Boşanmada kusur, yalnızca boşanma kararının verilmesi açısından değil, aynı zamanda tazminat ve nafaka talepleri bakımından da büyük önem taşır. Evlilik birliği, taraflara karşılıklı haklar ve yükümlülükler getiren hukuki bir ilişkidir. Ancak, eşlerden birinin bu yükümlülüklere aykırı davranması, evlilik birliğini temelinden sarsabilir ve boşanma sürecinde “kusurlu” taraf olarak değerlendirilmesine neden olabilir.
Türk Medeni Kanunu’nda kusurlu davranışlar tek tek sayılmamış olup, her somut olayın mahkemelerce ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Kusurlu olan tarafın maddi ve manevi tazminat hakkı bulunmazken, nafaka taleplerinde de kusur oranı belirleyici bir rol oynar. Yoksulluk nafakası talep eden eşin, karşı taraftan daha ağır kusurlu olmaması şartı aranmaktadır. Dolayısıyla, boşanma sürecinde tarafların kusur durumu, hukuki sonuçlar üzerinde doğrudan etkili olmakta ve mahkemelerin kararlarını şekillendiren en önemli unsurlardan biri haline gelmektedir.
Yazı İçeriği
1- Kusurun Evlilik Birliğindeki Rolü ve Türk Medeni Kanunu’ndaki Yeri
Türk Medeni Kanunu (TMK), evlilik birliğinin sona ermesine neden olan kusurlu davranışları kesin bir şekilde sıralamamış, her boşanma davasında mahkemelerin somut olay bazında değerlendirme yapmasını öngörmüştür. Bununla birlikte, sadakatsizlik, şiddet, ilgisizlik, ekonomik baskı ve ortak sorumlulukları yerine getirmeme gibi davranışlar, genellikle boşanma davalarında kusur olarak kabul edilmektedir.
Kusurun boşanma davasındaki rolü yalnızca evliliğin sona ermesini sağlamakla sınırlı değildir. Kusur, aynı zamanda tazminat ve nafaka taleplerinin belirlenmesinde de etkili bir faktördür. Mahkemeler, tarafların kusur durumunu değerlendirerek, boşanmanın fer’i sonuçlarına ilişkin hüküm tesis eder. Bu nedenle, boşanmada kusurun belirlenmesi, boşanma sürecinin en önemli aşamalarından biri olup, tarafların hukuki ve mali haklarını doğrudan etkileyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
2- Boşanmada Kusur Sayılan Haller
2.1. Mutlak Kusurlu Haller
Mutlak kusurlu haller, evlilik birliğini doğrudan sarsan ve mahkemeler tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilen ağır kusurlu davranışlardır. Mahkeme, bu durumları tespit ettiğinde kusurlu eşin itirazına bakılmaksızın boşanma kararı verebilir.
- Zina (Aldatma): Eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi.
- Hayata Kast ve Kötü Muamele: Eşe yönelik fiziksel şiddet, ölüm tehdidi, ağır hakaret ve onur kırıcı davranışlar.
- Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme: Eşin toplumda kabul görmeyen bir yaşam tarzı benimsemesi veya yüz kızartıcı suçlar işlemesi.
- Terk: Eşin ortak konutu haklı bir sebep olmaksızın terk etmesi ve belirli süre boyunca geri dönmemesi.
- Akıl Hastalığı: Eşlerden birinin, diğer eş için evlilik birliğini sürdürülemez hale getiren ve tedavi edilemeyen bir akıl hastalığına sahip olması.
Bu haller, mahkemelerce boşanma için doğrudan geçerli sebepler olarak değerlendirilmekte olup, eşlerin kusur oranlarının belirlenmesinde büyük önem taşımaktadır.
