Mahkeme kararlarının icraya konulabilir olup olmaması, hukuk sistemimizin en temel ve hassas alanlarından biridir. Ancak her karar, verildiği anda icra takibine konu edilebilecek nitelikte değildir. Özellikle bazı dava türlerinde verilen kararların ancak kesinleştikten sonra uygulanabilir olması, hem tarafların hak kayıplarını önlemek hem de adil yargılanma ilkesini güvence altına almak adına büyük önem taşır.
Henüz istinaf veya temyiz süreci devam eden bir kararın icraya konulması, özellikle ciddi maddi sonuçlar doğuran ya da geri dönüşü güç işlemleri kapsayan davalarda telafisi imkânsız zararlara yol açabilir. Bu nedenle hukuk düzenimiz, belirli kararların yalnızca kesin hüküm niteliği kazandıktan sonra icra edilebilmesini zorunlu kılmaktadır.
Yazı İçeriği
- 1. Kesinleşme Nedir? Hukuki Tanımı ve Önemi
- 2. Kesinleşmeden İcraya Konulamayan Mahkeme Kararları
- 3. Kesinleşme Şartı Aranan Mahkeme Kararları
- 3.1. Aile ve Kişisel Duruma İlişkin Mahkeme Kararları
- 3.2. Taşınmazlara İlişkin Ayni Hak Kararları
- 3.3. Hizmet Tespit Davalarında Verilen Kararlar
- 3.4. Kira Bedelinin Tespitine İlişkin Mahkeme Kararları
- 3.5. Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizine İlişkin Mahkeme Kararları
- 3.6. Menfi Tespit ve İstirdat Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
- 3.7. Ceza Mahkemesi Kararlarının Yargılama Gideri ve Tazminata İlişkin Hükümleri
- 3.8. İstihkak Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
- 3.9. Gemilere İlişkin Mahkeme Kararları
- 4. Kesinleşmeden İcraya Konulan Kararlarda Başvurulabilecek Hukuki Yollar
Peki, hangi mahkeme kararları kesinleşmeden icraya konulamaz? Hangi kararlar için kesinleşme şartı aranmaz? Bu yazımızda, İcra ve İflas Kanunu (İİK) ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümleri çerçevesinde kesinleşme kavramını açıklayacak; uygulamada sıkça karşılaşılan karar türlerini örnekleriyle birlikte değerlendireceğiz.
1. Kesinleşme Nedir? Hukuki Tanımı ve Önemi
Kesinleşme, bir mahkeme kararının artık değiştirilemez hale gelmesi ve taraflar için bağlayıcı olması anlamına gelir. Yani karar, artık istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurularak bozulamaz ve geçerliliğini korur.
Kesinleşmenin önemi, iki temel kanunda karşımıza çıkar:
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’na göre, bir karar kesinleştikten sonra aynı konuda tekrar dava açılamaz. Bu, hukukta “kesin hüküm” etkisi olarak adlandırılır.
- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) açısından ise, bazı kararlar ancak kesinleştikten sonra icraya konulabilir. Bu durumda kesinleşme, icra işleminin başlatılabilmesi için bir ön şarttır.
Özellikle tespit, iptal veya kişisel duruma ilişkin davalarda verilen kararlar, kesinleşmeden icra edilemez. Bu nedenle kararın kesinleşip kesinleşmediğini bilmek, hem alacaklı hem borçlu açısından son derece önemlidir. Aksi takdirde, kesinleşmeden yapılan bir icra takibi hukuka aykırı sayılabilir ve durdurulabilir.
2. Kesinleşmeden İcraya Konulamayan Mahkeme Kararları
Her mahkeme kararı, verildiği anda icraya konu edilemez. Bazı kararların icraya konulabilmesi için öncelikle kesinleşmiş olması şarttır. Bu gereklilik, hem usul hukukunun temel ilkeleri hem de tarafların haklarının korunması açısından büyük önem taşır. Aşağıda, uygulamada en sık karşılaşılan ve kesinleşmeden icraya konulamayan mahkeme kararları özetlenmiştir:
Tespit Davalarına İlişkin Kararlar
Tespit davalarında mahkeme, yalnızca bir hukuki ilişkinin ya da hakkın varlığını veya yokluğunu saptar. Bu tür kararlar, bir edim içermediği için doğrudan icra edilemez. Ancak tespit kararına dayanarak ileride açılacak eda davası sonucu icra takibi yapılabilir.
