Zina (Aldatma), eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken başka bir kişiyle bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanır. Türk Medeni Kanunu’na göre zina, mutlak bir boşanma sebebidir ve zinanın ispatlanması halinde evliliğin sona erdirilmesi için başka bir gerekçeye ihtiyaç duyulmaz. Mahkeme, zina nedeniyle açılan boşanma davalarında aldatan eşin ağır kusurlu olduğunu dikkate alarak, tazminat miktarını ve diğer hukuki sonuçları bu doğrultuda belirler. Bu nedenle, zina fiili, boşanma sürecinde mal rejimi ve tazminat talepleri açısından diğer boşanma davalarına kıyasla önemli farklılıklar doğurmaktadır.
“Aldatma” ve “zina” terimleri, evlilik birliğinde sadakatsizlik durumlarını ifade etmek için kullanılır. “Aldatma” daha geniş bir anlam taşıyarak duygusal veya fiziksel sadakatsizlikleri kapsarken, “zina” terimi özellikle evlilik dışı cinsel ilişkiyi belirtir.
Yazı İçeriği
- 1. Zina Nedeniyle Boşanma Nedir?
- 2. Zina Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları
- 3. Zinanın (Aldatmanın) İspatı ve Deliller
- 4. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat
- 5. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Velayet
- 6. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka
- 7. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı
- 8. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
1. Zina Nedeniyle Boşanma Nedir?
Zina, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken başka bir kişiyle bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanır. Bu fiil, evlilik birliğine sadakat yükümlülüğünün ağır bir ihlali olup, hukuken mutlak bir boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, zina, boşanmanın özel ve mutlak nedenleri arasında yer almaktadır. Zina nedeniyle açılan boşanma davalarında, bu fiilin ispatlanması halinde mahkeme, başka bir gerekçeye ihtiyaç duymaksızın doğrudan boşanma kararı verebilir. Bu durum, zinanın hukuki açıdan kesin bir boşanma sebebi olarak değerlendirilmesini sağlamaktadır.
Avukatla Online Görüş
Aldatma nedeniyle boşanma konusunda online hukuki danışmanlık
2. Zina Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi uyarınca zina (aldatma) gerekçesine dayalı olarak açılan davalarda, mahkemenin zina sebebiyle boşanma kararı verebilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir:
Zina Fiilinin Evlilik Birliği Devam Ederken Gerçekleşmesi Gerekir:
Zina, evlilik birliği içinde gerçekleşmiş olmalıdır. Yani, tarafların resmen evli olması ve evlilik birliğinin hukuken sona ermemiş olması gerekir.
- Evlilik öncesinde, tarafların sözlü veya nişanlı oldukları dönemde başkalarıyla cinsel ilişkiye girmesi zina olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla, evlilikten önce gerçekleşen bu tür fiillerin evlilik sonrasında öğrenilmesi, zina sebebiyle boşanma davası açılması için bir gerekçe oluşturmaz.
- Sadakat yükümlülüğü, boşanma davası süresi boyunca da devam eder. Eşlerden biri, boşanma davası sürerken başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girerse, bu fiil zina olarak kabul edilir.
- Ancak, evlilik birliği mahkeme kararıyla sona erdikten sonra gerçekleşen sadakatsizlikler, zina kapsamında değerlendirilmez
Eşlerden Birinin Üçüncü Bir Kişiyle Cinsel İlişkiye Girmesi:
Zina, yalnızca duygusal veya romantik bir yakınlıktan ibaret olmayıp, fiziksel cinsel ilişkinin varlığıyla tanımlanır. Zinanın oluşması için evli eşin, üçüncü bir kişiyle bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmesi gerekmektedir.
Bu nedenle,
- Bir eşin karşı cinsten biriyle duygusal bağ kurması, flört etmesi ya da mesajlaşması zina olarak değerlendirilmez.
- Karşı cinsten iki kişinin öpme, sarılma, okşama gibi fiziksel temas içeren davranışları zina fiili kapsamında değerlendirilmez.
Ancak bu tür eylemler, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle genel boşanma sebebi olarak mahkemeye sunulabilir.
Öte yandan, zina doğası gereği gizli bir şekilde gerçekleştirildiğinden, mahkemede kesin bir delil bulunması her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle, Yargıtay, zina için tam ispat aramamakta, mahkemede vicdani kanaatin oluşmasını sağlayacak delilleri yeterli kabul etmektedir.
