Mirastan mal kaçırma olarak bilinen muris muvazaası, miras bırakanın diğer mirasçıları, miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye yaptığı karşılıksız kazandırmaların, gerçeğe aykırı şekilde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir.
Burada, miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği mallarını, satış bedeli veya bakım hizmeti karşılığında devretmiş gibi göstermek suretiyle mirastan mal kaçırmaktadır. Buradaki asıl amaç, saklı paylı mirasçıların, hukuken hakları olan miras paylarına kavuşmak için tenkis davası açmalarının önüne geçilmesidir. Bu gibi durumlarda, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, miras bırakanın muvazaalı tasarrufunun geçersizliğinin tespiti ve buna dayanılarak oluşturulan işlemlerin iptali talebiyle dava açabilirler.
İçindekiler
- 1. Muris Muvazaası Nedir?
- 2. Muris Muvazaasının Unsurları ve Şartları
- 3. Muris Muvazaasında “Miras Bırakanın Asıl İradesinin Belirlenmesi”
- 4. Hangi durumlar mirastan mal kaçırmaya girer?
- 5. Muris Muvazaası Olarak Değerlendirilmeyen İşlemler
- 6. Resmi Şekle Bağlı Devirlerin Muvazaa Sebebiyle İptali ve Tescili Davası
- 7. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- 8. Muris Muvazaası ve Tenkis Arasındaki Farklar
- 9. Muris Muvazaası ve Tenkis Davası Birlikte Açılabilir mi?
Muris muvazaası, miras bırakanın mirasçılarını aldatarak onlardan mal kaçırma amacı taşıyan bir durumu ifade eder. Miras bırakanın asıl niyeti, bir mirasçısına veya üçüncü bir kişiye taşınmazını bağışlamak olmasına rağmen, gelecekte mirasçılarının taşınmaz üzerindeki miras paylarını talep etmelerini engellemek ve mal varlığından kaçınmak için bağışlama niyetini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi görünümler altında gizlemektir.
1. Muris Muvazaası Nedir?
Muris muvazaası, miras bırakanın diğer mirasçıları, miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye yaptığı karşılıksız kazandırmaların, gerçeğe aykırı şekilde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir.
2. Muris Muvazaasının Unsurları ve Şartları
Muris muvazaası, 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı tarafından hukuk sistemimize kazandırılmıştır. Bu kararla birlikte, bir işlemin muris muvazaası olarak kabul edilebilmesi için belirli şartların varlığı zorunlu hale getirilmiştir. Aşağıdaki ilkeler bu kararla belirlenmiştir.
2.1. Görünüşteki Sözleşme – Göstermelik İşlem
Muvazaalı işlemler, miras bırakanın mirasçılarını aldatarak miras haklarından mahrum bırakmak amacıyla gerçek iradesiyle uyuşmayan ve hüküm doğurmayan sözleşmelerdir. Resmi şekilde yapılan satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi, muris muvazaasının göstermelik işlemidir. Aslında, karşı taraf, devraldığı malın bedelini ödemez veya değerinin çok altında bir bedel öder. Ancak, üçüncü şahıslar yanıltılarak bir bedel alışverişi yapılmış gibi gösterilir. Bu şekilde, mal kaçırılan mirasçıların ileride tenkis davası gibi yollara başvurmalarının önüne geçilmesi amaçlanır.
Konuyla alakalı olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.2021 tarihli E. 2018/1-533,K. 2021/1189 sayılı kararında bu husus şu şekilde hükme bağlanmıştır:
“…..1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına…..” karar verilmiştir.
2.2. Muvazaa Sözleşmesi
Muvazaalı işlemin diğer tarafıyla miras bırakan arasında, görünürdeki işlemin ötesinde gizli bir muvazaa sözleşmesi de bulunmaktadır. Bu durumda, işlemi gerçekleştiren miras bırakan ile diğer kişi, görünürdeki işlemin sadece diğer mirasçıları kandırmak ve göstermelik olarak yapıldığı, aslında hüküm ve sonuç doğurmayacağı konusunda anlaşırlar. Muvazaa sözleşmesinin yazılı olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu anlaşma, görünürdeki sözleşmeden önce veya aynı zamanda yapılabilir. Miras bırakan kendisi veya temsilcisi aracılığıyla bu anlaşmayı yapabilir.