İptal Davalarına İlişkin Kararlar
İptal davaları, idari veya özel hukuk işlemlerinin hükümsüzlüğünün tespiti amacıyla açılır. Mahkemece verilen iptal kararları, ilgili işlem veya belgenin geçersizliğini ortaya koyar ancak icra takibi başlatmak için yeterli değildir. İptal kararlarının kesinleşmesi icra kabiliyeti için ön koşuldur.
Ayni Haklara İlişkin Kararlar
Taşınmaz mülkiyeti, intifa hakkı, irtifak gibi ayni haklara ilişkin hükümler, genellikle tapuda tescil gerektirir. Bu tür kararlar, ancak kesinleşmeden sonra tapu işlemlerine konu edilebilir ve icra takibine dayanak yapılabilir.
Edim İçermeyen Hükümler
Mahkemenin yalnızca bir hukuki durumun varlığını saptadığı, taraflara bir yükümlülük yüklemediği kararlar —örneğin yalnızca “boşanmanın gerçekleştiği” yönündeki karar— icra kabiliyeti doğurmaz. Bu kararların sonuçları (nafaka, tazminat gibi) varsa, onlar ayrı olarak hüküm altına alınmalı ve gerektiğinde ayrıca icraya konulmalıdır.
Kişisel Duruma İlişkin Kararlar
Boşanma, evlat edinme, nüfus kaydının düzeltilmesi, cinsiyet değişikliği gibi kişisel statüyü ilgilendiren kararlar, doğrudan taraflar üzerinde etkili sonuçlar doğurur. Bu kararlar, ancak kesinleştikten sonra hüküm ve sonuç doğurur; dolayısıyla kesinleşmeden herhangi bir icrai işlem yapılamaz.
3. Kesinleşme Şartı Aranan Mahkeme Kararları
Bazı mahkeme kararlarının icra edilebilmesi için önce kesinleşmiş olması gerekir. Aşağıda bu tür kararlardan en sık karşılaşılanlara yer verilmiştir.
3.1. Aile ve Kişisel Duruma İlişkin Mahkeme Kararları
Aile hukuku ve kişisel duruma ilişkin davalarda verilen bazı mahkeme kararları, ancak kesinleştikten sonra icraya konulabilir. Çünkü bu kararlar, bireyin kimliği, ailevi ilişkileri veya kişisel statüsü gibi hassas konularda etkili sonuçlar doğurur. Bu nedenle hatalı bir işlem yapılmasını önlemek amacıyla kesinleşme şartı aranır.
Ad ve soyadı değişikliği, yaş düzeltme, velayetin kaldırılması, babalık davası, nesep tashihi, boşanma ve boşanmaya bağlı fer’i (nafaka, tazminat gibi) hükümler bu kapsamda değerlendirilir. Bu tür kararların icraya konu edilebilmesi için mahkeme ilamının kesinleşmiş olması zorunludur.
Ancak bazı istisnalar da vardır. Tarafların kişisel durumlarını doğrudan değiştirmeyen, nafaka gibi eda içerikli kararlar, kesinleşme beklenmeden doğrudan icra edilebilir.
3.2. Taşınmazlara İlişkin Ayni Hak Kararları
Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklar — örneğin mülkiyet, intifa, irtifak gibi — herkese karşı ileri sürülebilen ve tapuda kayıt altına alınan haklardır. Bu nedenle, ayni hakları etkileyen mahkeme kararlarının icraya konulabilmesi için öncelikle kesinleşmiş olması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 367/2. maddesi uyarınca, taşınmazın aynına ilişkin kararlar ile bu karara bağlı yargılama gideri ve vekâlet ücreti gibi kalemler, karar kesinleşmeden cebrî icra yoluyla uygulanamaz.
Örneğin, tapu iptali ve tescil davalarında verilen kararlar kesinleşmeden icraya konulamaz. Ancak ayni hakka değil de yalnızca taşınmazın kullanımı veya zilyetliğiyle ilgili olan bazı kararlar için bu şart aranmaz. ecrimisil, müdahalenin meni veya kira sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar gibi durumlarda verilen hükümler, kesinleşmeden de icra takibine konu edilebilir.
3.3. Hizmet Tespit Davalarında Verilen Kararlar
Hizmet tespit davaları, sigortalı çalışmanın Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına geçirilmesi amacıyla açılır. Bu tür davalarda verilen mahkeme kararları, ancak kesinleştikten sonra SGK tarafından uygulanabilir.
İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7/4. maddesi uyarınca, işveren aleyhine açılan hizmet tespit davalarında, mahkeme kararının SGK nezdinde sonuç doğurabilmesi için kararın kesinleşmiş olması zorunludur. SGK, ancak kesinleşmiş mahkeme kararını dikkate alarak ilgili hizmet süresini tescil eder.
