Mirastan mal kaçırma olarak bilinen muris muvazaası, miras bırakanın diğer mirasçıları, miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye yaptığı karşılıksız kazandırmaların, gerçeğe aykırı şekilde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir.
Burada, miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği mallarını, satış bedeli veya bakım hizmeti karşılığında devretmiş gibi göstermek suretiyle mirastan mal kaçırmaktadır. Buradaki asıl amaç, saklı paylı mirasçıların, hukuken hakları olan miras paylarına kavuşmak için tenkis davası açmalarının önüne geçilmesidir. Bu gibi durumlarda, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, miras bırakanın muvazaalı tasarrufunun geçersizliğinin tespiti ve buna dayanılarak oluşturulan işlemlerin iptali talebiyle dava açabilirler.
İçindekiler
- 1. Muris Muvazaası Nedir?
- 2. Muris Muvazaasının Unsurları ve Şartları
- 3. Muris Muvazaasında “Miras Bırakanın Asıl İradesinin Belirlenmesi”
- 4. Hangi durumlar mirastan mal kaçırmaya girer?
- 5. Muris Muvazaası Olarak Değerlendirilmeyen İşlemler
- 6. Resmi Şekle Bağlı Devirlerin Muvazaa Sebebiyle İptali ve Tescili Davası
- 7. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- 8. Muris Muvazaası ve Tenkis Arasındaki Farklar
- 9. Muris Muvazaası ve Tenkis Davası Birlikte Açılabilir mi?
Muris muvazaası, miras bırakanın mirasçılarını aldatarak onlardan mal kaçırma amacı taşıyan bir durumu ifade eder. Miras bırakanın asıl niyeti, bir mirasçısına veya üçüncü bir kişiye taşınmazını bağışlamak olmasına rağmen, gelecekte mirasçılarının taşınmaz üzerindeki miras paylarını talep etmelerini engellemek ve mal varlığından kaçınmak için bağışlama niyetini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi görünümler altında gizlemektir.
1. Muris Muvazaası Nedir?
Muris muvazaası, miras bırakanın diğer mirasçıları, miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye yaptığı karşılıksız kazandırmaların, gerçeğe aykırı şekilde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir.
2. Muris Muvazaasının Unsurları ve Şartları
Muris muvazaası, 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı tarafından hukuk sistemimize kazandırılmıştır. Bu kararla birlikte, bir işlemin muris muvazaası olarak kabul edilebilmesi için belirli şartların varlığı zorunlu hale getirilmiştir. Aşağıdaki ilkeler bu kararla belirlenmiştir.
2.1. Görünüşteki Sözleşme – Göstermelik İşlem
Muvazaalı işlemler, miras bırakanın mirasçılarını aldatarak miras haklarından mahrum bırakmak amacıyla gerçek iradesiyle uyuşmayan ve hüküm doğurmayan sözleşmelerdir. Resmi şekilde yapılan satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi, muris muvazaasının göstermelik işlemidir. Aslında, karşı taraf, devraldığı malın bedelini ödemez veya değerinin çok altında bir bedel öder. Ancak, üçüncü şahıslar yanıltılarak bir bedel alışverişi yapılmış gibi gösterilir. Bu şekilde, mal kaçırılan mirasçıların ileride tenkis davası gibi yollara başvurmalarının önüne geçilmesi amaçlanır.
Konuyla alakalı olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.2021 tarihli E. 2018/1-533,K. 2021/1189 sayılı kararında bu husus şu şekilde hükme bağlanmıştır:
“…..1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına…..” karar verilmiştir.
2.2. Muvazaa Sözleşmesi
Muvazaalı işlemin diğer tarafıyla miras bırakan arasında, görünürdeki işlemin ötesinde gizli bir muvazaa sözleşmesi de bulunmaktadır. Bu durumda, işlemi gerçekleştiren miras bırakan ile diğer kişi, görünürdeki işlemin sadece diğer mirasçıları kandırmak ve göstermelik olarak yapıldığı, aslında hüküm ve sonuç doğurmayacağı konusunda anlaşırlar. Muvazaa sözleşmesinin yazılı olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu anlaşma, görünürdeki sözleşmeden önce veya aynı zamanda yapılabilir. Miras bırakan kendisi veya temsilcisi aracılığıyla bu anlaşmayı yapabilir.