Zina Vakasının Öğrenilmesinden İtibaren 6 Ay İçinde Dava Açılması Gerekir:
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi uyarınca, zina nedeniyle boşanma davası açma hakkı, aldatmayı öğrenen eşin, bu durumu öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde kullanılmalıdır. Eğer aldatılan eş, zina vakasını öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde dava açmazsa, dava açma hakkını kaybeder.
Ancak, zina eylemi süreklilik arz ediyorsa, yani aynı eş tarafından tekrarlanan bir sadakatsizlik söz konusu ise, her yeni zina fiiliyle birlikte 6 aylık hak düşürücü süre tekrar işlemeye başlar.
Öte yandan, zina fiilinin öğrenilmesine rağmen uzun süre dava açılmaması, mahkemede aldatılan eşin bu durumu zımnen kabul ettiği veya eşini affettiği şeklinde yorumlanabilir.
Aldatılan Eşin, Aldatan Eşi Affetmemiş Olması Gerekir:
Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için aldatılan eşin, zinayı gerçekleştiren eşi açık veya örtülü bir şekilde affetmemiş olması gerekir. Eğer aldatılan eş, zina yapan eşle evliliği sürdürmeye karar verir ve bu duruma karşı herhangi bir tepki göstermezse, bu durum affetme olarak değerlendirilir ve zina nedeniyle boşanma davası açma hakkı ortadan kalkar.
Affetme, sözlü, yazılı veya fiili davranışlarla ortaya çıkabilir. Örneğin:
- Aldatan eşle birlikte yaşamaya devam etmek,
- Zina olayını öğrendikten sonra evlilik hayatını olağan şekilde sürdürmek,
- Açıkça affettiğini beyan etmek,
- Zina sonrası birlikte tatile çıkmak, özel günleri kutlamak gibi davranışlarda bulunmak
Affetme, mahkeme tarafından aldatılan eşin, zina fiilini kabul ettiği ve evlilik birliğini devam ettirme yönünde irade gösterdiği şeklinde yorumlanabilir. Bu nedenle, zina fiilini affeden eş, sonradan bu gerekçeyle boşanma davası açamaz. Ancak, zina fiili affedildikten sonra yeniden gerçekleşirse, yeni bir zina vakası olarak değerlendirilir ve dava açma hakkı doğar.
3. Zinanın (Aldatmanın) İspatı ve Deliller
Zina, doğası gereği genellikle gizli gerçekleştirildiğinden, ispat edilmesi zor bir fiildir. Ancak Türk Medeni Kanunu’na göre her türlü hukuka uygun delille ispatlanabilir. Yargıtay içtihatlarına göre, mahkemeler zina için kesin delil aramamakta, vicdani kanaat oluşturacak emarelerin varlığını yeterli kabul etmektedir.
Zinanın ispatı için kullanılabilecek deliller şunlardır:
- Tanık Beyanları: Zina fiiline doğrudan veya dolaylı olarak tanık olan kişilerin ifadeleri mahkemede delil olarak kabul edilebilir. Ancak, tanık beyanlarının mahkemeyi ikna edici nitelikte olması gerekir.
- Telefon Kayıtları, Mesajlar ve E-postalar: Aldatan eşin zina yaptığını gösteren yazışmalar, mesajlar ve e-postalar mahkemeye delil olarak sunulabilir. Özel hayatın gizliliğini ihlal etmeden elde edilen bu deliller, zinanın ispatında önemli bir rol oynar.
- Otel Kayıtları ve Kamera Görüntüleri: Zina fiilinin gerçekleştiğine dair en güçlü delillerden biri, eşin bir üçüncü kişiyle otelde konakladığını gösteren kayıtlar ve görüntülerdir. Mahkemeler, bu tür delilleri değerlendirmeye alarak zina fiilinin gerçekleştiğine karar verebilir.
- Sosyal Medya Paylaşımları: Zina yapan eşin sosyal medya hesaplarında üçüncü bir kişiyle samimi görüntüler paylaşması, romantik içerikler yazması veya bir ilişki yaşadığını açıkça belirten paylaşımlar yapması mahkemede delil olarak sunulabilir.
Yargıtay Uygulamasına Göre Zinanın (Aldatmanın) İspatı ve Delillerin Değerlendirilmesi
Yargıtay, boşanma davalarında aldatmanın nasıl ispatlanacağı ve aldatma olgusuyla ilgili delillerin nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda çeşitli kararlarında ayrıntılı ilkeler belirlemiştir. Yargıtay uygulamalarına göre, zina (aldatma) fiilinin ispatı açısından bazı temel ilkeler kabul edilmiştir.