Dolayısıyla, bu kararlar ve bunların eki olan vekalet ücreti ile yargılama giderleri, kesinleşmeden cebrî icra yoluna konu edilemez.
3.4. Kira Bedelinin Tespitine İlişkin Mahkeme Kararları
Kira bedelinin tespitine ilişkin davalarda verilen kararlar, yalnızca yeni dönem kira tutarını belirlemeye yönelik olup eda (bir şeyi yapma ya da ödeme) hükmü içermez. Bu nedenle, bu kararlar ilamlı icra takibine konu edilemez ve kesinleşmeden icra yoluyla uygulanamaz.
Yargıtay’ın 12.11.1979 tarihli ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, kira tespit kararlarının kesinleşmeden cebrî icraya konu edilmesi mümkün değildir. Ayrıca, bu kararlarda yer alan yargılama giderleri, vekâlet ücreti gibi fer’i talepler de karar kesinleşmeden icra edilemez.
3.5. Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizine İlişkin Mahkeme Kararları
Tenfiz, yabancı bir ülkede verilmiş mahkeme kararının Türkiye’de geçerli ve icra edilebilir hale gelmesi anlamına gelir. Bu kavram, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 50. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Buna göre, yabancı bir hukuk davasında verilmiş ve ilgili ülke hukukuna göre kesinleşmiş bir karar, Türkiye’de ancak yetkili mahkemeden alınan tenfiz kararıyla icraya konulabilir.
MÖHUK m. 50 uyarınca:
“Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından verilecek tenfiz kararına bağlıdır.”
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. maddesi uyarınca yargı yetkisi Türk mahkemelerine aittir. Bu nedenle, başka bir ülke mahkemesinden çıkan karar, doğrudan Türkiye’de uygulanamaz. Kararın geçerli hale gelmesi için tenfiz kararı alınması ve bu kararın da kesinleşmesi gerekir.
Sonuç olarak, yabancı bir mahkeme kararı Türkiye’de ancak tenfiz süreci tamamlanıp karar kesinleştikten sonra icra edilebilir hale gelir.
3.6. Menfi Tespit ve İstirdat Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
Menfi tespit davası, borçlu olmadığını iddia eden kişinin açtığı davadır. İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca, bu davalarda verilen kararlar kesinleşmeden icraya konulamaz. Ayrıca, mahkeme kararında yer alan yargılama gideri ve vekâlet ücreti gibi fer’i hükümler de aynı şekilde kesinleşme şartına tabidir.
İstirdat davaları ise, borçlu olmadığını iddia eden kişinin, icra tehdidi altında ödediği paranın iadesi için açtığı davalardır. Bu davalarda iki farklı durum söz konusudur:
- Menfi tespit davasından dönüşen istirdat davaları: Bu durumda verilen kararın icraya konulabilmesi için kesinleşmiş olması şarttır.
- Doğrudan açılan istirdat davaları: Cebrî icra tehdidi altında ödenen paranın iadesi için açılan bu tür davalarda ise ilamın konusu doğrudan bir para alacağıdır. Bu nedenle kesinleşme şartı aranmaz; karar, kesinleşmeden icraya konulabilir.
Bu ayrım, uygulamada özellikle istirdat taleplerinin takibe konu edilip edilemeyeceği noktasında büyük önem taşımaktadır.
3.7. Ceza Mahkemesi Kararlarının Yargılama Gideri ve Tazminata İlişkin Hükümleri
Ceza yargılamasında, vekalet ücreti, yargılama gideri ve tazminat gibi alacak kalemleri, verilen kararın niteliğine göre sanık ya da kamu üzerinde bırakılır. Örneğin, mahkûmiyet ve HAGB (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) hallerinde bu yükümlülükler sanığa yüklenirken; beraat halinde kamuya ait olur.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca, “Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz.” Bu düzenleme gereğince, mahkûmiyet içeren ceza kararlarında yer alan vekalet ücreti ve yargılama giderleri de ancak kesinleşmeden sonra icra edilebilir.
Her ne kadar bazı yorumlara göre mahkûmiyet dışındaki kararlar için kesinleşme şartı aranmayabilir dense de, uygulamada ceza mahkemesi kararlarına dayalı icra işlemlerinde genel olarak kesinleşme şartı aranmakta ve bu doğrultuda işlem yapılmaktadır.