2.3. Mirasçıları Aldatma Amacı
Miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırma amacı bulunmadıkça muris muvazaası söz konusu olamaz. Muris muvazaasına taraf olan kişiler, gerçek iradeleri ile yaptıkları işlemin beyanları arasında kasıtlı olarak bir uyumsuzluk yaratırlar. Bu şekilde hareket ederek, üçüncü kişileri yanıltmaya ve görünüşte farklı bir durum oluşturarak onları aldatmaya çalışırlar. Eğer aldatma amacı yoksa, muvazaalı bir sözleşme yapılmasına da gerek kalmaz. Bununla birlikte, üçüncü kişileri aldatma niyeti, muvazaalı işlemi hukuka aykırı hale getirmez. Yani, muvazaalı işlem bu niteliğiyle itibariyle geçersiz olsa da, hukuka aykırı değildir. Bu nedenlerle, muvazaa varlığı kanıtlandığında, taraflar aldıkları şeyleri sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri vermekle yükümlüdürler.
Konuyla alakalı olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.9.2021 tarihli, E. 2017/1-2339, K. 2021/1138 sayılı kararında bu husus şu şekilde hükme bağlanmıştır:
“Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur ise mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde miras bırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır.
Bu nedenle, miras bırakanın muvazaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Murisin mirasçılarından mal kaçırma amacının bulunmaması hâlinde 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararını uygulama olanağı bulunmamaktadır.”
2.4. Gizli İşlem
Muris muvazaasında gizli işlem, miras bırakan ile karşı tarafın gerçek iradelerini birbirlerine açıkladıkları, ancak kendilerinden mal kaçırılan diğer mirasçılardan gizli tuttukları bağış sözleşmesidir. Muris muvazaasında görünürdeki göstermelik işlem, tarafların gerçek iradeleriyle örtüşmediği için geçersizdir. Ancak gizli işlem, gerekli şekil şartlarını taşıdığı sürece kabul edilir. Çünkü tarafların iradeleriyle uyumludur.
3. Muris Muvazaasında “Miras Bırakanın Asıl İradesinin Belirlenmesi”
Muris muvazaasında “miras bırakanın asıl iradesi”nin belirlenmesi, taraflar arasındaki gerçek niyetin ve iradenin ne olduğunu ortaya koymayı gerektirir. Miras bırakanın asıl iradesini belirlemek için aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulur:
- Taraflar arasındaki yazılı veya sözlü anlaşmalar: Taraflar arasında yapılan açık beyanlar, yazılı veya sözlü anlaşmalar, belgeler veya mektuplar, miras bırakanın gerçek niyetini ortaya koymada önemli deliller olabilir.
- Tarafların davranışları: Tarafların işlemleri, eylemleri ve davranışları da miras bırakanın gerçek niyetini belirlemek için dikkate alınır. Örneğin, miras bırakanın bağışladığı malı kullanmaya devam etmesi veya kontrolünü elinde tutması, gerçek niyetinin bağış yapmak değil, malı muhafaza etmek olduğunu gösterebilir.
- İkinci dereceden kanıtlar: İkinci dereceden kanıtlar, miras bırakanın asıl iradesini belirlemek için kullanılabilir. Bu, tanıkların ifadeleri, yazışmalar, banka hesapları veya diğer mali belgeler gibi delilleri içerebilir.
Miras bırakanın asıl iradesini belirlemek için tüm bu faktörler dikkate alınarak bir değerlendirme yapılır. Mahkemeler genellikle delilleri değerlendirir ve miras bırakanın gerçek niyetini belirlemeye çalışır. Ancak bu, durumun karmaşıklığına ve delillerin doğruluğuna bağlı olarak zorlu bir süreç olabilir.
4. Hangi durumlar mirastan mal kaçırmaya girer?

4.1. Tapulu Taşınmazın Mirasçılardan Birine Satış Olarak Gösterilmesi
Miras bırakan, tapulu taşınmazını aslında bağışlamış olmasına rağmen göstermelik olarak tapuda satış olarak gösterir. Bu şekilde ki satış sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine uymadığı muvazaa nedeniyle geçersizdir. Aynı zamanda gizlenen bağışlama sözleşmesi de şekil koşullarına uymadığından geçersizdir.
4.2. Tapulu Taşınmazın Ara Malik Kullanılarak Satışının Yapılması
Bu durumda, miras bırakan tapuda kendi adına kayıtlı olan taşınmaz malını ara bir malik olarak adlandırılan bir kişiye devreder. Ara malik, taşınmazı kısa bir süre sahip olarak görünürken, gerçekte miras bırakanın iradesine ve kontrolüne tabidir. Ardından, ara malik bu taşınmazı düşük bir bedelle mirasçıya veya başka bir üçüncü kişiye satış yapar. Bu şekilde, miras bırakan mirasçılardan malını şeklen kaçırmış gibi görünmezken, aslında taşınmaz mal üzerindeki hakimiyetini korur.
