Mahkemelerin yargılama sürecinde yaptıkları araştırma, inceleme ve yargılama işlemlerinin ardından yargılama sonunda esasa ilişkin verilen en son nihai karara “hüküm”, “ilam”, “karar” denmektedir. Mahkemece verilen kararlar verildikleri andan itibaren icrai etkiye sahip olurlar. Dolayısıyla kararın kesinleşmemiş olması icra edilebilirliğini etkileyen bir husus değildir. Fakat bu durum her uyuşmazlık için geçerli değildir. Kanun koyucu uyuşmazlığın kesinleşmeden icra edilebilir olması halinde doğabilecek sorunları öngörüp buna göre kesinleşmeden icraya konulamayacak nitelikte mahkeme kararları belirlemiştir. Bu konudaki düzenlemeler yalnızca İcra ve İflas Kanunu’nda değil, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve diğer özel kanunlarda da düzenlenmiştir.
Yazı İçeriği
1. Aile ve Kişiler Hukukuna İlişkin Mahkeme Kararları
2. Taşınmaz Mal İle İlgili Ayni Haklara İlişkin Mahkeme Kararları
3. Hizmet Tespit Davasında Verilen Mahkeme Kararları
4. Kira Bedelinin Tespitine İlişkin Mahkeme Kararları
5. Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizine İlişkin Mahkeme Kararları
6. Menfi Tespit veya İstirdat Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
7. Sayıştay Mahkemesi Kararları
8. Ceza Mahkemesi Kararlarının Yargılama Gideri ve Tazminata İlişkin Hükümleri
9. İstihkak Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
10. Bayrağına ve Sicil Kaydına Bakılmaksızın Gemilere İlişkin Mahkeme Kararları
11. Kesinleşmeden İcraya Konulamayacak Kararların İcraya Konulması Halinde Başvurulacak Hukuki Yollar
Belirtilen mahkeme kararları sınırlı sayıda olmayıp uygulamada en sık karşılaşılanlardır. Genel olarak yukarıda belirtilen mahkeme ilamları dışındaki ilamların icra edilebilirliği için kesinleşme zorunluluğu yoktur. Mahkeme kararlarının icra edilebilirliğinde farklı uygulamaya gidilmesinin temel sebebi, bazı mahkeme kararlarının kesinleşmeden icraya konulması halinde hak kaybına uğrama ihtimali daha azken, bazı mahkeme kararların telafisi zor hak kayıpları doğma ihtimali daha yüksek olmasıdır. Kesinleşmeden icraya konulamayacak mahkeme kararlarının icraya konulması halinde takibin açıldığı yer İcra Hukuk Mahkemesine yapılacak şikâyet ile takibin iptalini sağlayabilir.
1. Aile ve Kişiler Hukukuna İlişkin Mahkeme Kararları
Aile ve kişiler hukukuna ilişkin tarafların şahsi ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarda bir değişiklik yaratan kararlar kesinleşmeden icraya konulamazlar. Bunun sebebi bu tür uyuşmazlıkların aileye ilişkin oldukça hassas konular olması sebebi ile olası hatalara mahal vermemektir. Ad, soyadı, yaş tashihi, velayetin nez’i, babalık davası, nesep tashihi, boşanma ve bunun fer’i niteliğindeki hükümler için icraya yoluna başvurabilmek için ilamların kesinleşmiş olması gerekmektedir. Ancak tarafların şahsi ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarda bir değişiklik yaratmayan mahkeme kararları kesinleşmeden icraya konulabilecektir. Örneğin nafaka mahkeme kararı kesinleşmeksizin icraya konu edilebilir.
2. Taşınmaz Mal İle İlgili Ayni Haklara İlişkin Mahkeme Kararları
Ayni hak bilindiği üzere herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Taşınmaz malların aynına ilişkin haklar da herkese karşı ileri sürülebilen mülkiyet, irtifa, intifa hakları gibi haklardan oluşmaktadır. HMK’nın 367/2 maddesi uyarınca taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar ve bu kararda hüküm altına alınan yargılama gideri ve vekalet ücreti kesinleşmedikçe cebri icra yoluna başvurulamaz. Örneğin sitemizde makalesi de yer alan Tapu İptal ve Tescil Davası’nda verilen hüküm kesinleşmeden icraya konu edilemez. Ancak taşınmazın aynına ilişkin olmayan ecrimisil, müdahalenin meni yahut kira sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda verilen mahkeme kararlarının icraya konu edilmesi için kesinleşme zorunluluğu yoktur.
Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 22.10.2019 tarihli 2018/11563 Esas sayılı ve 2019/15466 Karar sayılı ilamında;
“…Takibe dayanak ilamın davacısı/borçlunun, muris muvazaasından kaynaklanan tapu iptal ve tescil ile sağlararası kazandırmaların iptalini talep ettiği, mahkemece; davanın reddine karar verildiği ve davalı/alacaklı tarafından ilamda hüküm altına alınan vekalet ücreti yönünden borçlu hakkında ilamlı icra takibi başlattığı görülmektedir. Mahkemece her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de tapu iptal ve tescil davasında gayrimenkulün aynı tartışıldığından uyuşmazlığın özünde ayni hakka ilişkin mülkiyet ihtilafı bulunduğundan ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.”
şeklinde karar vermiştir. Karardan da görüleceği üzere taşınmazın aynı ile ilgili uyuşmazlıklarda verilen kararlarda karar kesinleşmeden karara dayanarak ilamlı icra takibi başlatılması mümkün değildir.
3. Hizmet Tespit Davasında Verilen Mahkeme Kararları
İş Mahkemeleri Kanunu m. 7/4 hükmüne göre, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, SGK yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür. SGK tarafından kararın uygulanması için kararın kesinleşmesi şarttır. Diğer bir ifadeyle Hizmet Tespit davasından dava sonunda verilen kararlar ve bu kararların ferisi niteliğindeki vekalet ücreti ve yargılama gideri karar kesinleşmeden cebri icraya konu edilemeyecektir.
4. Kira Bedelinin Tespitine İlişkin Mahkeme Kararları
Kira bedelinin tespitine ilişkin davalarda verilen kira bedeli tespiti kararları eda hükmü içermediği için ilamlı icra takibine konu yapılması mümkün değildir. Ancak kararda yer alan vekâlet ücreti ve yargılama gideri ilamlı icra takibine konu edilebilir. Yargıtay’ın 12.11.1979 tarih 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında kira bedelinin tespitine ilişkin kararların kesinleşmeden cebri icra yoluna başvuramayacağı karar verilmiştir. Bu karar uyarınca kararda yazılı yargılama gideri ve vekalet ücreti vb. taleplerin de karar kesinleşmedikçe cebri icra yolu ile infazı istenemez.
Kira tespit davasına ilişkin detaylı bilgi için Kira Tespit Davası ile Kira Bedelinin Uyarlanması Davasının Farkları isimli makalemizi inceleyebilirsiniz.
5. Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizine İlişkin Mahkeme Kararları
Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun (MÖHUK) 50. maddesinde tenfiz açıklanmıştır. Tenfizin kelime anlamı; yabancı ülkede alınmış bir kararın Türkiye’de bağlayıcı özellik kazanmasıdır. Tenfiz edilmeyen hiçbir ilamın Türkiye’de geçerliliği yoktur. MÖHUK madde 50’de de; “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” şeklinde yabancı ilamın Türkiye icra edilebilir özelliğe sahip olabilmesi için tenfiz edilmesi Kanun Koyucu tarafından hüküm altına alınmıştır.
Yine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 9. maddesinde “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” şeklinde ifade edilmiştir. Fakat küreselleşmeden dolayı ülkeler arasındaki bağlantılar hem devletlerarasında hem de vatandaşlar arasında oldukça artmıştır. Türk yargısının yetkisi ve tasarrufu bulunmayan, ülke sınırları dışında yaşanan uyuşmazlıklarda yabancı mahkemeler tarafında verilen kararların Türkiye’de icra edilebilir olması için tenfiz kararının kesinleşmesinin beklenilmesi zorunludur.
6. Menfi Tespit veya İstirdat Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan hükme göre menfi tespit davalarında verilen kararın kesinleşmeden icraya konulabilmesi mümkün değildir. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan vekalet ücreti ve yargılama gideri de aynı kurala tabidir.
İstirdat davasında ise iki farklı durum söz konusudur. Menfi tespit davasından dönüşen istirdat davasında verilen kararın cebri icraya konu edilebilmesi için kararın kesinleşmesi gerekirken Menfi tespit davası açılmadan cebrî icra tehdidi altında ödenen paranın iadesi için alacaklıya karşı İİK’nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre açılan istirdat davasında ilâmın kesinleşmesi şart değildir. Zira doğrudan açılan istirdat davasında ilâmın konusu bir para alacağıdır.