2.2. Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasına Neden Olacak Haller
Evlilik birliği, tarafların birbirlerine karşı sevgi, saygı, sadakat ve ortak sorumlulukları yerine getirmesi esasına dayanır. Ancak, bazı davranışlar evlilik birliğini zedeleyerek ortak yaşamı çekilmez hale getirebilir. Bu tür davranışlar, boşanma davalarında “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” gerekçesiyle değerlendirilebilir. İşte evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilecek bazı haller:
- Eşine ilgisiz ve özensiz davranmak
- Hakaret etmek ve yalan söylemek
- Eşin çalışmasına izin vermemek
- Ailesinin eşini darp etmesine sessiz kalmak
- Ailesiyle görüştürmemek
- Eşini yakının evine bırakmak
- Şiddet uygulamak
- Ölüm tehdidinde bulunmak
- Hakaret etmek ve onur kırıcı davranışlarda bulunmak
- Eşlerden birinin kendisini küçük düşüren bir suç işlemesi veya haysiyetsiz yaşam sürmesi
- Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerden kaçınmak amacıyla müşterek konutu terk etmek
- Eşlerden birinin akıl hastalığına tutulması
- Fiziki, ekonomik veya psikolojik şiddette bulunmak
- Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması
- Ahlak dışı tekliflerde bulunmak
- Güven sarsıcı davranışlarda bulunmak
- Bağımsız konut tesis etmemek
- Cinsel ilişkiden kaçınmak
- Eşini istememek
- Evlilik birliğinin giderlerine katılmamak
- Kişisel temizliğe dikkat etmemek
- Aşırı alkol almak
- Aşırı kıskançlık
- Beddua etmek
- Cinsel uyumun sağlanamaması
Bu tür davranışlar, mahkemelerce somut olayın özelliklerine göre değerlendirilerek kusur tespiti yapılır. Kusurun derecesi, boşanmanın hukuki sonuçlarını (tazminat, nafaka, velayet vb.) doğrudan etkileyen önemli bir unsurdur.
3. Boşanma Davasında Kusurun Önemi
Boşanma davası açmak için eşin kusursuz veya az kusurlu olması şart değildir; kusurlu eş de boşanma davası açabilir. Ancak, davacının kusuru davalıdan daha ağır ise, davalı eş açılan davaya itiraz edebilir. Bu durumda, boşanmaya karar verilebilmesi için davalı eşin de az da olsa kusurlu olması gerekmektedir.
Bu husus, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde açıkça düzenlenmiştir:
Bu husus, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde açıkça düzenlenmiştir:
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
Boşanma davasında kusur, yalnızca boşanma kararının verilmesi açısından değil, aynı zamanda tazminat ve nafaka taleplerinde de belirleyici bir unsurdur. Kusur belirlenmeden mahkeme tarafından boşanma, tazminat veya nafaka kararı verilemez. Hâkim, tarafların kusurlu eylem ve davranışlarını değerlendirerek kusur derecelerini belirler. Buna göre taraflar kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu veya ağır kusurlu olarak sınıflandırılır. Kusurun derecesi, boşanmanın mali ve hukuki sonuçlarını doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan biridir.
Boşanma davalarında kusurun derecesi, boşanmanın hukuki ve mali sonuçları açısından büyük önem taşır. Kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu veya ağır kusurlu olma durumu; boşanma kararı, tazminat ve nafaka gibi konularda belirleyici olmaktadır. İşte bu kusur derecelerinin etkileri:
3.1. Boşanmada Kusursuz Tarafın Durumu
- Kusursuz olan eş, boşanma davası açabilir ve eğer karşı taraf kusurluysa boşanma kararı alınabilir.
- Maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir.
- Yoksulluk nafakası talep edebilir, çünkü nafaka talep eden tarafın daha ağır kusurlu olmaması gerekmektedir.
- Kusursuz eş, diğer eşten nafaka veya tazminat alma konusunda avantajlıdır.
3.2. Boşanmada Az Kusurlu Tarafın Durumu
- Az kusurlu eşin açtığı boşanma davası, karşı tarafın ağır kusurlu olduğu ispatlanırsa kabul edilir.