4.3. Görünürdeki İşlem Olarak Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi
Miras bırakan, tapulu taşınmazını aslında bağışlamış olmasına rağmen göstermelik olarak ölünceye kadar bakım sözleşmesi yapar. Bu şekilde, sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığı için geçersizdir. Aynı zamanda gizlenen bağışlama sözleşmesi de şekil koşullarına uymadığından geçersizdir.
4.4. Görünürde İşlem Olarak Yapılan Bağışlama
Miras bırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla, tapulu taşınmazını bağışlama olarak göstermesi işleminde de tarafların gerçek iradelerine uyulmadığından geçersizdir.
5. Muris Muvazaası Olarak Değerlendirilmeyen İşlemler
Muris muvazaası olarak değerlendirilmeyen işlemler, mirasçıları aldatma veya mal kaçırma amacını taşımadığından dolayı muvazaalı işlem kapsamına girmeyen işlemleri ifade eder. Bu tür işlemler, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yapılmış ve geçerli olan işlemlerdir. Mirasçıları aldatma veya mal kaçırma amacı taşımayan, açık ve gerçek iradeleriyle yapılan işlemler miras muvazaası olarak değerlendirilmez. Bu tür işlemlerde taraflar arasında bir anlaşma vardır ve işlem hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Miras bırakanın iradesi, mirasçılarından mal kaçırma niyetini taşımadığından bu tür işlemler muvazaalı olarak kabul edilmez.
- Tapulu Taşınmazların İvaz (Gerçek Bedel) Karşılığı Devri
- Paylaştırma İradesinin Varlığı Hali
- Tapusuz Taşınmazların Devri
- Taşınırların Devri İşlemleri
- Vasiyetname Yolu İle Yapılan Kazandırmalar
- Bağışlama Yolu İle Yapılan Kazandırmalar
- Kooperatif ve Şirket Ortaklık Payının Devri
- Kadastro Kanunda Öngörülen Haller
- Murisin Muvazaalı Borç Senedi Düzenlenmesi
- Miras Bırakanın Haricen Sattığı Taşınmazın Tapuya Tescil Ettirilmesi
- İntifa Hakkı Tesisi
- Uzun Süreli Kira Sözleşmesi Yapılması
6. Resmi Şekle Bağlı Devirlerin Muvazaa Sebebiyle İptali ve Tescili Davası
Muris muvazaası, miras bırakanın mirasçılarını aldatarak onlardan mal kaçırma amacı olarak tanımlanmaktadır. Miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği mallarını, satış bedeli veya bakım hizmeti karşılığında devretmiş gibi göstermek suretiyle mirastan mal kaçırmaktadır. Bu gibi durumlarda, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, miras bırakanın muvazaalı tasarrufunun geçersizliğinin tespiti ve buna dayanılarak oluşturulan işlemlerin iptali talebiyle dava açabilirler.
6.1. Mirastan Mal Kaçırma Davasını Kimler Açabilir?
1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, muris muvazaası konusunda belirleyici bir rol oynamış ve bu dava açabilecek kişileri açıkça belirtmiştir. Buna göre, miras bırakanın gerçekte bir bağışlama yapmak amacıyla tapu siciline kayıtlı taşınmazını tapu memuru önünde satış olarak beyan etmesi durumunda, saklı pay sahibi olsun veya olmasın tüm mirasçılar, miras haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle dava açma hakkına sahiptir. Ancak, mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirasçılıktan çıkarılan kişiler bu davayı açamayacaktır.
6.2. Mirastan Mal Kaçırma Davasında İspat Yükü
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında ispat yükü, muvazaanın varlığını iddia eden davacı taraftadır. Yani, kendisinden mal kaçırıldığı iddiasıyla dava açan taraf, miras bırakanındava konusu işlemdeki gerçek amacının, kendisini bu mirastan yoksun bırakmak olduğunu delillerle ispatlamalıdır. Ayrıca, dosyaya sunulan deliller, miras bırakanın muvazaalı olan asıl irade ve amacını duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıkça ortaya koyabilecek kuvvette olmalıdır.