2.3. Mirasçıları Aldatma Amacı
Miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırma amacı bulunmadıkça muris muvazaası söz konusu olamaz. Muris muvazaasına taraf olan kişiler, gerçek iradeleri ile yaptıkları işlemin beyanları arasında kasıtlı olarak bir uyumsuzluk yaratırlar. Bu şekilde hareket ederek, üçüncü kişileri yanıltmaya ve görünüşte farklı bir durum oluşturarak onları aldatmaya çalışırlar. Eğer aldatma amacı yoksa, muvazaalı bir sözleşme yapılmasına da gerek kalmaz. Bununla birlikte, üçüncü kişileri aldatma niyeti, muvazaalı işlemi hukuka aykırı hale getirmez. Yani, muvazaalı işlem bu niteliğiyle itibariyle geçersiz olsa da, hukuka aykırı değildir. Bu nedenlerle, muvazaa varlığı kanıtlandığında, taraflar aldıkları şeyleri sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri vermekle yükümlüdürler.
Konuyla alakalı olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.9.2021 tarihli, E. 2017/1-2339, K. 2021/1138 sayılı kararında bu husus şu şekilde hükme bağlanmıştır:
“Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur ise mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde miras bırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır.
Bu nedenle, miras bırakanın muvazaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Murisin mirasçılarından mal kaçırma amacının bulunmaması hâlinde 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararını uygulama olanağı bulunmamaktadır.”
2.4. Gizli İşlem
Muris muvazaasında gizli işlem, miras bırakan ile karşı tarafın gerçek iradelerini birbirlerine açıkladıkları, ancak kendilerinden mal kaçırılan diğer mirasçılardan gizli tuttukları bağış sözleşmesidir. Muris muvazaasında görünürdeki göstermelik işlem, tarafların gerçek iradeleriyle örtüşmediği için geçersizdir. Ancak gizli işlem, gerekli şekil şartlarını taşıdığı sürece kabul edilir. Çünkü tarafların iradeleriyle uyumludur.
3. Muris Muvazaasında “Miras Bırakanın Asıl İradesinin Belirlenmesi”
Muris muvazaasında “miras bırakanın asıl iradesi”nin belirlenmesi, taraflar arasındaki gerçek niyetin ve iradenin ne olduğunu ortaya koymayı gerektirir. Miras bırakanın asıl iradesini belirlemek için aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulur:
- Taraflar arasındaki yazılı veya sözlü anlaşmalar: Taraflar arasında yapılan açık beyanlar, yazılı veya sözlü anlaşmalar, belgeler veya mektuplar, miras bırakanın gerçek niyetini ortaya koymada önemli deliller olabilir.
- Tarafların davranışları: Tarafların işlemleri, eylemleri ve davranışları da miras bırakanın gerçek niyetini belirlemek için dikkate alınır. Örneğin, miras bırakanın bağışladığı malı kullanmaya devam etmesi veya kontrolünü elinde tutması, gerçek niyetinin bağış yapmak değil, malı muhafaza etmek olduğunu gösterebilir.
- İkinci dereceden kanıtlar: İkinci dereceden kanıtlar, miras bırakanın asıl iradesini belirlemek için kullanılabilir. Bu, tanıkların ifadeleri, yazışmalar, banka hesapları veya diğer mali belgeler gibi delilleri içerebilir.
Miras bırakanın asıl iradesini belirlemek için tüm bu faktörler dikkate alınarak bir değerlendirme yapılır. Mahkemeler genellikle delilleri değerlendirir ve miras bırakanın gerçek niyetini belirlemeye çalışır. Ancak bu, durumun karmaşıklığına ve delillerin doğruluğuna bağlı olarak zorlu bir süreç olabilir.
