
Değerli müvekkillerimiz,
Dünya genelinde yaşanan Koronovirüs (Covid-19) salgını riski nedeniyle, hukuki soru ve sorunlarınız için mobil ve online iletişim kanallarımızı kullanmanızı öneririz.
Mahkemelerin yargılama sürecinde yaptıkları araştırma, inceleme ve yargılama işlemlerinin ardından yargılama sonunda esasa ilişkin verilen en son nihai karara “hüküm”, “ilam”, “karar” denmektedir. Mahkemece verilen kararlar verildikleri andan itibaren icrai etkiye sahip olurlar. Dolayısıyla kararın kesinleşmemiş olması icra edilebilirliğini etkileyen bir husus değildir. Fakat bu durum her uyuşmazlık için geçerli değildir. Kanun koyucu uyuşmazlığın kesinleşmeden icra edilebilir olması halinde doğabilecek sorunları öngörüp buna göre kesinleşmeden icraya konulamayacak nitelikte mahkeme kararları belirlemiştir. Bu konudaki düzenlemeler yalnızca İcra ve İflas Kanunu’nda değil, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve diğer özel kanunlarda da düzenlenmiştir.
Yazı İçeriği
1. Aile ve Kişiler Hukukuna İlişkin Mahkeme Kararları
2. Taşınmaz Mal İle İlgili Ayni Haklara İlişkin Mahkeme Kararları
3. Hizmet Tespit Davasında Verilen Mahkeme Kararları
4. Kira Bedelinin Tespitine İlişkin Mahkeme Kararları
5. Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizine İlişkin Mahkeme Kararları
6. Menfi Tespit veya İstirdat Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
7. Sayıştay Mahkemesi Kararları
8. Ceza Mahkemesi Kararlarının Yargılama Gideri ve Tazminata İlişkin Hükümleri
9. İstihkak Davalarına İlişkin Mahkeme Kararları
10. Bayrağına ve Sicil Kaydına Bakılmaksızın Gemilere İlişkin Mahkeme Kararları
11. Kesinleşmeden İcraya Konulamayacak Kararların İcraya Konulması Halinde Başvurulacak Hukuki Yollar
Belirtilen mahkeme kararları sınırlı sayıda olmayıp uygulamada en sık karşılaşılanlardır. Genel olarak yukarıda belirtilen mahkeme ilamları dışındaki ilamların icra edilebilirliği için kesinleşme zorunluluğu yoktur. Mahkeme kararlarının icra edilebilirliğinde farklı uygulamaya gidilmesinin temel sebebi, bazı mahkeme kararlarının kesinleşmeden icraya konulması halinde hak kaybına uğrama ihtimali daha azken, bazı mahkeme kararların telafisi zor hak kayıpları doğma ihtimali daha yüksek olmasıdır. Kesinleşmeden icraya konulamayacak mahkeme kararlarının icraya konulması halinde takibin açıldığı yer İcra Hukuk Mahkemesine yapılacak şikâyet ile takibin iptalini sağlayabilir.
Aile ve kişiler hukukuna ilişkin tarafların şahsi ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarda bir değişiklik yaratan kararlar kesinleşmeden icraya konulamazlar. Bunun sebebi bu tür uyuşmazlıkların aileye ilişkin oldukça hassas konular olması sebebi ile olası hatalara mahal vermemektir. Ad, soyadı, yaş tashihi, velayetin nez’i, babalık davası, nesep tashihi, boşanma ve bunun fer’i niteliğindeki hükümler için icraya yoluna başvurabilmek için ilamların kesinleşmiş olması gerekmektedir. Ancak tarafların şahsi ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarda bir değişiklik yaratmayan mahkeme kararları kesinleşmeden icraya konulabilecektir. Örneğin nafaka mahkeme kararı kesinleşmeksizin icraya konu edilebilir. Yine manevi tazminat kesinleşmeden icraya konu edilebilir.