Ne var ki, iptali talep edilen işlemlerin doğrudan tarafı olmayan davacıların, dava konusu işlemin hangi amaçla ve ne şekilde yapıldığını bizzat bilmeleri çoğu zaman neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları başta olmak üzere yerleşik içtihatlarda, muvazaanın varlığının tanık dâhil her türlü delille ispatlanabileceğine hükmedilmektedir.
Konuyla alakalı olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.2.2021 tarihli, E. 2018/19-1013 , K. 2021/105 sayılı kararında bu husus şu şekilde hükme bağlanmıştır:
“………Mirasçılar, miras bırakanın yapmış oldukları hukuki işlemlerde kural olarak halef sıfatıyla taraf sayılırlar. Bunun sonucu olarak, mirasçılar ancak miras bırakanın sahip olduğu ispat imkanlarından faydalanabilirler. Ancak, miras bırakanın muvazaalı borç senedi düzenlemesi, mirasçılar aleyhine bir işlem olup, mirasçılar ile miras bırakanın hukuki menfaatleri çatışmaktadır. Bu nedenle, mirasçılar, muvazaalı borç senedinin hükümsüzlüğü talebiyle açacaklar davayı üçüncü kişi sıfatıyla her türlü delille ispatlayabilirler ( Arslantürk, s. 91 ). Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.04.1978, 1976/13-3608 E., 1978/338 K.; 12.04.1985 tarihli ve 1983/4-558 E., 1985/317 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
6.3. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasını açan mirasçı tapuda malik olarak görünmemekle birlikte, muvazaalı işlemi yapan miras bırakanının ölüm tarihi itibariyle aynı hak sahibi haline gelmiş kabul edilmektedir. Ayni haklar zamanaşımına tabi değildir, dolayısıyla muris muvazaası davası, ayni hakka ilişkin olduğu için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Mirastan mal kaçırma davasının, miras bırakanın ölümünden sonra her zaman açılması mümkündür.
Önemli Not : Muvazaalı şekilde devir işleminin gerçekleştiği miras bırakan hayatta iken bile öğrenilmiş olsa bile, muris muvazaası davası açılamaz. Miras bırakan hayatta olduğu sürece, mirasçılar muvazaalı işlemi gerekçe göstererek dava açma hakkına sahip değillerdir. Bu durumda, muris muvazaası davası ancak miras bırakanın vefatından sonra açılabilir.
6.4. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Harçlar
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları nispi harca (Dava değerine göre oransal olarak belirlenen) tabidir. Dava konusu taşınmazın değeri dava açıldığı anda tam olarak belirlenememektedir. Bu nedenle, davanın açıldığı sırada genellikle düşük bir bedel gösterilerek harç ödenmektedir. Davanın ilerleyen aşamalarında, bilirkişi tarafından gayrimenkulün değeri belirlendikten sonra, harç miktarı tamamlanmakta ve talep edilen miktar artırılabilmektedir.
Öte yandan, “muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası” uygulamada “tenkis davasıyla” birlikte terditli olarak açılabilmektedir.
Uygulamada en sık karşılaşılan muris muvazaası davası türüne ilişkin detaylı bilgi için “Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Sebebiyle Tapu İptal ve Tescil Davası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz
7. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Mirastan Mal Kaçırma davasında yetki ve görevli mahkeme aşağıdaki kurallara göre belirlenir:
Yetkili Mahkeme: Dava konusu taşınmasın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemeleri yetkilidir.
Görevli Mahkeme: Mirastan mal kaçırma davasında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
8. Muris Muvazaası ve Tenkis Arasındaki Farklar
Muris muvazaası ve tenkis, miras hukuku alanında farklı kavramlardır ve farklı hukuki durumları ifade ederler. İşte muris muvazaası ve tenkis arasındaki temel farklar:
Konu ve Talep:
Muris Muvazaası: Mirasçılar, miras bırakanın gerçek iradesini gizleyerek veya değiştirerek mirasçıları aldatma amacıyla yaptığı hukuki işlemin iptalini talep eder.
Tenkis: Saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın vefatından önce gerçekleştirdiği saklı paylarını ihlal eden, aşırı bağışlamaların veya mal devirlerinin düzeltilmesini talep eder.
Zamanaşımı:
Muris Muvazaası: Muris muvazaası davası, ayni haklara ilişkin olduğundan herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Miras bırakanın ölümünden sonra her zaman mirastan mal kaçırma davası açılabilir.
Tenkis: Mirasçılar, saklı paylarının zedelendiğini öğrendiklerinden itibaren bir yıl içinde her halükarda, miras bırakanın ölümünden itibaren on yıl içinde tenkis davası açmalıdırlar. Aksi takdirde, bu sürenin sonunda tenkis davası açma hakları düşer.