4. Hangi durumlar mirastan mal kaçırmaya girer?

4.1. Tapulu Taşınmazın Mirasçılardan Birine Satış Olarak Gösterilmesi
Miras bırakan, tapulu taşınmazını aslında bağışlamış olmasına rağmen göstermelik olarak tapuda satış olarak gösterir. Bu şekilde ki satış sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine uymadığı muvazaa nedeniyle geçersizdir. Aynı zamanda gizlenen bağışlama sözleşmesi de şekil koşullarına uymadığından geçersizdir.
4.2. Tapulu Taşınmazın Ara Malik Kullanılarak Satışının Yapılması
Bu durumda, miras bırakan tapuda kendi adına kayıtlı olan taşınmaz malını ara bir malik olarak adlandırılan bir kişiye devreder. Ara malik, taşınmazı kısa bir süre sahip olarak görünürken, gerçekte miras bırakanın iradesine ve kontrolüne tabidir. Ardından, ara malik bu taşınmazı düşük bir bedelle mirasçıya veya başka bir üçüncü kişiye satış yapar. Bu şekilde, miras bırakan mirasçılardan malını şeklen kaçırmış gibi görünmezken, aslında taşınmaz mal üzerindeki hakimiyetini korur.
4.3. Görünürdeki İşlem Olarak Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi
Miras bırakan, tapulu taşınmazını aslında bağışlamış olmasına rağmen göstermelik olarak ölünceye kadar bakım sözleşmesi yapar. Bu şekilde, sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığı için geçersizdir. Aynı zamanda gizlenen bağışlama sözleşmesi de şekil koşullarına uymadığından geçersizdir.
4.4. Görünürde İşlem Olarak Yapılan Bağışlama
Miras bırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla, tapulu taşınmazını bağışlama olarak göstermesi işleminde de tarafların gerçek iradelerine uyulmadığından geçersizdir.
5. Muris Muvazaası Olarak Değerlendirilmeyen İşlemler
Muris muvazaası olarak değerlendirilmeyen işlemler, mirasçıları aldatma veya mal kaçırma amacını taşımadığından dolayı muvazaalı işlem kapsamına girmeyen işlemleri ifade eder. Bu tür işlemler, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yapılmış ve geçerli olan işlemlerdir. Mirasçıları aldatma veya mal kaçırma amacı taşımayan, açık ve gerçek iradeleriyle yapılan işlemler miras muvazaası olarak değerlendirilmez. Bu tür işlemlerde taraflar arasında bir anlaşma vardır ve işlem hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Miras bırakanın iradesi, mirasçılarından mal kaçırma niyetini taşımadığından bu tür işlemler muvazaalı olarak kabul edilmez.
- Tapulu Taşınmazların İvaz (Gerçek Bedel) Karşılığı Devri
- Paylaştırma İradesinin Varlığı Hali
- Tapusuz Taşınmazların Devri
- Taşınırların Devri İşlemleri
- Vasiyetname Yolu İle Yapılan Kazandırmalar
- Bağışlama Yolu İle Yapılan Kazandırmalar
- Kooperatif ve Şirket Ortaklık Payının Devri
- Kadastro Kanunda Öngörülen Haller
- Murisin Muvazaalı Borç Senedi Düzenlenmesi
- Miras Bırakanın Haricen Sattığı Taşınmazın Tapuya Tescil Ettirilmesi
- İntifa Hakkı Tesisi
- Uzun Süreli Kira Sözleşmesi Yapılması
6. Resmi Şekle Bağlı Devirlerin Muvazaa Sebebiyle İptali ve Tescili Davası
Muris muvazaası, miras bırakanın mirasçılarını aldatarak onlardan mal kaçırma amacı olarak tanımlanmaktadır. Miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği mallarını, satış bedeli veya bakım hizmeti karşılığında devretmiş gibi göstermek suretiyle mirastan mal kaçırmaktadır. Bu gibi durumlarda, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, miras bırakanın muvazaalı tasarrufunun geçersizliğinin tespiti ve buna dayanılarak oluşturulan işlemlerin iptali talebiyle dava açabilirler.