Ayni hak bilindiği üzere herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Taşınmaz malların aynına ilişkin haklar da herkese karşı ileri sürülebilen mülkiyet, irtifa, intifa hakları gibi haklardan oluşmaktadır. HMK’nın 367/2 maddesi uyarınca taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar ve bu kararda hüküm altına alınan yargılama gideri ve vekalet ücreti kesinleşmedikçe cebri icra yoluna başvurulamaz. Örneğin sitemizde makalesi de yer alan Tapu İptal ve Tescil Davası’nda verilen hüküm kesinleşmeden icraya konu edilemez. Ancak taşınmazın aynına ilişkin olmayan ecrimisil, müdahalenin meni yahut kira sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda verilen mahkeme kararlarının icraya konu edilmesi için kesinleşme zorunluluğu yoktur.
Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 22.10.2019 tarihli 2018/11563 Esas sayılı ve 2019/15466 Karar sayılı ilamında;
“…Takibe dayanak ilamın davacısı/borçlunun, muris muvazaasından kaynaklanan tapu iptal ve tescil ile sağlararası kazandırmaların iptalini talep ettiği, mahkemece; davanın reddine karar verildiği ve davalı/alacaklı tarafından ilamda hüküm altına alınan vekalet ücreti yönünden borçlu hakkında ilamlı icra takibi başlattığı görülmektedir. Mahkemece her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de tapu iptal ve tescil davasında gayrimenkulün aynı tartışıldığından uyuşmazlığın özünde ayni hakka ilişkin mülkiyet ihtilafı bulunduğundan ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.”
şeklinde karar vermiştir. Karardan da görüleceği üzere taşınmazın aynı ile ilgili uyuşmazlıklarda verilen kararlarda karar kesinleşmeden karara dayanarak ilamlı icra takibi başlatılması mümkün değildir.
İş Mahkemeleri Kanunu m. 7/4 hükmüne göre, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, SGK yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür. SGK tarafından kararın uygulanması için kararın kesinleşmesi şarttır. Diğer bir ifadeyle Hizmet Tespit davasından dava sonunda verilen kararlar ve bu kararların ferisi niteliğindeki vekalet ücreti ve yargılama gideri karar kesinleşmeden cebri icraya konu edilemeyecektir.
Kira bedelinin tespitine ilişkin davalarda verilen kira bedeli tespiti kararları eda hükmü içermediği için ilamlı icra takibine konu yapılması mümkün değildir. Ancak kararda yer alan vekâlet ücreti ve yargılama gideri ilamlı icra takibine konu edilebilir. Yargıtay’ın 12.11.1979 tarih 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında kira bedelinin tespitine ilişkin kararların kesinleşmeden cebri icra yoluna başvuramayacağı karar verilmiştir. Bu karar uyarınca kararda yazılı yargılama gideri ve vekalet ücreti vb. taleplerin de karar kesinleşmedikçe cebri icra yolu ile infazı istenemez.
Kira tespit davasına ilişkin detaylı bilgi için Kira Tespit Davası ile Kira Bedelinin Uyarlanması Davasının Farkları isimli makalemizi inceleyebilirsiniz.
Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun (MÖHUK) 50. maddesinde tenfiz açıklanmıştır. Tenfizin kelime anlamı; yabancı ülkede alınmış bir kararın Türkiye’de bağlayıcı özellik kazanmasıdır. Tenfiz edilmeyen hiçbir ilamın Türkiye’de geçerliliği yoktur. MÖHUK madde 50’de de; “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” şeklinde yabancı ilamın Türkiye icra edilebilir özelliğe sahip olabilmesi için tenfiz edilmesi Kanun Koyucu tarafından hüküm altına alınmıştır.
Yine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 9. maddesinde “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” şeklinde ifade edilmiştir. Fakat küreselleşmeden dolayı ülkeler arasındaki bağlantılar hem devletlerarasında hem de vatandaşlar arasında oldukça artmıştır. Türk yargısının yetkisi ve tasarrufu bulunmayan, ülke sınırları dışında yaşanan uyuşmazlıklarda yabancı mahkemeler tarafında verilen kararların Türkiye’de icra edilebilir olması için tenfiz kararının kesinleşmesinin beklenilmesi zorunludur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan hükme göre menfi tespit davalarında verilen kararın kesinleşmeden icraya konulabilmesi mümkün değildir. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan vekalet ücreti ve yargılama gideri de aynı kurala tabidir.