- Maddi ve manevi tazminat talep edebilir.
- Yoksulluk nafakası talebinde bulunabilir.
- Az kusurlu tarafın boşanma davasına itiraz etme hakkı vardır. Ancak itiraz kötü niyetli ise mahkeme boşanmaya karar verebilir.
3.3. Boşanmada Eşit Kusurlu Tarafların Durumu
- Taraflar eşit kusurlu olduğunda, açılan boşanma davası kabul edilebilir.
- Her iki taraf da birbirine maddi veya manevi tazminat talebinde bulunamaz.
- Eşit kusurlu taraflardan biri yoksulluk nafakası talep edemez, çünkü nafaka talep edenin daha az kusurlu olması gerekir.
- Boşanmanın hukuki sonuçları açısından her iki taraf da eşit şartlarda değerlendirilir.
3.4. Boşanmada Ağır Kusurlu Tarafın Durumu
- Ağır kusurlu tarafın açtığı boşanma davası, diğer eşin hiç kusuru yoksa veya çok az kusurluysa reddedilebilir.
- Ağır kusurlu taraf maddi ve manevi tazminat talep edemez.
- Nafaka hakkı bulunmaz, çünkü yoksulluk nafakası alabilmek için diğer eşten daha az kusurlu olmak gerekmektedir.
- Ağır kusurlu tarafın, eşit kusurlu ya da daha az kusurlu bir eşe karşı boşanma davası açması durumunda, davanın kabul edilip edilmeyeceği mahkemenin takdirine bağlıdır.
4- Boşanma Davasında Kusurun Belirlenmesi
Mahkemeler, tarafların evlilik sürecindeki tutum ve davranışlarını inceleyerek kusurun kimde ve hangi oranda olduğunu değerlendirir. Kusur tespiti, sunulan somut ve kanıtlanabilir deliller doğrultusunda yapılır.
Kusurun belirlenmesinde dikkate alınan başlıca deliller şunlardır:
- Tanık Beyanları: Tarafların yakın çevresinden veya ortak tanıdıklarından alınan tanıklık ifadeleri, mahkemelerce delil olarak değerlendirilir.
- Mesaj ve Yazışmalar: Eşler arasındaki veya üçüncü kişilerle yapılan WhatsApp, e-posta, SMS gibi yazışmalar delil olarak kullanılabilir.
- Ses ve Görüntü Kayıtları: Hukuka uygun şekilde elde edilmiş ses ve video kayıtları mahkemeye sunulabilir. Ancak, özel hayatın gizliliğini ihlal eden kayıtlar hukuka aykırı sayılabilir.
- Fotoğraflar ve Videolar: Eşin sadakatsizliği veya şiddet uyguladığına dair fotoğraf ve videolar mahkemeye sunulabilir.
- Raporlar ve Tıbbi Belgeler: Fiziksel şiddet veya psikolojik zarar iddiasını destekleyen doktor raporları ve hastane kayıtları önemli deliller arasındadır.
- Polis Tutanağı ve Kolluk Kuvveti Kayıtları: Şiddet veya tehdit gibi durumlarda polis veya jandarmaya yapılan başvurular ve tutanaklar mahkemede delil olarak kabul edilir.
- Ekonomik Kayıtlar: Tarafların ekonomik yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini belirlemek için banka hesap dökümleri, maaş bordroları, harcama belgeleri incelenebilir.
- Özel Dedektif Raporları: Türkiye’de özel dedektif raporları doğrudan delil olarak kabul edilmemekle birlikte, mahkeme takdirine bağlı olarak destekleyici delil olarak değerlendirilebilir.
5. Kusurun Boşanma Sürecine Etkileri
Boşanma sürecinde tarafların kusur oranı, yalnızca boşanma kararının verilmesini değil, aynı zamanda nafaka, tazminat, mal paylaşımı ve velayet gibi konuların belirlenmesini de doğrudan etkiler. Mahkeme, eşlerin kusur durumunu tespit ederek, boşanmanın fer’i (yan) sonuçlarını belirler.