6.1. Mirastan Mal Kaçırma Davasını Kimler Açabilir?
1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, muris muvazaası konusunda belirleyici bir rol oynamış ve bu dava açabilecek kişileri açıkça belirtmiştir. Buna göre, miras bırakanın gerçekte bir bağışlama yapmak amacıyla tapu siciline kayıtlı taşınmazını tapu memuru önünde satış olarak beyan etmesi durumunda, saklı pay sahibi olsun veya olmasın tüm mirasçılar, miras haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle dava açma hakkına sahiptir. Ancak, mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirasçılıktan çıkarılan kişiler bu davayı açamayacaktır.
6.2. Mirastan Mal Kaçırma Davasında İspat Yükü
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında ispat yükü, muvazaanın varlığını iddia eden davacı taraftadır. Yani, kendisinden mal kaçırıldığı iddiasıyla dava açan taraf, miras bırakanındava konusu işlemdeki gerçek amacının, kendisini bu mirastan yoksun bırakmak olduğunu delillerle ispatlamalıdır. Ayrıca, dosyaya sunulan deliller, miras bırakanın muvazaalı olan asıl irade ve amacını duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıkça ortaya koyabilecek kuvvette olmalıdır.
Ne var ki, iptali talep edilen işlemlerin doğrudan tarafı olmayan davacıların, dava konusu işlemin hangi amaçla ve ne şekilde yapıldığını bizzat bilmeleri çoğu zaman neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları başta olmak üzere yerleşik içtihatlarda, muvazaanın varlığının tanık dâhil her türlü delille ispatlanabileceğine hükmedilmektedir.
Konuyla alakalı olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.2.2021 tarihli, E. 2018/19-1013 , K. 2021/105 sayılı kararında bu husus şu şekilde hükme bağlanmıştır:
“………Mirasçılar, miras bırakanın yapmış oldukları hukuki işlemlerde kural olarak halef sıfatıyla taraf sayılırlar. Bunun sonucu olarak, mirasçılar ancak miras bırakanın sahip olduğu ispat imkanlarından faydalanabilirler. Ancak, miras bırakanın muvazaalı borç senedi düzenlemesi, mirasçılar aleyhine bir işlem olup, mirasçılar ile miras bırakanın hukuki menfaatleri çatışmaktadır. Bu nedenle, mirasçılar, muvazaalı borç senedinin hükümsüzlüğü talebiyle açacaklar davayı üçüncü kişi sıfatıyla her türlü delille ispatlayabilirler ( Arslantürk, s. 91 ). Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.04.1978, 1976/13-3608 E., 1978/338 K.; 12.04.1985 tarihli ve 1983/4-558 E., 1985/317 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
6.3. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasını açan mirasçı tapuda malik olarak görünmemekle birlikte, muvazaalı işlemi yapan miras bırakanının ölüm tarihi itibariyle aynı hak sahibi haline gelmiş kabul edilmektedir. Ayni haklar zamanaşımına tabi değildir, dolayısıyla muris muvazaası davası, ayni hakka ilişkin olduğu için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Mirastan mal kaçırma davasının, miras bırakanın ölümünden sonra her zaman açılması mümkündür.
Önemli Not : Muvazaalı şekilde devir işleminin gerçekleştiği miras bırakan hayatta iken bile öğrenilmiş olsa bile, muris muvazaası davası açılamaz. Miras bırakan hayatta olduğu sürece, mirasçılar muvazaalı işlemi gerekçe göstererek dava açma hakkına sahip değillerdir. Bu durumda, muris muvazaası davası ancak miras bırakanın vefatından sonra açılabilir.