3.8. İstihkak Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
İstihkak davaları, haczedilen malın borçluya değil, üçüncü bir kişiye ait olduğunu ileri süren kişiler tarafından açılır ve genellikle mülkiyet hakkının kime ait olduğunun tespiti amacı taşır. Bu yönüyle istihkak davaları, hem icra hukukunu hem de özel mülkiyet hakkını doğrudan etkileyen kararlardır.
İstihkak iddiasının kabulüne ilişkin kararlar, mahiyeti gereği doğrudan mülkiyeti etkilediğinden, kesinleşmeden icraya konulamaz. Yani, bu tür kararlar kesin hüküm niteliği kazanmadan cebrî icra yoluyla uygulanamaz. Uygulamada da bu husus açık şekilde kabul edilmektedir.
Buna karşılık, istihkak iddiasının reddine ilişkin kararlarda yer alan yargılama gideri, vekâlet ücreti gibi alacak kalemleri, kararın kesinleşmesi beklenmeden icra takibine konu edilebilir.
3.9. Gemilere İlişkin Mahkeme Kararları
Gemilere ilişkin davalarda verilen mahkeme kararları, yalnızca geminin aynına yönelik değil; kiralanması, işletilmesi veya teslimi gibi kullanımına ilişkin uyuşmazlıklarda da kesinleşmeden icraya konulamaz.
Yargı uygulamasında, gemilere dair her türlü mahkeme ilamının —mülkiyet, zilyetlik, teslim veya kira sözleşmesine dayanan talepler dâhil— ancak kesinleştikten sonra cebrî icra yoluyla uygulanabileceği kabul edilmektedir. Bu durum, deniz ticareti hukukunun kendine özgü yapısından ve taşınmaz benzeri nitelik taşıyan gemilere ilişkin özel hükümlerden kaynaklanmaktadır.
4. Kesinleşmeden İcraya Konulan Kararlarda Başvurulabilecek Hukuki Yollar
Kesinleşmeden icraya konulmaması gereken bir mahkeme kararı hakkında icra takibi başlatılmışsa, borçlunun bu işlemin durdurulması ya da iptal edilmesi için başvurabileceği çeşitli hukuki ve idari yollar bulunmaktadır. Bu yollar, borçlunun usule aykırı şekilde mağdur olmasını engellemek ve icra işlemlerinin hukuk güvenliği içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.
4.1. İcra Müdürünün Kontrol Yükümlülüğü
İlamların kesinleşmeden icraya konulup konulamayacağı konusundaki ilk denetim sorumluluğu icra müdürüne aittir. Takip talebine dayanak olarak sunulan mahkeme kararının kesinleşme şartı taşıyıp taşımadığı icra müdürü tarafından incelenmelidir.
Eğer kesinleşmeden icrası mümkün olmayan bir ilam için icra emri düzenlenmesi talep edilirse, icra müdürü bu talebi reddetmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğe rağmen, icra müdürü sehven ya da dikkatsizlikle icra emri gönderirse, borçlu açısından hak kaybına yol açabilecek bir işlem meydana gelir.
4.2. Borçlunun Şikâyet Hakkı (İİK m. 16)
İcra müdürünün yanlış şekilde işlem yapması halinde, borçlu, İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca şikâyet yoluna başvurabilir. Bu tür durumlarda şikâyet hakkı, hukuka aykırılığın türüne göre:
- Süreye tabi olmadan (süresiz) kullanılabilir (örneğin açık bir yetkisizlik veya kesinleşmeden icra emri düzenlenmesi),
Borçlu, bu şikâyeti takibin yapıldığı yer İcra Hukuk Mahkemesine yaparak, takibin iptalini veya durdurulmasını sağlayabilir.
Kat malikleri kararları SHM gerekçeli kararla iptal oldu. İptal olan kararlar içerisinde boya ve aidat parası var. Dosya istinafta fakat iptal kararı olmasına rağmen icraya verildik. İcrayı süresinde durdurduk fakat itirazın iptali davası açıldı. Bu aşamada ne olur veya bir yargı kararı ile durumu yorumlayabilir misiniz?
Bugün, bir numaradan arandım ve icra dosyam olduğunu söylediler. Konusu ne diye sorduğumda, “cinsellikle ilgili” denildi. Benim herhangi bir mahkememde böyle bir dava görülmedi. Beni bilgilendirirseniz çok sevinirim. Saygılarımla.
Merhaba üstat
Kısmi kesinleşen ceza ilamlarında istinaf yolu açık kararlar olduğu gibi aynı dosya kapsamında HAGB kararı verilen dosyalarda mevcut. İstinafta olan bu dosyanın HAGB yönünden kesinleşmesi vekalet ücretinin icraya konulabilmesi için yeterli midir?