Taraflar:
Muris Muvazaası: Muris muvazaası davası, saklı pay sahibi olsun veya olmasın mirasçıların her biri ve ayrıca tereke temsilcisi tarafından açılabilir.
Tenkis: Tenkis davası, sadece saklı pay sahibi mirasçılar tarafından açılabilir.
Sonuçlar:
Muris Muvazaası: Muvazaanın varlığının ispatlanması halinde sözleşmenin geçersiz olması sebebiyle, tapu kaydının tamamen iptaline karar verilir.
Tenkis: Tenkis davasında sadece saklı paya aşan kısmın tenkisine karar verilir.
Saklı paylı mirasçılar tarafından açılabilecek tenkis davasına ilişkin detaylı bilgi almak için Tenkis Davası Nedir? başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
9. Muris Muvazaası ve Tenkis Davası Birlikte Açılabilir mi?
Her iki dava da miras bırakan tarafından yapılan tasarruf ve temliklerin iptali yada düzeltilmesi için mirasçılar tarafından tek başına veya terditli (kademeli) olarak açılabilir.
Terditli (kademeli) davada, öncelikle miras bırakanın yaptığı işlemin muris muvazaası nedeniyle tamamen iptal edilmesi talep edilir. Eğer mahkeme muvazaayı kabul etmezse, ikinci kademede tenkis talebi değerlendirilmesi ve saklı paylı mirasçının mirastaki saklı payının korunması talep edilir.
Terditli olarak açılan muris muvazaası ve tenkis davalarının usuli şartların varlığına rağmen tefrikine (ayrılmasına) karar verilmesinin usul ekonomisine uygun olmadığı kabul edilmektedir. Davaların birlikte açılması tüm iddia, savunma ve delillerin birlikte değerlendirilmesini sağlayacak ve birbiriyle çelişen kararlar verilmesinin de önüne geçecektir.
Her iki davanın birlikte ve terditli olarak açılması durumunda, taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi yetkili ve görevlidir.


Merhaba,
Dedem evini bir kizina vermis. Ve noterden bakma karsiligi diye gecilmis. Dedemin 6 cocugu var. Cocuklardan sadece birtanesinin dava acmasi yeterlimi. Yani tapu kaydi iptal oldugunda. Mirascilar otomatikmen hakkini alirmi. Yada daha dogrusu pay sahibi olurmu?
İyi Günler
2016 yılında Alzheimer hastası olan babamdan kalan yerleri kendisi sağ iken miras olarak paylaştırmak için kardeşlerimden biri sağlık ocağından alınan rapor ile vekalet alarak tüm yerleri diğer kardeşler arasında paylaşım yapıldıktan sonra, kendisine tapu alan bir kardeşim tarafından üzerine aldığı yerden hisse vereceğini söylediği halde sözünü tutmadı.
tapu devrinde herhangi bir nakit akışı olmadı. Daha sonradan Alzheimer hastası için gerekli raporun sadece heyet raporu ile alınabilineceğini öğrendim acaba bu doğrumu? Ben bu saatten sonra acaba o gün yapılan tapu devrini iptal ettirmek için dava açsam bir faydası olur mu?
Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim.
Babamın 5 Daire 2 dükkanı ve 4 kız 2 oğlu var.
Ama dolaylı yoldan ilerde erkeklere kalması için başka birilerine satış gösterip bizden mal kaçırıyorlar,
bu tapular ilerde o satın alan kişiden erkek kardeşlere verilince yada tekrar satışı yapılınca biz kızlar olarak ne hakkımız var mı?