6.4. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Harçlar
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları nispi harca (Dava değerine göre oransal olarak belirlenen) tabidir. Dava konusu taşınmazın değeri dava açıldığı anda tam olarak belirlenememektedir. Bu nedenle, davanın açıldığı sırada genellikle düşük bir bedel gösterilerek harç ödenmektedir. Davanın ilerleyen aşamalarında, bilirkişi tarafından gayrimenkulün değeri belirlendikten sonra, harç miktarı tamamlanmakta ve talep edilen miktar artırılabilmektedir.
Öte yandan, “muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası” uygulamada “tenkis davasıyla” birlikte terditli olarak açılabilmektedir.
Uygulamada en sık karşılaşılan muris muvazaası davası türüne ilişkin detaylı bilgi için “Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Sebebiyle Tapu İptal ve Tescil Davası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz
7. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Mirastan Mal Kaçırma davasında yetki ve görevli mahkeme aşağıdaki kurallara göre belirlenir:
Yetkili Mahkeme: Dava konusu taşınmasın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemeleri yetkilidir.
Görevli Mahkeme: Mirastan mal kaçırma davasında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
8. Muris Muvazaası ve Tenkis Arasındaki Farklar
Muris muvazaası ve tenkis, miras hukuku alanında farklı kavramlardır ve farklı hukuki durumları ifade ederler. İşte muris muvazaası ve tenkis arasındaki temel farklar:
Konu ve Talep:
Muris Muvazaası: Mirasçılar, miras bırakanın gerçek iradesini gizleyerek veya değiştirerek mirasçıları aldatma amacıyla yaptığı hukuki işlemin iptalini talep eder.
Tenkis: Saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın vefatından önce gerçekleştirdiği saklı paylarını ihlal eden, aşırı bağışlamaların veya mal devirlerinin düzeltilmesini talep eder.
Zamanaşımı:
Muris Muvazaası: Muris muvazaası davası, ayni haklara ilişkin olduğundan herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Miras bırakanın ölümünden sonra her zaman mirastan mal kaçırma davası açılabilir.
Tenkis: Mirasçılar, saklı paylarının zedelendiğini öğrendiklerinden itibaren bir yıl içinde her halükarda, miras bırakanın ölümünden itibaren on yıl içinde tenkis davası açmalıdırlar. Aksi takdirde, bu sürenin sonunda tenkis davası açma hakları düşer.
Taraflar:
Muris Muvazaası: Muris muvazaası davası, saklı pay sahibi olsun veya olmasın mirasçıların her biri ve ayrıca tereke temsilcisi tarafından açılabilir.
Tenkis: Tenkis davası, sadece saklı pay sahibi mirasçılar tarafından açılabilir.
Sonuçlar:
Muris Muvazaası: Muvazaanın varlığının ispatlanması halinde sözleşmenin geçersiz olması sebebiyle, tapu kaydının tamamen iptaline karar verilir.
Tenkis: Tenkis davasında sadece saklı paya aşan kısmın tenkisine karar verilir.
Saklı paylı mirasçılar tarafından açılabilecek tenkis davasına ilişkin detaylı bilgi almak için Tenkis Davası Nedir? başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
9. Muris Muvazaası ve Tenkis Davası Birlikte Açılabilir mi?
Her iki dava da miras bırakan tarafından yapılan tasarruf ve temliklerin iptali yada düzeltilmesi için mirasçılar tarafından tek başına veya terditli (kademeli) olarak açılabilir.
Terditli (kademeli) davada, öncelikle miras bırakanın yaptığı işlemin muris muvazaası nedeniyle tamamen iptal edilmesi talep edilir. Eğer mahkeme muvazaayı kabul etmezse, ikinci kademede tenkis talebi değerlendirilmesi ve saklı paylı mirasçının mirastaki saklı payının korunması talep edilir.
Terditli olarak açılan muris muvazaası ve tenkis davalarının usuli şartların varlığına rağmen tefrikine (ayrılmasına) karar verilmesinin usul ekonomisine uygun olmadığı kabul edilmektedir. Davaların birlikte açılması tüm iddia, savunma ve delillerin birlikte değerlendirilmesini sağlayacak ve birbiriyle çelişen kararlar verilmesinin de önüne geçecektir.