- Kusurlu eşin açtığı boşanma davası reddedilebilir: Kusuru ağır olan tarafın açtığı boşanma davasına, karşı tarafın itiraz hakkı bulunmaktadır.
- Eşlerin kusur oranına göre tazminat ve nafaka talepleri şekillenir: Ağır kusurlu taraf maddi ve manevi tazminat talep edemez. Ayrıca, nafaka hakkı da kusur oranına göre belirlenir.
- Velayet ve mal paylaşımı üzerinde etkisi vardır: Mahkemeler, çocukların üstün yararını gözeterek velayet kararını verirken, ebeveynlerin kusur durumlarını da dikkate alır.
5.1. Boşanmada Kusur ve Mal Paylaşımı
Boşanma davalarında mal paylaşımı esas olarak eşler arasındaki mal rejimine göre belirlenir. Ancak kusur, mal paylaşımında doğrudan belirleyici bir faktör değildir.
- Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (Yasal Mal Rejimi): Kusurdan bağımsız olarak, evlilik içinde edinilen mallar eşit olarak paylaşılır.
- Mal paylaşımı sırasında katkı payı ve katkılı değer artışının belirlenmesi: Kusur, mal paylaşımı sırasında eşin diğerinin mal edinmesine olan katkısını etkilemez. Ancak, eşlerden biri ortak malları kasten azaltmışsa (örneğin mal kaçırma, ortak malları kötüye kullanma gibi durumlar), bu durum mal paylaşımında dikkate alınabilir.
- Boşanma sürecinde mal kaçırma: Mahkeme, kusurlu eşin diğer eşin hakkını gasp etmek amacıyla mal kaçırması durumunda, bu durumu haksız kazanç olarak değerlendirebilir.
5.2. Boşanmada Kusur ve Tazminat
Boşanma davalarında maddi ve manevi tazminat talepleri doğrudan kusur oranına bağlıdır.
- Maddi Tazminat: Kusursuz veya daha az kusurlu eş, boşanma sebebiyle maddi kayıplar yaşadıysa (örneğin yaşam standardı düştüyse), karşı taraftan maddi tazminat talep edebilir. Ağır kusurlu taraf maddi tazminat talep edemez.
- Manevi Tazminat: Boşanma sürecinde eşlerden biri, diğerinin ağır kusurlu davranışları nedeniyle onur, saygınlık veya psikolojik zarar gördüyse manevi tazminat talep edebilir.
Mahkeme, tazminat miktarını belirlerken, tarafların kusur oranı, ekonomik durumları ve yaşadıkları zararları göz önünde bulundurur.
5.3. Boşanmada Kusur ve Nafaka
Boşanma davalarında nafaka yükümlülüğü, eşlerin ekonomik durumları ve kusur derecelerine göre belirlenir.
- Yoksulluk Nafakası: Daha ağır kusurlu olan eş, yoksulluk nafakası talep edemez. Mahkeme, boşanma sonrası ekonomik olarak zor duruma düşecek olan eş lehine nafaka bağlayabilir.
- İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası): Velayeti alamayan eş, çocuğun bakım masraflarına katkı sağlamak amacıyla iştirak nafakası öder. Bu nafaka, eşin kusur durumuna bağlı olmaksızın çocuğun üstün yararı gözetilerek belirlenir.
- Tedbir Nafakası: Boşanma süreci devam ederken, ekonomik olarak güçsüz olan tarafın geçimini sağlamak amacıyla geçici olarak bağlanan nafakadır.
Mahkemeler, nafaka miktarını belirlerken eşlerin gelir durumlarını, yaşam standartlarını ve boşanma sonrası ekonomik durumlarını göz önünde bulundurur.
