen araştırılacak ve şartların bulunmaması durumunda davanın reddine karar verilebilecektir.
Aşağıda kısaca özetlenen bu şartlardan birinin dahi bulunmaması halinde davanın reddine karar verilebilir:
- İdarenin bir kamu hizmeti olmalıdır.
- Bu hizmete ilişkin olarak zamana, mekâna ve somut olayın şartlarına göre belirlenmiş bir hizmet kusuru olmalıdır.
- Söz konusu hizmet nedeni ile bir zarar doğmuş olmalıdır.
- Zarar gören, idarenin kamu hizmeti ilkelerine aykırı hareket ettiğini ispat etmelidir.
- Dava yasal süresi içerisinde açılmalıdır.
4. İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasında Süre
İdarenin hizmet kusurundan doğan tazminat davalarında genel dava açma süresi olan 60 günlük süre geçerlidir. Hak düşürücü nitelikteki dava açma süresinin başlangıcı, zarara yol açan olayın idarenin bir işleminden mi yoksa eyleminden mi kaynaklandığına göre değişiklik göstermektedir.
Zarara sebep olan olay idarenin bir işleminden kaynaklanmışsa, süre zarara yol açan işlemin idareden kaynaklandığının ve zararın kapsamının tam olarak öğrenildiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Zarara sebep olan olayın idarenin bir eyleminden kaynaklanması halinde ise doğrudan tam yargı davası açılması mümkün değildir. Bu halde zarar gören öncelikle zarara sebep olan idari eylemi gerçekleştiren idareye, zararın tazmini talebiyle başvuruda bulunmak zorundadır. Bu başvuru tamamen veya kısmen reddedilirse veya da idare başvuruya 30 gün içinde cevap vermezse dava açma süresi içinde tam yargı davası açılabilecektir.
Diğer taraftan, kimi durumlarda, çoktan sona ermiş olan dava açma süresinin yeniden canlanması mümkün olabilir.
Konuya ilişkin detaylı bilgi için İdari Yargıda Dava Açma Süresinin Canlanması isimli makalemizi inceleyebilirsiniz.
5. İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasında İspat Yükü
İdarenin hizmet kusuru nedeniyle açılacak tazminat davalarında; zarara uğradığını iddia eden kişi, ilgili idari hizmeti yerine getiren kamu görevlisini ve bu kişinin kusurunu ispatlamakla yükümlü değildir. Yargılama sürecinde, daha ziyade, idarenin yürüttüğü faaliyetin kusurlu işlendiği, hizmetin gereği gibi işlenmediği veya hiç yerine getirilmediği kanıtlanmalıdır.
Bu noktada idarenin yerine getirdiği kamu hizmetinin kusurlu olup olmadığı, yasal mevzuat hükümleri ile birlikte kamu hukukuna hâkim ilkeler nazarında belirlenir. Ayrıca, söz konusu kusur ve sorumluluk tespitinde, somut olayın koşulları nazarında bir değerlendirme yapılır. Daha açık ifadeyle, bu dava türünde, genel geçer bir tespit sürecinden bahsedilemez.
İdareye düşen ispat yükü ise söz konusu kamu hizmetinin kendisi tarafından gereği gibi yerine getirildiğini ispatlamaktan ibarettir.
6. İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Tazminat Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Bu davalarda, idari yargı mercileri görevlidir.
Yetkili mahkeme ise İdari Yargılama Usulü Kanunu m.36 uyarınca belirlenir. Buna göre;
- Söz konusu hizmeti gerçekleştiren idarenin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
- Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.
- Diğer hallerde davacının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
7. İdarenin Hizmet Kusuruna İlişkin Örnekler
İdarenin hizmet kusuru nedeni ile zarar gören kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmenin tazmini talebi maddi tazminat olarak karşımıza çıkmaktadır.
Manevi tazminat ise, idarenin hizmet kusuru nedeniyle kişinin yaşadığı elem, keder ve üzüntü sonucu manevi olarak uğradığı yıkım ve yıpranmayı tatmin amacıyla talep edilen tazminattır.
İdarenin hizmet kusuruna ilişkin olarak kısaca şu örnekleri verebiliriz:
Kamu görevlisinin, tamamen kendi iradesi ile kişilere karşı siyasal, kişisel veya başka nedenlerle kin, garaz, husumet ve benzeri duyguların etkisi altında zarar vermesi, bir hizmet kusurudur.
İdarenin sorumluluğundaki yolda çalışma yapılırken, gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle uğranılan zararın hizmet kusurundan kaynaklandığı söylenebilir.
İdarenin sağlık hizmetini kusurlu işletmesi nedeniyle uğranılan zarar, klasik bir hizmet kusuru örneğidir.
Askerlik yapmaya elverişli olmayan kişinin askere alınması sonucu, söz konusu kişinin yaşamına son vermesi nedeni ile uğranılan zarar da idarenin hizmet kusuruna dâhil edilebilir.
Keza, belediyelerin bariyer sistemindeki gerekli bakım ve düzenlemeyi yapmaması nedeniyle kişilerin zarara uğramaları halinde, idarenin hizmet kusurundan doğan tazminat sorumluluğuna gidilebilir.
8. Sıkça Sorulan Sorular
Türk Hukuku, tarafların mahkemelerde kendilerini bizzat savunmalarına ve temsil etmesine imkan tanımakta olup, tarafların mahkemelerde temsil edilmek için avukat tutması, bazı istisnalar dışında zorunlu değildir. Bu kapsamda İdare Mahkemelerinde de idare hukuku avukatı tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak İdare Hukuku mevzuatının karmaşık yapısı, İdari Yargılama Usul Kanununda yer alan sürelerin kesin ve kısa oluşu gibi nedenlerle, dava sürecinin hukukçu olmayan kişiler tarafından yürütülmesi halinde, gerek şekil, gerekse de esas açısından telafisi mümkün olmayan hatalı işlemler yapılabilir. Son derece ayrıntılı düzenlemeler içeren idari yargı sürecinde hak kaybına uğranılmaması için, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.
Hizmetin kötü işlemesi, hizmetin geç işlemesi ve hizmetin hiç işlememesi halleri hizmet kusuru kapsamındadır.
Hizmetin mevzuat hükümlerine aykırı olarak yürütülmesi, idarenin hizmeti yerine getirirken özensiz davranmış olması, kullanılan araçların gerekli kalitede olmaması gibi nedenler hizmetin kötü işlemesi olarak kabul edilmektedir.
Yargı kararlarının uygulanması Anayasal zorunluluk teşkil etmektedir. İdarenin yargı kararlarını uygulamaması ağır hizmet kusuru oluşturmaktadır.
Hizmet kusuru idarenin bir eyleminden kaynaklanıyorsa zarar görenin dava açmadan önce ilgili eylemi gerçekleştiren idareye başvuruda bulunması zorunludur. Başvurunun, eylemin yazılı bildirim veya da başka bir yolla öğrenilmesinden itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yapılması gerekmektedir. Hizmet kusurunun idarenin bir işleminden kaynaklanması durumunda ise idareye başvuruda bulunmak zorunlu değil, ihtiyaridir.
Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlı yayımlanmış olup, tüm hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. İdare Hukuku mevzuatı ve özellikle de İdari Yargılama Usul Kanunu, diğer hukuk alanlarına nazaran daha ayrıntılı sayılabilecek kurallar içermekte olup, hak kaybına uğranılmaması açısından, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.