Merhabalar, kız kardeşim eniştemin ikinci eşi, eniştemin ilk eşinden olma çocukları var. Eniştemin bir şahsa olan 350bin tl senet borcunu 240bin tl olarak borçlu olduğu kişiye elden ödedim, senedi aldım,eniştem o şahsa olan borcunu 240 bin tl olarak bana ödeyeceğini yazılı olarak taahhüt etti , fakat ödeyemedi 5 ay sonra kendisi ile 6 ay vadeli 270 bin tl senet imzaladık borcunu gene ödeyemedi, bu sefer aramızda 2 nüsha halinde el yazısı ile yazılmış inanç sözleşmesi imzaladık. Sözleşmeden 1gün sonra eniştemin üzerine kayıtlı, (şuan kız kardeşim ve çocukları ile beraber yaşıyor) dairesini 280bin tl rayiç bedelle tapuda satışını gerçekleştirdik. Aramızda yaptığımız inanç sözleşmesinden tapu müdürlüğünün bilgisi yok.Bu sözleşmede dairesini 270 bin tl borcuna karşılık bana teminat olarak devrettiğini borcu 1 seneye kadar enflasyon farkı ile birlikte ödeyeceğini, borcu ödediğinde dairesini geri alacağını ödeyemez ise dairenin satılarak borcun ödeneceğini taahhüt etti, fakat borcunu ödeyemedi, ben 2.5 yıldır bekliyorum artık paramı almam için benim daireyi satmam gerekiyor fakat kız kardeşim düzenlerinin bozulmaması için oturdukları dairenin satılmasını istemedi , evlendikten sonra eniştemin kendisine aldığı yazlığı eşinin borcuna karşılık bana satmak istiyor fakat kardeşimin yazlığı sgkya olan 180bin tl borcundan dolayı şu an hacizli durumda, satılamıyor bu yüzden 2 seçenek düşündük. 1.seçenekte eniştemden teminat olarak aldığım daireyi kız kardeşime satacağım, kız kardeşim de ona sattığım daireyi sgk ya “teminat takası” şeklinde göstererek yazlıkla değiştirecek yani yazlıktan haciz kalkacak benim kardeşime sattığım eniştemden teminat olarak aldığım daire hacizli olmuş olacak, kız kardeşimde yazlığını eşinin borcuna karşılık bana satacak sgkya olan 180 bin tl borcunu da 7256 sayılı yapılandırma kanunu kapsamında taksitle ödeyecekler, böylelikle daha değerli olan oturdukları ev satılmamış, düzenleri bozulmamış olacak daire kız kardeşimin üzerine tescilli olacak hem de yazlığı bana satarak borçlarından kurtulmuş olacaklar tüm bu işlemlerden sonra eniştem ile aramda olan senetleri sözleşmeleri kız kardeşime vereceğim sgk ödeme makbuzları da kız kardeşimin elinde olacak , şimdi yukarıda bahsettiğim 1.seçenekete eniştemin ilk eşinden olma mirasçıları eniştem ile benim aramda borç ilişkisinden kaynaklanan inanç sözleşmesine dayalı yaptığım satışı ve sonrasında yukarıda anlattığım şekilde kız kardeşim ile aramda yapacağım satışı ileride muvazaalı bir işlem ve mirastan mal kaçırma gibi sebeplerle bize tapu iptal davası açılanabilir mi? Eğer bu seçenekte tapuların iptal olma gibi bir ihtimal varsa hiç böyle bir işlem yapmayacağız. 2. seçenek olarak alacağıma karşılık bende teminat olarak duran daireyi kardeşime satmadan sgk ya teminat takası olarak göstereceğim yazlığı hacizden kurtarıp kardeşimden satın alacağım ve böylelikle alacağımı tahsil etmiş olacağım , sgk da hacizli duran benim üzerime kayıtlı olan dairenin ne olacağına da sgk borçları ödendikten sonra eniştem ve kız kardeşim karar verecekler.Eniştemin borcunu kız kardeşim yazlığını satarak ödemiş olduğu için dairenin belli bir süre daha bende durmasını istiyorlar devir istemiyorlar ,dairenin bende bu şekilde durması gene tapu iptaline söz konusu mudur ? Kolay gelsin, Saygılarımla !
4 kardeşiz.emlakci yerimizi satmak için müşteri bulmuş.ablam ve ben vekalet verdik.ikimizin parasını ödedi.bu arada müşteri vazgeçmiş.emkakci diğer iki kardeşimin parasını ödemedi.bu durumda ne yapabiliriz.
Merhaba! Benim babamlar 4 kardeş babası 2019 yılında 4 katlı evi sadece 1 kızına gizliden satışını yapmış. Şuan dede 80 yaşında. Mirastan mal kaçırmak için bunu yapmışlar. Nasıl bir yol izlemeliyim? Teşekkürler.