Her iki davanın birlikte ve terditli olarak açılması durumunda, taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi yetkili ve görevlidir.


Babam sağ iken ev satın aldım kendisinden ve çok küçük olduğu için evi satıp başka yerde ev aldım ve bizlere dava açıldı, baba mirasıymış ama zamanında biz satın almıştık o evi. Baba mirasına girer mi?
kızıma eşi dört yıl evvel bir daire bağışlıyor.
Kızım bu daireyi bir yıl sonra satıyor.
Kızımın eşi bir yıl evvel öldü. kızım ve çocukları reddi miras yaptılar.
Bu arada tereke davası da açıldı ölenin adına.
sorum şu: Bu evden ötürü kızım ve çocukları reddi miras a rağmen problem yaşar mı?
Saygılarımla
Merhaba,
Babam 2023 yılında vefat etti, biz dört kardeşiz vefat etmeden önce mal varlığının büyük bir kısmını bir çocuğunun üzerine bir kısmını diğer iki kardeşimin üzerine geçirmiş, Benim üzerime hiçbir şekilde birşey yok ancak iki dairesi kendi adına kaldığı için buna tüm mirasçıları ortak bulunmakta. Diğerlerinin üzerine verilen tapularını iptal etme hakkım var mı? Lütfen yardımcı olursanız sevinirim.
Hayırlı günler rahmetlik dedemden kalan tarlayı dayım dedem sağ iken başka birine devir gösterip sonradan kendi üzerine almış dedem vefat etti 5 sene oluyor bu tarlayı annem gil ve diğer miras sahipleri dava açarak üzerine alabilirler mi ?
Merhaba, kayınvalidemin 3 dönüm tarlası var ve tarla bölünemiyor. 2 erkek çocuğu bulunuyor. Tarla bölünemediği için kayınvalidem bu tarlayı oğullarına devretmek istiyor.
Eşim de, “Benim yerime gelinine (Yani bana) devreder misin dedi? Kayınvalidem de buna itiraz etmedi ve “Ha sen, ha gelinim; ne fark eder” şeklinde yaklaştı. Bu şekilde bir devir yapılmasında hukuki bir sorun olur mu? Yardımcı olabilir misiniz?
İyi günler. Eşimin üvey annesi kanser hastası durumu kötü bir kaç hafta önce tapu dairesine gidip üzerine kayıtlı olan daireyi kendi evlatlarına yani eşimin üvey kardeşlerine bırakılması şerhi koydurmuş tapudan. eşimin babası ben bir şey yapamıyorum diyor. Alınan daire ortak mal daha önce eşimin babasına miras kalan bir yeri satıp şehirden daire aldılar. Böyle bir şerh konulabilir mi konulduysa ne yapmamız lazım. Teşekkür ederim
Merhabalar, babamın üzerine 3 ev bulunuyor. Hisse tipi Müşterek gözüküyor ama hisse sahibi 1 kişi bulunmaktadır yazıyor. Evleri tamamen kendi parasıyla satın aldı ve bunu ailemizden sakladı bildiğim kadarıyla Amcalarım da bu işin içinde.
Babamın vefatı durumunda mirasın tamamını alamayacağımdan korkuyorum. Bu durumda ne yapmamı önerirsiniz ?
Öncelikle Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na verdikleri bilgiler için teşekkür ederim. Konuya gelecek olursak; babam vefatından önce Almanya’da noter aracılığıyla bana vekâletname düzenledi. Babamdan bir gayrimenkul kaldı. Ancak, bu süreçte amcaoğluna da bir vekâlet verilmiş. Bu vekâletin bağlı bulunduğu noterin ilinden aslını temin etmem gerekiyor. Amcaoğlu, babamın bankadaki parasından ve gayrimenkulünden bahsediyor, ancak aynı zamanda babamın vefatından önce söz konusu evi kendisine sattığını iddia ediyor ki, bu gerçeği yansıtmamaktadır.