Konuyla ilgili detaylı bilgi için “Menfi Tespit Davası” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/8-55 E. ve 2020/830 K. sayılı ilamında;
“Kesinleşmeden icraya konulamayacak istisnai düzenlemelerden biri de İİK’nın 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan menfi tespit davasına ilişkindir. Menfi tespit davasının kabulü hâlinde icranın eski hâle getirilebilmesi için kararının kesinleşmesi gerekir. …..Menfi tespit davasının reddi hâlinde ise ilam (İİK m. 36 ve HUMK m. 443/1 anlamında) eda hükmünü içeren bir ilâm değildir. İİK’nın 72. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde açıkça belirtildiği gibi, alacaklının, lehine hükmedilen tazminatı borçlunun gösterdiği teminattan alabilmesi için, menfî tespit davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmiş olması gerekir. Ayrıca ilam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir (Hukuk Genel Kurulunun 07.11.1990 tarihli ve 12-446 E., 1990/564 K. sayılı, 05.10.2005 tarihli ve 2005/12-534 E., 2005/554 K. sayılı kararları).
Borçlu, İİK’nın 72. maddesinin 6. fıkrasına göre menfi tespit davasından dönüşen istirdat davasının kabulü kararının faiz, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin bölümü için ilâmlı icra yoluna başvurabilir; fakat, bunun için de, istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerekir…”
şeklinde karar vermiştir.
7. Sayıştay Mahkemesi Kararları
Sayıştay Kanunu’nun 53. Maddesinde yer alan “Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilir. İlam hükümlerinin yerine getirilmesinden, ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticileri sorumludur. (2) İlamlarda gösterilen tazmin miktarı hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunur.” Şeklindeki düzenlemeye göre Sayıştay ilamları kesinleşmeden cebri icra yoluna başvurulamaz.
8. Ceza Mahkemesi Kararlarının Yargılama Gideri ve Tazminata İlişkin Hükümleri
Ceza Hukukunda vekalet ücreti, yargılama gideri ve tazminat esas kararın niteliğine göre sanık veya kamu üzerine bırakılmaktadır. Bu alacak kalemleri Hagb, mahkûmiyet gibi hallerde sanık üzerine, beraat halinde kamu üzerine bırakılmaktadır. Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 4. Maddesinde yer alan “Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz.” şeklindeki hüküm uyarınca mahkûmiyet halinde hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama gideri karar kesinleşmeden icra edilemeyecektir. Kanun maddesinin merhumu muhalifinden mahkûmiyet dışındaki hükümlerde yer alan alacak kalemlerinin kesinleşmesinin beklenilmesine gerek yoktur. Ancak uygulamada ceza yargılamasına ilişkin her kararın kesinleşmesi aranmaktadır.
9. İstihkak Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
İstihkak iddiasının kabulü esasen mülkiyetin aidiyetinin tespiti yönelik bir karardır. Mahiyeti gereği kesinleşmeden icraya konulması mümkün değildir. Bu sebeple kesinleşmeyen istihkak iddiasının kabulü kararı ile icra yoluna başvurulamaz. Buna karşın, istihkak iddiasının reddine ilişkin kararlarda hüküm altına yargılama giderleri, vekâlet ücreti gibi alacakların karar kesinleşmeden cebri icraya konulması mümkündür.
10. Bayrağına ve Sicil Kaydına Bakılmaksızın Gemilere İlişkin Mahkeme Kararları
Gemilere dair tüm uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalarda ilam kesinleşmeden cebri icra yoluna başvurulamamaktadır. Gemilere ilişkin davalarda yalnızca geminin ayni haklarına ilişkin değil örneğin; geminin kiralanması, işletilmesi, teslimi gibi ilamların da cebri icraya başvurulabilmesi için kesinleşmesi gerekmektedir.
11. Kesinleşmeden İcraya Konulamayacak Kararların İcraya Konulması Halinde Başvurulacak Hukuki Yollar
İlamların kesinleşmeden icraya konulup konulamayacağını kontrol yükümlülüğü icra müdürüne ait olup kesinleşmeden icra edilemeyecek ilam ile icra emri gönderilmesi talebinde bulunulması halinde bu talebi reddetmesi gerekmektedir. İcra Müdürünün dikkatsizliği sebebiyle icra emri gönderilmesi halinde ise borçlunun süresiz şikâyet hakkı vardır. Borçlu takibin açıldığı yer İcra Hukuk Mahkemesine yapacağı şikâyet ile takibin iptalini sağlayabilir.