Merhaba
Benim dedem vefat ettiğinde 80 yaşın da idi amcam 60 yasindan sonra dedemden vekalet alarak üzerinde bulunan malları ilk önce amcam gelinine satış yapmış değerinden çok düşük bir fiyata misal 65 dönüm araziyi ozaman 3 milyar a satmış ederi daha fazla 25 milyar ediyormuş sorduk arsa komşusu olan bilir kişilere, amcam gelinine sattığı bu arazileri gelinin üzerinden başka bir kişilere tekrardan satmış yani gelinin üzerinde değil ,amcam üzerine hiç bir tapu veya mal bırakmamış tapuda hiç bir mal varlığı yok ,birde mahkeme bizi haklı olarak kabul ederse amcamın üzerine mal varlığı olmadığından alt ve üst soyda olan mal varlığına tedbir kararı koyulabilir mi?
biz bu muris muvaafazasi nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açsak tapular iptal olup tekrar dan babama intikal edilir mi tapular,
Amcam vekalet alırken dededen hastaneden raporu yok bu satış işlemleri kendi menfaatine dönmüş gözüküyor ..
Cevap verirseniz sevinirim cevabınıza göre mahkeme açacağız..
kardeşim babam için akli dengesi yerinde değil raporu almış, ardından babamın bütün mal varlığını oğlunun(yeğenimin) üzerine geçirtmiş sonrada kendi üzerine almış. dükkanlarını ve arabasını satmış. biz diğer kardeşler olarak şuan ne yapabiliriz. dava açabilir miyiz? dava açsak kazanabilir miyiz? bu arada babam yaşıyor hayatta.
Iyi günler,
Ben uzun zamandir almanyada yasiyorum. 4 kardeşiz ve Ailemin en büyük çocuğuyum. 2005 yılında Almanyaya geldikten sonra babamla birlikte 2008 yılında bir bina yapmaya basladik. Binayi yaparken paraya sıkıştığımiz için dairenin birini inşaat halindeyken eşimin anneannesine sattık ve inşaata devam ettik. Daha sonra binamızda başkası olmasin diye ben eşimin anneannesinden o inşaat halinde olan daireyi satın aldım ve içinide yaptırdım. Ama satış işleminde ücret o yıllarda euro olarak nakit olarak ödendi. Bina yapılırken gönderdiğim paraların havale makbuzları bende mevcut. Biz babamla binayı yaparken diğer kardeşlerim çalışamayacak kadar küçüktü ve bir gelirleride yoktu. Benim sorum ileride kardeşlerimden biri benim tapumu iptal ettirebilir mi? Eğer böyle birsey olursa benim ev yaparken gönderdiğim paraların makbuzları ve diğer kardeşlerimin lehime şahitliği bu bozma davasının lehime sonuçlanmasına yardımcı olur mu?
Dedemin ilk evliliğinden 5 çocuğu var, Nenem vefat ettikten sonra 2.evliliğini yaptı bu evlilikten 1 kızı var. kendisi aile yadigarı olan evi 2.eşine tapuladı. Sorum şu dedem hayatta iken 1.eşten olan 5 çocuk yapılan tapu işleminin iptali için dava açabilir mi? yada vefat ettikten sonra dava açabilir mi? dava açmanın süresi var mıdır?
Veraset ilamı sonra farklı şehirden işlem yapıp payımı satabilir miyim?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 611’de; “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu sözleşmelerin miras sözleşmesi şeklinde yapılması gerekmektedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri bakım alacaklısı kişi açısından bir ölüme bağlı tasarruf niteliğinde olup bakım borçlusu kişi açısından sağlararası bir işlemdir. Ölüme bağlı tasarrufların en önemli özellikleri miras bırakanın iradesinin önce gelmesindedir, bu sebeple olabildiğince ayakta tutulmaya çalışılır. Ancak mirasçılar, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin şayet mevcutsa irade sakatlığı sebebi ile iptalini de isteyebilir.
Bunun yanı sıra saklı pay da miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün sınırlanması olup saklı payın ihlal edilmesi halinde tenkis gündeme gelebilmektedir. Saklı paylı mirasçılar terekenin kalanı ile saklı paylarına kavuşamamakta ise miras bırakanın yaptığı ölüme bağlı tasarruflar tenkise tabi olacaktır. Yani ölümden sonra mevcut tereke saklı payları karşılamamaktaysa taşınmazın değerinin, miras bırakanın tasarruf özgürlüğü sınırını aşan kısmı tenkise tabi olabilir.
Özellikle belirtmek isteriz ki, yazı ve yorumlar, kişisel hukuki yorum ve genel bilgilendirme niteliğinde olup, hak kaybına uğranılmaması açısından, hukuki destek ve detaylı bilgi için avukat bir meslektaşımıza müracaat etmenizi tavsiye ederiz.
Ölünceye kadar bakma akdi ve intifa hakkı kullandırarak anne-babadan alınan tapuya, vefattan sonra diğer mirasçılar mirasçı olabilir mi?