İstirdat davasında ise iki farklı durum söz konusudur. Menfi tespit davasından dönüşen istirdat davasında verilen kararın cebri icraya konu edilebilmesi için kararın kesinleşmesi gerekirken Menfi tespit davası açılmadan cebrî icra tehdidi altında ödenen paranın iadesi için alacaklıya karşı İİK’nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre açılan istirdat davasında ilâmın kesinleşmesi şart değildir. Zira doğrudan açılan istirdat davasında ilâmın konusu bir para alacağıdır.
Konuyla ilgili detaylı bilgi için “Menfi Tespit Davası” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/8-55 E. ve 2020/830 K. sayılı ilamında;
“Kesinleşmeden icraya konulamayacak istisnai düzenlemelerden biri de İİK’nın 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan menfi tespit davasına ilişkindir. Menfi tespit davasının kabulü hâlinde icranın eski hâle getirilebilmesi için kararının kesinleşmesi gerekir. …..Menfi tespit davasının reddi hâlinde ise ilam (İİK m. 36 ve HUMK m. 443/1 anlamında) eda hükmünü içeren bir ilâm değildir. İİK’nın 72. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde açıkça belirtildiği gibi, alacaklının, lehine hükmedilen tazminatı borçlunun gösterdiği teminattan alabilmesi için, menfî tespit davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmiş olması gerekir. Ayrıca ilam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir (Hukuk Genel Kurulunun 07.11.1990 tarihli ve 12-446 E., 1990/564 K. sayılı, 05.10.2005 tarihli ve 2005/12-534 E., 2005/554 K. sayılı kararları).
Borçlu, İİK’nın 72. maddesinin 6. fıkrasına göre menfi tespit davasından dönüşen istirdat davasının kabulü kararının faiz, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin bölümü için ilâmlı icra yoluna başvurabilir; fakat, bunun için de, istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerekir…”
şeklinde karar vermiştir.
Sayıştay Kanunu’nun 53. Maddesinde yer alan “Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilir. İlam hükümlerinin yerine getirilmesinden, ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticileri sorumludur. (2) İlamlarda gösterilen tazmin miktarı hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunur.” Şeklindeki düzenlemeye göre Sayıştay ilamları kesinleşmeden cebri icra yoluna başvurulamaz.
Ceza Hukukunda vekalet ücreti, yargılama gideri ve tazminat esas kararın niteliğine göre sanık veya kamu üzerine bırakılmaktadır. Bu alacak kalemleri Hagb, mahkûmiyet gibi hallerde sanık üzerine, beraat halinde kamu üzerine bırakılmaktadır. Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 4. Maddesinde yer alan “Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz.” şeklindeki hüküm uyarınca mahkûmiyet halinde hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama gideri karar kesinleşmeden icra edilemeyecektir. Kanun maddesinin merhumu muhalifinden mahkûmiyet dışındaki hükümlerde yer alan alacak kalemlerinin kesinleşmesinin beklenilmesine gerek yoktur. Ancak uygulamada ceza yargılamasına ilişkin her kararın kesinleşmesi aranmaktadır.
İstihkak iddiasının kabulü esasen mülkiyetin aidiyetinin tespiti yönelik bir karardır. Mahiyeti gereği kesinleşmeden icraya konulması mümkün değildir. Bu sebeple kesinleşmeyen istihkak iddiasının kabulü kararı ile icra yoluna başvurulamaz. Buna karşın, istihkak iddiasının reddine ilişkin kararlarda hüküm altına yargılama giderleri, vekâlet ücreti gibi alacakların karar kesinleşmeden cebri icraya konulması mümkündür.
Gemilere dair tüm uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalarda ilam kesinleşmeden cebri icra yoluna başvurulamamaktadır. Gemilere ilişkin davalarda yalnızca geminin ayni haklarına ilişkin değil örneğin; geminin kiralanması, işletilmesi, teslimi gibi ilamların da cebri icraya başvurulabilmesi için kesinleşmesi gerekmektedir.