Bugün gelinen noktada, amcaoğlu babamdan kalan gayrimenkul üzerinde hak iddia etmeye çalışıyor. Babam 2022 yılında vefat etti (mekânı cennet olsun, minnetle anıyorum). Amcaoğlu, evi 1.650.000 TL’ye babamdan aldığını iddia ediyor. Oysa söz konusu gayrimenkul, İzmir Dikili’de, deniz manzaralı, 7 odalı dubleks bir dairedir. 2022 yılında yaptığım araştırmalarda bölgedeki benzer nitelikteki evlerin değerinin 7-8 milyon TL civarında olduğu görülmektedir. Babamın bu evi satmak istediğine dair de herhangi bir emare bulunmamaktadır.
Bu noktada sizce dikkat etmem gerekenler nedir?
Merhaba babamın Kıbrısta fabrikası vardı 6 kardeş bizi de küçük ortak göstermişti babam orayı sattı beş kızına hiçbir şey vermedi en küçük erkek kardeşimle kendi paylaştı. kendi payıyla 2.ci eşinin adına ev aldı. Fakat onunda ilk evliliğinden bir kızı var. Evi onun üstüne yaparsa ne olur? Babam vefat ederse bize o evden miras düşer mi?
Merhabalar. Benim annemler 2 kız kardeşler. Annem2 teyzem 5 yaşındayken babaları vefat ediyor. sene yaklaşık olarak 1962. Daha sonra anneannem 2. evlilik yapıp annemleri almadan evden ayrılıyor. Annemlere dedesi bakıp büyütüyor. Toplamda 40dönüme yakın dedelerinin arazisi var. 2008 senesinde arazilerinden kadastro geçiyor. Annemin amcasının çocukları arazinin yaklaşık 5 dönümünün tapusunu annem teyzem ve 2 halasının üzerine yapıyorlar. 35 dönümünü kendi üzerlerine tapu ediyorlar. yakın zamanda annemler tapu dairesine gitti ve bu durumu yeni öğrendiler. Tapu müdürüyle görüştüler ve arazilerinden kadastro geçiş süresi 10 yılı geçtiğinden dolayı hiç bir hak talep edemiyeceklerini söylemiş. Bunun illaki farklı bir çözüm yöntemi vardır. sonuçta ortada mal kaçırma var. Durum böyleyken sizce ne yapmamız gerekir. Tekrardan yerlerin eşit bölümde tapu edilmesi için nasıl bir dava açabiliriz? yardımcı olursanız memnum olurum. iyi günler dilerim..
merhaba, 2 dayım köyde kalıyorlar ve yıllarca oradaki arazileri kullanıyorlar. teyzemle annem istanbulda yaşıyorlar. dedem vafat ettikten sonra dayımlar mirası kendilerine 50 ve 60 dönüm yerleri alıyorlar. anneme 3 dönüm teyzeme 4 dönüm anneanneme 3 dönüm müstakil yer vermişler. birkaç dönümlük yerleri de hisseli olarak yazdırmışlar. anneme tapu 10 yıl biterken dayım verdi dava açıp bozmasınlar diye şuanda 10 yıl geçti. anneannemin üzerine olan müstakil tapulu yeri anneannemi dayımlar bakmak istemiyorlar annemin yanına geldi kendisi köyde yaşamak istiyor. annemin üzerine olan araziye ev yapılamıyor. anneannemin üzerine olan yere yapılıyor. annemde anneannemin üzerine olan yeri satın aldı. anne annemin üzerine dedemden kalan mirasta hisse sahibi olarak diğer dayımlar vs ortak olan yerde 16 dönüm ve 355 m2 olarak 2 tapu var. (9 hisse var. ) annemin üzerine yapılan diğer 3 dönüm müstakil tapunun ölene kadar bakma koşulu ile satışı yapılmış olup satış sırasında memur anneanneme buraya niçin geldiğini 3 defa sormuş oda aynı cevabı verince akli durumu iyi deyip satışı gerçekleştirmiştir. bu 3 dönümlük yerin satışını anneannem ölmeden veya öldükten sonra satışını bozabilirler mi?