Yargıtay’ın Zina İspatına İlişkin Kabul Ettiği Deliller:
- Kadın veya erkeğin, yalnızken ortak konuta karşı cinsten birini alması zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda, zina ispatlanmış kabul edilir.
- Eşlerden birinin, karşı cinsten biriyle aynı otel odasında birlikte kalması, zinanın gerçekleştiğine dair güçlü bir emare olarak kabul edilir.
- Eşlerden biri, evlilik dışı bir ilişkiden çocuk sahibi olmuşsa, zina (aldatma) olgusu kesin olarak ispatlanmış sayılır.
Mahkemenin Delilleri Değerlendirme Yetkisi:
Aile Mahkemesi, zina nedeniyle açılan boşanma davasında her türlü delili serbestçe takdir edebilir.
Mahkeme, zina olgusunu ispatlamak için kesin delillerle bağlı değildir. Yargıtay içtihatlarına göre, zina genellikle gizli olarak gerçekleştirildiği için mahkemeler, vicdani kanaat oluşturacak emareleri yeterli kabul edebilir.
- Mahkeme hakimi, aldatma iddiasına temel teşkil eden olayların doğruluğu konusunda taraflardan yemin etmesini isteyemez.
- Tüm deliller toplandıktan sonra, mahkeme hakimi zina fiilinin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair nihai değerlendirmeyi yapar ve kararını verir.
Bu ilkeler doğrultusunda, zina iddiasının ispatı için kesin delillere gerek olmamakla birlikte, mahkemeyi vicdani kanaate ulaştıracak güçlü emareler sunulması gerekmektedir.
4. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat
Zina, Türk Medeni Kanunu’na göre mutlak bir boşanma sebebi olup, boşanma davalarında aldatan eşin ağır kusurlu sayılmasına neden olur. Bu nedenle, zina nedeniyle boşanma davası açan eş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.
4.1. Zina Nedeniyle Maddi Tazminat
Maddi tazminat, boşanma nedeniyle ekonomik kayba uğrayan eşin zararlarını karşılamak amacıyla talep edilir. Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında maddi tazminat, diğer boşanma davalarındaki maddi tazminat talepleriyle benzer özellikler taşır.
- Mahkeme, tazminat miktarını belirlerken:
- Aldatılan eşin ekonomik kaybını,
- Tarafların mali durumlarını,
- Boşanma sonrası ekonomik dengesizliğin derecesini göz önünde bulundurur.
Zina nedeniyle açılan boşanma davalarında, kusurlu eşin tazminat yükümlülüğü artırılabilir. Ancak, maddi tazminatın belirlenmesinde yalnızca zina değil, boşanmanın taraflara etkisi ve ekonomik koşullar da dikkate alınır.
4.2. Zina Nedeniyle Manevi Tazminat
Manevi tazminat, aldatılan eşin yaşadığı psikolojik travmayı, onurunun zedelenmesini ve toplum içinde uğradığı itibar kaybını telafi etmek amacıyla talep edilebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince, boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan eş manevi tazminat talep edebilir.
Mahkeme, manevi tazminat miktarını belirlerken şu kriterleri dikkate alır:
- Aldatılan eşin evlilik süresince yaşadığı mağduriyet,
- Zina nedeniyle psikolojik olarak uğradığı zarar,
- Olayın toplum içinde yarattığı etkiler ve aldatılan eşin itibarı,
- Zinanın aldatılan eşin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri,
- Aldatan eşin bu fiili ne şekilde ve hangi koşullarda işlediği (örneğin, aldatma fiilinin kamuya açık bir şekilde ifşa olması, aldatılan eşin ailesi veya sosyal çevresi tarafından öğrenilmesi gibi faktörler).
Mahkemeler, manevi tazminat miktarını belirlerken hakkaniyet ilkesini gözeterek, tarafların ekonomik durumlarını da dikkate alır. Ancak, manevi tazminatın amacı cezalandırma değil, mağdur olan eşin uğradığı manevi zararı bir nebze de olsa telafi etmektir.
4.3. Zina Nedeniyle Metrese Karşı Tazminat (Üçüncü Kişiye Karşı Manevi Tazminat Talebi)
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, zina yapan eşin birlikte olduğu üçüncü kişiye (metrese) karşı manevi tazminat davası açılamaz.
- Boşanma davası yalnızca evlilik birliği tarafları arasında görülür ve üçüncü kişiler (metres, sevgili vb.) bu davada taraf olamaz.
- Aldatılan eş, zinaya taraf olan üçüncü kişiyi hukuken sorumlu tutarak tazminat talep edemez.