İlamların kesinleşmeden icraya konulup konulamayacağını kontrol yükümlülüğü icra müdürüne ait olup kesinleşmeden icra edilemeyecek ilam ile icra emri gönderilmesi talebinde bulunulması halinde bu talebi reddetmesi gerekmektedir. İcra Müdürünün dikkatsizliği sebebiyle icra emri gönderilmesi halinde ise borçlunun süresiz şikâyet hakkı vardır. Borçlu takibin açıldığı yer İcra Hukuk Mahkemesine yapacağı şikâyet ile takibin iptalini sağlayabilir.
Değerli müvekkillerimiz,
Dünya genelinde yaşanan Koronovirüs (Covid-19) salgını riski nedeniyle, hukuki soru ve sorunlarınız için mobil ve online iletişim kanallarımızı kullanmanızı öneririz.
KİŞİSEL VERİLERİN İŞLENMESİ HAKKINDA
“AYDINLATMA METNİ”
İnternet sitemizi kullanmanız dolayısıyla, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında birtakım verilerinizin toplanması, saklanması, işlenmesi, aktarılması ve KVKK kapsamına dahil başkaca işlemlerin detayı ve amacı hakkında, veri sorumlusu olarak sizleri bilgilendirmek isteriz.
Genel Bilgiler
İlgili mevzuata göre, “kişisel veri” kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgidir. “Özel nitelikli kişisel veri” ise kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileridir. İşbu Aydınlatma Metninde, özel ve/veya genel nitelikli olma ayrımı yapılmaksızın, her neviden veri için “Kişisel Veri” ifadesi kullanılacak olup durumun gereğine göre özel nitelikli kişisel verilerin de bu ifade kapsamına dahil edilebileceğini belirtmek isteriz. Keza, internet sitemizi kullanırken size daha efektif hizmet sağlayabilmek adına çerezler, web işaretçileri ve benzeri uygulamaları da kullanabilmekteyiz. Çerez kullanımının durdurulmasını tarayıcı ayarlarınızı değiştirerek her zaman sağlayabilirsiniz. Çerez kullanımının durdurulması, internet sitemizdeki bazı fonksiyonların kullanımını sınırlandırabilecektir.
Kişisel veriler toplandıktan sonra silme, yok etme ya da anonim hale getirme işlemlerine kadar olan süreçte gerçekleştirilen elde etme, kaydetme, depolama, muhafaza etme, değiştirme, yeniden düzenleme, açıklama, aktarılma, sınıflandırılma ya da kullanılmasını engelleme ve sair kapsamda veriler üzerinden gerçekleştirilen her türlü işlem ise KVKK kapsamında “kişisel verilerin işlenmesi“ olarak değerlendirilmektedir.
Kişisel veri veya özel nitelikli kişisel veri tanımına uygun bilgilerinizi Kulaçoğlu Hukuk Bürosu (Veri Sorumlusu) olarak bizimle paylaşmanız durumunda, onay kutucuğunu işaretleyerek bu verilerinizin işlenmesi için açık rıza verdiğinizi belirtmek isteriz.
Kişisel Verilerin Toplanması ve Hukuki Sebepleri
İnternet sitemizi kullanırken birtakım kişisel verilerinizi, Veri Sorumlusu sıfatımız ile bizimle paylaşmanızı talep edebilmekteyiz. İşbu kişisel verileriniz fiziksel olarak sözlü veya yazılı şekilde toplanabileceği gibi, elektronik ortamda da toplanabilir. Keza, kişisel verileriniz, Veri Sorumlusu sıfatıyla doğrudan tarafımızca toplanabileceği gibi, Veri Sorumlusu adına veri işleyen gerçek veya tüzel kişiler tarafından veya ifa ettiğimiz iş ve hizmetin bir gereği olarak destek aldığımız ulusal/uluslararası kişi ve kuruluşlar ile diğer 3.kişiler tarafından, sayılanlarla sınırlı olmamak üzere, internet sitemiz, blog mesajları, iletişim formları, iş/staj ve sair başvuru formları, bilgi formları, video konferans ve/veya online hukuki danışmanlık hizmeti esnasında kaydedilebilen ses ve/veya video kayıtları, telefon görüşmesi ve/veya telekonferans esnasında kaydedilebilen ses kayıtları, kısa mesajlar, WhatsApp, sosyal medya vs kanallarıyla gerçekleştirilenler başta olmak üzere her türlü iletişim kanalları aracılığı ile toplanabilmektedir. Bu verileriniz elektronik ya da internet tabanlı araçlar ve sair vasıtalar kullanılarak otomatik yöntemlerle elde edilebildiği gibi, tarafımıza sunduğunuz formlar, sözleşmeler, bildirimler, adli veya idari merci kararları gibi yöntemlerle de elde edilebilmektedir.