Merhabalar, eşim 2021 yılında vefat etti. Zaman zaman İstanbul’a gelse de, genellikle Alanya’da annesinin evinde kalıyordu. Akciğer kanseri teşhisi konduğunda tedavi ve bakım sürecini başta ben üstlendim, ancak sonrasında kardeşleri yanına aldı. Bu süreçte Alanya’ya gidip geldik. Eşim benim sigortamdan faydalandı. Ancak 15 Nisan 2020 tarihinde beyin ameliyatı olduktan sonra, Haziran ayında annesinin evindeki hissesini küçük kardeşine devretmiş. Kardeşi avukat, bu nedenle işlemlerin hukuki olarak sorunsuz şekilde yapılmış olabileceğini düşünüyorum. Eşimden 18 yaş altı iki kızım var ve bu evden herhangi bir miras hakkı alamadık. Bu durum mal kaçırma (muris muvazaası) kapsamında değerlendirilebilir mi? Teşekkür ederim.
Merhaba , Bir konuda bilgilenmek istiyoruz.
4 ay önce kayın pederim vefat etti. Dul kalan kayın validem tapusu üzerine ait olan ( kayın pederim sağ iken alınmış olan müstakil ev ) Evi eşimin kız kardeşi üzerine geçirerek, o evde beraber yaşamaya başladılar. Eşim bu durumun iki kardeş arasında yaşanan mal kaçırma olduğunu düşünüyor ve bu tapu devrinin iptalini düşünüyor. Böyle bir hakkı var mı?
Bu durum eşime bilgi verilmeden yapıldı, rızası alınmadı. Yapılabilecek bir şey var mıdır acaba ?
Merhabalar
Annem seneler önce babadan kalma yazlığı ben 18 yaşını geçince benimde imzamı alarak yeğeninin üstüne devretti.
Annem şu anda çok hasta ve yeğeni benle konuşmuyor. Bu evi nasıl geri alabilirim?
İyi gunler benim halam 2016 yilanda dedemden diğer çocuklarının haberi olmadan çok cüzzi bir fiyatla 6100m2 tarlayı herkezden habersiz tapusunu üstüne geçirmiş aynı zamanda dedem şuan diyorki beni haberim yok beni kandırmışlar ben hatırlamıyorum yoksa niye veriyim diyor. Dedem şuan 84 yaşında satış yaptığı tarihte 77 yaşında bu yapılan usulsüzlük bozulurmu. Kolay gelsin
İyi günler benim halam 2016 yılanda dedemden diğer çocuklarının haberi olmadan çok cüzi bir fiyatla 6100m2 tarlayı herkesten habersiz tapusunu üstüne geçirmiş. Aynı zamanda dedem şuan diyor ki beni haberim yok beni kandırmışlar ben hatırlamıyorum yoksa niye veriyim diyor. Dedem şuan 84 yaşında satış yaptığı tarihte 77 yaşında bu yapılan usulsüzlük bozulur mu? Kolay gelsin
Ben konuyu özet olarak gecicem 2013 te peşinatını verdiğim eve dayım kredi çekip aldı. Annemle beraber yaşıyordum. ben ablam kirada oturuyordu evin kredisini dayıma kendim ödüyordum. 2019 yılında annem kanserden vefat etti. 2021 yılında dayım evi satıp kendime başka bir daire satın aldım fakat aldığım dairede 6 7 ay oturdum sonra tekrar satıp 2022 yılında nisanda daire aldım. Fakat kardeşim dayımla bana mal kaçırma davası açtı. Sizce buradan ne çıkar? Kardeşimin hiçbir hakkı yok bu evde. Ama kendini ortak ilan etti. Eve de tedbir koydurdu. 15 gün sonra mahkememiz var