- Metresin evli olduğunu bilerek evlilik birliğine zarar vermesi etik ve ahlaki açıdan eleştirilebilir olsa da, hukuken ona karşı manevi tazminat davası açılması mümkün değildir.
Bu nedenle, zina fiili nedeniyle manevi tazminat yalnızca aldatılan eş tarafından, aldatan eş aleyhine talep edilebilir.
5. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Velayet
Zina nedeniyle açılan boşanma davalarında çocukların velayeti, mahkeme tarafından çocuğun üstün yararı esas alınarak belirlenir. Mahkeme, velayet konusunda karar verirken anne ve babanın kişisel özellikleri, çocukla olan ilişkileri ve çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerindeki etkilerini dikkate alır.
Zinanın Velayet Kararı Üzerindeki Etkisi
- Zina yapan eş, velayet konusunda dezavantajlı duruma düşebilir.
- Mahkeme, zinanın çocuğun gelişimine zarar verebilecek bir ortam oluşturup oluşturmadığını değerlendirir.
- Eğer zina yapan eş, çocuğun ahlaki, psikolojik veya fiziksel gelişimini olumsuz etkileyecek bir yaşam tarzına sahipse, mahkeme velayeti diğer eşe verebilir.
Ancak, zina mutlak olarak velayet hakkının kaybedilmesi anlamına gelmez. Mahkeme, zina yapan eşin ebeveynlik görevlerini yerine getirip getirmediğine ve çocuğun o ortamda sağlıklı bir şekilde yetişip yetişemeyeceğine bakarak karar verir.
6. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka
Zina nedeniyle açılan boşanma davalarında nafaka konusu, diğer boşanma davalarına kıyasla bazı farklılıklar içermektedir. Aldatan eş ağır kusurlu kabul edildiğinden, nafaka taleplerinin değerlendirilmesi de bu çerçevede ele alınır.
- Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesine göre, boşanma sonucu ekonomik olarak zor duruma düşen eş, diğer eşten yoksulluk nafakası talep edebilir. Ancak, zina nedeniyle boşanma davalarında aldatan (zina yapan) eş yoksulluk nafakası talep edemez.
- Zina yapan eş ağır kusurlu olduğundan, mahkeme onun lehine yoksulluk nafakasına hükmetmez.
Aldatılan eş, ekonomik durumu gerektiriyorsa, zina yapan eşten yoksulluk nafakası talep edebilir.
7. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı
Zina nedeniyle boşanma davalarında mal paylaşımı, Türk Medeni Kanunu’nda belirlenen mal rejimi kurallarına göre yapılır. Ancak zina fiili, mal paylaşımı sürecinde bazı hukuki sonuçlar doğurabilir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler aksini kararlaştırmamışlarsa edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Bu rejime göre:
- Evlilik süresince edinilen mallar eşler arasında eşit olarak paylaşılır.
- Evlilik öncesinde edinilen mallar ise kişisel mal sayılır ve paylaşım dışıdır.
Ancak zina, mal paylaşımında aldatan eş aleyhine bazı sonuçlar doğurabilir.
7.1. Zina Yapan Eşin Katılma Alacağının Azaltılması
Türk Medeni Kanunu’nun 236. maddesi, mahkemeye, ağır kusurlu eşin mal paylaşımından alacağı katılma alacağını azaltma yetkisi tanımaktadır.
Eğer zina yapan eş, evlilik birliği sürecinde ortak mal varlığını kötüye kullanmışsa veya diğer eşin ekonomik mağduriyetine neden olmuşsa, mahkeme katılma alacağında hakkaniyete uygun bir indirim yapabileceği gibi tamamen de kaldırabilir.
Bu durum, mal paylaşımında zina yapan eşin daha az pay almasına yol açabilir.
Türk Medeni Kanunu Madde 236-
“….. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.”
8. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görevli Mahkeme: Zina nedeniyle açılacak boşanma davalarında görevli mahkeme, Aile Mahkemesidir. Eğer davanın açılacağı yerde Aile Mahkemesi bulunmuyorsa, bu davalara Asliye Hukuk Mahkemesi Aile Mahkemesi sıfatıyla bakar.
Yetkili Mahkeme: Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesine göre, zina nedeniyle boşanma davası şu mahkemelerde açılabilir:
- Eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgah) Aile Mahkemesi,
- Boşanma davasından önce eşlerin son defa 6 aydan daha uzun süreyle birlikte oturdukları yer Aile Mahkemesi.
Avukatla Online Görüş
Aldatma nedeniyle boşanma konusunda online hukuki danışmanlık
Yorumlar (01)