5.4. Boşanmada Kusur ve Velayet
Boşanma davalarında velayet belirlenirken kusur tek başına belirleyici bir faktör değildir. Ancak, çocuğun üstün yararı ilkesi gereği, mahkeme velayeti belirlerken ebeveynlerin yaşam tarzını ve çocuğa sunduğu koşulları dikkate alır.
- Şiddet, ihmal veya kötü muamele kusur olarak değerlendirilir: Çocuğa fiziksel veya psikolojik zarar veren, ilgisiz davranan, bağımlılıkları olan (alkol, uyuşturucu gibi) veya ahlaka aykırı bir yaşam süren ebeveyn velayet hakkını kaybedebilir.
- Kusurlu eşin velayet talebi reddedilebilir: Çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecek davranışlarda bulunan (örneğin çocuğun eğitimine ilgisiz kalan, şiddet uygulayan) ebeveynin velayet talebi, mahkeme tarafından reddedilebilir.
- Velayet alan eşin kusuru velayet hakkını kaybetmesine neden olabilir: Mahkeme, velayet hakkı verilen ebeveynin çocuğun menfaatlerine aykırı davranması durumunda, karşı tarafın başvurusu üzerine velayet kararını değiştirebilir.
Velayet kararları, çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığını korumaya yönelik olarak değerlendirilmekte olup, eşlerin kusur durumları bu değerlendirme sürecinde önemli bir etken olabilmektedir.
merhabalar kız kardeşime açılan davada karşı taraf ” Sana inat böyle giyeneceğim defol git ,bunlar mecburlar bana resmi nikahım var hiç birşey yapamazlar ben ne dersem kabul edecekler,benim bu kızım bu şekilde yapacak birşey yok gibi yalan beyanlarda bulunmuşlar ayrıca hiçbir belge veya telefon görüşmesinde mesajlarda böyle bir konuşma yok …diğer yazdıklarında belgeler ile çürüttük , kız kardeşim 1 yıldır nikah kıydı ama ayrı konut paylaşımı yapılmadı babasının evinde kalıyor aralarında birliktelik yaşanmadı 1 yıldır toplasanız 4 gün görüşmüşlerdir kendisi ayrı şehirde çalıştığı için kısacası hazır dilekcelerden kullanmış karşı taraf , kız kardeşime 200 maddi 200 manevi tazminat davası açmışlar belgesi olmayan herşeyi sunmuşlar sizce ne olur yardımcı olursanız sevinirm hayırlı günler dilerim ( Not: Altınlar kız kardeşimde istediler ama vermedik nikahı olduğu için)
Merhabalar eşimle 2019 Haziran ayında evlendik fakat aşırı kıskançlığı ev, iş ve sosyal hayatıma çok olumsuz etkileri oldu. Ayrıca 2 ay önce koronavirüse yakalandı sağlıkçı olduğum için evde tüm medikal tedavisini sağlama rağmen annemi benden kodlanarak ağır hakaret ve beddualarda bulundu yetmedi iki aydır ev ekonomisine katkıda bulunmadı aynı evde iki yabancı gibiyiz hiçbir sorumluluğunu yerine getirmiyor. Bu sebeplerden dolayı boşanmak istiyorum. Ben sağlık memuruyum eşim asgari ücretle çalışmakta tazminat ve nafaka durumları nasıl olur acaba bilgilendirseniz memnun olurum. Teşekkürler
Eşimle mutsuz bir evliliğim var eşim sürekli çocuklar şiddet kolanmakta boşanmak istiyorum ama her hangi bir mal varlığım yok eşim bana dava açabilir mi
Ben 35 senedir eşimle ayri yaşamaktayım fakat baskasiile beraber oldum 3 çocuğum oldu eski eşe boşanma davası açtı tim malim mulkum yok tazminat alabilirmi eski eş boşanma olmadan tazminat ve nafaka alabilirmi