Kişisel Verilerin İşlenme Amacı ve Aktarımı
Kişisel verileriniz, yürürlükteki ilgili mevzuat uyarınca, hukuka, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına uygun, doğru ve güncel olarak, belirli, açık ve meşru amaçlarla ve bu amaçlarla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olarak işlenmekte olup ilgili mevzuatta öngörülen ve işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmektedir.
KVKK uyarınca, Veri Sorumlusu olarak bizimle paylaşmış olduğunuz kişisel verileriniz, yerine getirmekte olduğumuz her türlü hizmet ve faaliyet amaçlarımız ile gerektiğinde işe/staja alım süreçleriyle bağlantılı ve ölçülü olarak söz konusu hizmetlerden faydalanmanız, hak ve menfaatlerinizin korunması ve sair amaçlar ile KVKK ve yasal düzenlemelere uygun olarak işlenebilecek, hizmetlerimiz kapsamında ve ilgili mevzuata uygun olarak UYAP sistemi başta olmak üzere, adli, idari vb. kurumlara ve/veya yetkili kıldıkları kişi ya da merciler ile somut olayın şartlarına göre yurtdışında olup olmamasından bağımsız olarak ilgili üçüncü kişi ve kurumlara aktarılabilecek ve ilgili mevzuatta belirlenen süreler boyunca saklanıp gerekli işlemlere tabi tutulabilecektir.
Ağ Sunucusu Veri Günlüğü
İnternet sitemize giriş yapmanızın kaçınılmaz bir sonucu olarak, veri günlüğü olarak tanımlanan ve aşağıda listelenmiş olan verileriniz, ağ tarayıcınız tarafından internet sunucumuza otomatik olarak aktarılmakta ve onayınız aranmaksızın veri günlüğü kayıtlarına kaydedilmektedir:
Veri günlüğü internet sitemizin sizin için daha kullanışlı hale getirilebilmesi amacıyla istatistiki bilgi sağlamak için kullanılmakta olup, takiben derhal silinir.
Kişisel Verilerin Güvenliğinin Sağlanması İçin Alınan Tedbirler
6698 Sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanun’un ilgili maddesine uygun olarak, kişisel veri güvenliğinizin sağlanması için hukuka aykırı olarak işlenmelerini ve erişilmelerini önlemek ve muhafazalarının sağlamak amacıyla gerekli teknik ve idari tedbirler Veri Sorumlusu olarak tarafımızca alınmaktadır.
Veri Sahibinin Hakları
Kişisel veri sahipleri KVKK uyarınca aşağıda yer alan haklara sahiptir:
Yukarıda belirtilen hakların kullanımıyla veya genel olarak Aydınlatma Metnimizle alakalı daha detaylı bilgi talepleriniz için “İletişim” sayfamızdan ulaşılabileceğiniz “İletişim Formu” aracılığıyla veya ıslak imzalı olarak “Esentepe Mah. Eser İş Merkezi B Blok Kat:8 No:63 Şişli/İstanbul/Türkiye” adresine ulaştırmanız ya da info@kulacoglu.av.tr e-posta adresine konu kısmında “Kişisel Veri Bilgi Talebi” ifadesi ile iletebilirsiniz.
Kişisel veri sahipleri olarak, haklarınıza ilişkin taleplerinizi Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na yukarıdaki şekillerde iletmeniz durumunda talebiniz, niteliğine göre en kısa sürede sonuçlandıracaktır. İlgili işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi durumunda, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nca belirlenen tarifedeki ücret, Kulaçoğlu Hukuk Bürosu olarak tarafınızdan tahsil edilecektir.