Veraset İlamı, 4721 sayılı Medeni Kanun’un 598. Maddesindeki hükme göre Sulh hukuk Mahkemesi ve noterlerce verilebilmektedir. Veraset ilamı Sulh Hukuk Mahkemesi’nden alınacak ise yetkili mahkeme açısından kanunda bir sınırlama bulunmamakla birlikte Türkiye’nin herhangi bir yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurulması mümkündür. Eğer noterden alınacaksa aynı şekilde Türkiye’deki bütün noterlerden alınabilir.
Veraset ilamı Sulh Hukuk Mahkemesi’nden alınacaksa miras bırakanın ölüm belgesi, miras bırakanın ve başvuru yapanın nüfus kayıt örneği ve veraset ilamı talebini içeren dilekçe başvuru yapması gerekmektedir. Eğer noterlikten talep edilecekse talepte bulunan kişinin miras bırakan kişiyle soybağını ve yasal mirasçılığınızı gösterir belge ile (örneğin TC Kimlik Belgesi) başvurulması yeterlidir.
Özellikle belirtmek isteriz ki, soru ve yorumlarınıza vermiş olduğumuz cevaplar, kişisel hukuki yorum ve bilgilendirme niteliğinde olup, hak kaybına uğramamanız açısından, detaylı bilgi için avukat bir meslektaşımıza müracaat etmenizi tavsiye ederiz.
Veraset ilamı murisin yani ölen kişinin sadece öldüğü şehirdeki sulh hukuk mahkemelerinden veya noterlerden çıkarılabilmektedir?
Kişiler, sağlıklarında mal varlıkları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma yetkisine sahiptirler. Bir başka ifade ile kişler sağlığında, kendi malvarlığı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilir.
Bununla birlikte murisin vefatının akabinde mirasçılık hakkına zarar verilmesi neden ve iddiasıyla muris muvazzası davası açılabilir yada mirasta tenkis hesabına katılması sağlanabilir.
Bu durum Türk Medeni Kanunu m.565’de şu şekilde düzenlenmiştir.
TMK m.565;
Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:
1. Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar,geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
4. Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar
Özellikle belirtmek isteriz ki, soru ve yorumlarınıza vermiş olduğumuz cevaplar, kişisel hukuki yorum ve bilgilendirme niteliğinde olup, hak kaybına uğramamanız açısından, detaylı bilgi için avukat bir meslektaşımıza müracaat etmenizi tavsiye ederiz.
Murisin bir kısım malları üzerinde vasiyetname düzenlemek suretiyle tasarrufta bulunması durumunda, vasiyetname dışı bırakılan mirasçılar ne yapabilir?
Bir hukuki işlemin geçerli ve amaca uygun hukuki sonuçlar doğura bilmesi için, o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş ve istedikleri, amaçladıkları hukuki sonucun doğumunu sağlamaya yönelik iradelerinin bulunması ve bu iradelerinin istenilen hukuki sonucun doğumunu sağlamaya dönük şekilde açığa vurulması gerekmektedir. Kişinin iradesi hile, korkutma gibi nedenlerle sakatlanabilir.
Hile sözleşmenin taraflarından birinin karşı tarafın hilesi sonucu yanılmasıdır. Karşı tarafın hilesi sonucu yanıltılan tarafın yanılması esaslı olması bile taraflar sözleşme ile bağlı değildir.
Bir kişinin sözleşmeyi yapmaya maddi ve manevi cebir ile zorlanmasıdır. Korkutmaya dayanarak sözleşmenin iptali için korkutmanın ciddi olması, hukuka aykırı olması ve kişinin kendisinin veya yakınlarının mal veya şahsına yönelmiş olması gereklidir.
Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
Özellikle belirtmek isteriz ki, soru ve yorumlarınıza vermiş olduğumuz cevaplar, bilgilendirme niteliğinde olup, hak kaybına uğramamanız açısından, detaylı bilgi için avukat bir meslektaşımıza müracaat etmenizi tavsiye ederiz.
Murisi zorlamak suretiyle yaptırılan işlemler iptal edilir mi?
İyi günler.
Annemin kendine aldığı evi, bir süre sonra, kardeşimle beraber oturuyorlar diye tapuyu kardeşimin üstüne yapmış. Biz iki kardeşiz. Ben kirada oturuyorum. Annemin vefatından sonra, kardeşime mal kaçırma davası açabilir miyim? Cevabınız için şimdiden teşekkürler.